Gamze Taşcıer: “‘Bu sefalet ücretiyle olmaz’ diyen herkesi, cumartesi günü ‘Geçinemiyoruz' diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz”
(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, asgari ücret gündemiyle toplanan MYK'nın ardından açıklama yaptı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bugün DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ile görüşeceğini belirten Taşcıer, “Erken seçim çağrımızı ‘Derhal seçim’ diyerek yükselteceğiz ve yol haritamızı ortaya koyacağız. ‘Bu sefalet ücretiyle olmaz’ diyen herkesi, 28 Aralık Cumartesi günü saat 13.00’te, Ankara Tandoğan Meydanı’nda ‘Yurttaş Birlikteliği'ne destek olmaya, ‘Geçinemiyoruz' diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz” dedi. Taşcıer, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na tüm sendikaların dâhil edeceği yeni bir toplantı yapma çağrısında bulundu.
CHP Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, asgari ücret gündemli olağanüstü toplanan MYK’nın ardından açıklama yaptı. Taşcıer’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“AKP iktidarının dün açıklamış olduğu ve tüm ülkemizi ilgilendiren asgari ücret utancının ardından, çok ama çok zor bir basın toplantısıyla sizlere sesleniyoruz. Birkaç gün sonra yeni bir yıla gireceğiz. Yeni yıla yeni umutlarla, gerçekleştirebileceğimiz hayallerle girmek isterdik ancak ne yazık ki bunun mümkün olmadığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Artık hayal kurmanın dahi hayalini kuramadığımız bir ülkede yaşar olduk. Gün geçmiyor ki adında adalet bulunan AK Parti’nin uyguladığı politikalarla ülkemizde adaletsizliği derinleştirdiğine ve kurumsallaştırdığına şahit olmayalım. 22 yıl önce, herkese adalet vaadiyle yola çıkanlar, bugün hukukun üstünlüğünü zayıflatan, toplumsal eşitliği bozan ve milyonların hakkını gasp eden bir düzenin baş sorumlusu olarak karşımızda durmaktadırlar. İşçinin alın terinden öğrencinin geleceğine, emeklinin yaşamından vatandaşın sofrasına kadar her alana hâkim olan soygun düzeni, AKP’nin adalet ve kalkınma anlayışının yansımasıdır.
“Türkiye’nin gerçek gündemi emek yaşamıdır, modern köle olarak çalıştırılan asgari ücretlidir, düşmanlaştırılan emeklidir”
2025 bütçesi, geçtiğimiz hafta TBMM’de iktidar blokunun parmak çoğunluğuyla onaylandı. Türkiye’de son dört senede sosyal yardım alan hane sayısı, 3 milyondan 5 milyona çıktı. Bir başka ifadeyle 8 milyon kişi daha yoksullaştı. Ancak sosyal yardımların milli gelir içindeki payı, yüzde 3 azaldı. Yani yoksulluk kalıcılaştı. Dolayısıyla son bir yılı özetleyecek olursak bugün, Türkiye’nin gerçek gündemi emek yaşamıdır; modern köle olarak çalıştırılan asgari ücretlidir; hakkı yenen, düşmanlaştırılan emeklidir; mavi, beyaz fark etmeksizin iki yakası bir araya gelmeyen sabit gelirlidir; siftahsız kepenk kapatan esnaftır, alınteri tarlada kalan çiftçi, atanmayan öğretmen, mülakat mağduru gençlerdir; sosyoekonomik yaşamdan koparılan kadınlar, kağıt toplayan görünmez emekçilerdir; en kötü şartlarda sömürülen çocuk emeği, MESEM cinayetleridir; 3 bin lira bursla okumaya çalışan öğrencilerdir; sınıfa aç giden, boş besleneme çantaları birer utanç abidesi olan ilkokul çağındaki çocuklardır; kreşlerine göz dikilen, cemaatlere teslim edilmek istenen anasınıfı öğrencileridir.
