İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’dan TÜSİAD’a destek: Bu söylenenlerin hepsinin altına ben de imzamı atıyorum

Muhabir: Halil Yatar / Kameraman: Cemal Berk Aytekin
(KIRŞEHİR) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "TÜSİAD yöneticileri bugün hakikati dillendirdiler. Ne oldu? Tak hemen soruşturma. Peki gerekçe ne? ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’. Yahu zaten açtığınız soruşturmalar ve verdiğiniz kararlar adil değil ki. Hangi adil yargılamayı etkileme suçundan bahsediyorsunuz? Bir diğer gerekçe ne? ‘Gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma’. Sözlerin hiçbir yerinde gerçeği aykırı bilgi görmedim ben. Evet moralimiz bozuk.Evet, çöken bir sistemin arazlarına canlar veriyoruz. Evet, ağzını açanı cezaevine yollayan muktedirler, demokrasimize de adalet sistemimize de zarar veriyor. Bütün bunları söylemek şayet bir suçu beraberinde getiriyorsa işte Kırşehir’den sesleniyorum o suçu Türk milleti adına ben de işliyorum. Bana da ne yapacaksanız yapın. Bu söylenenlerin hepsinin altına ben de imzamı atıyorum." dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Tüm İşçi Emeklileri Derneği Kırşehir Şubesini ziyaretinin ardından Neşet Ertaş’ın kabrini ziyaret etti. Dervişoğlu’nun Kırşehir’deki son durağı Kırşehir Neşet Ertaş Kültür Merkezi’nde düzenlenen partisinin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı oldu. Burada partililere seslenen Dervişoğlu, şunları söyledi:
"Ağzını açana soruşturma açılan sistemin adı demokrasi değildir. Siyasetçi, belediye başkanı, gazeteci, aydın, akademisyen, astrolog, hatta, sokakta uzatılan mikrofona konuşan vatandaş, ya da sosyal medyadaki bir paylaşım, savcıların gazabına uğruyor, insanlarımız cezaevine giriyorsa, orada demokrasiden söz edilemez. Sadece demokrasiden değil. Önce gözaltına alalım, sonra suçu organize ederiz denilerek yürütülen sürece de, adil yargı süreci denilmez.
"Konuşan Türkiye, en çok da bu dönemde ihtiyacımızdır"
Türkiye maalesef, demokrasi ve adil yargı konusunda, darbe dönemlerini aratmayan bir garabetin ortasındadır. O yüzden sıkça vurguluyorum; Türkiye konuşmalıdır diyorum. Konuşan Türkiye, en çok da bu dönemde ihtiyacımızdır. Türkiye’nin konuşmasından kim korkar? Demokrasiyi araç görenler korkar. Demokrasiye tramvay deyip, lazım gelen durakta ineriz diyenler korkar. Kendini memleketin sahibi sanıp, iktidarı kaybettiğinde herşeyini kaybedeceğini düşünenler korkar. Millet iradesine saygısızlık edenler, oy pusulalarındaki mühürleri bile suistimal edenler, varlıklarını harami düzene borçlu olanlar korkar.
"Türkiye konuşursa demokrasi işler"
Türkiye konuşmalıdır. Türkiye konuşursa demokrasi işler. Demokrasi işlerse yargı işler. Yargı işlerse güven olur. Güven olursa yatırım gelir. Yatırım gelirse Refah büyür. Refah büyürse; Emeklilerimiz, asgari ücretle çalışan milyonlarca kardeşimiz, ‘Fitreye’ muhtaç olmaktan kurtulur. TÜSİAD, bu ülkede, milyonlarca emekçiye iş ve ekmek imkanı sağlayan iş insanlarımızın derneğidir. Ülkenin ahvali ve istikbali için yaptıkları değerlendirmeler ve ikazlar da kıymetlidir.
"İktidarın iş insanlarımıza atar-gider yapmaya hakkı yoktur"
Demokrasi, iktidarın izin verdiği ölçüde yaşayacak bir şey değildir. Sivil toplum kuruluşları da, yeri ve zamanı geldiğinde fikirlerini özgürce paylaşabilmelidir. Yüksek İstişare Konseyi Başkanı’nın yaptığı konuşma ile ilgili olarak, dünden bu yana iktidar cenahından, asarız keseriz gibi açıklamalar geliyor. Tam ayıptır diyeceğiz. Bir de bakıyoruz, İstanbul’daki adı konmamış sıkıyönetim bürosu devreye girmiş ve soruşturma başlatmış. Öncelikle ifade etmek isterim ki; Milletin kursağındakine bile göz koyan bir iktidarın, o millete aş , iş ve ekmek imkanı üreten iş insanlarımıza atar-gider yapmaya hakkı yoktur.
"TÜSİAD yöneticileri bugün hakikati dillendirdiler"
TÜSİAD’ın uzun zamandır aldığı tutum ve pozisyona, sessizliğine dair söz hakkım saklıdır. Ancak, ne demiş de soruşturma açıyorsunuz? Ülke olarak moralimiz bozuk demiş. Değil mi? Bolu’da 78 canımızı verdiğimiz sorumsuzluktan bahsetmiş. Yalan mı? Uyduruk gerekçelerle açılan soruşturmalarla, insanları hukukun tüm kurallarını ihlal ederek cezaevlerine atılıyor demiş. Öyle yapmıyorlar mı? Soma’daki, İliç’teki madende, depremdeki enkazdacanlarımız, sorumsuzlukların, denetimsizliklerin kurbanı oldu demiş.
Bu gerçeğe kim itiraz edebilir. Son dönemde, demokrasinin ve adalet duygusunun aldığı yaradan bahsetmiş, insanlar sudan sebeplerle cezaevine atılıyor demiş. Atılmıyor mu? Bakın buradan açık seçik hatırlatayım; Gerçekten en çok da yalancılar korkar. Birçok gelişmeye sessiz kalmış olsa da, TÜSİAD yöneticileri bugün hakikati dillendirdiler. Ne oldu? Tak hemen soruşturma. Peki gerekçe ne? ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’. Yahu zaten açtığınız soruşturmalar ve verdiğiniz kararlar adil değil ki. Hangi adil yargılamayı etkileme suçundan bahsediyorsunuz? Bir diğer gerekçe ne?‘Gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma’Sözlerin hiçbir yerinde gerçeği aykırı bilgi görmedim ben. Evet moralimiz bozuk. Evet, çöken bir sistemin arazlarına canlar veriyoruz. Evet, ağzını açanı cezaevine yollayan muktedirler, demokrasimize de adalet sistemimize de zarar veriyor.
"Bu söylenenlerin hepsinin altına ben de imzamı atıyorum"
Bütün bunları söylemek şayet bir suçu beraberinde getiriyorsa işte Kırşehir’den sesleniyorum o suçu Türk milleti adına ben de işliyorum. Bana da ne yapacaksanız yapın. Bu söylenenlerin hepsinin altına ben de imzamı atıyorum. Türkiye konuşsun istiyorum. Türkiye bu karşı karşıya bulunduğumuz suskunluk sarmalından kurtulsun diyorum, onun için Anadolu'yu karış karış geziyorum, onun için dava arkadaşlarımızla ve vatandaşlarımız da böylesine toplantılar düzenliyorum.
