TBMM Genel Kurulu... CHP'li Serkan Sarı: "SGK'nın görevi denetlemek ve düzenlemektir, ticaret yapmak değildir"

(TBMM) - CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, Devlet Malzeme Ofisi'nin yönetmeliğinde ilaç temini, yurt dışında ihaleye girme imkanı olduğunu, kadrosu ve lojistik altyapısının da uygun olduğunu vurgulayarak "Devlet Malzeme Ofisimizden SGK birçok ilacı alabiliyorken neden bu tarz ilaçların temini SGK üzerinden yapılıyor, neden denetimden ve Kamu İhale Kurumu baskılarından kurtarılmaya çalışılıyor, merak ediyoruz" diye sordu. İYİ Parti Edirne Milletvekili Mehmet Akalın da "SGK'nın kaynakları koruyacak mıyız yoksa göz göre göre israfa ve adaletsizliğe mi yol açacağız?" sorusunu gündeme getirdi. Saadet-Gelecek Grubu Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen de teklif üzerinde söz olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan sürece ilişkin değerlendirme yaptı.

TBMM Genel Kurulu'nda; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif'in görüşmeleri devam ediyor. Muhalefet partilerinin milletvekilleri teklif üzerine yaptıkları değerlendirmede SGK'nın denetimden kaçırılmak istendiğini tespit ederek, düzenlemenin sakıncalarını vurguladı.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin 4. maddesi üzerine söz alan İYİ Parti Edirne Milletvekili Mehmet Akalın, teklifle ilaç ve ilgili hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu'nun şeffaflık ve denetim mekanizmalarından muaf tutulmasının amaçlığına dikkat çekerek şunları söyledi:

"Önümüzde duran teklif Sosyal Güvenlik Kurumunun yurt dışından gerçekleştireceği ilaç ve ilgili hizmet alımlarını Kamu İhale Kanunu'nun şeffaflık ve denetim mekanizmalarından muaf tutmayı hedeflemektedir. Bu düzenlemenin arkasındaki niyet ne olursa olsun yol açacağı riskler ve sonuçlar çok ciddidir ve dikkate alınmalıdır. Kamu İhale Kanunu kamu harcamalarının düzenlenmesinde bir rehberdir. Bu kanun şeffaflık, rekabet ve hesap verilebilirlik ilkeleriyle yalnızca paranın değil halkın güvenliğinin de korumasını sağlar ancak bugün önümüze gelen bu düzenleme tüm bu ilkeleri göz ardı etmekte, SGK gibi büyük ve kritik bir kurumu denetim mekanizmalarının dışında bırakmayı öngörmektedir.

"Yeniden bir salgın yaşanırsa Türk milletini kimlerin insafına bırakmış olacağız?"

Kamu İhale Kanunu'nun sağladığı şeffaflık, rekabet ve denetlenebilirlik ilkeleri yalnızca bütçe disiplini değil, halkın devlete duyduğu güvenin de temel taşıdır. SGK gibi, devasa bütçelere sahip bir kurumun bu ilkelerden muaf tutulması yolsuzluklara, kaynak israfına ve haksız kazançlara zemin hazırlayacaktır. Bu durumda hepimize şu soruyu sormak düşer: Halkın vergileriyle oluşturulan kaynakları koruyacak mıyız yoksa göz göre göre israfa ve adaletsizliğe mi yol açacağız? Yurt dışından ilaç temini yalnızca ekonomik bir karar değildir. Bu karar aynı zamanda vatandaşlarımızın sağlığı, ilaçların kalitesi ve güvenilirliğiyle doğrudan ilişkilidir. Pandemi sürecini hiçbirimiz unutmadık, unutmamalıyız. O dönemde aşılarla ilgili yapılan yanlışlıkları sürekli gündeme getirdik ve bu aşılarla ilgili Sağlık Bakanlığına Sayın Grup Başkan Vekilimiz Turhan Bey tarafından soru önergesi verildi ve altı ay geçmesine rağmen buradaki 6 soruya maalesef, hâlâ cevap alamadık. Şimdi, tabii ki cevap verilmeyince, bu sorulara cevap alınmayınca sorulan sorularla ilgili şaibe hâlâ devam etmektedir. Şimdi, yeniden bir salgın yaşanırsa Türk milletini kimlerin insafına bırakmış olacağız?

