CHP'nin “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi... Özgür Özel: "Bu millet Ekrem Başkanı sana telef ettirmez ama taltif eder, senin yerine Cumhurbaşkanı eder onu"

CHP'nin “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi... Özgür Özel: "Bu millet Ekrem Başkanı sana telef ettirmez ama taltif eder, senin yerine Cumhurbaşkanı eder onu"

(KONYA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Ekrem Başkanı telef ettim, gerekirse Özgür’ü de ederim, karşıma kim çıkacaksa hepsini telef ederim diyor. Ben olacağı söyleyeyim. Bir kere bütün Konyalılardan, bilhassa bariyerlerin dışarısında belki parti üyesi olmayan, hiç oy vermeyen ama bugün bize kulak veren güzel insanların huzurunda diyorum: Bu 'telef', 'itlaf' aynı kökten gelen kelimeler. İnsana söylenmesi ayıplı, asla söylemeyiz, ağzımız varmaz birilerini telef etmeye. Yani yok yere öldürmek, boşu boşuna ölmek. Bu manalara da geliyor. Şu kadarını söyleyeyim: Bu millet büyüktür. Bu millet Ekrem Başkanı sana telef ettirmez ama taltif eder, senin yerine Cumhurbaşkanı eder onu" ifadelerini kullandı.

CHP'nin Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması ve erken seçim talebiyle başlattığı ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerinin dördüncü adresi adresi Konya oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"Diyor ki, '560 milyar yolsuzluk var.' TRT'ye yazdı bunu, A Haber'e yazdı, CNN TÜRK'E yazdı. Gündüz gece onu konuşturdu. Çıktık, açıkladık, dedik ki bu ne? Büyük yalan. İBB'yi 6 yıldır yönetiyoruz. 6 yıllık bütçesinin toplamı 497 milyar. 560 milyar çaldılar diyorsun. Yüzde 70'i personel ücreti. Ücretler ödenmiş. Hiç asfaltı dökülmese, personele hiç maaş verilmezse, o kadar hizmet yapılmasa, bu kadar yardım yapılmazsa hepsi toplasan 497. Sen 560 milyar yazmışsın ekrana. Sustular, ama özür yok, tövbe yok, sustular. Diyor ki, İBB'nin bütçesinden bin 200 telefon aldılar, CHP delegelerine dağıttılar. bin 200 değil dedik, 120 değil, 12 değil. Bir tanesini ispat edin, hepimiz gereğini yapacağız dedik.

Özel'den Erdoğan'a "jammer" yanıtı: "Sen niye açıyorsan, Tayyip Bey, gelecek Cumhurbaşkanı da o yüzden açıyor kardeşim"

Sustular. Özür yok, tövbe yok. Ama at yalanı, dönüp sayalım inananı. Bir tane valiz çıkmış kameraya, bunu görmüş, diyor ki 'bunun içinde para var.' Üç gün, gece gündüz para var. Açtık valizi, içinden ne çıktı? Ali Müfit Gürtuna zamanında değil, ondan hemen sonraki yönetim zamanındaki alınmış jammerlar çıktı. AK Parti, büyükşehiri yönetirken jammerlı araç geziyor, ta ki biz alana kadar. İçinde jammer var dedik. Başladılar, jammer kullanmak doğru mu yanlış mı, onu tartışıyorlar gündüz gece. İki şey söyleyeceğim: Bir, neden jammer kullanıyor? Mevcut Cumhurbaşkanı neden jammer kullanıyorsa, gelecek Cumhurbaşkanı da o yüzden jammer kullanıyor. Kardeşim, bu memlekette senin etle tırnak oldukların seni dinlediler, jammer açtın. Şimdi bu memlekette anket yapıyorsun, yüzde yetmişi 'dinleniyorum' diyor. Köşede adam poğaça satıyor, 'Telefonum dinleniyor' diye WhatsApp'tan konuşuyor. Ekrem İmamoğlu’na neden jammer açıyorsun? Seni rahat rahat dinleyemiyorum diyor. Sen niye açıyorsan, Tayyip Bey, gelecek Cumhurbaşkanı da o yüzden açıyor kardeşim.

