Gazeteci Arzu Çakır Morin: “Fransa'da, yazdıklarından dolayı içeride olan gazeteci yok”
Haber: Hande Öztürk
(ANKARA) - 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde, Türkiye'deki gazetecilere yönelik baskı, şiddet ve basın özgürlüğü kısıtlamaları ile meslek hakları, çalışma koşulları ve sendikalaşma oranları yeniden gündeme geldi. Fransa’da yaşayan gazeteci Arzu Çakır Morin, “Fransa’da, bir şey yazdığı ve savunduğu için, yazdıklarından dolayı içeride olan gazeteci yok. Her gün Macron’a hakaret eden bir sürü gazeteci var burada fakat yazdıklarından dolayı içeride olan yok” dedi.
Türkiye'de gazetecilere yönelik baskıların arttığı ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir dönemde, gazetecilerin meslek hakları, çalışma koşulları, sendikalaşma oranları ve basın meslek örgütlerinin yaşadığı zorluklar, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde bir kez daha gündeme geldi.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için hazırladığı 2024 Basın Özgürlüğü Raporu’nda, gazetecilerin 2024’te 720 kez hakim karşısına çıktığı, 74 gazetecinin gözaltına alındığı ve 14 gazetecinin tutuklandığı tespitleri yer aldı.
Türkiye’deki sendika istatistiklerini içeren internet sitesi SendikaData’nın verilerine göre, Türkiye’de basın, yayın ve gazetecilik iş koluna bağlı toplam 97 bin 454 üye bulunuyor, 2024’te bunların yalnızca yüzde 12,6’sına denk gelen 12 bin 248’i sendikalı olarak kaydedildi.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün geçtiğimiz aylarda hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, 180 ülke içerisinde 158'inci sırada yer alan Türkiye, sıralamada bir önceki yıla göre gelişme göstermişti. Fakat RSF’ye göre, Türkiye’nin bu konumu, “basın özgürlüğünün iyiye gittiğinin bir işareti” olarak yorumlanmıyor. Türkiye, “basın özgürlüğü durumunun çok vahim” olduğu ülkeler kategorisinde yer almaya devam ediyor.
Fransa, 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 21'inci sırada
RSF’nin Endeksi’nin ilk 10’unda yer alan ülkeler sırasıyla Norveç, Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya, Estonya, Portekiz, İrlanda, İsviçre ve Almanya. İsviçre dışındaki tüm ülkeler Avrupa Birliği’nin üye ülkesi. Fransa ise RSF’nin Endeksi’nde 21’inci sırada yer alıyor. RSF, Fransa’daki gazetecilerin çalışma koşullarına ve basın özgürlüğüne ilişkin şu açıklamalarda bulunmuştu:
“Yasal ve düzenleyici çerçeve basın özgürlüğü açısından elverişli olmakla birlikte, medyada çıkar çatışmalarıyla mücadele ve kaynakların gizliliğinin korunmasına yönelik mekanizmalar yetersiz, eksik ve güncelliğini yitirmiş durumdadır. Gösteriler sırasında düzeni sağlamak için gazetecilerin haklarına daha saygılı yeni bir yöntem benimsenmesine rağmen, muhabirler, göstericilerin fiziksel saldırılarının yanı sıra polis şiddetine de maruz kalmaya devam etmektedir.”
"Fransa’da sendikalılaşma oranı yüzde 18 civarında"
ANKA Haber Ajansı, Fransa’daki gazetecilerin çalışma koşulları ve basın özgürlüğü hakkında gazeteci Arzu Çakır Morin’in değerlendirmelerine başvurdu.
Morin, Fransa’daki duruma ilişkin şunları söyledi:
“Fransa’nın en büyük sendikası SNJ, 1918 yıllarında kuruluyor fakat daha sonra büyük sendikal konfederasyonların bünyesinde de gazetecilik sendikaları kuruluyor. Buralarda örgütleniyor gazeteciler fakat örgütlü gazeteci sayısı Fransa’da maalesef beklenen düzeyde değil. Avrupa’da genelde Fransa’dakine nazaran örgütlü gazeteci sayısı daha fazla. Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da ve İngiltere’de daha fazla örgütlü gazeteci oranı var. Fransa’da bu oran yüzde 18 civarında.”