Kamu İhale Kanunu'nun denetiminden çıkarılan bu süreçler kaynak çeşitliliğine ve kaliteye de doğrudan etki edecektir. Türk Eczacıları Birliği ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi uzman kurumların devre dışı bırakılması milletimizin güvenebileceği bir sistemin çökmesi anlamını taşıyacaktır. Bu teklif ilaca ulaşmak için günlerce bekleyen, hastalıkla mücadele eden vatandaşlarımızın yükünü daha da artıracaktır."

"Bu maddenin arkasında yatan gerçekleri görmez isek hata yaparız"

Hastaların ilaca ulaşımının önüne teklifle engel konduğunu ve Devlet Malzeme Ofisi eliyle ilaç temininin daha kolay yapılabileceğine dikkat çeken CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, 4. maddeye ilişkin söz alarak şöyle konuştu:

"Bugün Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yurt dışından nadir hastalıklar için ve yeni nesil ilaçların temini için getirilmiş olan bu çabanın arkasında yatan sebebi doğru anlamamız ve doğru sorgulamamız gerekiyor. Bugün Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yurt dışından ihale yoluyla alacağı beyan ediliyor. Komisyon görüşmelerinde vurguladığımızda bu ihalenin direkt Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ve ilgili firmalar üzerinden yapılıp yapılmayacağı, aracı kurumların kullanılıp kullanılmayacağı, bir yandaş medikal firmasına fırsat yaratmak için mi bu çaba içerisinde olup olmayacağı sorusuna bir türlü doğru cevabı alamadık. Bugün yurt dışında bir aracı firma ve bir medikal firma olmayabilir, yurt dışında kurulacak bir firma üzerinden mi alınacak? Bu maddenin arkasında yatan gerçekleri görmez isek hata yaparız.

Yurt dışından nadir hastalıklarla ilgili ilaçları getirebilmek ise bu görevi yapabilecek olan Devlet Malzeme Ofisimiz hazır bir şekilde burada mevcut. Yönetmeliğinde ilaç temini, yurt dışında ihaleye girme, kadro ve bu anlamdaki lojistik altyapısı mevcut olan Devlet Malzeme Ofisimizden SGK birçok ilacı alabiliyorken neden bu tarz ilaçların temini SGK üzerinden yapılıyor, neden denetimden ve Kamu İhale Kurumu baskılarından kurtarılmaya çalışılıyor, merak ediyoruz. Bugün hastalarımıza vaatte bulunuyorsunuz 'İlaçlarınıza daha kolay ulaştıracağız sizi' diye ama arkadan niyetinizin ne olduğunu hep birlikte sorgulamak zorundayız. Şayet Sosyal Güvenlik Kurumu gerçekten kamucu bir anlayışla hizmet etmek, vatandaşımıza sağlık hizmetini en sağlıklı şekilde vermek istiyorsa bugün hastanelerde özelleştirdiği yoğun bakımlara el atsın; bugün hastanelerde özelleştirdiği MR, tomografi gibi radyolojik hizmetlere el atması gerekiyor; bugün hastanelerde özelleştirdiği laboratuvar hizmetlerine el atması ve esas sorumluluğu olan sağlık hizmetlerini kamu eliyle, kamu vicdanıyla yapıyor olması gerekiyor.

Sosyal Güvenlik Kurumunun görevi denetlemek ve düzenlemektir, bugün ticaret yapmak değildir. Bu amaç için kurulmuş Türk Eczacılar Birliği var, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu var. Şu anda iki kurum zaten bu ilaçların tedariki için mücadele ediyor ve gerekli çalışmaları yapıyor amma velakin görüyoruz ki üçüncü kurum olarak Sosyal Güvenlik Kurumu burada dayatılıyor; bunun anlamını bilemiyor, anlayamıyoruz."

