Kuru tarıma geçmeleri için yazı gönderilen Aydınlı çiftçiler: "Biz sulu tarımla hayvanlarımızın kaba yem ihtiyacını karşılıyoruz"

Haber: Osman BEKAR
(AYDIN) - Aydın'ın Nazilli ve Bozdağan ilçelerinde çiftçiler, Akçay Sulama Birliği Başkanlığı tarafından kuru tarım yapmaları için kendilerine yazı gönderildiğini söyleyerek duruma tepki gösterdi. Çiftçi Bilsay Kıvrak "Devletimiz geçtiğimiz günlerde bizlere bir yazı gönderdi ve tarım arazilerimizin kuru tarıma geçmesi için bildiri yayınladı. Ama bu şu anda mümkün değil. Biz sulu tarımla hayvanlarımızın kaba yem ihtiyacını karşılıyoruz. Bu şekilde süt maliyetlerimizi minimum seviyede tutmaya çalışıyoruz. Kuru tarıma geçersek sütçülükten ve hayvancılıktan hiçbir şekilde para kazanma şansımız olmayacak. Üretici çok mağdur" dedi.
Aydın'ın Nazilli ve Bozdağan ilçelerinde çiftçiler, Akçay Sulama Birliği Başkanlığı tarafından kendilerine bir yazı gönderildiğini ve gönderilen yazıda barajlardaki su doluluk oranının çok düşük olması nedeniyle ancak iki kez sulama yapılabileceklerinin belirtildiğini ifade etti. Çiftçiler, bölgelerinde sulu tarım yapmak zorunda olduklarını söyleyerek duruma tepki gösterdi.
Hasan Pehlivan, şöyle dedi:
"Bizler çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyoruz, geçimimiz bundan. Görüldüğü gibi mevsim çok kurak gittiği için şu anda sulama kanallarında su yok. Bu saatten sonra nasıl kuru tarım yapacağız? Şu anda mevsim çok kötü. Ne yaparız, ne gideriz diye düşünmeye başladık. Biz bu hayvanlarımızı beslemek için bu tarlaları ekmek zorundayız. Tarlalarımızı sulamak zorundayız. Hayvanlarımıza bakmak zorundayız. Bizler kuru tarıma nasıl geçeriz? Böyle olursa bu hayvanlarımızı gıdasız şekilde nasıl besleriz? Bize verilen iki kez suyla mahsulü kaldırmak zorundayız. Bizlere iki kez su nasıl yeter? Bir mahsulü kaldırmak için iki kez su yetmez. Bu hiçbir mahsule yetmez. Bir mısıra en az 5-6 kez su vermemiz gerekir ki mısır yetiştirip hayvanlarımıza gıda olarak verebilelim. Yonca da aynı, her şey suya bakıyor."
Alamut Mahallesi'nden Tuncay Tezcan, "Anladığım kadarıyla kuru tarım, su verilemeyeceği için öyle bir duyum aldık. Kuru tarım demek, susuz tarım demek. Biz bu ektiklerimize iki kez su verirsek hiçbir şey yapamayız. İki kez su ile hiçbir şey olmaz. Yonca olmaz, mısır olmaz, pamuk olmaz, hiçbir şey olmaz. Çiftçinin hali kötü. Sonumuz kötü. Sonumuzu biz bile tahmin edemiyoruz" dedi.
"Susuz tarım yapamayız"
Kazım Savran, "Bizim şu anda bölgedeki barajın doluluk oranı yüzde 30 diyorlar. Şu Dalaman Çayı'na akan suyu bizim bu tarafa çevirseler, biz devlet büyüklerimizden bunu istiyoruz. O zaman bu bölge, Söke bölgesi tamamen rahatlayacak. O su şu anda boşa gidiyor" diye konuştu.
Başka bir üretici ise "Tarlayı ektim, fakat yarısı çıktı, yarısı çıkmadı, susuzluktan. Su gelse dahi vermeyecekler. Tapusu olmayana, kira sözleşmesi olanlara su vermeyecekler diyorlar. Benim zaten yerim kira. 10 dönüm yer ektim, yonca olarak henüz daha çıkmadı, susuzluktan. Bu suyun verilmemiş olması nedeniyle yoncanın yarısı çıktı, yarısı çıkmadı. Su verilirse olacak, susuz burada hayat yok. Burada kuru tarım şansı hiç yok. Dalaman Çayı dedikleri aslında denize dökülüyor, boşa akıyor. Bunu da herkes biliyor. Su verirse bu işlem daha farklı olur. Biz çiftçiyiz, toprak varsa biz varız" diye ifade etti.
