TBMM Genel Kurulu... Uğur Poyraz: "Bu teğet geçen adalet artık bitip tükendiğinde geriye yalnızca zulüm ve şiddet kalacaktır"
(TBMM) - İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, "Adalet, Türk milletini teğet geçiyo. Bugün tüm vicdanlarda faili meçhul kurşun delikleri vardır. Akıl, vicdan ve kurallar devleti ve toplumu tanımlayan bu iki mevhumu bir arada tutan meselelerdir. Bunların bir araya gelmesine adalet diyoruz. Bu teğet geçen adalet artık bitip tükendiğinde geriye yalnızca zulüm ve şiddet kalacaktır. Zulmün ve şiddetin büyük kurşun deliklerinin kapanmayan yaraları kalacaktır. İşte yaşanılan bu toplumsal cinnet hali, bu boşluklardan duyduğumuz çığlıklardır. Türkiye, 'Ecinliler' romanı gibi bir cinnet halindedir" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda; TBMM, Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçeleri görüşülüyor. Görüşmelerde Adalet Bakanlığı bütçesine ilişkin söz alan İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, şunları söyledi:
"Önümüzde bir bakanlığın bütçesi olduğu doğru ancak adaletin bütçesi olmadığı muhakkak. Zira devri iktidarınızda adaletsizlik bedava. Artık terazi hakkı değil adaletin bedelini tartıyor. Yargı, kanun ve vicdanla değil varlığını tehdit eden korkunun esaretiyle hüküm veriyor. Büyük Türk milleti adına değil mesleğe kabul ve yükselmedeki referansları adına hüküm veriyor. Adalet, zayıfı, güçsüzü, hakkı yeneni es geçiyor güçlünün yanında yeer alıyor. Bu topraklar uzun zamandır adaletten yoksun. Bu yoksunluğun mekanı sadece adaletin yoksunluğu değil, okullarda, hastanelerde, sokaklarda, karakollarda, tarlada, ticarette her yerde.
Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin yarattığı tek adamın ve tek adamcıkların devlet organlarına değdikleri her yerde bir şekilde ya bozarak ya da çürüterek bütün kurum ve kuruluşlara adaletsizlik kök saldı. Bir meseleyi siz çok yanlış anladınız; kuvvetten birlik doğmuyor, kuvvetten şiddet doğuyor, korku doğuyor. Adalet bu yüzden tecelli edemiyor. Parası olmayan dava bile açamıyor. Siz parası olmayana 'devlet okulunu beğenmiyorsan çocuğunu özel okula yolla' diyorsunuz. 'Devlet hastanesini beğenmiyorsan özel hastaneye git' diyorsunuz. 'Devletin mahkemesini beğenmiyorsan kendi adaleti kendin tesis et' diyorsunuz. Bu, toplumdaki cinnet halinin başlangıç noktasıdır.
"Adalet duygusu olmayınca geride kalan sadece bir mekanizmadır"
Sayın İçişleri Bakanı göreve geldiği günden itibaren her sabah yeni bir çetenin çökertildiği haberlerine uyandık. Bir Allah'ın kulu da sormadı, 22 yıllık iktidarda her gün bir çete çökertiliyorsa bu kadar çete hangi ara kuruldu? 'Cezasızlık algısı' diye bir türkü tutturulmuş. Millete ceza yağdırana kadar sokaktaki cinnet halini çözün. Yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında adalet ve adaletsizlik arasında hiçbir fark kalmamış sayılır. Bu durumda herkes suçsuz ve güçsüz olacağına suçlu ve güçlü olayım diyecektir. Siz anarşiyi çiğ etle besliyorsunuz. Cumhuriyet devletini kesip kesip anarşi canavarını besliyorsunuz.
Adalet duygusu olmayınca geride kalan sadece bir mekanizmadır. Bu çarkları sadece iktidar lehine dönen bu mekanizmada geçen sene yine bu kürsüden Adalet Bakanlığına uyarılarda bulunmuştum. O günden bu günlere geldiğimiz noktaya baktığımızda bu mekanizmanın tüm değerlerimizi öğüten bir canavara dönüştüğünü üzülerek ifade ediyorum. 2024 yılının başında Yargıtay üyeliğine atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı 'iş takibi ve aracılık yapan, rüşvete tevessül eden yargı mensuplarını yazdığım mektup ile HSYK'ya bildirmişti. Bu bir sene içinde yine aynı adliyede bu sefer ponzi kurulduğu iddia edildi. Bu iddiaların sonucunda ne oldu? Şu anda daha temkinli hareket eden çetecikler var, isimlendirilmemiş örgütler var. Akıllı telefonlarda keşfedilen yeni iletişim uygulamaları var. Yargının emrindeki kolluğun yargıyı tufaya düşürdüğü dönemler bu memleketin olağanı haline geldi.
"O gün 'adalet istiyoruz' diye haykırmak zorunda kalacaksınız"
Adalet bu toprakları terk etti. Hakim ve savcı maaşları da eriyip gitti. Yarınından kaygılı bir yargıcın adalet duygusuyla karar vermesi, bu sitemin doğru işlemesi ne ölçüde mümkündür diye sormuştum. Bir sene içinde bu sorumda değişen tek şey yarınından kaygılı yerine artık ay sonunu getirmekten kaygılı olarak değişiyor. Bu çarpık düzen eskiden istisna olarak karşımıza çıkarken artık sistemin olağanı haline geldi. Gelecek endişesi yaşayan, iktidar hışmından korkarak karar veren yargı teşkilatı hızla ponziler kurmaya doğru sürükleniyor.
Avukatlık mesleği de bugün can çekişmektedir. Plansız, programsız, bakkal dükkanı gibi açılan hukuk fakültelerinin neticesi bugün sayısı 200 bine ulaşan avukatlar ordusunu oluşturdu. Avukatın 'adalet' diye yürüdüğü bir ülke. Milletvekilliğinin ve Meclis'in ne halde olduğunu ise millet yerine saray vekilliğini tercih edenler yanıtlayabilir. AK Parti milletvekilleri emin olun ki Saray'a paraşütle inmiş danışmanlar yangından son kurtarılacaklar listesine bile isimlerinizi yazmayacaklar. O gün 'adalet istiyoruz' diye haykırmak zorunda kalacaksınız ve yine emin olun ki bizler çiğnenmiş hak ve hukukunuzu o gün savunacağız. Hayata geçirdiğiniz politikalar ve sonuçları itibariyle hak, çiğnemesi ve yemesi kolay, emek ise sömürülmesi gereken bir nesne. Her alanda bu böyle.
Adalet, Türk milletini teğet geçiyor. Bugün tüm vicdanlarda faili meçhul kurşun delikleri vardır. Akıl, vicdan ve kurallar devleti ve toplumu tanımlayan bu iki mevhumu bir arada tutan meselelerdir. Bunların bir araya gelmesine adalet diyoruz. Bu teğet geçen adalet artık bitip tükendiğinde geriye yalnızca zulum ve şiddet kalacaktır. Zulmün ve şiddetin büyük kurşun deliklerinin kapanmayan yaraları kalacaktır. İşte yaşanılan bu toplusumsal cinnet hali, bu boşluklardan duyduğumuz çığlıklardır. Türkiye, 'Ecinliler' romanı gibi bir cinnet halindedir. Tüm suçlar es geçilmekte tüm haklar çiğnenmektedir. Emek ve alın teri haksız ama güçlülerce gasp edilmektedir. Cezasızlık yüceltilmekte, zulum ve şiddeti abad etmektedir."