“‘Daha azı kabul edilemez’ denilen ücret, genel ücret haline gelmiştir”
Asgari ücret, işçilere bir çalışma günü karşılığında gıda, giyim, sağlık, ulaşım, ısınma, barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamalarına imkân veren bir ücrettir. Yani bunun altında bir ücret yok demektir. Oysa bizim ülkemizde asgari ücret, yani ‘Daha azı kabul edilemez’ denilen ücret, genel ücret haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na göre dahi, ülkemizde asgari ücretli çalışan sayısı yüzde 42’dir. Resmi rakamlar üzerinden giderek asgari ücretin yüzde 10 altını ve üstünü alanları da eklediğimizde asgari ücretle çalışan sayısı, yüzde 50’nin üzerindedir. O çok eleştirdikleri ve ‘Bizleri kıskanıyorlar’ dedikleri Avrupa’da ise asgari ücretle çalışan sayısı sadece yüzde 4 civarlarında ve alım gücü de bir ailenin rahatlıkla geçinebileceği seviyededir. Asgari ücret tartışmaları, bir rakamdan ya da ekonomik dengeden ibaret değildir. Bu mesele, milyonlarca insanımızın yaşam mücadelesidir; bir ailenin çocuğunu nasıl doyuracağını düşündüğü, faturalarını ödeyip ödeyemeyeceği kaygısıdır. Asgari ücret senaryoları denilen şey, aslında yaşamın ta kendisidir.
“Kumar yasa dışı olmasına karşın emekçinin hayatı üzerine bahis oynamanın serbest olduğu asgari ücret tespit sürecini yaşadık”
Ne var ki ülkemizde kumarın yasa dışı olmasına karşın işçinin, emekçinin hayatı üzerine bahis oynamanın serbest olduğu asgari ücret tespit sürecinde bir kez daha yaşadık. Asgari ücret tespit görüşmeleri üç haftada tamamlanabildi. Hem işvereni üzmeyecek hem hükümeti memnun edecek bir yandan da işçinin anlayışla karşılayacağı birtakım yüzdelerden bahsedildi. Ama asgari ücretlinin sefaletine çözüm üreten bir irade ortaya konmadı, konamadı. Ve günün sonunda asgari ücret, işveren kesimi ve hükümet tarafından bir teklif sunulmadan ve müzakere yapılmadan oldubittiyle açıklandı. Asgari ücretin, ulusal anlamda açıklandığı 1974 yılından bu yana, yani 50 yıldır ilk kez, bir gece toplantısıyla ve üstelik işçi tarafının da olmadığı bir süreçle açıklandığını gördük. Kaldı ki kuruluş biçimi sakat, işleyişi yanlış, kararları mantıksız olan, hükümet ve işveren arasında adeta niyet okuyarak zam oranı belirleyen Tespit Komisyonu’ndan da insanca bir yaşam için ücret çıkacağını beklemek hayalcilikti. Son 24 yılda, 27 kez güncellenen asgari ücret kararlarının yalnızca sekizinde tüm tarafların uzlaştığı gerçekliğine rağmen işçiyi-işvereni-hükümeti aynı anda memnun edecek bir formül gerçekleştirileceği yazılıp çizildi. Saray rejimi de günün sonunda bizi yanıltmadı ve 12 Eylül Darbesi’nin ürünü olan antidemokratik Asgari Ücret Tespit Komisyonu eliyle şapkadan tavşan çıkardı.
