Diyarbakır Baro Başkanı Güleç: “Hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan çok sayıda uygulamaya tanıklık ediliyor”

Diyarbakır Baro Başkanı Güleç: “Hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan çok sayıda uygulamaya tanıklık ediliyor”

Haber: Ahmet ÜN / Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI

(DİYARBAKIR) -
Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, son dönemde, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan, hukuka aykırı çok sayıda uygulamaya tanıklık edildiğini belirterek, “Mahkemelerin, hukukun temel ilkelerine ve yerleşik içtihada aykırı şekilde verdiği kararlar, yurttaşların hukuka güvenini derinden sarsmaktadır” dedi.

Güleç, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla, çok sayıda avukatla birlikte Diyarbakır Adalet Sarayı önünde basın açıklaması düzenledi.

Mesleklerinin onurunu ve hukuk devletinin temel ilkelerini savunmaya kararlı olduklarını ifade eden Güleç, avukatların yalnızca bireylerin haklarını değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü, adil yargılanma hakkını ve demokratik toplum düzenini koruma sorumluluğunu taşıdığına dikkati çekti.

İstanbul Barosu yönetiminin görevden uzaklaştırılmasına ilişkin mahkeme kararını eleştiren Güleç, şöyle konuştu:

"Savunma makamını temsil eden avukatların serbestliği Avukatlık Kanunu’yla, avukatların meslek örgütü olan Baroların özerkliği ise Anayasa’nın 135’nci maddesi çerçevesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin demokratik meşruiyetini ve kendi organlarını serbestçe oluşturma hakkıyla teminat altına alınmaktadır. Bu teminatlar, avukatlık mesleğinin bağımsız icrasının yanı sıra, bağımsız yargının ve adil yargılanma hakkının korunmasının da ön şartıdır. Bu doğrultuda, İstanbul Barosu Genel Kurulunun iradesiyle göreve gelen Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin, mesnetsiz iddialara dayanılarak, hukuka aykırı kararla görevden alınmak istenmesi, hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı ilkelerine açıkça aykırıdır. Bu, yalnızca bir baro yönetimine yönelik tasarruf olmanın ötesinde, tüm baroların kurumsal özerkliğine, savunma makamının bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne yönelik ağır bir müdahale niteliği taşımaktadır. Zira barolar, yalnızca meslek örgütleri değil, aynı zamanda demokratik toplum düzeninin teminatı olan avukatlık mesleğinin icrasını güvence altına alan anayasal kurumlardır."

"Yargının her unsuru ayrı ayrı bağımsız ve tarafsız olmalıdır"

İnsan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmanın barolar ve avukatlara yasa ile verilmiş görevler olduğunu hatırlatan Güleç, şunları kaydetti:

"Kuşkusuz barolar Avukatlık Kanunu'ndan dayanakla hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak için toplumsal olaylara karşı gereken tepkiyi de her daim göstermişlerdir. Baroların toplumsal olaylara yahut hukuka aykırı uygulamalara karşı verecekleri tepkilerin çerçevesini belirleyecek olan yine baroların kendi organlarıdır. Bu çerçevenin yargısal tehditlerle daraltılmaya çalışılması, baroların hukuka aykırı açılmış soruşturmalarla baskı altına alınması kabul edilemez. Yargının her unsuru ayrı ayrı bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Bir an evvel İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim kurulu hakkında verilen görevden alınma kararından dönülmeli, İstanbul Baro Başkanı olarak Sayın Özden Kaboğlu ve yönetimini belirme iradesini gösteren genel kurulun iradesine yönelik gasp ortadan kaldırılmalıdır."

‘Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle yargısal ve idari baskılara maruz bırakılması kabul edilemez’

Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle yargısal ve idari baskılara maruz bırakılması kabul edilmez olduğunu söyleyen Güleç, şunları söyledi:
“Kamu gücünü elinde bulunduran merciler tarafından meslek örgütlerinin işlevsiz hâle getirilmeye çalışılması, baroların kanundan kaynaklı görevlerini yerine getirmelerine ilişkin işlemlerinin dahi hukuki ve cezai yaptırımlara konu edilmesi asla kabul edilemez. Son dönemde, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını ihlal eden, yürütmenin yargı süreçlerine doğrudan müdahale ettiği duygusunu güçlendiren hukuka aykırı çok sayıda uygulamaya tanıklık edilmektedir. Mahkemelerin, hukukun temel ilkelerine ve yerleşik içtihada aykırı şekilde verdiği kararlar, yurttaşların hukuka olan güvenini derinden sarsmaktadır.”

"Avukatlar ekonomik koşullar ve saldırılar nedeniyle varoluş mücadelesi veriyor"

Güleç, avukatların hukukun üstünlüğünü, adil yargılanma hakkını ve savunma özgürlüğünü koruma mücadelesini sürdürdüklerini belirterek, "Avukatlar, yalnızca mesleki faaliyetlerini icra ederken maruz kaldıkları hukuki ve idari baskılarla değil, aynı zamanda ağırlaşan ekonomik-sosyal koşullar ve uğradıkları saldırılar nedeniyle de ciddi bir varoluş mücadelesi vermek zorunda bırakılmaktadır. Ekonomik güvenceden mahrum bırakılan stajyer avukatların, imtiyaz değil eşitlik talep eden kamu avukatlarının, her yaş ve kıdemden serbest avukatların yaşadığı gelecek kaygısı, savunma makamının yargı sistemindeki rolünün etkisizleşmesine yol açmaktadır. Unutulmamalıdır ki, savunma hakkının etkin kullanılamadığı bir sistemde, adil bir yargılamadan da söz edilemez" diye konuştu.