Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ilk toplantısı başladı... Bakan Işıkhan: Tarafların memnuniyetini gözeten, adil bir asgari ücret belirlenmesini ümit ediyoruz

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ilk toplantısı başladı... Bakan Işıkhan: Tarafların memnuniyetini gözeten, adil bir asgari ücret belirlenmesini ümit ediyoruz

(ANKARA) - İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılı asgari ücretini belirlemek üzere ilk toplantısına başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, yaptığı açıklamada; "Enflasyon oranı, vatandaşın satın alma gücü, işgücü piyasalarının ihtiyaçları, ekonomik büyüme, istihdamın korunması ve artırılması gibi ekonomik ve sosyal koşulları detaylı şekilde analiz ederek, hem işçi hem de işveren taraflarının memnuniyetini gözeten, adil bir asgari ücret belirlenmesini ümit ediyoruz" dedi.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı saat 16.00’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki Reşat Moralı Toplantı Salonu’nda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın ev sahipliğinde başladı.

Komisyon toplantısının başında konuşan Bakan Işıkhan, şunları söyledi:

"Asgari Ücret Tespit Komisyonu olarak; 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere, bugün itibarıyla çalışmalarımızı başlatıyoruz. Komisyon görüşmeleri neticesinde tespit edilecek asgari ücretin, çalışma hayatının tüm paydaşları ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Çalışmalarımızı yürütecek olan komisyon üyelerimize de yapacakları çalışmalar için şimdiden teşekkür ediyorum. Bildiğiniz gibi; işçi ve işveren temsilcileri ile birlikte belirlenen asgari ücret, genel bir ücret seviyesini değil çalışanlara ödenebilecek minimum ücreti ifade etmektedir. Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde özellikle; üç taraflı sosyal diyalog mekanizmasıyla hareket ediyoruz. İşçi temsilcilerinin görüşlerini değerlendiriyoruz. İşveren temsilcilerinin görüşlerini dinliyoruz. Hükümet temsilcileri olarak, adalet terazisini dengede tutuyoruz.

"Güncel istihdam verilerimiz, istikrarlı seyrin en önemli göstergesi"

Enflasyon oranı, vatandaşın satın alma gücü, işgücü piyasalarının ihtiyaçları, ekonomik büyüme, istihdamın korunması ve artırılması gibi ekonomik ve sosyal koşulları detaylı şekilde analiz ederek, hem işçi hem de işveren taraflarının memnuniyetini gözeten, adil bir asgari ücret belirlenmesini ümit ediyoruz.

Hükümetimiz, çalışanlarımızın alın terinin karşılığını almasını sağlamak ve onların refahını sürekli artırmak için önemli adımlar atmıştır. Asgari ücrette yapılan artışlar, sadece enflasyona karşı bir koruma kalkanı olmakla kalmamış, aynı zamanda vatandaşlarımızın alım gücünü artırarak, büyüyen ekonomimizin meyvelerini daha adil bir şekilde paylaşmamıza vesile olmuştur. Sürekli artan refahımız, yine aziz milletimize; daha fazla istihdam, daha müreffeh çalışma koşulları ve yükselen bir ekonomi vizyonu olarak geri dönmektedir. Elde ettiğimiz güncel istihdam verilerimiz emin adımlarla ilerlediğimiz bu istikrarlı seyrin en önemli göstergelerinden biridir. Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu şekilde çalışma hayatını güçlendirmeye yönelik attığımız adımlarla ekim ayında istihdam sayımız 156 bin kişi artarak 32 milyon 970 bin kişiye ulaşmıştır.

"Bu toplantılar sadece bir ücret belirleme meselesi değil, emeğin ve sermayenin..."

İstihdam oranımız ise 0,2 puanlık artışla yüzde 49,9'a ulaşarak tarihimizin en yüksek seviyesini görmüştür. İstikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için gençlerimizin ve kadınların çalışma hayatında daha fazla rol üstlenmesi için politikalarımızı sürdürmeye Türkiye Yüzyılı’nı yatırım, istihdam, üretim ve ihracat hamleleriyle şekillendirmeye devam edeceğiz. Türkiye; Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, üretimiyle, ihracatıyla, küresel pazardaki iddiasıyla bölgesinde lider, dünyada söz sahibi bir ülke haline gelmiştir. Bu başarı, işçilerimizin alın teri ve işverenlerimizin girişimci ruhuyla birlikte elde edilmiştir. İşçilerimiz, Türkiye’nin yükselen gücünün lokomotifi olurken; işverenlerimiz, bu gücün yolunu açan ve istihdam sağlayan aktörlerdir. Birlikte, yan yana yürüyerek; üretim çarklarını döndürerek; ekonomimizin dinamiklerini güçlü tutarak bugünlere geldik. İşte bu nedenle, bu toplantılar sadece bir ücret belirleme meselesi değil, emeğin ve sermayenin birlikte güçlendiği bir dengeyi kurma çabasıdır.

Bizim vizyonumuzda alın teri kutsaldır, sermaye ise kalkınmanın motor gücüdür. İkisini bir araya getirmek, sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı ve refahı da beraberinde getirecektir. İşçinin emeğiyle, işverenin yatırım gücünü aynı potada birleştiren bir düzen, Türkiye’nin, kalkınma sürecinin de en güçlü hareket noktası olacaktır. Bildiğiniz gibi; geleneksel anlayışta; işçinin alın teri ile sermayenin bir mücadele ve çatışma içinde olduğu varsayılır. Ancak bu varsayım, hem günümüz dünyasının gerçeklerini hem ülkemizin kalkınma ideallerini hem de kadim medeniyetimizin emeğe bakışını yansıtmaktan uzaktır. Bizler, alın teri ile sermayeyi karşı karşıya getiren bu çatışmacı anlayışı reddediyor; emeğin değer gördüğü, alın teriyle sermayenin birbirini tamamladığı bir sistemi inşa etmeyi hedefliyoruz. Çünkü Türkiye’nin büyük kalkınma hamlesini, ancak ve ancak işçi ve işverenin el ele verdiği, aynı hedef doğrultusunda yürüdüğü bir düzenle gerçekleştirebiliriz.