“Emevi Camii'nde namaz kılma planı yapanlar, dün Türkiye’de emekçinin cenaze namazını kıldılar”
Gündüzler torbaya mı girdi, bilinmez ancak baskın yaparcasına akşamın bir vaktinde, TÜRK-İŞ’in ve işçi tarafının katılmadığı son toplantıyla 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lirayı yaşam ücreti olarak açıklandı. Neticede Emevi Camii'nde namaz kılma planı yapanlar, dün Türkiye’de emeklinin, emekçinin, ücretlinin, dar gelirlinin cenaze namazını kıldılar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Peygamber Efendimizin, ‘İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin’ hadisiyle asgari ücreti müjdeledi. Ben de Sayın Bakan’a, ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisini hatırlatmak isterim. Zira ülkemizde 7 milyondan fazla asgari ücretli, 11 milyon emekli; dolayısıyla aileleriyle birlikte en az 70 milyon kişi, açlık sınırının altında yaşarken tok yatan saray iktidarı bizden değildir. Resmi enflasyon bile yüzde 46 civarında, yeniden değerleme oranı yüzde 44’ken asgari ücrete yüzde 30 zam yapılması milyonlarca işçinin ve çalışanın sefalete mahkûm edilmesidir.
“Erdoğan hakkını arayan herkesi milli güvenlik tehdidi olarak görmektedir”
Asgari ücrete sadece 5 bin 100 lira zam yaptılar. Oysa bir yıl önce asgari ücrete 5 bin 600 lira zam yapılmıştı. Yani bugün asgari ücrete yapılan zam, paranın bir senelik değer kaybına rağmen geçen rakamın bile gerisinde kalmıştır. Yüksek enflasyona rağmen asgari ücreti geçen yıldan daha az artırdılar. Bu da demektir ki asgari ücret, daha şubat ayında emekçinin eline geçmeden açlık sınırının altında kalacak. Açlık sınırı kasım ayı itibarıyla 21 bin lirayken 2025’te bur rakamın 22 bin lira olacağı bir gerçektir. Bu asgari ücretle AKP iktidarı, ülkenin ekonomik bağımsızlığını uluslararası finans çevrelerine teslim etmiştir. Çünkü anımsayacaksınız, Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz temmuzda Londra’daki bankerlere, ‘Asgari ücrete yüzde 15-20 arasında zam yapılacak’ demişti. Ardından Atlantik’in öte yakasında Amerikalı yatırımcılara, 'Asgari ücrete yüzde 25 zam’ sözü verdi. İktidar bunların hiçbirine ‘Olmaz' demedi. Neticede asgari ücretlilere Londra’da ölümü gösterenler, Amerika’da telaffuz ettikleri rakamla milyonları yavaş yavaş IMF sıtmasına razı ettiler. Bir işçinin 22 bin 104 lirayla bırakın yaşamasını, nefes alması bile imkânsızken saray iktidarı, ‘Ortada kuyu var, yandan geç’ mantığıyla milyonları silkeledi. Sonuçta TÜİK’in bir türlü hesaplamadığı ücretlilerin geçinme endeksi yerine, Erdoğan’ın IMF’ye kaptırdığı gönül endeksine göre açıklanan asgari ücretle 8 milyon emekçiyi doğrudan açlığa mahkûm etti. Çok değil, 10 gün önce DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın aldığı grev kararını, milli güvenlik tehdidi olarak görüp yasaklayan Erdoğan; işçinin, emekçinin, emeklinin, memurun; yani hakkını arayan herkesi milli güvenlik tehdidi olarak görmektedir. Şurası bir gerçek: TÜİK’in ‘hayalflasyon'unun bile altında kalan bu zamla yaşamaya çalışan milyonlar için adalet yok ama sefalet çok. Ve bu iktidarın yandaştan başka kimseye hayrı yok.