"Ekinler kurumak üzere"
Alamut Mahallesi'nden çiftçilik yapan Özal Uyar, şunları söyledi:
"Ben de çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyorum. Benim de 3-5 ineğim var. Bu sene işlerimiz çok zor. Sıcaklar erkenden bastırdı, her yer kuru. Sulayamıyoruz, artık ekinler de kurumak üzere. Bir hafta içerisinde yağmur yağmazsa eldeki ekinler elden gitti. Hayvanların yiyeceğini karşılayamayacağız. Böyle giderse artezyenler bile bir sene dayanır, ondan sonra onlar bile dayanamaz. Kanalımız, çayımız akmazsa işimiz çok zor."
Ali Candan ise şöyle konuştu:
"Yaklaşık Madran Dağı'ndan Karıncalı Beydağı tarafına doğru 12 ayın 7 ayı sulu tarım yapılıyor. Bizim bu bölge iki dağ arasında fakat binlerce dönüm arazi var ve burada yaşayanların yüzde 90'ı hayvancılık yapıyor. Hayvanın yemini, yoncasını, silajını, samanını, otunu üretici hazır etmek zorunda. Bunlar su ile oluyor. Mısır şu anda dünyada olduğu gibi her yerde en çok suyu seven bitki. Ben iki suyla hayvanıma nasıl mısır yetiştirip yedireceğim? Şu anda bile sütün maliyeti 22- 23 lira. Böyle olunca yemimi dışarıdan temin edeceğim. O zaman daha pahalıya temin edeceğiz. Öyle olunca bizim maliyetler bir anda 35- 40 liraya çıkacak. Şu anda sattığımız süt 15 - 16 lira. Şu anda kanalın durumu belli. Yaklaşık bir ay önceden sulu tarıma geçmiş olmamız gerekirdi. Eylül sonuna kadar sulu tarım yapıyor olmamız gerekir. İnsanlar yoncasını ekti, mısırını ekti, fakat şu anda topraktan çıkmıyor. Neden? Su yok. Bir yere kadar iki suyla biz nasıl başa çıkacağız, bilemiyoruz."
"Biz sulu tarımla hayvanlarımızı besliyoruz"
Çiftçi ve veteriner hekim Bilsay Kıvrak, şunları söyledi:
"Bu yaşadığımız bölge, Karıncalı Dağı'ndan Beydağ Madran Dağı'nın ortasında bulunan tarım arazilerinin yüzde 90'ı sulu tarım yapılan yer. Çoğunluğu hayvancılıkla uğraşan, tamamının çoğu geçimini hayvancılıkla ve tarımla uğraşan kalabalık bir yer. Devletimiz geçtiğimiz günlerde bizlere bir yazı gönderdi. Tarım arazilerimizin kuru tarıma geçmesi için bir bildiri yayınladı. Ama bu şu anda mümkün değil. Biz sulu tarımla hayvanlarımızı besliyoruz. Sulu tarımla hayvanlarımızın kaba yem ihtiyacını karşılıyoruz. Bu şekilde süt maliyetlerimizi minimum seviyede tutmaya çalışıyoruz. Kuru tarıma geçersek sütçülükten ve hayvancılıktan hiçbir şekilde para kazanma şansımız olmayacak. Üretici çok mağdur. Zaten bu bölgede kullanılan su, Menderes Nehri'nden geliyor. Kullandığımız su, Türkiye'nin en zehirli, tarıma elverişsiz, en kötü suyu olduğu tespit edildi. En kötü suyu kullanmak isterken bile, en kötü suyu kullandırmamaya çalışıyorlar bizi. Üretici çok mağdur. Hayvanlarımız için endişeliyiz, kendimizin geleceği için endişeliyiz."
Başka bir çiftçi ise "Yağmur yok, kanallarda da su yok. Tarlalarımızı hazırlıyoruz, ekim yapacağız, fakat kuraklık var, su da yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çiftçinin işi çok zor. Hastalık var, girdiler çok fazla. Bir torba gübreyi bin 300 liraya aldım, 1 litre mazotu 48 liraya alıyorum. Bunun dışında iklim de bozuk, havalar da bozuk, hastalıklar çok. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz artık. Ekim dikimi de bırakacağız. Biz burada suyun ağzındayız, bize su vermek istemiyorlar. Söke Ovası'ndakileri düşünüyorlar, oralara su götürmenin planlarını yapıyorlar. Suyun ağzında biz varız, bize diyorlar ki 'kuru tarım yapın'. Buradaki vatandaşlar kuru tarım yapacak da 80 kilometre ötedekiler nasıl sulu tarım yapacak? Bu hep aynı taktik" dedi.