CHP Genel Başkan Yardımcısı Nazlıaka: Engelli haklarından tasarruf olmaz
(İZMİR)- CHP tarafından "Bağımsız Yaşam Hakkı" sloganıyla düzenlenen Engellilik Çalıştayı İzmir'de başladı. Hak Temelli Engelli Politikaları, Kadının Güçlenmesi için Engellilik Politikaları, Sağlıkta Erişilebilirlik ve Adalette Erişilebilirlik başlıkları ele alındığı ilk gün panelinde, CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka açılış konuşması yaptı. Nazlıaka, iktidarın tasarrufu gerekçe göstererek engellilerin taleplerini yerine getirmediğini vurguladı ve "Engelli haklarından tasarruf olmaz, tasarruf yapacaksanız önce saraydan başlayın" dedi.
"Bağımsız Yaşam Hakkı" teması altında planlanan üç günlük Engellilik Çalıştayı'nın ilk gününde 'Hak Temelli Engelli Politikaları, Kadının Güçlenmesi için Engellilik Politikaları, Sağlıkta Erişilebilirlik ve Adalette Erişilebilirlik" başlıkları ele alındı. Açılış konuşması yapan CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, AK Parti&nin 23 yıldır sorunları çözmek yerine derinleştirdiğini tespit etti.
CHP'nin 413 belediye ile ülke nüfusunun yüzde 65’ine hizmet ettiğini ve Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ini yönettiğini belirten CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nazlıaka, "Yerelde iktidar olmamızın gerektirdiği sorumlulukla, engelli yurttaşlarımızın ve yakınlarının hayat kalitesini arttırmak için daha fazla çalışmakta ve daha fazla emek harcamakta son derece kararlıyız. Hiç şüphesiz, engelli yurttaşlarımızın önündeki engellerin kaldırılmasında yerel yönetimlere önemli bir sorumluluk düşüyor. Her bireyin özgürce gezebildiği, çalışabildiği, öğrenebildiği, sosyal hayatta aktif bir şekilde yer alabildiği bir kent, engelli bireylerin de hakkıdır" dedi. Nazlıaka şu ifadeleri kullandı:
"AKP iktidarı 23 yıldır sorunları çözmek yerine derinleştiriyor"
"Bugün ne yazık ki engelli nüfusun ne olduğuna dair resmi bir veri yok. 2011 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yapmış olduğu konut araştırmasına göre nüfusun yüzde 12.6'sı engelli bireylerden oluşuyor. Kabaca 11 milyon diyebiliriz. Engellilerin ve yakınlarının da dolaylı ve dolaysız olarak etkilendiği bir ortamda 40 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. Veri olmayınca bunları çok sağlıklı şekilde konuşamıyoruz. Çünkü ölçmediğinizi yönetmezsiniz. AKP iktidarının 23 yıldır sorunları çözmek yerine derinleştirmesinin altında yatan nedenlerden biri de budur.
Ülkemizde engellilere yönelik politika belirleme, yasal mevzuatı ve kurumsal yapıyı oluşturma çalışmaları 1997 yılında Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın kurulması ile hız kazanmıştır. 1999-2009 yılları arasında oldukça kapsamlı dört Özürlüler Şurası toplanmış, engellilerin bu süreçlere katılımları sağlanmıştır. 2005 yılında 5378 sayılı Engelliler Kanunu’nun çıkması ve uluslararası sözleşmelere taraf olunması da doğru adımlar olmuştur. Yani 'Sezarın hakkı Sezara' diyoruz. Ancak AKP, iktidarının ilk yıllarındaki bu olumlu yaklaşımdan hızla uzaklaşmıştır. 2011 yılında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlüler İdaresini kapatmıştır. Bu karardan sonra engellilere yönelik hak kayıpları hızlanmıştır çünkü Engelliler Kanunu’nun 'Kurum ve kuruluşlarca özürlülere yönelik mevzuat düzenlemelerinde, Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşünün alınması zorunludur' maddesi geçersiz hale gelmiştir. Kapatılan Özürlüler İdaresi Başkanlığı yerine herhangi bir üst politika belirleyici yapının öngörülmemesi, her kamu kuruluşunun farklı mevzuatlar üretmesine ve karmaşaya yol açmıştır. Bugünkü en temel sorunlardan birisi budur. Bizim iktidarımızda, yeni bir üst kurul kurulacaktır. Bu üst kurul katılımcılık, şeffaflık ve hesap verebilirlik esasıyla çalışacak, veriye ve bilime dayalı olarak düzenlemeler yapacaktır.
"Engelli kadınların üçte biri eğitim imkanından yoksun"
Engelli bireylerin bakım ve rehabilitasyon hizmetlerine erişimi, ülkemizde büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 2002 yılında bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden yatılı hizmet alan engelli sayısı sadece bin 843 iken, 2023 yılının Temmuz ayı itibarıyla bu rakam yalnızca 7 bin 058'e ulaşabilmiştir. Bu artış, engelli nüfusunun artışıyla kıyaslandığında oldukça yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan alınan bilgilere göre, Türkiye'de 2023 yılı itibarıyla yatılı olarak hizmet veren 107 bakım ve rehabilitasyon merkezi, 149 umut evi, 135 gündüz merkezi ve gündüz hizmeti veren yatılı kuruluş vardır. Yani toplamda 391 resmi bakım ve rehabilitasyon merkezi bulunmaktadır. Bir tarafta 11 milyon olarak gördüğümüz bir engelli nüfus var. Diğer tarafta da sadece 391 resmi kurum var. Bu veriler bile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın neden gerçek verişlere ulaşmak istemediğini bize gösteriyor. Aradaki bu ölçüsüzlük manacak böyle gizlenebilir diye düşünüyorlar herhalde.
