Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: "İfade ve basın özgürlüğünü bir başkasına hakaret ederek kullanmak istiyorsanız ona hukuk müsaade etmez"
Haber: Seyfi Çelikkaya
(YOZGAT) - Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti’nin Yozgat İl Kongresi’nde; anayasa ve yasalarda yaptıkları değişikliklerle basın özgürlüğünü güçlendirdiklerini, fikir ve düşünceyi ifade hürriyetinin önündeki engelleri kaldırdıklarını belirterek “Eğer siz bu özgürlüğü bir başkasına hakaret ederek, yargı kurumlarımızı karalayarak, Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza, siyasetçilerimize hakaret ederek kullanmak istiyorsanız ona hukuk müsaade etmez. İşte hukuk müsaade etmeyince de Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok, basın özgürlüğü yok şeklindeki ifadelerin de hukukta bir yeri yok” diye konuştu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Yozgat İl Kongresi’nde konuştu. Tunç, şunları söyledi:
"Ülkemizin yüksek standartlı demokrasiye kavuşmasının mücadelesini verdik. Bu ülkede bir daha darbeler olmasın, vesayetçi anlayış içinde bir milletin önünü kesmesin, milli irade bayrağı yere düşürmesin diye önemli reformları hayata geçirdik, hep sizlerin onayıyla bunları yaptık. Kanunlarımızdaki yenilikler, anayasamızda gerçekleştirdiğimiz reformlar, hak arama yollarının artırılması, özel hayatın korunması, çocukların korunması, kadın hakları tüm bu alanlarda sayısız reformlar, anayasa değişiklikleri gerçekleştirdik. Hukuk devletinin güçlendirilmesi, demokratik hukuk devleti ilkesinin tahkimi için Anayasa Mahkemesi'nin yapısından tutun da Hakimler Savcılar Kurulu yapısının daha demokratik hale getirilmesine varıncaya kadar, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısından Yüksek Askeri Şura'nın yapısına varıncaya kadar hepsini demokratikleştirdik. Yargı birliğinin sağlanmasında, bu ülkede bir daha sıkıyönetim ilan edilmesin diye anayasa değişiklikleri yaptık, yapısal reformlar yaptık. Darbecilerin 30 yıl sonra milletin huzurunda yargılanmalarını sağladık. İşte bu günkü yargı sistemimiz, demokratik hukuk devleti ilkesine uyarlanmış bir yargı sistemimiz hep milli iradenin yanında durdu. Bugün yargıdan rahatsız olanlar, ikide bir yargıya laf atanlar, hakaret edenler, yargı mensuplarımızı, hakimlerimizi ve savcılarımızı yakışıksız ifadelerle karalamaya, onlara hakaret etmeye çalışanların ardından aslında özledikleri o vesayetçi yargı anlayışı vardır.
"Anayasamızı da daha demokratik hale getirmemiz lazım"
Bugünkü yargı sistemi, hukuk sistemi 27 Mayıs’ta işbaşında olsaydı Adnan Menderes ve arkadaşları idam edilmezdi. Eğer bugün karaladıkları, hakaret ettikleri yargı sistemi 12 Eylül'de iş başında olsaydı, o Kenan Evren bir sağdan bir soldan diye, gençlerin yaşını büyüterek idam sehpasına göndermeye cesaret edemezdi. Eğer bugünkü yargı sistemi 28 Şubat'ta iş başında olsaydı, o üniversitede birincisi başörtülü kızlarımızı diplomasını almak için kürsülere geldiğinde ağızlarını kapatarak, polis zoruyla yaka paça kürsülerden indirmeye hiç kimse cesaret edemezlerdi. İşte iyi ki yargımız, demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hale getirilmiş ve bu yapısal reformlar gerçekleşmiştir. Bunlar yeterli mi? Elbette ki anayasamızı da daha demokratik hale getirmemiz lazım. Bu noktada inşallah mecliste 28. dönemde bir uzlaşma sağlanır ve Türkiye 100 yılını yaşadığımız şu anlamlı dönemde darbe anayasası ile değil demokratik, sivil, katılımcı, tüm toplum kesimlerinin içinde kendini bulduğu, bir toplum sözleşmesini inşallah yaparak yolumuza devam ederiz."
"Basın özgürlüğünü daha da güçlendirdik"
Basın özgürlüğünü daha da güçlendirdiklerinin savunan Bakan Tunç, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Demokrasiyi güçlendirdik, temel hak ve özgürlükleri daha da tahkim ettik. Basın özgürlüğünü daha da güçlendirdik. Bu ülkede fikir ve düşünce ifade hürriyeti noktasında engelleri ortadan kaldırdık. Başta anayasada yaptığımız değişiklikler, basın araçlarının haciz edilemeyeceğini, düzenlemelerden tutunda eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarını suç olmayacağına yönelik düzenlemeler yaptık. Bugün televizyon ekranlarına çıkıp, sosyal medyada klavye kahramanlığı yaparlar, özellikle ülkemizi basın özgürlüğü noktasında eleştirenlere şunu ifade ediyoruz; Türkiye’de basın hürdür, düşünce ve ifade hürriyeti alabildiğine serbesttir. Evrensel hukukta olduğu gibi, Anayasamızın 26. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesi, basın hürriyeti, düşünce ve ifade hürriyetinin hükümlerine amirdir. Ancak, orada basın hürriyetini bir başkasının özgürlüğüne müdahale etmesini engeller. Kişilik haklarına saldırı teşkil eden ifadeler kanunlarımıza göre de evrensel sözleşmelere göre de suç teşkil eder.
"Nasıl Türkiye’yi basın özgürlüğünde İsrail’in gerisinde gösterebilirsiniz?"
Eğer siz bu özgürlüğü bir başkasına hakaret ederek, yargı kurumlarımızı karalayarak, Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza, siyasetçilerimize hakaret ederek kullanmak istiyorsanız ona hukuk müsaade etmez. İşte hukuk müsaade etmeyince de Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok, basın özgürlüğü yok şeklindeki ifadelerin de hukukta bir yeri yok. Öyle karalamalar yapılıyor ki ülkemiz için, Türkiye'de basın özgürlüğünde dünyanın geri sıralarında olduğu söyleniyor. İsrail’in ise Türkiye'den önde olduğu söyleniyor. İsrail, şu son bir yıl içerisinde 200’den fazla gazeteciyi, basın mensubunu katleden, şehit eden bir terör devleti. Nasıl siz Türkiye’yi basın özgürlüğünde İsrail’in gerisinde gösterebilirsiniz? İşte bunların hepsi kara propaganda. Masa başında yazılan, çizilen ve Türkiye’yi karalamak isteyenlerin oluşturduğu listeleri ülkemizde ellerine alıp, televizyon ekranlarında bunları maalesef ifade edebiliyorlar. Ondan sonra diyorlar ki; özgürlük yok. Kendilerine gelince, sosyal medya üzerinden vatandaşlarımızın yorumlarına karşı, eleştirilerine karşı o gazeteciler, o siyasetçiler, binlerce dosyalık hakaret davaları açıyor. Vatandaşlarımıza, konuşmaların altına yapılan yorumlara karşı binlerce dosya var, bilmiyor muyuz. Hani özgürlük, kendine geldiğinde özgürlük bir başkasına geldiğinde değil. İşte maalesef bu çifte standardı milletimiz görüyor ve görmeye de devam edecek."