Yeni Yol Partisi'nin, "iktidarın yargı üzerindeki baskısının çözümü için yasal adımların atılması" talepli TBMM grup önerisi reddedildi

(TBMM) - Yeni Yol Partisi'nin, TBMM'de verdiği "iktidarın yargı üzerinde oluşturduğu baskının çözümüne yönelik yasal adımların atılması" talepli grup önerisi reddedildi. CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş, "İktidar artık öyle bir noktaya gelmiştir ki siyasi rakiplerini saf dışı bırakabilmek ve siyaseti tanzim edebilmek için gözü dönmüş bir şekilde yargıyı bir aparat olarak kullanmaktan ve bunu alenen yapmaktan kaçınmamaktadır" dedi.
Yeni Yol Partisi'nin, "iktidarın ihsasırey niteliğindeki söz ve beyanlarıyla yargı üzerinde oluşturduğu baskının çözümüne yönelik yasal ve siyasi adımların atılması"na ilişkin TBMM Başkanlığı'na sunduğu araştırma önergesi, AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Grup önerilerinin gerekçesini açıklamak üzere söz alan Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, Türkiye'nin, her zaman siyasetin yargı eliyle dizayn edilmeye çalışıldığı dönemler yaşadığını, yargının ise bazı dönemlerde, gücün karşısında zayıf kaldığını, dik duramadığını, kimi zaman da talimatlara açık hale geldiğini öne sürdü.
Özdağ, "Fakat Türkiye, bugünkü gibi yargı borsalarını, lehe, aleyhe çıkacak kararların önceden gönderildiği havuzları, aportta talimat bekleyen ve çıkar amaçlı suç örgütleriyle WhatsApp grupları kuran yargı mensuplarını hiç görmemişti. Peki, bu yargı mensupları bu cesareti ve güveni nereden alıyorlar da bu kadar pervasız işlere imza atıyorlar? Çünkü ülkenin her yerine ve kurumuna sirayet etmiş, biat eden tüm yaptırım ve denetimlerden vareste anlayışı yargı camiasının bazı mensupları tarafından keşfedilmiş de ondan. Muhalif siyasetçilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, yazar ve sanatçıların, sosyal medyada düşüncesini açıklayan ya da bir haberi paylaşan vatandaşların takibata uğraması, gözaltı ve tutuklamalara maruz bırakılması, haklarında davalar açılması ve tüm bunların ekseriyetle talimatla yapıldığı algısının güçlenmesi iktidarın yargıyı baskı altında tuttuğu iddialarını güçlendirmektedir. Geçtiğimiz sene Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın yüksek yargıda çıkan bir kriz sırasında kendisinin hakem olmak istediğini beyan etmesi esasen yürütmenin yargıya müdahalesinden başka bir anlam taşımamıştır. Yargıya intikal etmiş olaylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, Adalet Bakanlarının, siyasilerin ve hatta bazı yüksek yargı mensuplarının ihsasıreyde yani tarafını belli etmede bulunması yargının bugün yaşadığı sorunların temelini oluşturmaktadır. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir belediye başkanına yönelik olarak 'Turpların büyüğü heybede' gibi bir açıklamada bulunması, muhalefet belediyesi yönetimleri hakkında yürütüldüğü tahmin edilen ve gizli kalması gereken soruşturmalar hakkında bilgi sahibi olduğu anlamına gelmektedir. Böyle bir açıklama ihsasıreyde bulunmak, yargıya talimat vermek, baskı altında tutmaktır, başka bir şey değildir; üstelik Türk Ceza Kanunu'na göre de ciddi bir suçtur ki Cumhurbaşkanının suç işleme özgürlüğü yoktur."
"Bu ülkede yargı değil, saray konuşuyor"
Öneriye ilişkin söz alan İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun da "Bu tablo, bu utanç vesikası, Adalet Bakanlığının da aynı zamanda karnesidir. Bu tablo, aslında, hepimizin bildiği gerçeğin uluslararası bir teyididir. Sayın Bakan, Türkiye'yi hukuksuzluğun, keyfîliğin ve talimatlı yargının ülkesi haline getirdiniz. Bugün, bu ülkede yargı değil, saray konuşuyor, sulh ceza mahkemeleri ağır ceza mahkemesini tanımıyor, alt mahkemeler üst mahkemelerin kararlarını uygulamıyor, yargı mensupları birbirini HSK'ye şikayet ediyor" dedi.
