Soma maden faciasında hayatını kaybeden işçiler Ankara'da anıldı... "Cezasızlık zırhı 301 madenciyi bir kez daha öldürdü!"

Soma maden faciasında hayatını kaybeden işçiler Ankara'da anıldı... "Cezasızlık zırhı 301 madenciyi bir kez daha öldürdü!"

(ANKARA) - Soma maden faciasının 11'inci yıl dönümünde Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Madenci Anıtı önünde hayatını kaybeden işçileri andı. Ankara İSİG Meclisi tarafından yapılan açıklamada, "Siyasallaşmış yargı, cezasızlık zırhıyla patronlara kol kanat gerdi. Bilirkişi raporlarında İşveren Şirket, Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve TKİ’nin asli kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen mahkemelerin kararlarıyla işveren sanıklar ve kamu görevlisi sanıklar kurtarılmış oldu. Cezasızlık zırhı 301 madenciyi bir kez daha öldürdü!" denildi.

13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden faciası, aradan geçen yıllara rağmen adalet talebiyle anılmaya devam ediyor. Ankara İSİG Meclisi, 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın 11'inci yıl dönümünde Madenci Anıtı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı, Soma Davası’nın avukatlarından Murat Kemal Gündüz okudu.

Gündüz şöyle dedi:

'Fıtrat' veya 'kader' denilerek, nedenleri ve sorumluları gizlenmeye çalışıldı

"11 yıl önce bugün; 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da Türkiye tarihinin en büyük iş cinayeti gerçekleşti. Soma Holdinge ait maden ocağında 301 madenci hayatını kaybetti, 486 madenci yaralandı.11 yıl önce bugün; 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da Türkiye tarihinin en büyük iş cinayeti gerçekleşti. Soma Holdinge ait maden ocağında 301 madenci hayatını kaybetti, 486 madenci yaralandı. O günlerde bu katliama 'fıtrat' veya 'kader' denilerek, nedenleri ve sorumluları gizlenmeye çalışıldı. İtiraz eden madenci yakınları yerlerde tekmelendi. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz; Soma Katliamı ne kazadır ne de kader!

Bu katliamın arkasındaki en büyük neden, kâr hırsı için emekçileri de toprağı da kurutan siyasi-iktisadi düzenin ta kendisidir. Bu iş cinayetine yol açan; Özelleştirme programları ve rödovans sistemiyle birlikte kamu madenciliğini ve kamunun madencilik alanındaki birikimini tasfiye eden neoliberal politikalardır. İşçileri aşırı üretim baskısı altında, ağır koşullarda çalıştıran, taşeronlaştırmayı dayatan politikalardır. Patronlar daha çok kazansın diye denetim yapmayanların, ihmallere göz yumanların kurduğu rant ve talan politikalarıdır. Kar hırsıyla kömür üretimini 4 yılda 15 kattan fazla artıran, ancak işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini ‘maliyet’ olarak görüp yok sayan sermaye politikalarıdır. Kısacası 301 madencinin ölümü 'fıtrat' değil, kar hırsının ve üretim baskısının neticesidir.

Soma Holding'in patronu 2012 yılında verdiği demeçte, 'Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) 130 dolara mal ettiği kömürü biz 23 dolara çıkarıyoruz' diye övünüyordu. Patronun övüncü, madenci ailelerinin ağıtları oldu.

Pek çok iş cinayeti davasında olduğu gibi Soma Katliamının sorumluları da ya ceza almadı ya da göstermelik cezalarla kamuoyunun tepkisi yatıştırılmaya çalışıldı. Son olarak; ocağı denetimle yükümlü olan kamu görevlileri hakkında Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada 29 Nisan’da verilen kararla, 28 sanık kamu görevlisinden 10 sanığın beraatine, 16 sanığın 5 ay, 2 sanığın ise 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Denetimle yükümlü kamu görevlerinin taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan yargılanması gerekirken, sadece görevi kötüye kullanma suçundan yargılanmış olmaları yargının iş cinayetlerine bakışı ile ilgilidir.

'Siyasallaşmış yargı, cezasızlık zırhıyla patronlara kol kanat gerdi'

Siyasallaşmış yargı, cezasızlık zırhıyla patronlara kol kanat gerdi. Bilirkişi raporlarında İşveren Şirket, Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve TKİ’nin asli kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen mahkemelerin kararlarıyla işveren sanıklar ve kamu görevlisi sanıklar kurtarılmış oldu. Cezasızlık zırhı 301 madenciyi bir kez daha öldürdü! Soma’da karşımıza çıkan rant ve talan düzeni, AKP’li yıllarda en az 2.138 madencinin, Soma’dan sonra 21.700 işçinin daha çalışırken ölmesine neden oldu. Ermenek’te, Şirvan’da, Bartın’da, İliç’de başka katliamlara ve iş cinayetlerine giden yolun taşlarını döşedi.

Bugün madencilik işkolundaki iş cinayetlerinin artışından bahsediyorsak, irdelememiz gereken diğer bir konu da ‘sömürge madenciliği’dir. Sömürge madenciliğiyle birlikte Anadolu coğrafyasının yağmalanmasının önü açılmış; bu topraklar yerli veya yabancı ortaklı maden şirketleri arasında paylaşılmış durumdadır. 2008-2024 yılları arasında en az 138 bin maden arama ruhsatı verildi. Uluslararası sermayeli maden şirketi sayısı 770’i geçti. Maden Kanunu’nda yapılan 20’den fazla değişiklikle ormanlar, milli parklar, sit alanları, tarım alanları ve su havzalarının madenciliğe açılması kolaylaştırıldı.

“Sömürge madenciliği uygulamalarına son verilmelidir

Başka Somaların, Ermeneklerin, Kozlu’ların, Bartınların, İliçlerin olmaması için sömürge madenciliği uygulamalarına son verilmelidir. Güvencesiz, sendikasız ve kayıt dışı istihdam biçimleri devam ettikçe yeni katliamların ve iş cinayetlerinin yaşanması kaçınılmazdır. Madencilik alanında işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemlerine son verilmelidir. Kamunun ocaklarda ve sahalarda etkili biçimde denetimi sağlanmalı, ihmal ve eksikliklerden sorumlu görevliler yargı önünde hesap vermelidir. İş cinayeti davalarındaki cezasızlık kültürüne son verilmelidir. 301 madencinin acısı, 11 yıl sonra hala yüreğimizdedir. Soma Katliamını unutmamak, unutturmamak, sorumlulardan hesap sormak hepimizin görevidir. Onurlu bir yaşam için bu düzen değişmelidir!"