BVHO Başkanı Baysal'dan yönetmelik taslağına tepki: "Çalışan belediyelerin desteklenmesi, çalışmayan belediyelerin uyarılması gerekiyor"

BVHO Başkanı Baysal'dan yönetmelik taslağına tepki: "Çalışan belediyelerin desteklenmesi, çalışmayan belediyelerin uyarılması gerekiyor"

Haber: Zehra DEĞİRMENCİ - Sibel KAHRAMAN

(BURSA) - Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, hayvan hakkı savunucuları tarafından tepki gösterilen Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yasalaşmasının ardından hazırlanan yönetmelik taslağı ve yasanın uygulanışına ilişkin olarak, "Belediyelerin bakımevleri mevcut popülasyonu alıp, rehabilite edecek, bir an önce sahiplendirip daha sonra geri kalanları toplayacak uygunlukta olmadığı için oralarda hayvanların ölmesi öngörülebilecek bir şey. Bazı yerlerde bu oldu. Çalışan belediyelerin desteklenmesi, çalışmayan belediyelerin hedefe alınarak onların uyarılması gerekiyor. Ancak bu şekilde başarıya ulaşabiliriz" ifadesini kullandı.

Hayvan hakkı savunucuları tarafından tepki gösterilmesine karşın yasalaşan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ardından yürürlüğe girecek yönetmelik taslağı tartışılmaya devam ediyor. Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, hem yönetmelik taslağına hem yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren geçen süreçte gelinen noktayı ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Baysal, şunları kaydetti:

"Belediyelerde kısırlaştırma sayıları neredeyse yarıya düştü"

"Aslında o dönemde olacak dediklerimizin hepsi oldu. Yasa, Anayasa Mahkemesi’ne gitmesine ve yönetmeliği çıkmamış olmasına rağmen hem hayvanseverlerin hem hayvan sevmeyenlerin baskısıyla aslında olacak dediklerimizin hepsi oldu. Şu anda belediyelerde kısırlaştırma sayıları çok az gerçekleştiriliyor, neredeyse yarıya düşmüş durumda, Bursa ve bütün Türkiye’de böyle. Bunun da nedeni kısırlaştırılan hayvanların tekrar yerine bırakılmasıyla ilgili maddenin kaldırılmış olması. Çünkü belediyelerin kapasiteleri alınan köpeklerin orada kalmasına yetecek kadar değil. Bu zaten kanunun genel gerekçesinde vardı. Dolayısıyla kısırlaştırma yeterince yapılamıyor.

Kanunu 3-4 kişilik bir grup tartışıp hazırlıyor

Yönetmelik de kanundan çok farklı olmadı. Meslek örgütü olarak söylüyorum, kanunu da basından öğrenmiştik, yönetmelik taslağını da aynı şekilde kurum içi bir yönetmelik paylaşılmış. O bir şekilde bize ulaştı. Biz de meslek örgütü olarak bu yönetmeliğin hazırlanma aşamasında içinde olmak istedik. Fakat bu, Bakanlık tarafından kabul görmedi. Kanun ve yönetmeliğin yazıldığı ve çalışıldığı yerle ilgili bilgi vermek isterim. Tarım Bakanlığı’nın içinde Doğa Koruma Milli Parklar bünyesinde Yaban Hayatı Daire Başkanlığı’nda küçük bir grup olan Hayvan Koruma Grubu tarafından hazırlandı. Yani bir ülkenin birincil sorunu gibi lanse edilen sorun aslında Bakanlık içinde 3-4 kişilik bir grup tarafından tartışılıyor, hazırlanıyor ve sonuca bağlanmaya çalışılıyor. Bu yönetmelik taslağı tamamen bilgimiz dışında, fikir ve önerilerimiz alınmadan hazırlanmış bir taslak.

"Yönetmelikte birbirinden kopuk ifadeler var"

Taslak incelendiğinde tıpkı kanunun genel gerekçesinde olduğu gibi muğlak ve birbirinden kopuk ifadeler var. Mesela kanun 25 binin altında yerleşim yerlerinde belediyeye bakımevi kurma yükümlülüğü vermiyor, İl Özel İdarelere bakımevi kurma yükümlülüğü vermiyor ve diyor ki ‘bunları alıp en yakındaki bakımevine götürün’. Ama bu bakımevinin kapasitesinin artırılmasını 2028’e kadar uzatıyor fakat bu esnada köpeğin geri salınmasıyla ilgili maddeyi kaldırıyor. Yani köpeğin hapsedilmesini ve öldürülmesini aslında kanunlaştırmış oluyor. Bir yandan mobil kısırlaştırma ünitelerinden bahsediliyor. Yani eğer köpekler yerine bırakılmayacaksa mobil kısırlaştırma üniteleri zaten olmaz. Zaten normalde hayvan ve toplum sağlığı için mobil kısırlaştırma üniteleri meslek örgütü olarak asla onaylayacağımız bir şey değil.

