ANKA Ekonomi Koordinatörü Erdal Sağlam'ın kaleminden Haftalık Ekonomi Analizi: Enflasyon ile mücadele aksıyor, fatura daha da büyüyecek
Erdal SAĞLAM
Eylül ayı enflasyon rakamları piyasa beklentilerinin üzerinde gelirken, iktidarın planını bozdu. Bundan sonra enflasyonla mücadeleyi yeniden rayına sokmak için, zaten daralan ekonominin iyice daraltılması gerekecek. Bu da geniş toplumsal kesimlerin ödeyeceği faturanın daha da büyümesi ve sürenin uzaması anlamına gelecek.
Geçtiğimiz hafta Eylül ayı enflasyonu yüzde 2,97 olarak açıklanırken, yıllık enflasyon yüzde 50’in hemen altına indi. Bu bıçak sırtı rakamlar TÜİK’in fazla hassas hesapladığı şüphesini doğurdu. Buna rağmen enflasyonla mücadelede aksama olduğu gerçeği saklanamadı. Piyasalar yüzde 2 civarında aylık enflasyon beklerken yıllık bazda yüzde 48,5’e inileceğini tahmin ediyordu. O nedenle de piyasalarda hayal kırıklığı yaratan bir enflasyon açıklaması oldu.
Enflasyon oranlarındaki beklenmeyen sürpriz, piyasaların moralini bozmuş görünüyor çünkü piyasalarda son dönemde enflasyonla mücadelenin yolunda yürüdüğü, 2025’de yüzde 20’nin altına inebileceği umudu yaratılmıştı. Ancak Eylül ayı rakamı bu beklentileri bozdu. Ekonomi yönetimi daha 1 ay önce ekonomide yeni hedefleri belirlemiş orta vadeli programla birlikte bunları açıklamıştı. Eylül rakamı, OVP üzerinden henüz bir ay geçmişken, hedeflerin geçersiz kaldığını gösterdi. Bu da ekonomi yönetimine olan güvende erozyona yol açtı. Bunun yanı sıra bir hafta önce ABD’de yapılan yatırımcı toplantılarında verilmeye çalışılan “Başarı kazanıyoruz” algısını da zedelemiş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bakan Şimşek, Eylül enflasyonu ardından “başarılı bir şekilde enflasyon tek haneye iniyor” propagandası için hazırlıklara başlamış, bunun öncü konuşmalarını ABD’de yapmışlardı. Ancak Eylül ayı enflasyon verilerinden sonra bu propagandayı, en azından ötelemek zorunda kalacaklar.
Bu propagandayı hiç mi yapamayacaklar, yoksa birkaç ay gecikmeyle yapabilecekler mi henüz bilmiyor. Çünkü mücadelede aksama işareti veren bu veri ardından iktidarın yapacağı tercihlerin ne olacağını kestiremiyoruz. Mantıklı olan, böyle bir süreçte işi daha sıkı tutup belirlenen hedeflere bağlı kalmaktır. Ancak son dönemde, uygulanan politika nedeniyle zaten toplumda sıkıntıların arttığı, şikayetlerin büyüdüğünü gözlüyoruz. Önümüzdeki dönem daha da belirgin hale gelecek bu yakınmalara karşı ne yapılacak belli değil.
Yılbaşı zam planı değişebilir
Yerli ve yabancı banka ile iktisatçılar, bu enflasyon rakamından sonra Kasım ayında başlaması beklenen faiz indirim sürecinin artık öteleneceğine kesin gözüyle bakıyorlar. Yabancı bankalar Aralık veya 2025 Ocak’ta indirimin başlayabileceğini, hemen söylemeye başladılar. Kasım’da indirim ihtimalinin ortadan kalkmadığı ancak çok zorlaştığı açık. İndirimin zamanlaması konusunda Ekim ayı enflasyon rakamının öneminin arttığı da ortada.
Faiz indirimlerinin geciktirilmesi yanında, enflasyon hedeflerine yeniden uyum için son aylarda biraz yüksek kalan kur artışlarının, daha düşük tutulması da gerekecek. Bununla birlikte Merkez Bankası’nın artık, likidite politikasını da bozan rezerv biriktirme hırsını yumuşatması gerekecek. Aksi takdirde satın alınan dövizler karşılığı piyasada bırakılan fazla TL likiditesinin sıkı para politikasının etkinliğini azalttığını böylece görmüş olduk.
Bu arada önümüzdeki dönemin kritik kararlardan birini işçi, memur ve emekliye verilecek yılbaşı zamları oluşturacak. Eylül enflasyonu önümüzdeki yıl için belirlenen yüzde 17,5’lik enflasyon hedefinin artık gerçekleşemeyeceğini iyice açığa çıkardı. Piyasaların beklentisi bu yıl sonu için yüzde 44-45‘lik bir orana yükselirken, önümüzdeki yıl sonu için de yüzde 25 tahminleri ağırlık kazanıyor. O nedenle ekonomi yönetiminin OVP’de hesaplarını yaptığı, “hedef enflasyon kadar yılbaşı zammı” da tehlikeye girmiş bulunuyor.
Hükümetin, daha önce yüzde 20 hesapladığı yılbaşı maaş zamlarını en az yüzde 25’e çıkarma ihtiyacı duyacağını tahmin ediyoruz. Bu oran da yıl ortası zam da olmayacağı için, elbette yeterli bir oran olmayacak. Ancak daha yüksek oranlarda zam verilmesinin zaten şüpheli hale gelen bütçe hedeflerinin gerçekleşmesini iyice zora sokacağı da açık.
Burada yine aynı kritik tercihe geliyoruz çünkü hükümetin varlıklı kesimlerden aldığı geliri artırması ihtiyacı iyice büyüdü. İktidarın artık enflasyonu yükseltirken tüm faturayı çıkardığı dar ve sabit gelirli kesimlere enflasyon düşerken de yüklenmeye devam etmekten vazgeçmesi gerekecek. Bunun için de varlıklı kesimlerden aldığı gelirleri artıracak yasaları çıkarması artık zorunlu hale geldi. Aksi takdirde yoksulluğun daha da artacağı ortada.
İktidarın bir süre daha hamasetle halkı oyalayıp oy erimesini durdurma planı, ekonomideki bu yeni süreçte tercihlerini değiştirmemesi halinde bozulabilir.