Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir: "Toplumun gericileşmesi kaçınılmaz olarak kadınların toplumdan ve çalışma hayatından dışlanmasıdır"

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir: "Toplumun gericileşmesi kaçınılmaz olarak kadınların toplumdan ve çalışma hayatından dışlanmasıdır"

(ANKARA) - Türkiye’de kadın istihdam oranlarının dünya ve Avrupa ortalamalarının altında olmasının temel nedenlerini anlatan Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, Türkiye’deki kadınların çalışma hayatı dışında kalmalarını “bugünün en ciddi sorunu” sözleriyle anlattı. Kadın istihdam oranının ortalama altında kalmasını üç nedenle anlatan Özdemir, "İlki, ülke ekonomisinin istihdam yaratmayışıdır. Üretken bir ekonomi olmaması istihdamı daraltmakta, bu da öncelikle kadınları vurmaktadır. İkinci neden ise toplumun yeniden üretiminde devletin hiçbir sorumluluk almamasıdır. Yeniden üretim alanı, çocuk bakımı, yaşlı bakımı tümüyle kadınların omuzlarındadır. Bu da kadının eve hapsolmasıdır. Üçüncüsü ise sosyal ve kültürel hayatın gericileşmesidir. Toplumun gericileşmesi kaçınılmaz olarak kadınların toplumdan ve çalışma hayatından dışlanmasıdır" dedi.

Türkiye’de çalışma hayatında kadın istihdamı erkeklerin oldukça gerisinde. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 31 Aralık 2023 tarihi itibarıyla, kadın nüfus 42 milyon 638 bin 306 kişi, erkek nüfus 42 milyon 734 bin 71 kişi olarak kayıtlara geçti. Yani Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 49,9'unu kadınlar, yüzde 50,1'ini ise erkekler oluşturuyor.

TÜİK’in son açıkladığı Kasım 2024 işsizlik verilerinde işsizlik oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda yüzde 11,7. 15-24 yaş arası genç işsizlikte erkeklerin oranı yüzde 11,9, genç kadın işsiz oranı yüzde 23. 35 milyon 820 bin kişi olan işgücü nüfusunun 23 milyonu erkek olurken 12 milyonu ise kadın. İstihdam edilen 33 milyon nüfusun 22 milyonu erkek 11 milyonu kadın.

İstihdamdaki kadınların yüzde 30,8'i kayıt dışı

DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın Emek Araştırma Dairesi’nin 8 Mart 2024’e özel yayımladığı Kadın Emeği Raporu’na göre ise Türkiye’de istihdamda cinsiyet açığı yüzde 34,6. OECD üye ülke ortalamasında istihdamda toplumsal cinsiyet açığı oranı yüzde 12,1 ve AB üyesi ülkelerde ise yüzde 10,7.

İstihdamdaki kadınların işteki durumları incelediğinde ise kadınlarda işçileşmenin arttığı görülüyor. 2021 yılında 6,217 milyon kadın ücretli, maaşlı veya yevmiyeli istihdam edilirken 2023 yılında bu sayı 7,758 milyon kişiye ulaştı. Oransal olarak bakıldığında da 2021 yılından 2023 yılına kadar yüzde 4,5 gibi yüksek bir artış olduğu görülüyor. Aynı dönemde işveren kadınların sayısı ise sadece 13 bin kişi arttı. 2021 yılında 174 bin kadın işveren iken 2023 yılında 187 bin kadın işveren oldu. Yani kadın istihdamının yüzde 73,5’ini işçi kadınlar oluştururken yüzde 1,8’ini sadece işveren kadınlar oluşturmakta. Öte yandan Türkiye’de kadın istihdamının sadece yüzde 34’ü kadın. İstihdamdaki kadınların yüzde 30,8’i ise kayıt dışı çalıştırılmakta.

Kadın işsizliği yüzde 13,7

Öte yandan Türkiye’de kadınların işsizlik oranları OECD ve AB üye ülke ortalamalarının oldukça üzerinde. OECD verilerine göre; 2023 yılında kadın işsizliği genel olarak azalsa da Türkiye için yüksek oranlar devam etmekte. 2023 yılında AB üye ülkelerde kadın işsizliği yüzde 6, OECD üye ülke ortalamasında yüzde 6 iken Türkiye’de yüzde 13,7 oldu.

2023 yılı 4. çeyrek verilerine göre 8 milyon 606 bin kadın ev işleri nedeniyle çalışma hayatına dahil olamadığını belirtirken ev işleri nedeniyle çalışma hayatında yer alamadığını belirten erkek verisi bulunmamaktadır. Benzer bir şekilde ailevi ve kişisel nedenlerle çalışma hayatına dâhil olamadığını belirten kadın sayısı 3 milyon 144 bin kişi iken erkek sayısı sadece 466 bin kişi.

Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan kadınların istihdam oranı yüzde 28

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işgücüne katılma oranının yüzde 53,1 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda yüzde 35,1, erkeklerde ise yüzde 71,4 oldu. Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında yüzde 59,8 iken 2022 yılında yüzde 60,5 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2022 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının yüzde 28,0, erkeklerin istihdam oranının ise yüzde 90,5 olduğu görüldü.