"Muhalefet evvela danışmak mecburiyetinde olduğunu unutmamalıdır"
23 yıldır iş başında bulunan iktidarı seçim sandığında yenemeyen bir muhalefet var. Biz bu iktidardan elbetteki şikayet ediyoruz. Muhalefetten şikayet etmiş olmayayım. Yine beni yanlış anlamasınlar, ‘Muhalefetten şikayet ediyor’ demesinler, ‘Muhalefete muhalefet ediyor’ diye hiç demesinler. Ama bu muhalefet bu zamana kadar yaptıklarından doğru sonuç çıkmadığına göre evvela danışmak mecburiyetinde olduğunu unutmamalıdır. Yani, ‘Ben bunu yaparım siyasi partiler benim kararıma uymazlarsa millet onlara oyun bozan muamelesi yapar’ diye düşünenler var. Bu tam bir hayaldir. Seçim zamanına kadar ne olacaktır onu bugünden kestirebilmek mümkün değildir. Onun için boş hayallerin, ham hayallerin peşinden koşmaya hiç gerek yoktur. Bu millet kendi içinden nasıl Mustafa Kemal’ler çıkardıysa onu bu ceberut sistemden kurtaracak ne büyük memleket evlatları çıkarır. Hiç kimse hayal kurmasın biz varız ve biz buradayız.
"Süleyman Demirel 6 defa gitmiş 7 defa gelmek için mücadele etmiş"
Konuşan Türkiye vurgusu bana ait bir vurgu değil. Rahmetli Süleyman Demirel’e ait bir vurgu. İki gün önce Meclis’te yaptığım konuşmada da Demirel’e yine atıfta bulunarak demokrasi tanımı yaptım. Dedim ki ‘Demokrasi bir defa gitmekten korkanların rejimi değildir; Demokrasi 6 defa gidip 7 defa geri gelme iradesi sergileyenlerin rejimidir’. Onun için bu iradeye sahip çıkılmalıdır. Bana hep diyorlar, ‘Eski liderlerin sözlerine hep atıfta bulunuyorsun’. Haksız mıyım? Süleyman Demirel 6 defa gitmiş 7 defa gelmek için mücadele etmiş. Neye karşı; ihtilallere karşı. Neye karşı; demokrasi düşmanlarına karşı. Neye karşı, muhturalara karşı. Direnmiş, milleti arkasına almış gelmiş. Onu 6 defa göndermişler milletin iradesine her şeye rağmen saygı göstermiş ve muhataplarını milletin iradesine saygı göstermeye de mecbur bırakmış. Şimdi böyle bir siyasi lideri anmaz mısınız? Böyle bir siyasi lideri özlemez misiniz?
"Bu millet birleşirse önünde aşamayacağı engel bırakmayacaktır"
Her yerde söylüyorum burada da söylemekte beis görmüyorum, Süleyman Demirel’in samimiyetini özlemiyor musunuz? Peki Bülent Ecevit’in nezaketini özlemiyor musunuz? Necmettin Erbakan’ın inancına bağlılığını özlemiyor musunuz? Turgut Özal’ın o ‘Turgut amca’ vasfını ve çalışkanlığını özlemiyor musunuz? Ülküsüne kurban olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu özlemiyor musunuz? Büyük bir mücadele ve azmi ile Türk siyasetinde Türk milliyetçilerini söz sahibi yapmak için yollara Alparslan Türkeş’i özlemiyor musunuz? İşte Müsavat Dervişoğlu kimdir diye soranlara verecek cevabınız var. Bu saydıklarım: Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Necmettin Erbakan neyse Müsavat Dervişoğlu’nun olmak istediği şey bu insanların toplamıdır. Onun için karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü imkansız değildir. Bu insanlar geride bıraktığımız dönemlerde bir birlerine karşı olağanüstü bir mücadelede cehdiyle hareket etmiş olsalar dahi bunların tamamı bu ülkenin bir ve bütün olarak sürdürülmesine katlı sağlamayı bir siyasi vazife olarak edletmişlerdir. Onların ayak izlerine basa basa gideceğim. Onların doğrularına uya uya gideceğim. Onların geride bıraktıkları dönemlerde yaptıklarına bakarak ve onlardan şevk ve ilham alarak siyasi yolculuğumu sürdüreceğim. Amacımız bellidir ve bu ortak amaçtır. Türk milletini birleştireceğiz değerli arkadaşlar. Bu millet birleşirse önünde aşamayacağı engel bırakmayacaktır. Engelleri aşacaktır tuzakları da bozacaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için bu büyük millete sözümüz var. Başaracağız, başaracağız, başaracağız."