Erhan Adem'den Bakan Yumaklı'ya: “Ekmek bile dar gelirli vatandaş için büyük bir külfet haline gelmişken un ihracatındaki birincilik halk için ne ifade ediyor?”

Erhan Adem'den Bakan Yumaklı'ya: “Ekmek bile dar gelirli vatandaş için büyük bir külfet haline gelmişken un ihracatındaki birincilik halk için ne ifade ediyor?”

(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın “Türkiye un ihracatında birinci sırada” açıklamasına “Sayın Bakan’ın övgüyle bahsettiği bu rakamlar, maalesef vatandaşımızın sofralarına yansımıyor. Ekmeğin fiyatı bile dar gelirli vatandaş için büyük bir külfet haline gelmişken un ihracatındaki birincilik ya da makarna ihracatındaki ikincilik, halk için ne ifade ediyor” sözleriyle tepki gösterdi.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, dün Antalya’da düzenlenen “Türkiye ve Dünyada Lisanslı Depoculuk ve Hububat Piyasaları Kongresi”nde konuştu. Bakan Yumaklı, Türkiye'nin dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ikinci sırada olduğunu söyledi. CHP Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Bakan Yumaklı'nın bu açıklamalarına tepki gösterdi. Adem, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin un ihracatında dünya birincisi, makarna ihracatında ise dünya ikincisi olduğu yönündeki açıklamaların, ülkemizin gerçeklerini yansıtmadığını üzülerek belirtmek isterim. Sayın Bakan İbrahim Yumaklı’nın Antalya’da düzenlenen kongrede yaptığı bu açıklamalar, büyük bir başarının göstergesi gibi sunulsa da gerçekler maalesef halkımız için bu kadar parlak değil. Evet, Türkiye, un ve makarna ihracatında önemli bir konumda. Ancak bu başarının büyük kısmı ithal buğdayla gerçekleştiriliyor. Ülkemiz, gümrük vergisi ödemeden yurt dışından buğday ithal ediyor, işleyip ihraç ediyor. Bu tablo, tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir Türkiye yerine, dışa bağımlı bir yapı ortaya koyuyor. Bu ihracat çiftçilerimizin emeğinin değil, ithalat politikalarının sonucudur.

“Un ihracatındaki birincilik halk için ne ifade ediyor”

Sayın Bakan’ın övgüyle bahsettiği bu rakamlar, maalesef vatandaşımızın sofralarına yansımıyor. Bugün milyonlarca insan bırakın kaliteli bir sofrayı, temel gıda maddelerine bile erişmekte zorlanıyor. Ekmeğin fiyatı bile dar gelirli vatandaş için büyük bir külfet haline gelmişken un ihracatındaki birincilik ya da makarna ihracatındaki ikincilik, halk için ne ifade ediyor? Türkiye’de bugün asgari ücretle geçinmeye çalışan bir aile, ekmek almak için bütçesinin büyük bir kısmını harcıyor.

"Tahıl üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 7,5 oranında düşüş yaşandığını görüyoruz”

2024 yılına ilişkin tahıl üretimi rakamları incelendiğinde, bir önceki yıla göre yüzde 7,5 oranında bir düşüş yaşandığını görüyoruz. Buğday üretimi yüzde 5,5 azalarak 20,8 milyon tona, arpa üretimi yüzde 12 azalarak 8,1 milyon tona, çavdar üretimi yüzde 15,7 azalarak 257 bin tona, yulaf üretimi yüzde 4,9 azalarak 390 bin tona gerilemiştir. Sadece hububat üretimi değil, şeker pancarı üretiminde de yüzde 8,9’luk bir azalış yaşanarak üretim 23 milyon tona düşmüştür. Mısır üretiminde ise yüzde 10’luk bir kayıpla 8,1 milyon tonluk bir üretim gerçekleşmiştir. Bu rakamlar Türkiye’nin bırakın dünya çapında iddialı olmasını, kendi ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlandığını açıkça göstermektedir.

“Tarımsal ihracattan bahsediyorsunuz ancak halkın mutfağında boş tabaklar var”

Sayın Bakan’a sormak istiyorum: Geçen yıla göre tahıl üretiminde yaşanan bu ciddi düşüşün farkında mısınız? Bu düşüşle Türkiye’nin tarımsal üretim politikalarının sürdürülebilir olduğunu iddia edebilir misiniz? Eğer dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ikinci sıradaysak neden kendi vatandaşımız temel gıda ürünlerine erişimde bu kadar zorlanıyor? Sayın Bakan’ın açıkladığı ihracat başarıları, vatandaşlarımızın gerçek hayatına yansımıyor. Bugün Türkiye’de milyonlarca insan, artan gıda fiyatları karşısında çaresiz durumda. Tarımsal ihracattan bahsediyorsunuz ancak halkın mutfağında boş tabaklar var. Enflasyon rakamları ne kadar makyajlanırsa makyajlansın, gerçek hayatın yansıması sofralardaki eksikliktir.

“Tarım ve gıda sektörü halk için değil, belirli bir kesim için kâr üreten bir sektör haline gelmiştir”

Türkiye’nin 23,9 milyon hektar tarım alanı var. Ancak bu alanlar, yanlış politikalar ve artan maliyetler nedeniyle yeterince etkin kullanılmıyor. Çiftçilerimiz mazot, gübre ve tohum fiyatlarının altında ezilirken ithalat politikaları üretimi baltalıyor. Türkiye’nin tahıl üretiminde geçen yılın bile gerisine düşmesi, bu politikaların bir sonucudur. Tarım ve gıda sektörü halk için değil, belirli bir kesim için kâr üreten bir sektör haline gelmiştir. Türkiye’nin tarımsal ihracatta bölgesel bir merkez haline gelmesi halkın mutfağını değil, sermayenin kasasını dolduruyor. Bizim hedefimiz, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini halkın refahı için kullanmaktır. Çiftçilerimizin borç batağında olduğu, vatandaşlarımızın ekmek kuyruklarında beklediği bir tabloda, ihracat rakamları övünülecek bir durum değildir.

“Bizim derdimiz yalnızca rakamlarla değil, halkın refahıyla övünen bir Türkiye’yi inşa etmektir”

Sayın Bakan’a bir kez daha soruyorum: İhracat başarılarıyla övünüyorsunuz ancak ithalata bağımlılığın bu kadar yüksek olması sizce nasıl bir başarıdır? Çiftçimiz neden tarlasını terk etmek zorunda kalıyor? Halkımız neden bu kadar yüksek gıda fiyatlarına mahkûm? Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olması ithalata dayalı bir yapıyla değil, üretime dayalı politikalarla mümkündür. Bizim derdimiz yalnızca rakamlarla değil, halkın refahıyla övünen bir Türkiye’yi inşa etmektir.”