"Bu süreç İmralı heyetinin tek başına ürettiği bir inisiyatif midir?"

Teklifin ikinci bölümü üzerine söz alan Saadet-Gelecek Grubu Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, 22 Ekim'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı ile başlayan yeni sürece ilişkin değerlendirme yaptı. Ekmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendini süreçten uzak tuttuğunu ve Meclis'in henüz sürece dahil edilmediğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Bahçeli'nin 1 Ekim'de tokalaşmayla başlattığı sürecin doğuracağı sonuçlara dair bir umut, bir inançla bu girişimin desteklenmesi gerektiğine inananlardanım ama şüphesiz bu ve benzeri girişimlerin de kendine mahsus da olsa bir kimliğinin, bir görünümünün ve bir tarzının oluşması gerekiyor. Aradan geçen üç ay böyle bir tarz ve bir kimlik oluşumu açısından yeterli bir süre. Ben bunun henüz oluşmadığını düşünüyorum. Elbette Sayın Bahçeli'nin buradan yaptığı çağrı ne dünya siyasi sahnesinde ne de Türk devletinin tarihinde ilk defa yapılan bir iş değil; gerek açık kaynaklar gerek devlet kaynakları ilki 1993'te Özal'la başlayan, rahmetli Erbakan'ın, Demirel'in, Çevik Bir'in, Hasan Atilla Uğur'un, AK Parti döneminde 2004'te, 2009'da, 2011'de, 2013'te bu şekilde görüşmeler yoluyla bir silahsızlandırma çabasını bize hatırlatıyor.

TBMM bu sürecin ne zaman bir parçası olacak, ne zaman bilgilendirilecek? Sayın Bahçeli'nin konuşmalarında özenle ve dikkatle sarf ettiği demokratikleşme adımları ne zaman atılmaya başlanacak? Hangi yasal teklifler hangi zemine gelecek? Eğer biz bunları İmralı'dan gelecek bir davete ve bu daveti de örgütün icabetine bağlıyor isek bir kez daha bir yanlışın içindeyiz demektir. İmralı'nın daveti ne olursa olsun ve İmralı'nın davetine kendi örgütünün icabeti ne seviyede kalırsa kalsın biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Sayın Bahçeli'nin dikkatle çizdiği ve dikkatle kodladığı bu çerçevedeki kendi adımlarımızı atmamız gerekmez mi?

Bir başka nokta da İmralı heyetinin parti görüşmeleri oldu. Biz de bu heyeti kabul ettik, kendilerinden süreci dinledik, sürece ilişkin düşüncelerimizi ifade ettik. Bu görüşmede hâlâ olası gelişmelere dair bir yol haritası tarafımızla paylaşılmamıştır ama bu heyette yüksek bir inanç, yüksek bir kararlılık ve duygusal anlamda çözüme bir odaklanmayı tespit ettiğimizi, bunu da olumlu olarak kayda geçirdiğimizi ifade etmek isterim. İmralı heyeti böyle bir bilgilendirme yapıyor ise Cumhur İttifakı adına, devletimiz adına, TBMM adına gelişmeleri diğer zaviyeden takip eden ya da yöneten arkadaşların da bir şekilde bizi bilgilendirmesi gerekmez mi? Bu süreç İmralı heyetinin tek başına ürettiği bir inisiyatif midir? Bu sürecin içtenlikle, samimiyetle, gerçekten geçmiş zamanlarda Sayın Erdoğan'ın defalarca kez ifade ettiği gibi gövdesini bu sürecin altına koyarak başarılı olması için bir arzu ve niyet içerisinde olduğu hissini acaba seçmene ne zaman geçirecek Sayın Cumhurbaşkanı?"