Engelli bireylerin eğitime erişiminde de birçok engel ve eşitsizlik var. Bu nedenle engelli erkeklerin yüzde 11’i okuma yazma bilmiyor. Bu oran engelli kadınlarda üçe katlanıyor; yüzde 32,4. Yani, engelli kadınların üçte biri, anayasal bir hak olan eğitim imkanından yoksun bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Engelli bireyler için eğitim, sadece bir hak değil, aynı zamanda sosyal hayata katılım ve bağımsızlık için bir gerekliliktir. Ancak, eğitim sisteminin engelli bireylerin ihtiyaçlarına yeterince duyarlı olmadığı, fırsat eşitsizliğinin devam ettiği açıkça görülmektedir.
"İş gücüne katılım oranı oldukça düşük"
Engelli bireyler, sağlık hizmetlerine erişim konusunda bir dizi ciddi sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunlar, yaşam kalitelerini doğrudan etkilemekte ve günlük hayatta karşılaştıkları engelleri daha da derinleştirmektedir. Engelli bireylerin en büyük sorunlarından birisi de istihdamda yaşadıkları eşitsizliktir. Türkiye'de engelli bireylerin iş gücüne katılım oranı oldukça düşüktür. Kamuda yüzde 4, özel sektörde ise yüzde 3 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. Ancak kamuda çalışan engelli oranı yüzde 1,35'e takılıp kalmış durumda. Ayrıca, engelli bireylerin iş bulabilmesi, genellikle 'engelli kontenjanı' adı altında sınırlı sayıda açılan pozisyonlarla mümkün olmaktadır. Ancak, bu pozisyonlar genellikle düşük maaşlara sahiptir. Engelli bireylerin çalışma hayatına katılımı, sadece bireylerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları için değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve adaletin sağlanması için de son derece önemlidir. Ancak engelli bireylerin karşılaştığı ayrımcılıklar, onların iş gücüne katılımını ve sosyalleşmesini engellemektedir.
"Engelli haklarından tasarruf olmaz"
Ekonomik bağımsızlık demişken; engelli maaşlarına da değinmek isterim. Yapılan maaş artışları, engelli yurttaşlarımızı hayat pahalılığının altında ezilmektedir. Yapılan son artışlarla birlikte, yüzde 40-69 arası engelli oranına sahip vatandaşların aylığı 3 bin 338 TL'den 3 bin 723 TL'ye, yüzde 70 ve üzeri engelli raporu bulunanların maaşı ise 5 bin 7 TL'den 5 bin 587 TL'ye yükselmiştir. Açlık sınırının 22 bin, yoksulluk sınırının 70 bin TL’ye dayandığı günümüzde bu rakamları iktidarın vicdanına bırakıyorum. 18 yaş altı engelli yakını olanlara yapılan ödenek de yine çok düşüktür. Evde bakım yardımı alanlara yapılan ödenekler de çok yetersizdir. Yapılan bu sembolik artışlar sadece günü kurtarmaya yönelik adımlar olarak kalmaktadır. Engelli bireylerin maaşları, yalnızca yaşamlarını sürdürebilmeleri için değil, onurlu bir yaşam sürebilmeleri için de yeterli olmalıdır.
"Bizim iktidarımızda, Engelli Bakanlığı kurulacaktır"
Bizim iktidarımızda, Engelli Bakanlığı kurulacaktır. Bu bakanlığın başında bir engelli arkadaşımız yer alacak. Engelli vatandaşlar ve yakınlarını bağımsız ve onurlu bir şekilde yaşatacak politikalar hızla hayata geçirilecektir. İktidar, engellilerden vazgeçmiş görünüyor. Özellikle son dönemde yapılan mevzuat düzenlemeleri de buna işaret ediyor. Örneğin ÖTV muafiyeti ile alınan araç alım süresini 10 yıla çıkarmaları yerlilik oranının yüzde 40'a çıkarılması, emeklilik hakları konusunda yapılan son düzenlemeler iktidarın engellileri asla ve asla değer vermediğini, değersizleştirdiğini hissettiriyor bize. Gerekçe olarak ne diyorlar tasarruf tedbirleri. Biz de diyoruz ki onlara engelli haklarından tasarruf olmaz. Tasarruf yapacaksanız önce saraydan başlayın. Bizler engellilerin yaşadığı yaşadıkları mağduriyetlerin de yakın takipçisiyiz. Tüm bu sorunların çözümü bir an önce seçime gitmekten geçiyor. Çünkü iktidarın -mış gibi yaparak engellilere yönelik yapmış olduğu yasal düzenlemeleri kağıt üzerinde bırakması ya da yıllar içinde atmış olduğu olumlu adımları geri alması gerçekten kabul edilemez. Erken değil, derhal seçim isteyen partimizin seçim beyannamesinin temelini oluşturacaktır. Hep birlikte, tüm engelleri aşarak eşit, adil ve özgür bir Türkiye’yi inşa edeceğimize yürekten inanıyorum. Bugünün ruhuna uygun olarak 'kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz' diyorum."