Bre yalancılar, bre iftiracılar, bre kul hakkı yiyenler. Allah'tan korkmazlar. Hani günlerce 'çantada para' diyordunuz, hani nerede para? Bu nasıl iftira! Rahmetli Kadir Topbaş'ın aldığı jammerı kullanıyor diye Ekrem Başkan’a hesap sormaya kalkanlara şunu söylüyorum: Siz, onun içerisinde jammer olduğunu bile bile, 3-4 gün bir yalanla bu millete attığınız iftira var ya, eninde sonunda Mahkeme-i Kübra’da sizin karşınıza çıkacak kardeşim, eninde sonunda.

"Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar''

Bugün Konya’ya geldik. Hazreti Mevlana’nın Konya’ya gelişinin 797. yılı. Huzura vardık, huzur bulduk. Ve Konya yolculuğundan önce, dün akşam Mesnevi’ye bakarken, bakın ne okuduk. Okuyana ne çok şey söylüyor, ne çok şey anlatıyor hepimize. Der ki Mevlana, Mesnevi’de: 'Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine nasıl yapıyorsun? Sen bunu bilmiyor musun ki benim için kuyu kazıyorsun? Ama kazdığın kuyuya en sonunda sen düşeceksin.' Ben buradan Sayın Erdoğan’a şunu hatırlatıyorum: Kuyu kazma ki kazdığın kuyuya düşmeyesin. Nasıl ki eskiden Ergenekon, Balyoz dediler, dedik ayıptır, iftiradır, kumpastır. Ben kitap yazdım 'Balyoz Kumpası' diye. O günlerde o savcıya kendi arabasını veriyordu. 'O değil savcı, bunun savcısı benim' diyordu. Ne zaman ki gerçekler ortaya çıktı, bizim kitabın adını kullandı. Ama ne hakkımızı teslim etti, ne telif hakkına saygı duydu. Dedi ki: 'Milli ordumuza kumpas kurmuşlar.' Dedi ki: 'Aldatıldım, milletim ve Rabbim beni affetsin.' O gün yaptığından af görmesi için, bugün ıslah olmuş olması, bundan caymış olması lazım. O gün Zekeriya Öz vardı, bugün Akın Gürlek var. O gün yalancı şahitler vardı, bugün yine var. O gün gizli tanıklar vardı, bugün yine var. Ama bir de şunu söyleyeyim ki, o gün olduğu gibi. Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. O kazdığın çukura sen düşersin. Bu millet bu sefer seni kurtarmaz ondan.

"Polis, kendisine kim sahip çıkıyor onu da biliyor, kim eziyet ediyor onu da biliyor"

Bu güzelim meydana gelin diye, burada güvenle toplanın diye emniyet mensuplarımız üstün gayret gösterdiler. Bu polis kardeşlerimden bir tanesinin sanki bu otobüs ezmiş gibi, yalandan bir görüntü yayınlıyorlar. Dosyadan görüntüyü istedik, vermemek için kaçıyorlar. Emniyetten görüntüyü istedik, bizden aldılar. Savcılıkta diyorlar. Arabanın gerçek görüntülerinde, polis kardeşimize hiçbir şey olmadığı ortada. Ama gündüz gece bir yalanı büyütüyorlar. Buradan şunu söylüyorum. Bir gün cesaretin varsa, bir gün polis lojmanlarının olduğu yerde sandık sonuçlarına birlikte bakacağız. O sandık gelecek, sonucu birlikte göreceğiz. Devletin polisi, kaskını yastık yapıp uyuyor. 12 saat çalıştırıp, 12 saatte 'dinlen, geri gel' diyorsun. Fazla mesai yapıyor, bir kuruş fazla vermiyorsun. Karnı acıkıyor, kumanyayı geciktiriyorsun. Hep aynı kumanya ile, kuru ekmekle, yarım ekmekle, ayranla öğün geçiştiriyorsun. Bu polis, kendisine kim sahip çıkıyor onu da biliyor, kim eziyet ediyor onu da biliyor.

"Barikatı yıkanların da polislerin de alnından öpüyorum"

Polisimizin de alnından öpüyorum, tüm parti emekçilerimizin de alnından öpüyorum. Sen, utanmadan, hem de ders almadan İstanbul’da yasakladın. Saraçhane’de milyonlar toplandık. Çağlayan’a bir milyon 200 bin kişi gitti. Vapur yok, metro yok, otobüs yok, köprüleri kaldırmışsın. 1 milyon 200 bin kişi gitmiş. 81 ilde sokaklarda olmuş, taşmış. Konya’da cesaret her türlü, korkuyor, açmış. Onun üstüne 23 Nisan geliyor. Atatürk’ün kurduğu parti, Atatürk’ün açtığı Birinci Meclis’ten, Atatürk’ün kabrine yürüyecek. 'Burada toplanamazsın, buradan yürüyemezsin' diyor. Orada toplanacağımız, yürüyeceğimiz belli. Yürürken diyoruz ki, polisleri sakının. Ama önünüzde barikat varsa, onları da yıkın, açın. Onu yıkanların da alnından öpüyorum, polislerin de alnından öpüyorum.

