32'nci Adalet ve Demokrasi Haftası... Serpil Çelenk Güvenç: ''İnsan hakkı yok, biz onları tekrardan geri almak zorundayız''
(ANKARA) - 32'inci Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında ''Orta Doğu'da Son Gelişmeler Işığında: İnsan Hakları'' paneli Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde yapıldı. Panelde konuşman eğitimci- yazar Serpil Çelenk Güvenç, ''İnsan hakları soyut bir kavram değil insan hakları tarih boyunca mücadeleyle sınıflı toplumlarda ezilenlerin kanlarıyla, mücadele edilerek elde edildi. İnsan hakkı yok. Biz onları tekrardan geri almak zorundayız'' dedi.
Gazeteci- yazar Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü dolayısıyla 32'incisi düzenlenen Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında ''Orta Doğu'da Son Gelişmeler Işığında: İnsan Hakları'' paneli yapıldı.
29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Avukat Şenal Sarıhan, eski TBMM Başkanvekili Levent Gök, eğitimci-yazar Serpil Çelenk Güvenç, siyaset bilimci Eren Aksoyoğlu, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı, ANKA Haber Ajansı'na konuştu.
Eğitimde büyük bir değişimin başladığını belirten Erdal Atıcı, şöyle konuştu:
''Bu değişimle yavaş yavaş bilimsel, laik, parasız ve karma eğitimden ödünler verilmeye başlandı. Bunlar tabii günümüzde geldiğimiz zaman artık en tepe noktasına gelmiş olduk. Örneğin okullarda uygulanana yeni müfredatta, derslerle birlikte, 4+4+4 birlikte çok büyük bir kargaşa başladı. Hepimiz eğitimden çok şikayetçiyiz. Sokakta vatandaşla karşılaştığınız zaman 'Türkiye'nin en büyük sorunu nedir?' diye sorduğunuz zaman ekonomiden önce eğitimi söyleyeceklerdir. Bir ülkenin eğiyimini düzeltirseniz ekonomisi de düzelir diğer alanları da düzelir. Şu an bölgenin içinde olduğu karmaşadan da çıkarmak için el birlğiyle mücadele etmeye egreksinim vardır.''
''Uğur Mumcu‘nun uyarılarını 32 yıl sonra somut bir şekilde görüyoruz''
Avukat Şenal Sarıhan, Suriye'deki durumun belirsizliğini koruduğunu dile getirerek, ''Bugün Suriye'de yaşadığımız durumun ne kadar halkın geleceğini laik ve demokratik ortama taşıyacak bilmiyoruz'' dedi. Sarıhan, şöyle devam etti:
''Ben bu çatışmalar olmadan önce Suriye’de bulunarak kadın hareketi ile birlikte oldum. Oradaki halkın barış içinde yaşarken özellikle emperyalizmin tahrik ettiği bir takım ortamlar sebebiyle, birbirlerine düşme tehlikesinin olduğu zamanlardı. Tehlikenin farkında olan kadınlarla buluşmuştuk. O tehlike geldi sonra içine yerleşti. Orada bizim o dönem birlikte olduğumuz kadınların önemli bir bölümünü yaşayıp yaşamadığı konusunda da kaygılarımız var. Suriye’de gerçek anlamda bir barış ortamının sağlanmadığının kanısındayım. Bunu sağlanmasının oradaki yöneten ideolojinin demokratik, laik ve halkçı bir kucaklamayla ancak huzuru sağlayabileceği düşüncesindeyim. Bütün bunları ortadan kaldıracak gücün halkın gücü olduğunu zannediyorum, halkın mücadelesini bir şeyleri düzelebileceği inancındayım. Uğur Mumcu‘nun çok daha önce işaret ettiği emperyalizmin ülkeler içinde karışıklık yaratmak istediğini ve bundan yararlanmak istediğine dair uyarılarını 32 yıl sonra somut bir şekilde görüyoruz.''
