Elazığ depreminde iş yeri yıkılan esnaf: "Gerçekten benim bir iş yerim, bir hak sahipliğim var mı diye şüphe eder haldeyim"
Haber: Serra Taylan
(ELAZIĞ) - Elazığ'da 2020 yılında meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremden etkilenerek iş yerleri ağır hasar alan vatandaşlar yeni iş yerlerine hala yerleşemedi. Vatandaş Abdulkasım Barha, "Gerçekten benim bir iş yerim, bir hak sahipliğim var mı diye şüphe eder haldeyim. Üzgünüm, çok üzgünüm. Aileme yetemiyorum çünkü her şey gelip maddiyata, ekonomiye dayanıyor" dedi.
Elazığ'da 2020 yılında meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrasında iş yerleri ağır hasar alan Çaydaçıra mahallesi sakinleri yeni işyerlerini alamadıklarını belirterek tepki gösterdi.
"Ne yapabilirim ben, hırsızlık mı yapalım?"
Elazığ'da 2020 depreminde çay ocağı olarak işlettiği işyeri yıkılan evli ve 3 çocuklu Abdulkasım Barha yıllardır haksahibi olduğu halde iş yeri için kura çekilmemesinden şikayetçi. Yeni bir iş yeri açacak durumda olmadığı için geçim sıkıntı yaşayan Abdulkasım Barha hak sahibi olmasına rağmen şimdiye kadar çalmadık kapı bırakmadığını ancak kendisine iş yeri verilmediğini belirterek, mağduriyetinin giderilmesini istedi. Barha, Elazığ'daki hiçbir yetkilinin kendileriyle ilgilenmediğini belirterek, şunları söyledi:
"Çevre şehircilik Bakanı Murat kurum buradaydı. Kendisi ilk bizimle muhatap oldu. çocuğumu da beni de, engelli kardeşlerimizi de gördü. Geldi iki gün kaldı. Kendisiyle bu konuları görüştük. Dedik ki biz mağduruz. Bu sıkıntılarımız var. Her şey gelip ekonomiye, maddiyata dayanıyor. Bizim iş yerimiz olsa biz öyle bir duruma düşmezdik. Ne yapabilirim ben? Hırsızlık mı yapalım? Ben şu anda devletin verdiği yardımlarla ayakta duruyorum. Yetiyor mu, yetmiyor ama benim elimden bir şey gelmiyor. Cumhurbaşkanımıza saygımız sonsuzdur ama buradaki hiçbir yetkili , devlet yetkililerimizin hiç birisinin evimize gelmişliği, çay içmişliği yoktur. Ben gittim onlar gelmediler. Oysa Cumhurbaşkanımız diyor ki 'yemeyin içmeyin kapı kapı gezin' diyor.
"Kurumlar iş çözmek yerine siyasilere yönlendiriyor"
Ona rağmen bir sonuç alamadık. Almış olsaydık şu anda bizim bu sorunumuz çoktan çözülürdü. Demek ki haykırışlarımız, seslenişlerimiz Ankara'ya ulaşmadı. Ulaştırmadılar, bildirmediler. Gittik, bizi oyaladılar. AFAD'a gidiyorsun diyor valiliğe git, valiliğe gidiyorsun diyor Çevre Şehircilik'e git. Öbürü de diyor ki bu işi siyasiler çözer. Bunlar ne kadar yanlış şeyler. Düşünebiliyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Valilik ya, devletin temsilcisi burası. Ben valiye gitmeyeceğim, ben AFAD'a gitmeyeceğim, belediye başkanına gitmeyeceğim. Kime gideceğim ben? Kuraları kendi başıma mı çözeceğim ben? Burası dağ başı mı? Kanunsuz nizamsız bir şey yapabilir misin? Ben hep söylüyordum.
"Devletimizin gücünü buradaki yetkililer doğru kullanmıyorlar"
İş yerimden şüphelenmeye başladım. Gerçekten benim bir iş yerim, bir hak sahipliğim var mı diye şüphe eder haldeyim. Üzgünüm, çok üzgünüm. Aileme yetemiyorum çünkü her şey gelip maddiyata, ekonomiye dayanıyor. Eğer ki buradaki yetkililer beni mağdur etmeseydiler, sahip çıksaydılar davamıza, işyerimize, hakkımıza Elazığ'daki benle beraber evlerimize, hakkımıza sahip çıkılsaydı şu anda bunların hiç biri gündeme gelmeyecekti. Bunları yaşamayacaktık. Maalesef gerçekten burada bir şey diyemiyorum artık. Devletimizin gücü her yetiyor. Sadece devletimizin gücünü buradaki yetkililer doğru kullanmıyorlar. O yetkiyi doğru kullanmıyorlar. o yetkiye leke geliyor. Buna üzülüyorum."