Fransa’da gazetecilerin sendikalaşma oranının düşük olduğunu, buna rağmen gazetecilerin özlük haklarının yüzde 50 oranında diğer ülkelerden daha ileri seviyede bulunduğunu aktaran Morin, şöyle devam etti:
“Fransa’da sendikalılık oranı düşük ancak gazetecilerin güvenliği ve etik ilkeleri konusunda çok ciddi bir kazanım var. Bunun nedeni de genelde İş Yasası. Herhangi bir anlaşmaya imza attığınızda iş güvenliğiniz var, işten kovulma çok zor. Sendikalı olup atıldığınızda çok büyük tazminatlar ödemek zorunda işveren ya da dava ettiklerinde geri dönme şansınız yüzde 99 oranında oluyor. Yani ya geri alacak ya büyük tazminatlar ödemek zorunda kalacak işveren. Böyle bir güvence var sendikalı olmanın özendirildiği bir kültür var. Fakat gazeteciler buna rağmen, sendikalı olmayı çok fazla seçmiyorlar çünkü gazeteciler de yer değiştirmek istiyor ve yeni teknolojik gelişmelerle serbest çalışan (freeelance) gazeteci tanımı giderek daha ağırlık kazanıyor.”
"Fransa’da serbest çalışan gazeteciler sendikaya üye olabiliyor"
Serbest çalışan gazetecilerin çalışma hukukuna katılımına ilişkin Morin, “Teknoloji ilerliyor, 50-60 yaşındaki insanlarla çalışmak istemiyoruz şeklinde patron ve şirketler tarafından getirilen birtakım söylemler var. Çok büyük bir mücadele var bununla ilgili. Serbest çalışan gazetecilik çok yaygınlaşmaya başladı. Kısa dönemli 6 aylık sözleşmeler, yaygınlaşmaya başladı. Hem kurumlar hem de gazeteciler yer değiştirmek istiyor ve sürekli aynı yerde çalışmak istemiyorlar. Uzaktan çalışma sistemi geldi” dedi.
Arzu Çakır Morin, Fransa’da serbest çalışan gazetecilerin sendikaya üye olabileceğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Sendikaya üye olabilmeniz için tek bir şart gerekiyor, herhalde vatandaş olma şartı da var ama genelde gazetecilik yaptığınız ve bu işten para kazandığınızı gösterdiğiniz andan itibaren sizi gazeteci olarak kabul ediyorlar. Basın kartını burada gazeteciler sendikası veriyor ve bir komisyon oluşturuluyor. Meslekten insanların, sendikadan olanlarla bir araya geldiği ve tamamıyla gazetecilerin, gazetecilere kart verdiği bir sistem var. Ama bu karta sahip olmasanız da gazeteci olarak sayılıyorsunuz.”
"Fransız Devleti'nin ve hükümetin gazeteciliğe doğrudan bir müdahalesi olamaz"
Arzu Çakır Morin, Fransız Devleti’nin basın kartlarının kimlere verileceğine karar veremediğini belirterek, “Böyle bir şey olursa skandal. Burada yayın ilkelerini bile patranojdan çok basın örgütleri belirliyor. Medyatör adını verdiğimiz gazeteci ve patronaj arasındaki kurumlar da var. Devletin, hükümetin gazeteciliğe doğrudan bir müdahalesi olamaz, çünkü bu basın meslek ilkelerinin yapılarına bir müdahale anlamına geliyor. Dolayısıyla bunu çok fazla kabul etmiyorlar” diye konuştu.
Fransa’daki medya yapısına ve basın özgürlüğüne ilişkin konuşan Morin, “Fransa’da fikir gazeteciliği var. Le Figaro sağ eğilimli bir gazete, Le Monde orta ve Libération daha sol eğilimli. Bütün bu gazeteler, kendi görüşlerini savunabiliyorlar” dedi.
Fransa’da sarı yeleklilerin protestosu sonucunda gazetecilere yönelik şiddet olaylarının artmasına ilişkin de konuşan Morin, şunları kaydetti:
“Rejim kendini tehdit altında gördü o dönem. Aşırı sağ ile doğrudan bağlantısı var mı bilmiyorum ama Fransa’da büyük bir rejim krizi var ve hala devam ediyor. Ama o eylemler ve bizim oraya girişimiz yasaklanmadı. Elysee Sarayı’na akreditasyon yapıp istediğimiz toplantıya katılabiliyoruz. Hem Dışişleri’ne hem dış gezilere eşlik edebiliyorum. Hala bir temel var bu ülkede. Çok ciddi bir mücadeleyle elde edilmiş hakları hala kullanabiliyorlar. Almanya’da da benzer bir durum söz konusu. Macron, o dönem kendini tehdit altında hissetse de bu gösterileri yasaklamadı. Çok ciddi bir polis müdahalesi yaşandı ve 10 bin gaz bombası atılıyordu yani tüm stoklar bitmişti. Birtakım dengeler devam ediyor. Mesela içeride olan gazeteci yok, bu çok değerli bir şey değil mi? Yani Fransa’da bir şey yazdığı ve savunduğu için, yazdıklarından dolayı içeride olan gazeteci yok. Her gün Macron’a hakaret eden bir sürü gazeteci var burada fakat yazdıklarından dolayı içeride olan yok.”