ANKA Ekonomi Editörü Zülfikar Doğan’ın kaleminden Haftalık Ekonomi Analizi: Asgari ücrette IMF+S&P formülü, faizde yanlış yapmama kaygısı öne çıkıyor
Zülfikar DOĞAN
Türkiye’nin 911 kilometre ile en uzun kara sınırına sahip olduğu güney komşusu Suriye’de 61 yıllık Baas Rejimi ve 24 yıllık Beşar Esad yönetiminin yıkılmasının ardından yaşanan gelişmeler en fazla Türkiye’yi ilgilendiriyor. Yıllardır milyonlarca Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye’nin, 2011’den bu yana 100 milyar doları aşan faturadan kurtulma şansını olumlu değerlendirmek olanaklı. Ancak Şam’da cihatçı-Sünni-selefi bir yönetimin başa geçmesi, Kuzey Suriye’de PKK bağlantılı PYD-YPG-SDG kontrolündeki bölgeler, İsrail’in dağılmış Suriye’de işgal ve alan genişletme operasyonlarına girişmesi kaotik görüntü sergiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilere daima yanlarında olma güvencesi verirken, uluslararası siyasi ve ekonomik müzakere masalarının kurulmasına öncülük için hazırlıklar hızlanıyor. AB ve ABD’den Ankara’ya peş peşe yapılan üst düzey ziyaretler bunun ilk işaretleri.
Müteahhitlerin buruk Suriye heyecanı
Birleşmiş Milletler Suriye’nin yeniden imar ve inşası için 400 milyar dolarlık kaynak ihtiyacına işaret ediyor. Görüştüğümüz kişiler, Irak ve Ukrayna için düzenlenen uluslararası konferansların benzerinin Türkiye’nin ev sahipliğinde Suriye için yapılması görüşünde. Dışişleri, Ticaret, Hazine ve Maliye Bakanlıkları ile TOBB, Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) vb. kuruluşlarda oluşturulacak çalışma gruplarıyla Uluslararası Suriye Konferansı ön hazırlıkları gündemde. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, OECD, IMF, Dünya Bankası, IFC vb. kuruluşlarla temaslar planlanıyor.
Yurt dışında milyarlarca dolarlık işlere imza atan Türk müteahhitlerinden görüştüklerim, şu anda böyle bir girişimle müteahhitlerin öne çıkartılmasını ‘etik ve insani bulmadıklarını’ dile getiriyor. Dünya sıralamasında yer alan büyük müteahhitlerden birisi ‘İnsanlar orada büyük sıkıntıda. Henüz ne olacağı, nasıl bir rejim kurulacağı belli değil. Koyun can derdinde, kasap et derdinde yaklaşımıyla el ovuşturmak bize yakışmaz. Kaldı ki oluşacak yeni rejimin Türk müteahhitlerine nasıl bakacağı da meçhul’ diyor.
Irak’a vaat edilen 5 milyar dolar ne oldu?
Bu noktada önemli açmaz Türkiye ekonomisinin acil dış kaynak ihtiyacı ve dışarıdan para arayan konumda bulunması. 2018’de Kuveyt’te düzenlenen Irak’ın Yeniden İmarı Uluslararası Konferansı’nda 5 milyar dolar ile en büyük desteği vaat eden Türkiye, 6 yıldır bu konuda adım atmadı. Vaat ettiği parayı ortaya koyamadı. Dolayısıyla Suriye’nin imarına para ayırmadan önce Türkiye’nin kendi gerçekliğiyle yüzleşmesi gerekiyor.
Resmi veriler ‘gidişat kötü’ diyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hafta içinde açıkladığı iki kritik veriye bakıldığında, tablo iç açıcı değil. İhracata dönük sanayi üretimi beş aydır üst üste azalırken, Ekim itibarıyla aylık yüzde 0,9, yıllık yüzde 3,1 geriledi. Sanayideki daralma işsizlik verilerine de yansıdı. Ekim itibarıyla TÜİK’in ‘Atıl İş Gücü’ olarak nitelendirdiği geniş tanımlı işsizlik 1,9 puan artarak yüzde 25,7’den yüzde 27,6’ya yükselirken geniş tanımlı işsizlerin sayısı 11 milyon kişiye ulaştı.
11 milyon işsiz asgari ücret artışını düşük tutmanın sigortası
Dolayısıyla 10 Aralık’ta ilk toplantısını yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda (AÜTK) sendikaların ve milyonlarca çalışanın yüksek zam ve refah artışı beklentisini karşılayacak bir ücret çıkması güç görünüyor. Merkez Bankası (MB), ekonomi yönetimi ve iktidara yakın iş dünyasının çatı örgütü MÜSİAD pazarlığı yüzde 25 ile açtı. Yeni yönetim sistemiyle Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı altına alınan AÜTK gerçekte sembolik bir müzakere masası. Aralık boyunca sürecek göstermelik pazarlıklarla sendikaların, çalışanların gazının alınacağını, umut ve heyecanlarının düşürüleceğini öngörebiliriz. Ekonomi kulislerine yansıyan bilgiler IMF ve Standard & Poor’s formülünün esas alınacağı yönünde. Bu formül yüzde 44’lük yılsonu ve yüzde 21’lik 2025 enflasyon hedefinin ortalaması olan yüzde 32,5. Komisyondan çıkacak oran büyük olasılıkla Türk-İş’in muhalefet şerhiyle masadan kalkmasına neden olacak. Cumhurbaşkanı da zam oranını yüzde 35’e yükselterek son sözü söyleyecek.
Faizde iletişim kazası yaşanır mı?
Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 26 Aralık’taki son toplantısında alacağı faiz kararı da bu açıdan önemli. Cumhurbaşkanının üç hafta önce faizin yakında düşmeye başlayacağını ifade etmesi, ‘MB’ye siyasi talimat, müdahale’ endişelerini artırdı. Kasım verileri, enflasyonun direndiğini gösterdi. Görüştüğüm, eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, MB yönetiminin sergileyeceği iletişimin hayati önemde olduğunu söylüyor. Şu ana kadar MB’nin yanlış yapmadığını ancak izlenen para politikasının maliye politikalarıyla desteklenmediğine dikkat çekiyor. Yılmaz; ‘Enflasyon direniyor. MB’nin hata yapmaması lâzım. Ellerindeki veri setini bilmiyorum. Ancak şu anda reel faiz yüksek. Erken indirime gidilir ve enflasyon direnmeye devam ederse şu ana kadar katlanılan tüm fedakârlıklar heba olur. İndirimde geç kalınırsa bu kez yüksek reel faizin tahribatı büyür. Siyasi nedenle indirime gidildiği algısı ise tam felaket olur. Alınacak kararda siyasi baskı, siyasi etki endişesi MB iletişiminin önündeki en büyük engel.’ diyor.
Ekonomi kulislerinde MB yönetiminde görüş ayrılıklarından söz edilirken yaygın beklenti, MB’nin son ana kadar faiz indirimini 2025’e bırakmak için Cumhurbaşkanını ikna yollarını arayacağı, başaramazsa yüzde 1,5-2’lik sembolik bir indirimle 2024’ü kapatacağı yönünde.