Ekrem İmamoğlu'na gözaltı... İHD ve TİHV: "Adaletin tümüyle ortadan kaldırması hiçbir şekilde kabul edilemez"

(ANKARA)- Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile İnsan Hakları Derneği (İHD), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına tepki göstererek, "Artık yeter. Hukukun üstünlüğü ilkesinin, insan hakları ve demokrasi değerlerinin ayaklar altına alınması, yargının araçsallaştırılarak adaletin tümüyle ortadan kaldırması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu toplumun geleceğine dair sorumluluk duyan herkesi, ortak geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz" açıklamasını yaptı.
TİHV ile İHD, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına tepki gösterdikleri açıklama yayınladı. Açıklama, şöyle:
"Bu sabah, Türkiye'nin en büyük kenti olan İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı ile kimi içe belediye başkanları başta olmak üzere çok sayıda yurttaşın gözaltına alındığı haberleriyle uyandık. Bu gözaltılar ile birlikte aynı zamanda, yurttaşlar olarak bizlerin yetki verdiği kimi kamu görevlileri tarafından, insan ve yurttaş olmak bakımından sahip olduğumuz ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü. seçme ve seçilme hakkı, ulaşım hakkı başta olmak üzere demokratik bir toplumun temelini oluşturan pek çok hak ve özgürlüğün ağır biçimde ihlal edildiğine, dolayısıyla yurttaş olma vashımızın tümden yok edildiğine tanık oluyoruz.
Aslında bugün yaşananlar, gündelik hayatta yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerinin daha da ydyanlaşmasının çok ötesinde, haklan sistematik olarak ihlal eden bir devlet pratiğinin artık hak temelli bir rejim fikrinin tamamen terk edildiği bir sürece ulaştığı endişe verici boyutu ortaya koymaktadır. Pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi altında yönetilmekte olan ülkemizde belirsizlik kuralsızlık ve keyfilik, rejimin kendi varlığını sürdürebilmesinin ana unsurlarına dönüşmüş durumdadır. Rejimin bir yönetim tekniği olarak kullandığı belirsizlik yaratma gücü, iktidarın her bakımdan tek elde toplanmasına tüm denetim mekanizmalarından azade kılınmasına ve toplum üzerindeki baskı ve kontrolünün sınırsız artışına olanak sağlamaktadır.
Aynı zamanda her türlü kimlikten bağımsız bir şekilde, herhangi bir kurala dayalı olmayan gayri hukuki ve keyfi uygulamalar, son dönemde özellikle zamandan da bağımsız bir biçimde sıradan hale getirilmektedir Bunun sonucunda özellikle ifade özgürlüğü toplantı ve gösteri özgürlüğü örgütlenme özgürlüğü hakkını geçmişte kullanmış ya da bugün ve gelecekte kullanmak isteyen milyonlarca yurttaş, çok uzun yıllar sonra, haklannda verilmiş yargı kararlarıyla aklanmış olsalar bile, her an, hukuki hiçbir somut gerekçeye dayalı olmaksızın her türlü baskıya maruz kalabilecekler, kazanılmış haklanını yitirebileceklerdir. Bu durum, yine demokratik bir toplumun temelini oluşturan 'hukuki güvenlik' ilkesinin tümüyle ortandan kalkmasından başka bir şey değildir. Hukuki güvenlik ilkesinin olmadığı bir yerde ise ne hukuk devletinden ne de demokrasiden söz etmek mümkündür. Olsa olsa hukuk normları yerine salt siyasal ihtiyaç ve çıkarlara dayak tedbirlerle sürdürülen bir belirsizlik ve keyfilik rejimi söz konusudur.
'Artık yeter' duygusuna yol açan bu pervasızlık ve keyfilik karşısında uzun süredir söylediklerimizi inatla bir kez daha dile getireceğiz. Evet, gerçekten artık yeter. Hukukun üstünlüğü ilkesinin, insan hakları ve demokrasi değerlerinin ayaklar altına alınması, yargının araçsallaştınlarak adaletin tümüyle ortadan kaldırması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu uygulamalar aynı zamanda birlikte yaşama iradesini yıkıcı biçimde tahrip ederek banşa ve geleceğe dair tüm umutları yok ediyor, toplumu geleceksiz bırakıyor. Böylesi bir ortamda, sivil alanın da kapanmasına yol açan içinde yaşamakta olduğumuz ağır krizin aşaması için insan haklarının hayatın her alanındaki "kurucu rolünü yeniden öne çıkaran bir yaklaşımın ülkemizde etkin kılması bugün daha da gerekli hale gelmiştir.
Bu nedenle bu gidişata izin vermeyeceğiz, yurttaş olmaktan, insan haklan ve demokrasi değerlerinden, birlikte yaşama iradesinden vazgeçmeyeceğiz. Aydınlık bir geleceğe olan umudumuzu hiçbir şekilde yitirmeyeceğiz. Bir kez daha bağımsız düşünme ve yargı yetisine sahip, bu toplumun geleceğine dair sorumluluk duyan herkesi, insan haklarına, adalete, banşa ve demokrasiye, yani ortak geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz."