Dervişoğlu DEM Parti’ye kapıları kapattı: Tek işi Abdullah Öcalan’a kuryelik yapmak olan insanlara kapılarımızı açmayız

(MANİSA) – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı’nda ‘yeni açılım süreci’ ve DEM Parti heyetinin İmralı, Kuzey Irak ziyaretlerine sert sözlerle tepki gösterdi. DEM Parti’ye partinin kapılarını kapatan Dervişoğlu, “Meclis’te grubu olan bir siyasi parti bizi ziyaret etmek istese kapılarımızı kapatamayız. Ama tek işi Abdullah Öcalan’a kuryelik yapmak olan insanlara da kapılarımızı açmayız” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Manisa’da bir dizi programa katıldı. Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde esnaf ziyareti, Manisa Ticaret Borsası ve Manisa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ni ziyaret eden Dervişoğlu, partisinin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı’na da katıldı.
Toplantıda konuşan Dervişoğlu, yeni açılım süreci ile DEM Parti heyetinin İmralı, Barzani ziyaretlerine tepki gösterdi.
“Türkiye, bir suskunluk sarmalı içinde”
Eleştirilerini hem iktidara hem muhalefete yönelten Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Siyasette en önemli şey samimiyet ve ciddiyettir. Diğer şeyleri yapmak kolaydır. Bir çizgi ortaya koymak mecburiyetindesiniz. Samimiyetinizi milletin nezdinde ortaya koymak mecburiyetindesiniz bunu yapabilmek için dava arkadaşlarımla Anadolu’yu karış karış dolaşıyoruz. Hal ile hemhal, dert ile hemdert olmaya çalışıyoruz. Anadolu’yu dolaşıyoruz. Sebebi de şu… Çok fazla çalışıyor ve mücadele ediyoruz. Türkiye’nin dertleri var. Bu dertlerin çözülebilmesi için ortak bir akıl geliştirmek zorundayız. Çok büyük gibi görünen derler öyle basit çözümlerle halledilir ki… Yeter ki siz dinlemeyi becerebilirim. Sıkılmadan dinleyin. Ben sıkılmadan dinleyeceğim, yorulmadan anlatacağım. Bu ülkenin çözülememiş derdi kalmayıncaya kadar siyasi yolculuğumu devam ettireceğim. Dinlemek için muhatabınızın konuşması lazım. Ama Türkiye, bir suskunluk sarmalı içinde. Türkiye’de az iş yapılıp çok laf sarf ediliyor. PR diye bir kavram çıktı. Bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp işini çok kolay halledebiliyor. Açıp bakıyorsunuz az iş yapan insanların çok iş yapmış gibi tarif edilebilmesini mümkün kılıyor bu. Bana ‘PR’ınız eksik’ diyorlar, doğrudur. Ama benim şiarım yüksek. Benim şiarım, Türkiye’nin birliği, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, milletin huzuru ve refahıdır. Biz farklıyız. Çünkü biz, diğerleri gibi kendi siyasi ikbal ve istikbalimizi düşünenlerden değiliz. Biz, Türkiye’nin birleştirici gücü olmak için yola çıkanlardanız.”
“Türkiye Tayyip Erdoğan vesayetinden de kurtulacaktır”
‘Vesayet’ tartışmalarına da değinen Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, mutsuzlukta adaletsizlikte ve hukuksuzlukta eşitlenmiş durumda. Ama Türkiye’nin huzurda, mutlulukta, refahta ve adalette eşitlenmeye ihtiyacı vardır. Ülkenin mutsuzlukta, adaletsizlikte, huzursuzlukta eşitlenmiş hali, Türkiye’nin zor günler yaşamasına vesile olmaktadır. 23 yıldır iş başında bulunan bu iktidar, 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyor olmasına rağmen, bugün hala eski Türkiye’den basiretsizliği sergilemektedir. Vesayetten bahsederek eski Türkiye ile ilgili görüşlerini belirtiyorlar. Eski dönemlerde vesayet vardı. Bu reddedilemez. Ama bu beyler iş başına geldiği andan itibaren başka başka vesayetler türedi. Mesela FETÖ vesayeti yaşandı. Yargı vesayeti yaşanmaya başlandı. 2017’de referandumla değiştirilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçisin yol taşları döşenirken başka başka vesayetlerle karşılaşılacağını söyledik biz. Bu vesayet de tek adamdı. Yani FETÖ vesayeti yaşandı, onların kurguladığı sistemle yargı vesayeti yaşandı. O yargı vesayetinin üzerinden birçok kumpas davaları tertip edildi ve 2018’deki seçimlerden sonra tek adamlığa geçildi. Yani Tayyip Erdoğan vesayeti yaşanmaya başladı. Türkiye nasıl ki o vesayetler belasından kurtulduysa Tayyip Erdoğan vesayetinden de kurtulacaktır.”
