Umut-Sen, Hopa'da "Doğu Karadeniz Buluşması" gerçekleştirdi

Umut-Sen, Hopa'da "Doğu Karadeniz Buluşması" gerçekleştirdi

Haber: Uğur İSTANBULLU

(ARTVİN) – Umut-Sen, "Karadeniz'i Holdinglere Peşkeş Çektirmeyeceğiz" sloganıyla Hopa'da Karadeniz buluşması gerçekleştirdi. Etkinlikte konuşan Umut-Sen Doğu Karadeniz Temsilcisi Ertuğrul Çelik, "Küçük madenlere, HES’lere karşı mücadele eden halk, yılmadan direniş gösteriyor. Bu konferansı, bu mücadeleleri birbirine değdirme, birbirinden öğrenme ve birbirini güçlendirmeye vesile olması açısından Hopa’da düzenledik" dedi.

Umut-Sen, "Karadeniz'i Holdinglere Peşkeş Çektirmeyeceğiz" sloganıyla Hopa'da Karadeniz buluşması gerçekleştirdi. Etkinlikte konuşan Bağımsız Maden-İş örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, şunları söyledi:

"Savaş koşullarının ortasında bu topraklarda devrimci bir siyaset, proleter bir güç inşa etmek ve ayakta tutmak, sola ve sağa belirleyici olmak, bu holdingci yapıyı dağıtmak, bu holdingci rejimi yıkmak mümkündür. Böyle bir devrim ve siyasi adım, hem Kafkaslar’ı, Balkanlar’ı hem de Ortadoğu’yu kendi etkinliği altında dönüştürebilir. O zaman sermaye sınıfının topluma taşıdığı gericilik, ırkçılık ve şovenizm ortadan kalkar. Proleter bir laiklikten söz edebiliriz. O mücadele yaratılır ve o kavga korunur; başka bir şey yaratmaz. Her birimiz bu doğrultudayız ve bunun farkındayız.

Sendikal mücadeleler, çevre mücadeleleri sınırlı sayıda olabilir, ancak ana kavga emperyalistler arasındaki savaşlardır. Ana kavga seni her zaman bu dişlinin altında öğütür. Eğer siyasi bir güç olarak ortaya çıkmıyorsan, bunun merkezini inşa etmiyorsan, köylünün sesini ülkenin temel meselesine dönüştürecek bir siyasi hüneri kim ortaya koyabilir? Holdingci olmayan devrimci bir merkez yapılabilir. Bütün ülkenin dikkatini Arhavi’deki bu 8 köy nasıl birleştiriyor? Bu, bir siyasi kavga ve emperyalizmin buradaki işgal siyasetiyle, oradaki holdingci olmayan güçlerin kavgasıdır."

"Doğu Karadeniz bölgesinde de uzun yıllardır HES’lerle, barajlarla, madenlerle doğamız yağmalanıyor"

Umut-Sen Doğu Karadeniz Temsilcisi Ertuğrul Çelik, "Doğu Karadeniz bölgesinde uzun yıllardır HES’lerle, barajlarla ve madenlerle doğamız yağmalanıyor ve talan ediliyor. Bu holdingci güçler, holdinglerin etrafındaki güç ilişkileriyle, siyasal iktidar, yargı, kolluk kuvvetleri, tarikatlar ve çetelerle bu doğa katliamına destek veriyor. Ancak buna karşı küçük madenlere, HES’lere karşı mücadele eden halk, yılmadan direniş gösteriyor. Bu konferansı, bu mücadeleleri birbirine değdirme, birbirinden öğrenme ve birbirini güçlendirmeye vesile olması açısından Hopa’da düzenledik" dedi.

Fatsa Çevre Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Alattin Yılmazer, "Kocaman bir dağı kazmışlar, bunun 3 milyon 400 bin tonunu ve her ton toprakta 1,5 gram altın arıyorlar" diye konuştu.

Umut-Sen Sözcüsü Burcu Arıkan, "Bir direnişte, talep neyse onu direnenlerin talebini ve mücadelesini kazanmak için tüm emeğimizi, tüm bilgimizi aktarmayı bir hat olarak koyuyoruz önümüze. Bir yerde bir direniş kazandığında, sermaye bir adım geri düşüyor" diye konuştu.

“Özel sektörün çay tarımına başladığı günden bu yana çay üreticisinin de işçinin de iki yakası bir araya gelemiyor”

Çay mücadelesine ilişkin konuşan Serpil Hacımuratoğlu, "Doğu Karadeniz bölgesinde, Ordu’nun bir kısmından Artvin’e kadar bir coğrafyada çay üretimi yapılıyor. Bu şu demek; 200 bin ruhsatlı çay üreticisinin olduğu ve Çaykur’da çalışan 11 bin 900 işçinin bulunduğu bir alan. Bu bölge, bir milyon ailenin geçim kaynağı. Çaykur, 1973 yılında bir kamu kurumu olarak kuruldu ve 1980'lere kadar bu bölgede çay üretim faaliyetini yürüten tek kurummuş. Ancak, 1980 sonrasında hızla yayılan özelleştirmeci politikalarla, özel sektör de çay tarımı yapma hakkına sahip oldu. O günden sonra, çay üreticisinin ve işçisinin iki yakası bir araya gelemiyor maalesef" diye konuştu.

Tarım Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz de "Sadece Fatsa’da, Giresun’da değil, Batı Karadeniz’de de fındık ve çayın hakkını alabilmek için aşağıdan yukarıya doğru örgütlenmek zorundayız. Bu tekelleşmenin ve şirketleşmenin bir parçasıdır. Bu yüzden, sadece bölge ilçe düzeyinde değil, daha geniş ölçekte bir yanıt üretmemiz gerekir. Fındık ve çay mücadelesi, aynı zamanda domatesin, pamuğun, pirincin, patatesin mücadelesi olmalıdır. Bu anlamda, tüm ürün gruplarını kapsayacak ve farklı bölgeleri birbirine kardeşleştirecek bir örgütlenmeye ihtiyacımız var" dedi.