İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nden iktidara otel yangını tepkisi: “Yaşanan felaket ülkedeki çürümüşlüğün ürünüdür”
(İZMİR) – İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Bolu Kartalkaya’da Grand Kartal Otel'de çıkan ve 78 kişinin ölümüne neden olan faciaya ilişkin "Bunlar, kâr hırsıyla hareket eden sermaye sınıfının ve onu denetlemekten bilerek kaçınan siyasal iktidarın yarattığı yapısal bir sorun, kapitalist sistemin kanlı yüzüdür. Yaşanan felaket, yalnızca bir tesiste değil, bu düzenin her bir köşesinde süregelen çürümüşlüğün bir ürünüdür” açıklamasını yaptı.
İzmir'de, Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de çıkan ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği yangın faciası ile ilgili İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından basın açıklaması yapıldı.
Çetin: “Bu tür felaketler ne bir kaderdir ne de bir tesadüf”
KESK İzmir Şubeleri Dönem Sözcüsü Deniz Çetin tarafında okunan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Yaşanan can kayıplarının sorumlularının başta siyasal iktidarın rant ve talana dayalı neoliberal politikaları ile cezasızlık ve kuralsızlık politikası olduğu ortadayken devlet kurumlarının, organlarının nasıl da işlevsizleştirildiği, nitelikten uzaklaştırıldığı, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğunu yangın sonrasında en acı haliyle görüyoruz. Bu tür felaketler ne bir kaderdir ne de bir tesadüf. Bunlar, kâr hırsıyla hareket eden sermaye sınıfının ve onu denetlemekten bilerek kaçınan siyasal iktidarın yarattığı yapısal bir sorun, kapitalist sistemin kanlı yüzüdür. Bu noktada gerçek sorumluların denetim görevini yapmayan kurum ve kuruluşlar ile yurttaşların can güvenliğini hiçe sayan, kar hırsıyla güvenlik tedbirlerini almaktan imtina eden sermaye sahipleri olduğu, devleti şirket gibi yönetmekle övünenlerin, devletin denetim görevini şirketlere devredenlerin, ne kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsalar da bu ihmaller zincirinin ana halkasını oluşturduğu bir kez daha açığa çıkmıştır.”
“2008 yılında yapılması gereken otomatik yağmurlama sisteminin yapılmamıştır”
Otellerin güvenliği ve denetimi noktasında sorumluluğun bakanlıklarda olduğu belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
“Yangın güvenliğine ilişkin tüm sistemlerin düzenli bakımlarının ve periyodik kontrollerin yapılmasının görev ve sorumluluğu otel sahibinde olduğu kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Acil Durum Planı Hazırlama Rehberi'nde; otellerde risk değerlendirmesi yapılarak acil durum planı hazırlanması zorunlu olduğu ve müşteri, ziyaretçi ve başka işyerlerinden çalışmak üzere işyerine gelen çalışanlar gibi işyerinde bulunan diğer kişilerin acil durumlar konusunda bilgilendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu hususun uygun şekilde yerine getirilmediği veya hiç yapılmadığı aşikardır. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliğe göre otel ‘mevcut bina’ sınıfındadır ve mevzuata göre söz konusu 350 yataklı mevcut bina sınıfındaki otel için yangın çıktığında yayılımı engelleyen ve söndüren Otomatik Yağmurlama sistemi zorunluluğu bulunmaktadır. Otelin internet sitesindeki fotoğraflarda en geç 2008 yılında yapılması gereken otomatik yağmurlama sisteminin yapılmadığı görülmektedir. Bu sistemin yapılmaması nedeniyle yangın hızlıca yayılmış ve can kayıpları yaşanmıştır.”
“Mühendis odalarının denetleme yetkisini bertaraf edenler, sermayenin ihtiyaçlarına cevap vermiştir”
Bağımsız kuruluşların denetimlerinin engellenmesinin katliamlara davetiye çıkardığı ifade edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Bugün yaşadığımız bu acı tablo gösteriyor ki, Mühendis odalarının denetleme yetkisini bertaraf edenler, kulağını bilimin ve tekniğin gerçeklerine kapatıp, sermayenin ihtiyaçlarına cevap vermekten başka bir şey yapmamıştır. Bu gibi trajedilerden ders çıkarılması, yeni faciaların önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Kamu kurumları, işletmeler ve denetim mekanizmaları bütünlüklü bir şekilde insan hayatını koruma sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, yalnızca yasal değil, ahlaki bir zorunluluktur. Kamusal denetimin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve tüm süreçlerin kamuoyuyla paylaşılması, yaşam hakkı ve güvenin yeniden tesis edilmesi açısından hayati önemdedir.
“Bugün mücadele etmek, gelecekte benzer acıların yaşanmasını önlemenin en önemli yoludur”
Güvenli bir yaşam hakkı, her bir yurttaşın en temel hakkıdır. Bu hak, sorumluluk sahibi tüm kurumlar tarafından korunmalıdır. Bugün mücadele etmek, gelecekte benzer acıların yaşanmasını önlemenin en önemli yoludur. Yaşanan felaket, yalnızca bir tesiste değil, bu düzenin her bir köşesinde süregelen çürümüşlüğün bir ürünüdür. Bu çürümüşlüğü değiştirmek, örgütlü mücadeleyle mümkündür. Benzer faciaların yaşanmaması için çağrımızdır: Kamu denetim mekanizmalarının güçlendirilmeli, işletmelerde güvenlik standartları arttırılmalı, acil durum önlemleri düzenli olarak denetlenmeli ve uygulamaya konulmalı, güvenlik tedbirlerine ilişkin farkındalık çalışmaları arttırılmalıdır.”
Akdemir: “Her ölümün sorumlusu aslında biziz”
TMMOB İzmir İKK Dönem Sözcüsü Aykut Akdemir de yaşanan katliamlara karşı tepkisizliğin yeni katliamlara davetiye çıkardığını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Bir otel yangınında 78 kişiyi katlettik. Hepimiz sorumluyuz. Bu ülkenin yöneticilerini seçtiğimiz için biz sorumluyuz. Denetlenmesini talep etmediğimiz için biz sorumluyuz. Her ölümün sorumlusu aslında biziz. Hırsızların, katillerin, aymazların yönettiği bir ülkede bu katliamlara alışmak bizim için artık öngörülebilir bir durum değildir bu katliamlara alışmayacağız. Bunların önlenmesi için her türlü mücadeleyi yapmaktan geriye kalmayacağız.”