Kadın istihdamının OECD ve AB ülkelerinin oldukça gerisinde olan Türkiye’de iktidar ise 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ederek bu noktada çalışan kadınlar için esnek çalışma modeli, uzaktan çalışma modeli, doğum izinlerinin artırılması gibi konuları gündeme getirdi. Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, kadın istihdamının azlığını ve nedenlerini ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Özdemir, Türkiye’de kadın işgücünün yüzde 50’sinin iş ve çalışma hayatının dışında olmasının önüne geçebilmek için kadınların eğitim durumuna ve vasfına uygun, geçinebileceği bir ücretle, güvenceli iş olanağı sağlamanın kamunun temel bir sorumluluğu olması gerektiğini söyledi. “Kamu güvenceli, sigortalı, örgütlü, insana yaraşır ücretlerle istihdam sağlamalıdır” diyen Özdemir, kamu girişimciliğini ve hizmetlerini istihdam yaratacak şekilde yeniden ele almanın acil olduğunu ifade etti.

"Anneyi çocukla ilgili sorunlar ve yüklerden kurtarmak da devletin sorumluluğunda olmalıdır"

Girişimlerin “Kamu İstihdam Politikası” başlığı altında yapılabileceğini söyleyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kadınların çalışabilmesi ve toplumsal ilerlemenin eşit unsurları olabilmeleri için anneyi çocukla ilgili sorunlar ve yüklerden kurtarmak da devletin sorumluluğunda olmalıdır. Kadınlara özgü görülen ev içi sorumlulukların çözümü için kamu politikalarını hayata geçirmek gerekiyor. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadınların ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.”

“Türkiye’de kadın istihdamı oranının ortalama gerisinde kalmasının nedenlerinden birisi sosyal hayatın gericileşmesi”

Türkiye’de kadın istihdam oranlarının dünya ve Avrupa ortalamalarının altında olmasının temel nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özdemir, Türkiye’deki kadınların çalışma hayatı dışında kalmalarını “bugünün en ciddi sorunu” sözleriyle anlattı. Kadın istihdam oranının ortalama altında kalmasını üç nedenle anlatan Özdemir, şöyle konuştu:

“İlki, ülke ekonomisinin istihdam yaratmayışıdır. Üretken bir ekonomi olmaması istihdamı daraltmakta, bu da öncelikle kadınları vurmaktadır. İkinci neden ise toplumun yeniden üretiminde devletin hiç bir sorumluluk almamasıdır. Yeniden üretim alanı, çocuk bakımı, yaşlı bakımı tümüyle kadınların omuzlarındadır. Bu da kadının eve hapsolmasıdır. Üçüncüsü ise sosyal ve kültürel hayatın gericileşmesidir. Toplumun gericileşmesi kaçınılmaz olarak kadınların toplumdan ve çalışma hayatından dışlanmasıdır."

“Kadınlara yönelik mesleki önyargılar, kadınların iş arama ve çalışma imkanlarını sınırlandırıyor”

Genç işsizliğinin Türkiye’nin en önemli ekonomik ve sosyal sorunları arasında yer aldığını söyleyen ve bu durumun yapısal bir sorun haline geldiğini söyleyen Özdemir, genç kadın işsizliğinin, genç erken işsizliğinden daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Öte yandan ne istihdamda ne de eğitimde olan gençlerin verilerinde de kadınların daha yüksek oranlarda yer aldığını hatırlatan Özdemir, “Emek piyasasında istihdam yaratacak bir dinamizmin olmaması, uzun çalışma saatlerine dayanan istihdam rejimleri, işverenlerin cinsiyetçi yaklaşımları, kadınlara yönelik mesleki önyargılar, genç kadınların çalışmasının önündeki sosyal ve kültürel engeller, karşılıksız iş yükü ve bakım sorumlulukları genç kadınların iş arama ve çalışma imkanlarını sınırlandırıyor.” diye konuştu.

“Emek piyasasında kadınlar esnek ve güvencesiz istihdamı tüm yıkıcılığıyla deneyimliyorlar”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Özdemir, “2025 yılını Aile yılı ilan etmek, uzun süredir AKP’nin kadınlara yönelik inşa etmeye çabaladığı gerici-neoliberal emek rejimi için attığı bir adım” dedi. Özdemir, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"AKP’nin amaçladığı gerici-neoliberal emek rejimi, kadınları işgücüne katılmaya çağırırken, bir yandan da ailenin ulviliğini vurgulayan dini değerleri seslendiriyor. AKP iktidarında emeğe ve kadına yönelik düzenlemeleri tek tek veya parça parça değerlendirmek anlamlı değil. Bu düzenlemeleri genel anlamda inşa edilmeye çalışılan bir emek rejiminin parçası olarak değerlendirmeliyiz. Gerici-neoliberal emek rejimi, kadınların işyerlerinde ve işyeri dışında ürettiği toplumsal ilişkileri, iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılarla birlikte anlamayı mümkün kılar.

Bu emek rejimine ‘neoliberal’ sıfatını kazandıran, siyasal iktidarın kadınları emek piyasasına ‘fırlatma’ politikalarıdır. Emek piyasasında kadınlar esnek ve güvencesiz istihdam, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri ile güvencesizliği tüm yıkıcılığıyla deneyimliyorlar. Bu emek rejimine ‘gerici’ sıfatını kazandıran ise, kadınları emek piyasasına esnek, ucuz ve güvencesiz şekilde fırlatırken aynı zamanda eve kapatma ve kadınları dini kurallarla sindirme girişimleridir. Evin içinde kadınlar, hem piyasaya dönük üretim yaparak para kazanıyor hem ev işlerini yürütüyor hem çocuk bakıyor hem de yaşlı bakıyor. Bununla birlikte dinsel kodlarla örülmüş ‘makbul kadınlar’ olmaları bekleniyor."