“İktidar neyin tartışılmasını istiyorsa onu tartıştırıyor”
Ülkede yaşanan sorunlara karşılık iktidarın ‘suni’ gündemler yarattığını belirten Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“Öyle bir dönem geçiriyoruz ki tek adamlık tanımı bile yetmiyor. Kanuna, hukuka, adalete hiç ihtiyaç yok ve cumhurbaşkanının söylediğinin kanun yerine konulduğu bir dönemdeyiz. Buna tepki göstermeye kalkıştığınızda da ya vatan hainliğiyle itham ediliyorsunuz ya da başka başka örgütlerin adamıymış gibi taklit edilmeye çalışılıyorsunuz. Ondan sonra bir tartışma başlıyor ve o tartışma ülkenin gerçek gündemini gölgeliyor. Türkiye’de konuşulacak o kadar çok şey var ki… İktidar neyin tartışılmasını istiyorsa onu tartıştırıyor. İşçinin, asgari ücretlinin, emeklinin, çiftçinin, gençlerimizin, esnafın hali ortadayken, kadın cinayetleri yaşanırken, intiharlar yaşamımızın parçası haline gelmişken, hukuksuzluktan mustarip olmamıza ve cehennemde yaşıyormuş gibi hissetmeye neden olurken Recep Tayyip Erdoğan’ın avarelerinin belirlediği satırbaşları üzerinden tartışalım istiyorlar. Böyle bir tuzağa düşmeyeceğiz. Emekliyi, fitre ve zekata mecbur eden bu düzeni yıkana kadar mücadele edeceğiz.”
“Türkiye’de askıda olan şey; demokrasi, hukuk ve adalet”
Emlak Konut’un yeni projesini iftar hesabıyla eleştiren Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Orta ve küçük gelirli vatandaşlar için Emlak Konut taksitli evler yapacakmış. En düşük taksit 61 bin lira. Emekli maaşı 14 bin 500, asgari ücret 22 bin lirayken orta ve düşük gelirli insan senin yaptığın bu evlere sahip olmayı bırak talip bile olamaz. Bunların iş başına geldiği günden beri askıda ekmek, askıda yemek başladı. Bir de askıda buğday başladı. Önümüz Ramazan. Pide 30 lira olmuş, en normal sofralık zeytini tanesi 2 lira olmuş. 5 zeytin 10 lira ediyor. Bir kilo zeytinde 190-200 arası zeytin var. En ucuz kıymanın kilosu 420 lira, peynirin kilosu 250 lira, bir simit 15 lira. Domatesin kilosu 60 lira. Bir domatesi göbeğinden bölüp yanına 5 tane zeytin, bir parça peynir koyup 30 liralık pideyle iftar yapmaya beceremezsiniz. Onun için fitre ve zekatınızı memura ve emekliye verin, diyor. Türkiye’de askıda olan şey ekmek ya da yemek değildir. Türkiye’de askıda olan şey; demokrasi, hukuk ve adalet. Aşılması gereken sorunların başında da bunlar geliyor.”
“Türkiye’yi bu güvensizlik girdabından kurtarmak mecburiyetindeyiz”
Art arda açılan soruşturmalar ve davalar üzerinden yargı mensuplarına da ‘Saray kadısı’ benzetmesi yapan Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye, bir güvensizlik girdabındadır. Siyasete ve yargıya güven kalmamıştır. Türkiye’de en çok adalet ve siyaset müessesesi aşınmış. Bunların hepsi talimatla yapılan işlerden kaynaklı durumlardan ortaya çıkmış. Ben hiç dilemem talimatla hakaret eden bir yargı. Her şeye rağmen kendisini ‘Saray kadısı’ gibi hisseden hakimler ve savcılar olmasına rağmen ben gerçek hakimlerin gerçek savcıların bir gün otaya çıkacağını ve sorumluluklarını yerine getireceğini biliyorum. Türkiye’yi bu güvensizlik girdabından kurtarmak mecburiyetindeyiz. O yüzden gittiğim her yerde konuşan Terkiye kadar merkez siyasetten de bahsediyorum. Herkes bir yol haritası çizmiş, tek adamlık dediğimiz bu sisteme uyum sağlamış gibi görünüyor. Bugün Parlamenter Demokratik Sistem’den bahseden İYİ Parti’den başka parti neredeyse kalmamıştır. Türkiye’yi bu güvensizlik girdabından kurtarmak da bizim görevimizdir.”
