ANKA Ekonomi Editörü Zülfikar Doğan: Dezenflasyon programı ağır yaralı, ekonomide rasyonele geçiş perdesi kapandı

Zülfikar DOĞAN
(ANKARA) - Türkiye ekonomisi iki yıldır uygulanan dezenflasyon programı ve rasyonele geçiş politikalarıyla elde ettiği kazanımları 18-19 Mart’ta peş peşe yaşanan siyasi operasyonlarla yitirirken, oldukça sancılı ve sıkıntılı geçen iki yılda ödenen ağır ekonomik ve toplumsal bedeller boşa gitti.
19 Mart sabahı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla emniyet güçleri tarafından yürütülen gözaltı dalgasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra siyasetçi, üst düzey bürokrat, iş insanı, gazetecilerden oluşan 106 kişi gözaltına alındı. Operasyonlarda gözaltına alınanların bir kısmına ‘çıkar amaçlı organize suç örgütü oluşturarak rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak’ ile bir kısmı da ‘PKK/KCK terör örgütleriyle iltisak, irtibat, terör örgütlerine destek ve finansman sağlamakla’ suçlanıyor.
Her iki soruşturmada da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘suç örgütü lideri’ olmakla itham ediliyor. İmamoğlu’nun da ortakları arasında bulunduğu aile şirketi İmamoğlu İnşaat ve yan kuruluşlarına da bu kapsamda el konuldu. Soruşturma dosyalarından birisinin ‘terör ve terör örgütleriyle bağlantı’’ iddiasına dayandırılması, İmamoğlu’nun açığa alınıp görevden uzaklaştırılarak tutuklanması ve İBB’ye kayyum atanmasına zemin hazırlama amaçlı olduğu anlaşılıyor.
19 Mart operasyonları ve gözaltı dalgası öncesinde İmamoğlu hakkında yürütülen ‘diploma soruşturması’ sürecinde ise İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu 18 Mart’ta aldığı kararla İmamoğlu ve 28 kişinin 35 yıl önce İstanbul İşletme Fakültesi’nden aldıkları mezuniyet diplomalarını iptal etti. Böylece CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlanan Ekrem İmamoğlu’nun adaylık için zorunlu olan üniversite mezuniyeti ortadan kaldırıldı. Karara itiraz yolları bulunsa da yıllar süren davalar dikkate alındığında, an itibarıyla İmamoğlu’nun olası bir seçimde Cumhurbaşkanı adaylık yolu kapandı.
Şimşek programının iki yıllık kazanımları iki günde ağır hasar aldı
Her ne kadar savcılık açıklamasın çeşitli yasalara aykırılık ve suçlamalardan söz edilse de iç ve dış kamuoyundaki yaygın kanaat bu dava ve soruşturmaların siyasi olduğu yönünde. Barolar, önde gelen hukukçular diploma iptali başta olmak üzere yürütülen dava, soruşturma, gözaltı süreçlerinin, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını savunuyor.
Gözaltı ve soruşturmalar ekonomiyi derinden sarstı
Siyasilere, iş ve medya dünyasına yönelik geniş çaplı soruşturma ve gözaltılar, ekonomideki yansımalarını anında ve oldukça sert gösterdi. Borsa İstanbul (BİST) 19 Mart’ta yüzde 7 değer kaybetti. Döviz piyasaları olağanüstü hareketlendi. Dolar/TL kuru 36,50’den 42’ye, euro/TL kuru 42’den 45’e kadar çıktı. Türk lirası yabancı paralar karşısında yüzde 12 değer kaybetti. Merkez Bankası (MB) bir günde 8,5-10 milyar dolar arasında tahmin edilen rezerv satışıyla kurlara müdahale etti.
MB ve kamu bankalarının döviz satışıyla gerçekleştirilen müdahaleler sonrası dolar/TL 38-39 TL düzeyine gelirken vadeli döviz satışları başladı. MB, döviz talebini ve kur artışlarını kontrole almayı planladığı ‘TL uzlaşmalı vadeli döviz satışı’ işlemlerinde dolar/TL kurunu 39 olarak uyguluyor. Siyasi operasyonlar, MB’yi iki günde resmi dolar kurunu 2,3-3 TL, oransal olarak yüzde 5 yükseltmeye mecbur bıraktı. Dolar/TL 40 lirada dengelense bile uzun süre bu düzeyde tutulması güç. BİST’teki ağır kayıpların yanı sıra dövizde kur artışları ve döviz talebindeki yükseliş sürecek. Dolayısıyla MB müdahaleleri rezerv ve vadeli döviz satışlarıyla devam edecek.