“Asgari ücret kararı Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkacak bir sözden büyüktür”
CHP olarak mücadelemiz, çalışanların alın terinin karşılandığı, tam anlamıyla karşılığını alabildiği bir düzeni kurmak içindir. Asgari ücret bir açlık-tokluk ücreti değil, onurlu yaşam ve geçim ücreti olmalıdır. Türkiye’de, 12 Eylül öncesinde asgari ücretin kişi başına Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı yüzde 80’lerdeydi. Darbe rejimiyle bu oran yüzde 40’lara geriledi. Ama AKP’nin neoliberal politikalarıyla bugün, yüzde 40’ın bile altına düştü. Eğer AKP iktidarı, 12 Eylül darbecilerine dahi rahmet okutmamış olsaydı, bugün net asgari ücret 30 bin 589 lira olacaktı. Ne var ki AKP, ideolojik bir tercih yaparak yüksek refahı değil; asgari yaşamı, yaşam maliyetini değil; enflasyon hesabını seçti. Böylece IMF’nin direktifleri doğrultusunda sosyal yardımlarla desteklemeye devam edebileceği, yönetilebileceği bir sefaleti kurumsallaştırdı. Biz CHP olarak ‘Asgari ücret 30, bunun altında yokuz’ derken de bu gerçeğe işaret ettik. Zira önümüzde sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk süreci var. Dolayısıyla asgari ücret kararı Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkacak bir sözden büyüktür.
“Hakkını teslim edelim, gerçekten Erdoğan asgari ücretliyi ezdirmiyor çünkü un ufak etti”
Bugün Türkiye’de karşı karşıya olduğumuz tablo, Fransız filozof Jil Dölöz’ün, ‘İktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş olur’ sözünün vücut bulmuş halidir. Bu ülkenin emekçilerine, insanca yaşamı çok görenlere sesleniyoruz: Sizin rakamlarla oynadığınız her gün, bir çocuğun yatağa aç girdiğini görün artık. Gönül endeksiyle milyonlarca asgari ücretliyi mağdur eden Cumhurbaşkanı, ‘Asgari ücretliyi, memuru, emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme noktasında kararlıyız’ dedi. Bizde bir söz var: 'Yalanı yok, yanlışı var’ derler. Hakkını teslim edelim, gerçekten Erdoğan asgari ücretliyi ezdirmiyor çünkü un ufak etti. Yani ezilmeye dahi dermanları kalmadı. Anımsayacaksınız, 2019’da enflasyonun ateşi yükselmeye başladığında Erdoğan, gıda fiyatlarının azaltılması için Tanzim Satış Noktaları’nı icat etmişti. O günden bugüne asgari ücret nominal artışla yüzde 742’ye ulaştı. Fakat aynı döneme göre kıyasladığımızda dana eti kasapta yüzde bin 34, kuzu eti yüzde 936, kuru soğan markette yüzde bin 76, zeytinyağı yüzde 834, beyaz peynir yüzde 782 arttı. Asgari ücretlinin sofrası küçüldükçe küçüldü. Biz bütçe görüşmeleri sırasında, bu gerçeğe dikkat çekmiş ve dar gelirlilerin ‘Maaş zammı yetmez, alım gücümüz artsın, fiyat istikrarı sağlansın' talebini de dile getirmiştik. Cumhurbaşkanı bu talebi anlamsız bulmuş olacak ki kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, bütçe görüşmelerinde afaki söylemler dışında bir şey göremediğini ifade etmişti. O halde afaki olmayanlar neler, Sayın Cumhurbaşkanı bir anlatsın. Çünkü halk market raflarında, pazar tezgahlarında, evi ısıtmayan ama cepleri yakan doğal gaz faturalarında bu afaki durumu çok somut bir şekilde yaşıyor.