"Mütemadiyen ölen hayvanların bertarafından bahsediliyor"

Bu yönetmelik film ve reklam çekimlerinde hayvan refahının gözetilmesine dair maddeler içeriyor. Aynı yönetmelik bu yasanın uygulanmasıyla ilgili sahipli hayvanların korunmasıyla ilgili Avrupa Sözleşmesi’ne atıfta bulunabiliyor. O madde de yine ötanaziyle ilgili. Birbiriyle çelişkili şeyler var. Mesela Türkiye’de Kat Mülkiyeti Kanunu çoğu zaman hayvanın evde bakılmasıyla ilgili olumlu kararlar içermez. Ama diyor ki ‘hayvan sahiplenirken Kat Mülkiyeti Kanunu mutlaka getirmeniz lazım’. Yani zaten hayvan sahiplenmeye izin vermeyen bir yöntem üzerinden hayvan sahiplendirme çalışması yapmaya çalışıyor. Kanunun birçok yerinde ölen hayvanların bertarafından bahsediliyor. Yani bu kanun bir ölüm kanunu olmaya o kadar hazırlanmış ki… Şu anda Türkiye’de hayvan mezarlığı olan belediye herhâlde bir elin parmaklarını geçmez. Bu hayvanları gömüleceği bir alan bile yok. Sahipli hayvanlar için bir hayvan mezarlığına ihtiyaç var hijyen ve toplum sağlığı açısından. Bununla ilgili hiçbir madde yokken mütemadiyen ölen hayvanların bertarafından bahsediliyor.

"TOKİ marifetiyle bakımevleri yapılabilir"

Biz meslek örgütü olarak yaşamdan yanayız, hayvanların sağlıklı yaşamından yanayız. Tabii ki toplum sağlığını önemsiyorum ama toplum sağlığının korunması bir türün popülasyon kontrolü için öldürülüp, bir yere tıkılıp sağlıksız bir şekilde yaşaması değil, bütüncül bir çalışmayla yapılabilecek bir şeydir. Buradaki bütüncül çalışmalardan biri de devletin yerel yönetimlere desteği olmalıdır. Bizim Eylül ayı içinde yaptığımız bir çalıştay vardı. Bu çalıştayın sonuçlarından biri buydu. Tüm Türkiye’de sahipsiz hayvanların bir an önce sayılması ve onlarla ilgili yapılacak çalışmalarda gerçek maliyetin ortaya çıkarılması gerekiyor. Bir de TOKİ her şehrin her yerine evler yapabiliyor. Belki de TOKİ marifetiyle örnek bir projeyle her ile bakımevleri yapılabilir. Her ilin belediyeleri TOKİ’ye uygun şekilde kredilerle borçlandırılabilir. Dolayısıyla çok çabuk bir şekilde bakımevleri yapılıp bir an önce bu süreçle ilgili çalışma başlatılabilir. Bir bakımevinin karar verme, projelendirme ve hayata geçirilme aşaması bile 6 aydan önce değil. Dolayısıyla birçok belediye şu an bir şeyler yapmak istese bile fizik bir yer yapmakla ilgili başarılı olması mümkün değil Ağustos ayından beri."

"Çalışan belediyelerin desteklenmesi gerekiyor"

Yasanın ardından bazı belediye barınaklarında yaşanan hayvan katliamlarına ilişkin konuşan Baysal şunları aktardı:

"Bu yasanın kaçınılmaz sonucuydu. Belediyelerin bakımevleri mevcut popülasyonu alıp, rehabilite edecek, bir an önce sahiplendirip daha sonra geri kalanları toplayacak uygunlukta olmadığı için oralarda hayvanların ölmesi öngörülebilecek bir şey. Bazı yerlerde bu oldu. Belediye başkanlarının bu konudaki tutumlarını yıllardır biliyoruz. Hakikaten çok kötü olayların yaşandığı belediyeler de var. Orada veteriner hekimler de belediye başkanları da suçlandı. Ben burada elbette yaşamdan ve canlıdan yana olmayan veteriner hekimlerin korunması tarafında değilim. Ancak veteriner hekimlerle ilgili hem odaların haysiyet kurulları hem de suçu kesinleştikten sonra yargı gereğini yapacaktır. Ama burada asıl olan şu, hayvanseverlerle belediyeler de toplum da karşı karşıya geldi. Yine iş hayvanseverlere ve veteriner hekimlere düşüyor. Sağduyulu olmak lazım. Her yerde her yapılanı çok kötü diye eleştirmeden önce gerçeğini öğrenmek lazım. Çünkü bu gerçekten çalışmaları zorlaştıracak. Mesele bunun bir örneğini Bursa’da yaşadık. Bir belediyeden görüntüler sosyal medyaya düştü. O belediye zaten yıllardır bizim bakımevi kurmadığı için eleştirdiğimiz bir belediye. Son yerel seçimlerde yönetim değişti. Yönetim değişir değişmez hemen veteriner hekim istihdam ettiler. İlk defa çalışmaya başladılar. Zaten o belediyenin sınırları içinde köpek bile alınmamıştır bugüne kadar tedavi ya da rehabilitasyon amaçlı. Ama çalışmaya başladığı anda hemen olumsuz bir şekilde örneklendirilmesi bir süre sonra onlarda da motivasyonu düşürüyor. Dolayısıyla çalışan belediyelerin desteklenmesi, çalışmayan belediyelerin hedefe alınarak onların uyarılması gerekiyor. Ancak bu şekilde başarıya ulaşabiliriz."