''Bu olayları soruşturmazsak, denetlemezsek çok daha bu sorunları yaşarız''
Orta Doğu'nun çok sorunlu bir bölge olduğunu kaydeden Levent Gök de şunları söyledi:
''Bu sorunlu bölge olmasının başlıca nedenleri bir kere Filistin meselesinin çözülememiş olması. Petrol kaynaklarının çok zengin olarak bulunması, su kaynaklarının kısıtlı olarak bulunması, demokrasinin olmayışı. Bütün bunlara baktığımızda klasik anlamda tarif edilen demokrasinin hiçbir unsurunu Orta Doğu ülkelerinde bulunmamasıdır. Tabii bu Amerikan çıkarları her zaman çok önemli oldu. Orta Doğu bugün yaşanılan bütün sorunların temeli insan hakları sorunlarıyla baş başa gitmektedir. Türkiye’de Orta Doğu ülkesi. Bugünlerde yaşadığımız olaylardan görüyoruz yaşam çok pahalı ama ölüm bedava. Kartalkaya’da ve Konya’da yaşanan olaylar. Son derece ucuz ölümler ülkesi Orta Doğu. Bunlar sorgulanamıyor, dilerim Kartalkaya'daki olay unutulmaz. Yaşadığımız olaylar bize çok daha umut vermiyor bize ama bu olayları soruşturmazsak, denetlemezsek çok daha bu sorunları yaşarız. Türkiye tipik bir Orta Doğu ülkesi olarak insan hakları sorunlarını bugün de yaşamaya devam ediyor.''
Serpil Çelenk Güvenç de emperyalizmin kapitalizmin son aşaması olduğunu ve dünyadaki tekel egemenliğinin yaşandığı bir dönem olduğunu vurguladı. Çelenk, şu ifadeleri kullandı:
''Lenin emperyalizme 'Korkunç bir de dehşet devleti' diyor. Özellikle Orta Doğu üzerinde oturduğu petrol, doğal gaz kaynakları ve Büyük Orta Doğu projesi bağlamında yanıp yakılıyor. Çocuklar, kadınlar öldürülüyor. Bir savaş makinesi, katil bir devlet İsrail, Filistin’den başlayarak sildi süpürdü bugünkü hesaplara göre 200 bin kadar insan...Hiçbir engel kalmadı Suriye’ye kadar geldi. Bunlar en büyük insan hakkı olan yaşam hakkının yok olmasını gösteriyor. İnsan hakları soyut bir kavram değil, insan hakları tarih boyunca mücadeleyle sınıflı toplumlarda ezilenlerin kanlarıyla, mücadele edilerek elde edildi. İnsan hakkı yok, biz onları tekrardan geri almak zorundayız.''
''Referans noktası olarak Uğur Mumcu’nun alınması çok güzel''
Eren Aksoyoğlu, Orta Doğu'daki gelişmelerin insan haklarına olan etkisini şöyle değerlendirdi:
''7 Ekim de başlayan bir süreçti ve İsrail’in proaktif dış politikasıyla devam etti. Dolayısıyla Orta Doğu‘daki barış ortamının dinamiklenmesinin de önceleyen bir durum oldu. Artık bütün Orta Doğu savaş tehlikesinin içinde. Türkiye'nin ilerici ve devrimci tarihi, bir şekliyle bütün bu olana müdahale etmeyi ve bütün Orta Doğu‘yu şekillendirme isteyen emperyal güçlere karşı pozisyon almayı önceliyor. O yüzden zaten buradayız. Uğur Mumcu’nun temel ve referans noktalarından biri de Orta Doğu’nun bir barış iklimi içerisinde ve emperyalist savaşlardan uzak durmasını hedefliyordu. O yüzden referans noktası olarak Uğur Mumcu’nun alınması çok güzel. Bu bağlamda yapılan bütün işler değerlidir.''