“Yaşamlarını silkelediğiniz milyonlar tarafından kaçınılmaz olarak silkelenecek ve tarihin çöpçülüğünde yerinizi alacaksınız”
Erdoğan’ın dili varmaz ama biz anlatalım: 2021’de, ‘Fiyat istikrarını atıp bir kenara koyduk' dedi mi, dedi. Ardından, ‘gayet uygun’ bulduğu Tarım Kredi Kooperatifi’nden alışveriş yaptı mı, yaptı. Kasada bin 2 lirayı beş adet 200 liralık banknotla ödedi. Oysa aynı alışverişi, aynı kasada bugün yapsa en az 4 bin 600 lira tutacak ve beş değil, tam 23 adet 200 liralık banknotla ödemek zorunda kalacak. Asıl afaki olan, ekonomist olduğunu iddia eden Erdoğan’ın iktisat bilgisidir. Gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, ‘Enflasyona ezdirmeme noktasında kararlıyız’ söylemidir. Buradan sırça saraylarında halktan kopuk, gerçeklik algısını ve aynı zamanda meşruiyetini yitirmiş tek adama sesleniyoruz: Asgari ücret, sarayınızın bir dakika 30 saniye içerisinde harcadığı para kadar oldu. Siz bir buçuk dakikada harcadığınız parayla vatandaşa, ‘Bir ay geçin’ diyorsunuz. Ne istiyorsunuz bu emekçiden, emekliden, işçiden, memurdan, esnaftan, işverenden, doğadan, hayvandan, kadından? Özetle yaşamdan ve halkımızdan ne istiyorsunuz? Ve işte bu yüzden yaşamlarını silkelediğiniz milyonlar tarafından kaçınılmaz olarak silkelenecek ve siyasi olarak tarihin çöpçülüğünde yerinizi alacaksınız. Unutulmamalıdır ki siyasetin en güçlü zemini hayattır. Hayatın kendisi, adaletsizliğe ve haksızlığa karşı her zaman en güçlü direnişi doğuracaktır.
“2025 yılının seçim yılı olduğunu değerlendirdik”
CHP olarak bugün MYK’mız asgari ücreti değerlendirmek üzere olağanüstü toplandı. Parti Grubumuz da saat 14.00’te genel merkezimizde toplanacak. ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ demiştik. Bugün bu doğrultuda milletvekilimiz Genel Kurul Salonu’nda olmayacak. Genel Kurul çalışmalarına katılmayacak olan, Ankara’da bulunan yaklaşık 100 milletvekilimiz asgari ücretlilerin çalıştığı bölgelerde saha çalışmasında olacak. Ayrıca saat 16.00’da Sayın Genel Başkanımız ile birlikte TÜRK-İŞ’i ardından 17.00’de HAK-İŞ’i ziyaret edecek ve DİSK ile de zoom üzerinden bir görüşme gerçekleştireceğiz. Ayrıca MYK toplantımızda, 2025 yılının seçim yılı olduğunu değerlendirdik. Bu değerlendirme doğrultusunda 27 Aralık Cuma günü, MYK’mız ve ardından Parti Meclisimiz (PM) tekrar toplanacak. Erken seçim çağrımızı ‘Derhal seçim’ diyerek yükselteceğiz ve yol haritamızı ortaya koyacağız.
“‘Bu sefalet ücretiyle olmaz’ diyen herkesi 28 Aralık Cumartesi günü, ‘Geçinemiyoruz' diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz”
Ayrıca, ‘Bu sefalet ücretiyle olmaz’ diyen herkesi; sendikaları, STK’ları 28 Aralık Cumartesi günü saat 13.00’te, Ankara Tandoğan Meydanı’nda Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in de katılacağı ‘Yurttaş Birlikteliği'ne destek olmaya, ‘Geçinemiyoruz' diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz. Bununla birlikte TÜRK-İŞ’in bundan sonraki Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına katılmama yönündeki eğilimini de olumlu buluyoruz. Ancak CHP olarak ilan edilen asgari ücretin nihai olmadığına dikkat çekmek istiyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na tüm sendikaların dâhil edeceği yeni bir toplantı yapma çağrısında bulunuyoruz. Bu asgari ücret son değildir ancak iktidar, bu haliyle devam ederse, ekonomik krizin yükünü emekçiye yüklerse saray hükümeti için sonun başlangıcı olacaktır. Bu sefalet ücretinde bir düzenleme yapılmazsa ilk gün dediğimiz gibi, ‘30’un altında yokuz, mücadelede varız, meydanlarda varız.’”