Emekli askeri savcı Müjdat Tuna teğmenlerin ihraç gerekçesini değerlendirdi: "Gerekçe doyurucu değil, zayıf. Bu kadar olmamalı"

 Emekli askeri savcı Müjdat Tuna  teğmenlerin ihraç gerekçesini değerlendirdi: "Gerekçe doyurucu değil, zayıf. Bu kadar olmamalı"

(ANKARA) - Emekli askeri savcı Müjdat Tuna, TSK’dan ihraç edilen beş teğmenle ilgili Yüksek Disiplin Kurulu kararının gerekçesini değerlendirdi. Tuna, “Gerekçede kabul edildiği gibi bu olaydan sonra toplumda bir ayrışma yaşandıysa, teğmenlerin yeminiyle ilgili değil de Mustafa Kemal’e bakış açısıyla ilgilidir” dedi.

Emekli Askeri Savcı Müjdat Tuna, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun beş teğmen için verdiği, “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası'' kararının gerekçesini, ANKA Haber Ajansına değerlendirdi.

Emekli Askeri Savcı Tuna, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin disiplin sağlama anlamında en son cezası olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çıkarma cezasının, en ağır eylemlerin ya da en ağır disiplinsizlik halinin karşılığı olduğunu vurguladı. Tuna, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinin c bendinde, “hizmete engel olmak” halinin tanımlandığını, bunun, devletin ve silahlı kuvvetlerin itibarını sarsan ağır hareketler ya da ağır suçları içerdiğini aktardı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun da teğmenlerin eylemini bu suç kapsamında değerlendirdiğini hatırlatan Tuna, “Çoğunluk görüşünün, teğmenlerin disiplin kurulunda görüşülen fiilinin bu tanıma uyduğu yönünde kanaat edindiğini anlıyorum. Gerekçeli karardaki ‘fiil’ hukuki bir terimdir” dedi.

“Hangi eylemin disiplin kurulunda değerlendirildiğine dair açıklık bulunmalı”

Gerekçeli kararın, "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" sözünün kullanılmasına ilişkin bölümünde, “Amacı dışında ve karşıtlık içeren protest bir eylemde kullanmak’ şeklinde bir tarifte bulunulduğunu söyleyen Tuna, disiplin kurulu kararlarında, hangi eylem ve davranışların disiplin kurulunda değerlendirildiğine dair açıklık bulunması gerektiğini kaydetti.

Karşı oy yazısında, "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" söylemi ile okunan andın içeriğinin, Anayasa’nın ikinci maddesi ile Harp Okulları Kanunu’nun maddeleri dikkate alındığında hukuka aykırılık teşkil etmediği ve bu nedenle haklı olarak disiplin soruşturmasına konu edilmediği şeklinde bir ifade bulunduğunu aktaran Tuna, bu nedenle "Mustafa Kemal’in askeriyiz" sözünün söylenmesinin disiplin soruşturması dışında tutulduğunun anlaşıldığını kaydetti. Tuna, “Ancak buna karşın çoğunluk kararında, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sözü nedeniyle bir çıkarma işlemi tesis edildiğini anlıyoruz” diye konuştu.

“Eylem bütünlüğünden kasıt nedir?”

Kararın bir idari işlem olduğunu ve idari yargı denetimine tabi bulunduğunu belirten emekli Savcı Tuna, kararın ilgililerine tebliğ edilmesinin ardından 60 gün içinde idari yargıda iptal davası açılabileceğini hatırlattı.

TSK’dan çıkarma kararı veren çoğunluğun gerekçesinde, “eylem bütünlüğünden” bahsedildiğini ifade eden Müjdat Tuna, şu tespitleri yaptı:

“Eylem bütünlüğünden kasıt nedir, onu anlamak gerekir. Onun için de değerlendirmeyi okumak gerekir. Kritik bir ifade bence. Kararda eylem bütünlüğü derken, teğmenlerin baştan itibaren sisteme karşı durmak gibi bir niyetlerini mi kast ediyorlar yoksa burada bütün teğmenleri mi bir araya getirmeyi kast ediyorlar onu da net anlamış değilim. Gerekçe bana doyurucu gelmedi. Hukukta doyurucu olmayan gerekçe, hukuka uygun değildir anlayışı vardır.”

“TSK’yı tartışılır hale getirecek bir ifadeyi biz medyada izlemedik”

Çoğunluk kararında, teğmenlerin eyleminin "TSK’yı tartışılır hale getirdiği" sonucuna varıldığını belirten Tuna, şöyle devam etti:

“TSK’yı tartışılır hale getirecek bir ifadeyi biz medyada izlemedik. Teğmenlerin ettiği yemin öncesinde ve sonrasında TSK’da ‘bu da mu olmuş?’ diyebileceğimiz bir hareket görmedim. TSK'dan çıkarma kararının gerekçesinde kabul edildiği gibi bu olaydan sonra toplumda bir ayrışma yaşandıysa, teğmenlerin yeminiyle ilgili değil de Mustafa Kemal’e bakış açısıyla ilgilidir diye düşünüyorum. Bunu da teğmenlerin yaratmış olduğunu kabul etmek çok dayanaklı bir görüş olmaz. Kararın gerekçe kısmı çok zayıf. Bu kadar olmamalı. Biraz daha ayrıntılı olmalı. Karşı oy yazısında da her şey net ve duru bir şekilde anlatılmış.”