"İnsana, yani çalışana yatırım yaptığımız taktirde geleceği inşa edebiliriz"

Cumhurbaşkanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çizdiği; Türkiye Yüzyılı vizyonu, aynı zamanda sosyal adaletin, dayanışmanın ve birlikte büyüme iradesinin güçlü bir şekilde ortaya konduğu bir idealdir. Bizler de bu vizyonda, salt ekonomik büyümeyi hedefleyen kuru stratejilerle değil; insanı, emeği, alın terini ve dayanışmayı merkeze alan bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu anlayışımızın temelinde de milletimizin asırlardır sahip olduğu kadim değerler vardır. Bu amaçla; Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde gelişen yerli ve milli uyanışı; her alana entegre etmek için gayret ediyoruz. Çalışma hayatında da; bireyi toplumdan koparmadan, dayanışma içinde büyümeyi hedefleyen; kendi kültürel kodlarımızdan beslenen, yerli ve milli bir çalışma yaşamı modelini hayata geçirmeye gayret ediyoruz. Bu modelle; çalışma hayatında bireysel çıkarları değil, toplumsal faydayı esas alan; kısa vadeli politikalardan ziyade, çalışanlarımızın refahını artıran, bunu kalıcı hale getiren ve devamında toplumsal faydayı gözeten yaklaşımları benimsemek durumundayız. Bu modelimiz inşallah, ekonomik büyümenin toplumsal dayanışmayla nasıl birleşebileceğini, toplumsal refahı öncelemenin, kalkınmamız için nasıl bir ön şart olduğunu tüm dünyaya gösterecektir. İnsan, her türlü yapının öznesi ve temelidir. Dolayısıyla işletmelerin de temelinde insan vardır; işçilerimiz ve çalışanlarımız vardır. İnsana, yani çalışana yatırım yaptığımız taktirde geleceği inşa edebiliriz. Çalışanın, işçinin mutlu olduğu, geliştiği ve güçlendiği bir ortam, işletmelerin de güçlenmesine katkı getirecektir.

"Çalışanların emeğine saygı göstermenin ön şartı; insana yakışır işlerin, adil çalışmanın ve adil ücret politikasının geliştirilmesine bağlıdır"

Bu süreç, sadece işletmeleri değil; aynı zamanda ekonomimizi, toplumumuzu ve devletimizi de güçlendirecek bir zincirleme etki yaratır. Şöyle ki; bir işletme, güçlü bir çalışan grubuyla büyür. Bir toplum, işsizlik sorununun yerini, istihdam fırsatlarına bıraktığında kalkınır. Bir devlet, vatandaşının emeğine saygı duyduğu ve bu emeği koruduğu zaman güçlenir. Birçok iktisadi teori, işletmeleri büyütmek adına genellikle, işçileri birer maliyet unsuru olarak görür. Bu teorilere göre; devletin, çoğu zaman piyasa süreçlerine müdahale etmek yerine, sermaye birikimini kolaylaştıran bir düzenleyici olarak hareket etmesini öngörür. Biz, bu öngörüyü tamamen reddediyoruz. Piyasanın, toplumdan bağımsız bir yapıya dönüşmesi en büyük yanılgılardan biridir. Bu nedenle devletin rolü yalnızca bir düzenleyici olmaktan çıkmalı; işçi/işveren tüm vatandaşlarının emeğini, haklarını ve refahını koruyan bir mekanizma haline gelmelidir. Bizler, çalışanları sadece üretim sürecinin bir parçası olarak görmüyoruz, bu sürecin sahibi, öznesi ve dinamosu olarak görüyoruz. Türkiye Yüzyılı vizyonunda, her vatandaşımızın emeği değerlidir ve bu emek, Türkiye'nin kalkınma hikayesinin asli unsurudur.

Çalışanların emeğine saygı göstermenin ön şartı; insana yakışır işlerin, adil çalışmanın ve adil ücret politikasının geliştirilmesine bağlıdır. İşverenlerin en önemli sorumluluğu; emeğin karşılığını adil bir şekilde vermektir. Yani bir çalışan, ortaya koyduğu çaba ve kattığı değer ölçüsünde karşılık almalıdır. Adil ücret ile çalışanların motivasyonu artarken aynı zamanda yükselen verimlilik ve üretkenlik sayesinde; işletmenin, sektörün ve nihayetinde ülkemizin kazancı artar. Bizler, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesini yalnızca bir vecize olarak değil, her kararımızın temel prensibi olarak kabul etmiş bir milletiz. Bu ilke; emeğe saygıyı, çalışana hakkını zamanında ve adaletle teslim etmeyi gerektirir.

Hükümet olarak; Ülkemizin istihdam politikasını sadece sayısal başarılarla değil, niteliksel kazanımlarla da güçlendirme iradesi ortaya koyuyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle; Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplantıları sonunda belirlenecek olan, 2025 yılı asgari ücretin, şimdiden aziz milletimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, bu sürece katkı sunacak tüm komisyon üyelerine tekrar teşekkür ediyorum. Çalışanlarımızın refahını artıran, işverenlerimizin rekabet gücünü koruyan ve ülkemizin ekonomik istikrarını ve sosyal kalkınmasını güçlendiren süreci hep birlikte yürüteceğimize inanıyorum.”