Yazar Gülhan Davarcı, “Sisler Dağıldığında” romanını anlattı: “Bir travma hikâyesi anlattığım için yalın dil kurmaya çalıştım”

Yazar Gülhan Davarcı, “Sisler Dağıldığında” romanını anlattı: “Bir travma hikâyesi anlattığım için yalın dil kurmaya çalıştım”

Haber: ÇAĞATAN AKYOL Kamera: ONUR DURSUN

(İSTANBUL) - "Yazmadan önce iki ana meselem vardı. Biri sevdiklerimiz tarafından nasıl manipüle edildiğimiz, ikincisi bastırdığımız her şeyin peşimizden geleceği ve bizi hiç rahat bırakmayacağı..." Yazar Gülhan Davarcı, ona "Everest İlk Roman Ödülü" kazandıran "Sisler Dağıldığında" romanının nasıl ortaya çıktığını bu sözlerle özetledi.

2023 Everest İlk Roman Ödülü “Sisler Dağıldığında” eseriyle Gülhan Davarcı'ya verildi. Davarcı, geçtiğimiz ay yayınlanan Sisler Dağıldığında'yı ve yazma serüvenini ANKA Haber Ajansı'na anlattı.

Herkeste ayrı acı ve travmalar bırakan COVID pandemisi döneminde yazarak hayata bağlandığını dile getiren Gülhan Davarcı, aynı dönemde bir travma öyküsü kaleme almanın zorluğunu yalın dile sığınarak göğüslediğini söyledi. Davarcı, “Bu romanın konusu bence çok ağır olduğu için, bir travma hikâyesi anlattığım için yalın dil kurmaya çalıştım” dedi.

"Sevgi manipülasyonu ve travmalarıyla yüzleşen bir genç kadın"

İlk öykü kitabı “Çok Özel Dostlar Kulübü” ile 2021'de edebiyat dünyasına adım atan Davarcı, İngiliz Edebiyatı lisansı ve Kadın Çalışmaları yüksek lisansının ardından edebiyat bağlamında kadın otobiyografileri çalıştı. Bu birikimini Sisler Dağıldığında'ya nasıl yansıttığını, okurun romanda neyle karşılaşacağını şu sözlerle özetledi:

“Özetlemek bir yazar için çok zor ama ben şöyle söyleyeyim. Bu romanı yazmadan önce iki ana meselem vardı. Biri, sevdiklerimiz tarafından nasıl manipüle edildiğimiz. Benim için çok ana meseleydi sevgi kisvesi altında manipülasyona uğrama şeklimiz. İkincisi ise bilinçaltı süreçleriyle ilgili, bastırdığımız her şeyin peşimizden geleceği ve bizi hiç rahat bırakmayacağına dair bir derdim vardı. Bu iki meseleyi dert edinen bir roman yazdığımı düşünüyorum. Tabii bu hikâyeyi genç bir kadın üzerinden anlattım. İnci ana karakterimiz. Babasını kaybediyor. 25-30 yaşlarında genç bir kadın. Babasının ölümünden sonra biraz travma sonrası stres bozukluğuna da bağlı hem geçmişle yüzleşmesi hem babasının ölümü, yas süreci ve babasıyla o sevgi ilişkisinde uğradığı manipülasyon, bir ebeveynin çocuğunu nasıl manipüle edebileceği yalanlarla, hikâye bunun etrafında dönüyor. İnci’nin bunlarla yüzleşmesi.''

Sisler Dağıldığında romanının bir öyküden dönüştüğünü söyleyen Davarcı, "Yine pandemide yazdığım bir öykü vardı ama öykü yazarken kendimi biraz kısıtlanmış hissediyordum" dedi. Davarcı, böylece öyküyü bir roman olarak kurmaya başladığında Sisler Dağıldığında'nın ortaya çıkmaya başladığını anlattı. Gülhan Davarcı, "Bu romanı yazarken İskandinav edebiyatından etkilendim. Dil benzerlikleri var. Norveç, İsveç, Danimarka gibi yalın dil ve yalın anlatışı çok beğeniyorum. Bu romanın da konusu bence çok ağır olduğu için, bir travma hikâyesi anlattığım için o yalın dili kurmaya çalıştım ve bunu yaparken de Kuzeyli yazarlardan etkilendim" dedi.

"Bir grup arkadaşım sayesinde yazar oldum"

Edebiyat merakının çok küçük yaşlarda başladığını belirten Davarcı, son yıllarda yakın arkadaşlarına yazdığı uzun e-postaların bir süre sonra çok beğenildiğini ve arkadaşlarının yazarlığa adım atması için onu motive ettiğini anlattı. Davarcı, şunları söyledi:

“Zaten ben yazarların ve iyi okurların edebiyat merakının çok erken yaşlarda başladığını düşünüyorum. İlkokuldan itibaren, lisede daha profesyonel bir okura dönüştüm öğretmenlerim ve arkadaşlarım sayesinde. Dünya ve Türk klasikleriyle ilgilendim. Daha sonra zaten İngiliz Edebiyatı eğitimi aldım. Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansımı tamamladım. Kadın otobiyografileri, yine edebiyat bağlamında kadın otobiyografileri çalıştım. Dört yıldır da daha disiplinli şekilde yazıyorum. Bir öykü kitabım var, Çok Özel Dostlar Kulübü adında. Sisler Dağıldığında ilk romanım. Şu an basım aşamasında olan bir öykü kitabım daha bulunmakta. Bir grup arkadaşım sayesinde yazar oldum diyebilirim."

Gülhan Davarcı'ya göre, iyi yazmanın tek koşulu, iyi bir okur ve iyi bir gözlemci olmak.

''İyi yazmanın gerçekten tek koşulu, iyi bir okur olmak ve iyi bir gözlemci olmak diye düşünüyorum. İyi yazar olmak için iyi okumak değil de edebiyattan keyif alıyorsanız, okumayı seviyorsanız, dünyayla ilişkinizi biraz edebiyat üzerinden kuruyorsanız iyi yazacağınızı düşünüyorum. Sadece edebiyat değil. Sadece edebiyat okumak insanı tek yönlü kılar. Felsefe, psikoloji, tarih; ben hepsinin bir yazarı çok besleyeceğini düşünüyorum. O yüzden okumaları sınırlı tutmamak gerek.''