Kemalist Aydınlanma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter'den çağrı
(İSTANBUL)- Kemalist Aydınlanma Derneği Başkan Yardımcısı Serter, Cumhur İttifakı'nın başlattığı yeni çözüm sürecine ilişkin tüm "Yurtseverler, ulusalcılar, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler ve vatan için kaygı duyanlara" seslenerek, bu sürece "dur" deme çağrısında bulundu. Serter, "Demokrasi ve barışın sahte büyüsüne ve gerçek dışı senaryolara kapılmak, Türkiye’yi telafisi mümkün olmayacak bir tehlikenin kucağına atmak olacaktır" dedi.
Cumhur İttifakı ortaklarından Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açılışında DEM Parti sıralarına giderek tokalaşması, 22 Ekim’de 'umut hakkı'ndan söz edip PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgütün silah bırakması için Meclis’ten çağrı yapmasını istemesi ve ardından DEM Parti’nin Öcalan ile yüz yüze görüşmesi gerektiğine dair sözleri "yeni çözüm süreci" tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bahçeli’nin çağrısının Adalet Bakanlığı’na başvuran DEM Parti heyetine bir ay sonra izin çıktı. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'in 28 Aralık’ta İmralı Adası’na gitmelerinin ardından süreç hızla ilerliyor. Yeni sürece ilişkin siyasetçiler ve kanaat önderlerinden peş peşe açıklamalar gelirken, Kemalist Aydınlanma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter de bir "çağrı"da bulundu.
"Vatan toprağı büyük orta doğu projesine teslim edilmek üzere"
Serter, "Çağrı" başlıklı yazısında "AKP ve ortağına sonsuz bir iktidar sağlaması adına, 'iki toplumlu', 'iki anadil'li, 'bölgesel ve yerel özerkliğe' kapı açan, üniter yapıyı imha eden bir 'Bölünme Anayasası'nın imalatı başlatılmıştır" ifadelerini kullandı. "Terörle mücadele için kahramanca şehit olan askerimizin, gazimizin koruduğu vatan toprağı, Büyük Ortadoğu Projesi'ne teslim edilmek üzeredir" diyen Prof. Dr. Nur Serter, toplumun tüm kesimlerine çağrıda bulunarak şunları kaydetti:
"Yurtseverler, Ulusalcılar, Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, bu vatan için kaygı duyanlar, bir karış toprağı için can vermeyi göze alanlar bu ÇAĞRI sizedir! Ülkemiz Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en büyük tehditle karşı karşıyadır. Hain eller vatanın içine kadar uzanmıştır. Emperyalizm ve onun kirli yerli ortakları, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, üniter yapıyı tehdit eden senaryoları ile yıllardır devrededir. Dünün milliyetçileri, on binlerce vatandaşımızın kanını akıtan, bebek katili terörist başını ‘barış güvercini’ olarak tanıtan bir aymazlık içine girmişlerdir. Terörle mücadele için kahramanca şehit olan askerimizin, gazimizin koruduğu vatan toprağı, Büyük Ortadoğu Projesi'ne teslim edilmek üzeredir. Osmanlı’nın son döneminde hız kazanan ve tüm Kurtuluş Savaşı boyunca işgalci emperyalist güçler tarafından beslenen Kürt isyanlarının Cumhuriyetin kuruluşunu izleyen yıllarda da süre gelmesi unutulmamalıdır. Sevr’den bu yana Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunu gösteren haritalar güncelliğini korumaktadır. PKK’nın ve yeni versiyonlarının (YPG/ PYD vs.) arkasındaki güç ABD’dir. Terör örgütü artık Türkiye’yi aşmış, emperyalizmin piyonu olarak Ortadoğu coğrafyasının kilit aktörüne dönüşmüştür.
"Verilen vatan, alınan saltanat"
Bu açık ve net tablo karşısında Öcalan’a atfedilen önem ve onun PKK’yı tasfiye etmesi talebinin Türkiye’nin bekasını değil, sadece iktidar ittifakının bekasını amaçladığı ortadadır. Pazarlık süreci tüm hızıyla ve kapalı kapılar ardında devam ederken, bölücü güçlerin on’larca yıldır seslendirilen ödünlerden taviz vermesinin mümkün olmadığı açıktır. Yeni Anayasa hezeyanının arka planı ortaya çıkmıştır. AKP ve ortağına sonsuz bir iktidar sağlaması adına, ‘iki toplumlu’, ‘iki anadil’li, ‘bölgesel ve yerel özerkliğe’ kapı açan, üniter yapıyı imha eden bir 'Bölünme Anayasası'nın imalatı başlatılmıştır. Bu ‘VER-AL’ ilişkisinde verilen ‘vatan’, alınan ise ‘saltanat’ olacaktır.
"Birlikte ses çıkarma günü gelmiştir"
Başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, tüm vatansever siyasi partiler, Ulusalcı, Kemalist, Cumhuriyetçi Dernekler, Vakıflar, Platformlar, Sendikalar, Medya kuruluşları, köşe yazarları, Cumhuriyetçi aydınlar bu oyunu bozmak, bu tuzağa ‘DUR’ demek zorundadır. Demokrasi ve Barış’ın sahte büyüsüne ve gerçek dışı senaryolara kapılmak, Türkiye’yi telafisi mümkün olmayacak bir tehlikenin kucağına atmak olacaktır. Tehlikenin farkında olan demokratik kitle örgütlerinin tüm bileşenlerinin birlik olma ve birlikte ses verme günü çoktan gelmiştir. Ayrışmakta hünerli, birleşmekte özürlü olan bir yapı ile sonuca varmak olanaksızdır. ‘Tek ses’, ‘tek nefes’ olarak toplumu uyandırmak ve siyasete yön verecek gücü harekete geçirmek zamanıdır."