"İhsasırey yok, doğrudan yargıya verilmiş ve verilen talimatlar var"
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan da önergeye ilişkin şöyle konuştu:
"İhsasırey yok, doğrudan yargıya verilmiş ve verilen talimatlar var. Hatta ve hatta, kimi soruşturmalarda, kimi yargılamalarda, kimi davalarda kararlar doğrudan sarayda yazılıyor, talimatlar doğrudan sarayda veriliyor, gidiyor mahkemeye, mahkeme hâkimi sadece karara imza atıyor. Bu nedenle ihsasırey yok diyoruz. Belediye Eş Başkanlarımız gözaltına alındı, Belediye Eş Başkanlarımız ve belediye Meclis üyelerimiz tutuklandı. Sizin o 'bağımsızdır' dediğiniz yargınız var ya, o yargınızın uydurduğu bir tane gizli tanık var. Gizli tanık ne diyor, biliyor musunuz? Diyor ki: 'Akdeniz Belediye Eş Başkanları örgüt talimatıyla belediyeye işçi almışlar.' Tutuklama gerekçesi de bu; Belediye Eş Başkanlarının, belediye Meclis üyelerinin tutuklanma gerekçesi bu."
"Yargı erki asli fonksiyonlarını yerine getirmeyen ancak sıradan yurttaş üzerinde baskı kuran bir yapıya dönüşmüştür"
CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş'ın, önergeye ilişkin yaptığı açıklama şöyle:
"Yargı erki asli fonksiyonlarını yerine getirmeyen, yürütme ve onun türevi olan idareye dokunamayan ancak sıradan yurttaş üzerinde baskı kuran bir yapıya dönüşmüştür. Bunu istinaf mahkemeleri ve Yargıtay'da memur suçlarıyla ilgili dairelerde neredeyse dosya kalmamasından da görebiliyoruz. Herhalde AKP iktidarında toplumda suç oranları hızla artarken memurlar toplumun aksine suç işleme oranlarını sıfırlayan bir şekilde bir tavır içerisine girmişler. Elbette hepimiz biliyoruz ki gerçekler bu şekilde değil, memurlar suç işlemiyor değil, aksine AKP adına yolsuzluk, usulsüzlük, görevi kötüye kullanma gibi suçlara bulaşan çokça bürokrat var ancak AKP iktidarının yargıyı inşa ettiği adalet sistemi bu bürokratlara dokunmazken yoksulluktan ve yönetenlerin şaşaalı yaşamından bahseden sıradan yurttaşlar polis merkezlerinde, adliye koridorlarında süründürülüyor.
Bugün yürütme erki yargıyı tamamen etkisizleştirmiş, yasamayı da noterlik makamına dönüştürmüştür. Yüksek yargı organları bile artık bağımsız karar verememekte, saraydan gelen emir ve talimatlarla hareket etmektedir. Mahkemeler AKP'yi aklamak ve onun karşısında duran herkesi cezalandırmak için dizayn edilmiştir. İktidarın hoşuna gitmeyen kararları veren yargıçlar sürgüne gönderilirken iktidara bağlılık gösterenler hızla terfi ettirilmektedir. İktidarın çıkarlarını koruyan, baskı mekanizması hâline getirilen bu mahkemeler âdeta AKP'nin aparatı hâline gelmiştir. İktidarın yargıya biçtiği şekli, hâkim ve savcılıklara giydirdiği dar kalıbı ve adalet mekanizmasının artık yalnızca AKP iktidarının bekasını korumak için çalıştığını en net şekilde gözler önüne koyan mağdurların başında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu gelmektedir. İktidar artık öyle bir noktaya gelmiştir ki siyasi rakiplerini saf dışı bırakabilmek ve siyaseti tanzim edebilmek için gözü dönmüş bir şekilde yargıyı bir aparat olarak kullanmaktan ve bunu alenen yapmaktan kaçınmamaktadır."