Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarını hatırlattı: İfade özgürlüğü kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli

(ANKARA) - Anayasa Mahkemesi (AYM), bir kez daha ifade özgürlüğünün nasıl yorumlanması gerektiğini daha önceki kararlarına atıfta bulunarak hatırlattı. Toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli olan temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğünün sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu vurgulayan Anayasa Mahkemesi, mahkemenin pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul ettiğine işaret etti.
AYM, HDP'nin 2016 yılında Hakkari Milletvekili olan Abdullah Zeydan'ın, gazeteci Nazlı Çelik'e yönelik sözleri nedeniyle tazminat ödemeye mahkum edilmesini ifade özgürlüğünün ihlali saydı. Mahkeme, Zeydan'a 30 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Gazeteci Nazlı Çelik'in açtığı tazminat davası ise yeniden görülecek.
Gazeteci Nazlı Çelik, 2016 yılında sokağa çıkma yasakları döneminde Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki operasyonları "Yüksekova Özel" başlığıyla Star TV ana haber programında yayımladı. O dönemde Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili olan Abdullah Zeydan, söz konusu yayını eleştirerek Meclis'e soru önergesi sundu ve sosyal medya hesabından da paylaşımda bulundu.
Bunun üzerine Nazlı Çelik, kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Abdullah Zeydan'a 50 bin liralık tazminat davası açtı. İstinaf mahkemesi, Zeydan'ın 10 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdi.
Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında şu ifadelere yer verildi:
"Somut olayda uyuşmazlık, muhalefet partisinden milletvekili olan bir siyasetçi ile davacı gazeteci arasında ise de başvurucunun açıklamalarının bütününe bakıldığında uyuşmazlığın kaynağındaki söylemlerin aslen siyasi iktidara yöneltilmiş eleştiriler olduğu değerlendirilmelidir. Başvurucunun muhalefet partisi milletvekili olarak hükûmete eleştirileri siyasi ifade niteliğindedir. İfade türleri bakımından bazı ifadelerin diğerlerine göre daha fazla korunduğu ve bu doğrultuda en geniş korumadan siyasi ifadelerin yararlandığı hatırlanmalıdır. Gerçekten de siyasi tartışmaların serbestliği demokratik toplum idealinin merkezinde yer alan bir ilke olup seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple müdahale eğer bir siyasetçinin ve özellikle muhalefet partisinin bir üyesinin ifade özgürlüğüne yönelik ise çatışan değerler arasında adil denge gözetilip gözetilmediği çok daha sıkı bir denetimden geçirilmelidir.
Kullanılan dil ve üslup muhatabı açısından rahatsız edici olsa dahi -Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında benimsediği üzere- demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli olan temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir.
Üstelik başvurucunun bizzat davacının kişiliğini hedef aldığını söylemek somut olayda mümkün değildir. Davacının uzun yıllardır ana haber bültenlerinde sunuculuk yapan, ülke çapında tanınmış bir gazeteci olarak yaptığı haberlere yöneltilen eleştirilere şüphesiz sıradan bir insana kıyasla çok daha hoşgörülü olması gerekir. Nitekim davacı, bir gazeteci olarak başvurucuya cevap verme imkânını ve bu cevabı geniş kitlelerin dikkatine sunacak araçları da haizdir. Kaldı ki kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği öne sürülen ifadelerin davacının itibarı üzerinde yarattığı iddia edilen olumsuz etki de somut olarak ortaya konulamamıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında Bölge Adliye Mahkemesi'nin gerekçesi incelendiğinde katlanması gereken ağır eleştiri niteliğini aşan, olgu isnadına varan mahiyette olduğu, ifade özgürlüğünün ya da eleştiri sınırlarının içinde değerlendirilemeyeceği ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, bu durum karşısında sarf edilen haksız eylem niteliğindeki bu sözler nedeniyle davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine vardığı görülmüştür. Gerekçeli kararda başvurucunun muhalefet partisinden siyasetçi, davacının ise ülke çapında tanınan bir gazeteci olduğu, başvurucunun siyasi iktidarın yanlış politikalarını eleştirmek amacıyla soru önergesini ortaya koyduğu ve diğer paylaşımlarının ise soru önergesinin içeriğini tekrarlamaktan ibaret olduğu dikkate alınmamıştır.
Hatta Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında, başvurucunun davacı için sarf etmediği anlaşılan 'provokatör' ifadesini de davacıya yönelttiği kabul edilmiştir. Hâlbuki mahkemelerin aşırı yorum yaparak ihtilaflı ifadelere başvurucunun verdiği anlamların ötesinde anlamlar yüklemeleri, demokratik bir toplumda kamuyu bilgilendirme ve eleştiri ortamına zarar verme ve ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı etki doğurma riski taşır. Yine başvurucunun muhalefet partisi milletvekili olarak siyasi fikirlerini ortaya koyduğu, başvurucunun eleştirilerinin odağında davacının değil iktidarın bulunduğu, siyasi fikirlerin ifade özgürlüğü bağlamında en geniş korumadan faydalanacağı, bu sebeple ifade özgürlüğüne müdahale edilirken müdahalenin ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirilmesi gerektiği dikkate alınmamıştır. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulduğundan bahsedilemeyeceği, şeref ve itibarın korunması hakkının somut olayda ifade özürlüğüne üstün geldiğinin ortaya konulamadığı değerlendirilmiştir."