“İmralı’nın, Barzani’nin merhametine muhtaç olmuş bir Türkiye konumuna getirdiler bizi”
‘Yeni açılım süreci’ ile İmralı görüşmelerine tepki gösteren Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“Türkiye, bir ihanet sürecinden diğer ihanet sürecine savrulmaktadır. Caniyi meclise davetten alın da İmralı’ya, Kandil’e, Irak’ın kuzeyine heyet göndermeye kadar ne ararsanız var. Biri çıkıyor ‘DEM heyeti İmralı’ya gitsin. Abdullah Özalan canisinin görüşlerini alsın’ diyor. Bu adamlar İmralı’ya gittiler. Kandil’in, İmralı’nın, Barzani’nin merhametine muhtaç olmuş bir Türkiye konumuna getirdiler bizi. Siyasetin buna tepki göstermesini istedim. Hepsi kapıda karşıladı. Meclis’te grubu olan bir siyasi parti bizi ziyaret etmek istese kapılarımızı kapatamayız. Ama tek işi Abdullah Öcalan’a kuryelik yapmak olan insanlara da kapılarımızı açmayız. Hepsi bir tarafta toplandılar, sırayla karşıladılar, bu kuryelerden İmralı’dan gelen mesajı da dinlediler. Hepsi bir biz tekiz. Bu konuda verilecek tavizimiz yok.
“Esat gitmiştir, Türkiye’deki misafirlik bitmiştir”
Bütün bunlar Suriye’deki gelişmelerden sonra oldu. Abdullah Öcalan’ın kapısında medet aramamız bunlardan sonra oldu. Bugüne kadar orasıyla ilgili geliştirdiğimiz hiçbir politika yanlış çıkmadı. Suriye’de artık rejim değişmiştir. Esat’ın zulmünden mustarip olanlar Türkiye’ye gelmiştir. Bunun doğru bir yöntemle yapılması lazım. Avrupa istiyor diye, Türkiye’nin bir göç hendeğine dönüştürmesine izin verilmemesi lazım. Bu hükümet, bu hatayı yapmıştır. Bu hükümetin bu hatadan denecek yol haritasını tanzim etme sorumluluğu var. O yüzden Türkiye’ye gelen Suriyeliler artık memleketlerine dönmek zorundadır. Esat gitmiştir, Türkiye’deki misafirlik bitmiştir.”
“Siyaset gidenlerle değil kalanlarla yapılır”
Dervişoğlu, partide yaşanan istifalara da değinerek şu ifadeleri kullandı:
“Çok zor bir yolculuğu başlattık. Tuzakları, engelleri aştık. Bu büyük aileyi yaşatabilme iradesini sergiledik. Şimdi bu iradenin güçlendirilmesi lazım. Bu iradenin güçlendirilmesi lazım. Bu partinin harcına ter akıtan insanların kendine güvenmesi lazım. Geriye dönük tartışmaların bataklığında boğulmaması lazım. İYİ Parti’nin dünü asıl bizimse, bugünü ve yarını da yanımızdadır. 10 ay önce herkes ‘İYİ Parti biter’ diyarlardı. ‘İYİ Parti’de sular durulmuyor, istifalar var…’ diyorlardı. Birtakım istifalar var doğru. Ama siyaset gidenlerle değil kalanlarla yapılır.”
“Sağcılarla solcuları, Alevilerle Sünnileri, Türkmenlerle Kürtleri birleştirme mecburiyeti var”
Ülkenin mevcut sorunlarından kurtulunması için birliktelik ve birleşme mesajı veren Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Birkaç gün sonra ramazan. Ama gördüğümüz kadarıyla bizi, zor günler beklemeye devam ediyor. Her geçen gün karşı karşıya olduğumuz sorunların, artan bir şekilde kendisini hissettireceği kanaati güçleniyor. Birbirimize güç ermek, destek olmak, sosyal dayanışmayı de siyasi dayanışmayla birlikte eş zamanlı olarak perçinlemeliyiz. Kendi kendine hiçbir şey olmaz. Biz bu yola çıkarken başaracağız diye ant içtik. Millet şimdi başarmamızı bekliyor. Sorunların tek tek çözmesini bekliyor. Türk siyasetinin doğru ve gerçek çatısını oluşturmamızı bekliyor. Türkiye’nin kurtuluşu, bizlerin birleşmesini çoktan aşmıştır. Türkiye’nin kurtuluşu için sağcılarla solcuları, Alevilerle Sünnileri, Türkmenlerle Kürtleri birleştirme mecburiyeti var. Milleti kutuplaştırmak değil, kucaklattırmak mecburiyetinde olduğumuzu hissetmemiz ve hissettirmemiz lazım. Bir sosyal zemini oluşturmak ve bu zemine öncülük yapmak mecburiyetimiz vardır. Bu millet birleşmeyi beceremezse, biz o zaman milletimize karşı verdiğimiz sözü yerine getiremeyen bir siyasi parti olarak anılırız. O zaman işaret ettiğimiz tehlikelerin hepsi gerçek olur. O sebeple Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz demenin onurunu yaşayalım.”