Prof. Dr. Hamdi Temel: “Kimyasallar ve kalıntılar meyve, sebze, tahılda olduğu zaman toprağımız da kirleniyor”

Prof. Dr. Hamdi Temel: “Kimyasallar ve kalıntılar meyve, sebze, tahılda olduğu zaman toprağımız da kirleniyor”

Haber: Seyfi ÇELİKKAYA

(YOZGAT)- Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, son yıllarda sebze, meyve ve özellikle de tahıl üretiminde çok fazla kimyasal kullanıldığına dikkati çekerek, bu kimyasal maddelerin insan sağlığı açısından da sorun yarattığını söyledi. Temel, ''Dikkat ederseniz bu kadar teknoloji ilerlemesine rağmen, refah seviyesi aslında yükselmesine rağmen inanılmaz derecede hastalıklarımız da arttığını görüyoruz” dedi.

Çevre Bilincini Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı da olan Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, tarım sektöründe kimyasal gübre ve ilaçların bilinçsiz olarak kullanılmasının canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaptığını bildirdi.

Temel, son yıllarda sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada meyven, sebzen ve özellikle de tahıl ürünlerinin verimini artırmak için kimyasal gübreler, kimyasal ilaçların çok fazla kullanıldığını belirtti. Temel, ''İnsanlar en son çare olarak bu kimyasal maddeleri kullanması gerekirken ne yazık ki ilk başta bunları kullanıyorlar ki; kullandıkları zaman biraz eğitimsiz de oldukları zaman o vermiş olduk kimyasalların eğer dozunu da kaçırırlarsa fazla vermiş olurlarsa zehirlenmeler meydana geliyor'' ifadesini kullandı.

“İnanılmaz derecede hastalıklarımız da arttığını görüyoruz”

Hastalıkların inanılmaz derecede artıtğını ve çeşitlindiğine işaret eden Prof. Dr. Temel, şöyle konuştu:

''Kimyasallar, kalıntılar, meyvee, sebzee, tahıllarda olduğu zaman bu hem toprağımızı kirletiyor, hem suyumuzu kirletiyor, hem havamızı kirletiyor, bu kadar kirlilik eninde sonunda bitki, hayvan ve en sonunda bize geliyor. Ve dikkat ederseniz bu kadar teknoloji ilerlemesine rağmen, refah seviyesi aslında yükselmesine rağmen inanılmaz derecede hastalıklarımız da arttığını görüyoruz. Özellikle kronik dediğimiz hormonsal problemler, kanser, çeşitli kanser riskiyle karşı karşıyayız. Nörolojik hastalıklar dediğimiz, insanlar 70 yaşını geçtikten sonra hepsi ya alzaymır ya parkinson hastası gibi değişik sinirsel problemler meydana getiriyor. Ya da akut dediğimiz, soluduğumuz zaman ya da işte o kimyasallar deriyle temas ettiği zaman astımdan tutun derinin alerjisine kadar, derilerde kızarıklıklara kadar böyle problemler meydana getiriyor. Eğer siz o kimyasalları sebzelerde veya diğer tahıl ürünlerinde kullandığınız zaman onları yakabilirsiniz. Benek benek böyle değişik çürümeler vesaire meydana gelebiliyor. Onları yiyen bizler de işte o mahsullerden yararlanan istifade eden bizlerde de yüzde 60, yüzde 70 oranında, hatta yüzde 80 oranında bizim kanlarımızda da bu kimyasalların var olduğunu görüyoruz.

Yıllar önce düşünün bütün çiftçilerimiz aslında organik olarak mahsullerini yetiştiriyorlardı, hayvan gübrelerinden tutun çok daha değişik, bunların eğitimler verildiği zaman çok daha verimli, çok daha organik maddeler, organik mahsulleri elde edebiliyorsunuz. Son yıllarda işte permakültür eğitimleri çok artmış, bunun solucan gübresi gibi veya diğer tamamen organik olan, organik düşünebildiğimiz gübreleri ilk önce bunları denemek lazım. Mesela boraks gibi, borikasit gibi, işte bor gübreleri diyoruz bakın ama bunlarla ilgili öncelikle bir toprak analizinin yapılması lazım. Eğer siz toprak analizi yaparsanız zaten o toprağın verimini arttırmak için değişik özellikle biyo dediğimiz şeyler kullanabilirsiniz. Gerçekten dünya artık bu organik tarıma geçmişler, buna biz de Türkiye olarak da geçmemiz gerekiyor. Çünkü Türkiye deyince bir tarım ülkesi, bir hayvancılık ülkesi olarak düşünmemiz gerekiyor ki; zaten bu da doğru bir şeydir.''

''Ürünleri destekleyici programları yapmamız lazım''

Devletin öncelikle çiftçinin ürünlerini destekleyici programlar yapması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Hamdi Temel, sözlerini şöyle tamamladı:

''Pazara gittiğiniz zaman biraz böyle kurtlu olan işte elmayı tercih edin falan dediğimiz, aslında o kadar çok doğru bir şey ki; eğer o meyve sebze de kurt geçiyorsa aslında o organik demektir. Bu çok doğru bir terim. Yani biz devlet olarak öncelikle çiftçilerimizin bahçesinde kendi yetiştirmiş olduğu ürünleri destekleyici programları yapmamız lazım. Bakıyorsunuz çok güzel simetrik yapılı böyle meyve sebzeler var. Ama burada görüyorsunuz ki buraya hormon verdikçe vermişler. Şekil güzel ama içini açtığınız zaman ya da kokladığınız zaman ne tat var, ne koku var, hiçbir şey yok. Bir kere organik olmayan ürünleri kesinlikle alınmaması gerekir ki; eğer biz bu konuda duyarlı olursak eminim büyük çiftçi olan işiler de şunu diyecekler, ‘Ya demek ki artık halkımız bu noktada çok şuurlanmışlar, biz de şu kimyasal olan ürünleri, verdiğimiz gübreleri veya kimyasal ilaçları artık kullanmadan vazgeçelim.’ Alışveriş yaptık ama biz güvenemiyoruz. Bu dediğimiz çok renkli, çok simetrik, görüntüsü harika ama tadı falan çok kötü, güvenemediğimiz bir ürün olursa kesinlikle bunu yıkamalıyız. Önce bir yerde bekleyeceksiniz. Biraz sirke, hatta biraz bakın bir karbonatla, sadece sirke düz su yetmiyor, biraz karbonat da koymamız lazım ki içindeki mikroial temizlikler yapılsın. Artı meyvelerimizde aslında ben kabuk yenilmesi taraftarıyım ama eğer organik olmadığına inanıyor isek, güvenemiyorsak o meyvelerde mecburen o kabuklarını da soymamız gerekecek.''