"Telef lafını artık bırak"

Televizyonlar bu anketler yüzde 25 çıkınca, yani bu kadar yalan, bu kadar iftira, bu kadar televizyon. Sayın Erdoğan'ın atadığı dolma kalemi mürekkebinden mürekkep bakanlar var ya, sekreterler… Bu sistem sekreterleri: İçişleri sekreteri, Dışişleri sekreteri… Koşturuyorlar televizyonlara, anlatmaya çalışıyorlar: 'Efendim, yapılan bu iş hukukidir, yargılama bağımsızdır, bizimle ilgisi yoktur.' Tam bunlar bunu söylerken ne oldu biliyor musunuz? Allah şaşırttı ve çıktı dedi ki 'Bakalım cumhurbaşkanlığı yolunda daha kaç CHP'li telef olacak?' Allah'ın adamı, 'telef' lafını artık bırak. İnsanlar için kullanılmasın diyor hayvanseverler. '50 tane hayvanımızı kaybettik, hayatını kaybetti deyin, telef oldu demeyin' diyor. O, Ekrem Başkanı telef ettim, gerekirse Özgür’ü de ederim, karşıma kim çıkacaksa hepsini telef ederim diyor. Ben olacağı söyleyeyim. Bir kere bütün Konyalılardan, bilhassa bariyerlerin dışarısında belki parti üyesi olmayan, hiç oy vermeyen ama bugün bize kulak veren güzel insanların huzurunda diyorum: Bu 'telef', 'itlaf' aynı kökten gelen kelimeler. İnsana söylenmesi ayıplı, asla söylemeyiz, ağzımız varmaz birilerini telef etmeye. Yani yok yere öldürmek, boşu boşuna ölmek… Bu manaları da geliyor. Şu kadarını söyleyeyim: Bu millet büyüktür. Bu millet Ekrem Başkanı sana telef ettirmez ama taltif eder, senin yerine Cumhurbaşkanı eder onu.

"Aynı anda kendini hem ihbar ediyor hem de itiraf ediyor"

Dün değil, evvelsi gün Ekrem Başkanın yanındaydım. Perşembe günü, saat 15.16 suları… Tam da bu lafı etmiş, birkaç gün olmuş. Girdim, 'Duydun mu Başkan?' dedim. 'Duydum, ben utandım' dedi. Dedim ki, 'Böyle laf olmaz, ne yapıyor bu?' Dedi ki: 'Aynı anda hem kendini ihbar ediyor hem de itiraf ediyor.' Artık hiçbirimizin bu dosyanın siyasi olduğuna, savcısının siyasi olduğuna, talimatı Erdoğan’dan aldığına ve bu meselenin bir sonraki Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı adayımıza darbe olduğuna dair hiçbir şüphesi yok artık. Şimdi, miting meydanının içindeki kimse elini kaldırmasın. Dışarıdan izleyenlere sesleniyorum: Dışarıdan izleyenler. Bu yargılama hukuki ise hiçbir şey yapmayın. İnanmıyorsanız, darbe ise bu kardeşinize el sallayın. Çekin bakalım Konya’nın vicdanını.''

CHP'lilere eleştiri...

Özel, miting alanının dışından kendisine el sallayanları da göstererek, Konya CHP il örgütünden yöneticileri eleştirdi. Özel, mitingi ses aracının yanından takip eden il ve ilçe yöneticilerine, ''Madem bu kalabalığa karışmazsın, 6 ay buradaki kimseye randevu yok. Sanki para alıyoruz, gelmiş biletsiz buradan izliyor. Birinizi almayacağım yanıma hepinizi gördüm'' diye seslendi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun ''küçücük bir zindanda gönlünün yedi kat yukarıda olduğunu'' belirterek, ''Çünkü neden? İçi rahat, kendinden emin. Sizin ona sahip çıkmanızdan da çok memnun. Ama biri var, sarayda oturuyor ama yerin yedi kat dibinde gibi davranıyor. Çünkü biliyor, kul hakkı yiyor, iftira ediyor, günaha giriyor" dedi.

(Sürecek)