Kur artışı enflasyonu, enflasyon artışı TL’de değer kaybını, TL’de değer kaybı faizi yükseltecek
Siyasi operasyonların ve muhalefete, medyaya, iş dünyasına yönelik gözaltı, tutuklama, soruşturma, dava dalgasının artarak devam edeceğine ilişkin endişeler yaygınlaşmış durumda. İktidar medyasında operasyonların Türkiye’nin önde gelen holding ve şirketlerine, tanınmış iş insanlarına doğru genişleyeceği haberleri ve iddialarının gündeme getirilmesi ekonomik endişeleri ve yatırımcıların güven arayışlarını artırıyor. Bu yüzden TL’den kaçışın hızlanması, dövize, altına yöneliş ve talep artışı kaçınılmaz görünüyor.
Kur artışları ithal girdi maliyetlerinin yükselmesi, başta akaryakıt olmak üzere hammadde, yatırım malı, ara malı fiyatlarının yükselmesi ve bunun da fiyatlara yansıması anlamına geliyor.
Kur artışlarından dolayı sadece akaryakıt fiyatlarına yapılacak yüksek oranlı yeni zamlar, üretimden ulaşıma, toplu taşımaya, nakliye ücretlerine, sebze-meyve-gıda fiyatlarına varana kadar her şeye yeni zamlar yapılmasını beraberinde getirecek ve enflasyon artışını hızlandıracak. Dezenflasyon programının yürütülmesi ve yılsonu için yeniden belirlenen yüzde 24 oranındaki enflasyon hedefinin tutturulması daha da zorlaşacak.
Sadece 2 günde döviz, para, altın piyasalarında yaşanan sert iniş-çıkışlar sonrası yılsonu enflasyonu için en az yüzde 30-32 oranı telaffuz edilmeye başlandı. MB’nin şubattaki enflasyon raporunda yüzde 24-29 aralığına yükselttiği yılsonu hedefini, 22 Mayıs’ta açıklanacak ikinci enflasyon raporunda bir kez daha yenileyerek yüzde 30’a yaklaştırması kaçınılmaz. Ancak şu anki istikrarsızlaşma tablosu bu oranın da anlamsız olacağını gösteriyor.
Faiz indirimine erteleme ya da yeniden faiz artışı
Geçen yıl yapılan yerel seçimlerden sonra CHP lideri Özgür Özel’in başlattığı normalleşme girişimleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşılıklı ziyaretler ekonomiden sonra siyasette de rasyonele geçiş olarak yorumlandı. Ancak maya tutmadı. İktidar anketlerde, kamuoyu araştırmalarında oy kaybının devam ettiğini görünce gerilim, kamplaşma, stratejisini sertleştirmeyi tercih etti. 18-19 Mart operasyonları siyasette rasyonellik sayfasının tümden kapandığının göstergesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne kadar Şimşek programına verdiği siyasi desteğin de sonlandığının işareti. Bakan Şimşek’in dezenflasyon programı iki günde ağır yara alırken, iki yıldır ağır bedeller ödenen ‘ekonomide rasyonele geçiş’ süreci bitmiş görünüyor. Enflasyonun düşüşe geçtiği gerekçesiyle üst üste yapılan faiz indirimlerinin nisanda da süreceği beklentisi zayıfladı.
Nitekim MB Para Politikası Kurulu (PPK) yılbaşında ilan edilen 2025 toplantı takvimi dışında 20 Mart’ta olağanüstü toplanarak bankalara gecelik borç verme faizini yüzde 44’ten 46’ya yükseltti, haftalık repo faizi olan yüzde 42,5 oranındaki politika faizini sabit tuttu. 17 Nisan’daki olağan toplantıda ise yüzde 42,5 oranındaki politika faizinde yeni bir indirime gidilmemesi ve hazirana kadar sabit tutulması ya da sadece 100 baz puanlık bir indirime gidilmesi yüksek ihtimal. Diğer olasılık ise mart enflasyonu, döviz kurları ve TL’deki değer kaybı gelişmelerine göre yeniden faiz artışı yapılması.