Hür-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu: Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz

Hür-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu: Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz

(ŞANLIURFA)-1 Mayıs’ı Şanlıurfa’da kutlayan Hür-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, "1 Mayıs emekçinin alın terinin, dayanışmanın ve adalet talebinin haykırıldığı gündür. Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz. 1 Mayıs, sadece bir takvim günü değil; emeğin hak ettiği değeri bulduğu, çalışma hayatındaki sorunların dile getirildiği bir mücadele günüdür. Ancak Türkiye'de 1 Mayıs, emeğin değil, sefaletin günü haline getirilmiştir" dedi.

Hürriyetçi Sendikalar Konfederasyonu (Hür SEN) 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü Şanlıurfa’da kutladı. Şanlıurfa’daki kutlamada konuşan Hür-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu şunları kaydetti:

"Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz”

1 Mayıs emekçinin alın terinin, dayanışmanın ve adalet talebinin haykırıldığı gündür. Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz. 1 Mayıs, sadece bir takvim günü değil; emeğin hak ettiği değeri bulduğu, çalışma hayatındaki sorunların dile getirildiği bir mücadele günüdür. Ancak Türkiye'de 1 Mayıs, emeğin değil, sefaletin günü haline getirilmiştir. Ülkemizde fakirlik normalleştirilmiş, meslek grupları birbirine düşürülmüştür. Toplumun tüm kesimlerinin sosyal ve ekonomik refahını sağlamak mümkünken, alın terimiz ve emeğimiz iktidarın keyfine ve patronun insafına kalmıştır. Yıllardır uygulanan politikalarla; Zengin daha zengin olmuş, patronlar ihya edilirken, emekçiler açlığa, memurlar sefalet maaşına, emekliler ise unutulmaya terk edilmiştir. Nisan 2025 verilerine göre açlık sınırı 24.035 TL, Yoksulluk sınırı ise 78.291 TL’ye yükselmiştir. Peki bugün asgari ücret ne kadar? 22.104 TL…

"Türkiye’de yaklaşık 8 milyon çalışan, yani her iki kişiden biri, asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılmıştır"

Türkiye’de yaklaşık 8 milyon çalışan, yani her iki kişiden biri, asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılmıştır. Artık asgari ücret, taban değil ortalama ücret haline getirilmiştir. Emekli maaşı ise: 14.469 TL.Bu maaşla bir emeklinin bırakın yaşamayı, nefes alması bile mümkün değil. Isınma, kira, fatura derken geriye kalan sadece çaresizlik oluyor. Bu maaşla yaşamaya çalışan emekli sayısı ise 4 Milyonun üstündedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’te “memur maaşını 22 bin TL yapacağız, memur emeklisine de yansıtacağız”.Memura seyyanen zam yapıldı, emekliye verilmedi! Üstelik memura verilen seyyanen zam 2025 itibarıyla 16.043 TL’ye çıktı, ama emekli yine görmedi!

"Emekliyi kandırdınız! Verdiğiniz sözü tutmadınız!"

Buradan açıkça söylüyoruz: Emekliyi kandırdınız! Verdiğiniz sözü tutmadınız! Memur emeklileri her ay 16.043 TL daha az maaş almakta, yani sistematik şekilde yoksullaştırılmaktadır! Sayın Cumhurbaşkanı, emeklilere verdiği sözü tutmalı, memur emeklilerinin maaşına seyyanen zam derhal eklenmelidir. Son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik kriz nedeniyle en büyük alım gücü kaybını kamu görevlileri yaşamaktadır. Aktif görev maaşı ile emekli aylığı arasındaki uçurum her geçen gün büyümekte, bu durum kamu görevlilerinin emekliliğini fiilen imkânsız hale getirmektedir. Talebimiz nettir: Kamu görevlilerinin görevdeyken aldığı tüm ek ödemeler – özellikle bordroda yer alan ve fiilen maaşa yansıyan kalemler – emekli maaşlarına da eksiksiz şekilde yansıtılmalıdır. Bu adaletsiz uçurum derhal giderilmelidir.Kamu çalışanları, artık yoksulluk sınırının altında maaşlarla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Toplu sözleşme masası ise yandaş sendikaların iktidarla sahnelediği bir tiyatroya dönüşmüştür.

"TÜİK’in gerçekle ilgisi olmayan enflasyon verileri, memurun alım gücünü eritirken yoksulluğu derinleştirmektedir"

TÜİK’in gerçekle ilgisi olmayan enflasyon verileri, memurun alım gücünü eritirken yoksulluğu derinleştirmektedir. TÜİK rakamlarının doğru olduğunu iddia edenlere söyleyeceğim ise TÜİK oradaysa çarşı buradadır. 3600 ek gösterge düzenlemesi sınırlı tutulmuş, kamu çalışanlarının büyük kısmı kapsam dışında bırakılmıştır. 1. Dereceye gelmiş tüm memurlar bu haktan faydalanana kadar mücadelemiz sürecektir. Kamuda yardımcı hizmetler sınıfı kaldırılmalı, bu sınıftaki kamu görevlileri öğrenim durumlarına göre uygun kadrolara atanmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın 3 çocuk konusunda sürekli bir ısrar içindedir. Çalışanların çocuğa nasıl bakacağı konusunda ise bir yöntem belirtmemektedir. Elbette her aile çocuk sahibi olmak ister. Ancak çocuk sahibi olmanın, büyütmenin, yetiştirmenin bir maliyeti var. Doğum sonrası 8 hafta olan ücretli izin süresi ve çalışma alanlarında kreş imkanları arttırılmalıdır. Ekonomik kriz altında ezilen kamu görevlileri için Kira, Giyim, Yemek, Ulaşım yardımları ve kurumlarda kreşlerin yaygınlaştırılması gibi sosyal ödemeler oluşturulmalı.

Kamu yönetiminde liyakatin adı dahi anılmaz olmuştur. Mülakatlar, torpilli atamalar, şeffaflıktan uzak görevde yükselme süreçleri çalışma barışını kökünden bozmuştur. Kamu istihdamı ise kadrolu güvenceli yapıdan uzaklaştırılmış, öğretmenler ücretli köleliğe, sözleşmeliler güvencesizliğe mahkûm edilmiştir.

"Sendikaların İhaneti Hafızamızdadır!"

Temmuz ayında başlayacak toplu iş sözleşmeleri öncesi uyarıyoruz: Yıllardır olduğu gibi, yandaş sendikalar iktidarın dediklerini harfiyen uygulamaya hazırlanıyor.Memur ve emeklinin alın teri, Toplu sözleşme masasında tiyatro oynanarak pazarlanamaz! Yoksulluğumuzun tek sebebi iktidar değil; Biat eden, sessiz kalan, pazarlık masasında eğilen sendikalardır!

"Kamuda mesleğimizin, çalışma koşullarımızın bir önemi kalmamıştır"

Kamuda mesleğimizin, çalışma koşullarımızın, yeterliliğimizin, çalışma sürelerimizin, kabiliyetlerimizin bir önemi kalmamıştır. Kadrolu öğretmen atamak yerine, okullarda ücretli öğretmenler asgari ücretin altında bir gelirle çalıştırılıyor, teknik hizmetler sınıfını sıradanlaştırıyor, kamuda aynı işi yapana aynı ücret ödenmiyor. Ülkenin gelişmesinin en önemli meslek gruplarından biri olan mühendisler yok sayılıyor. Dünyada Temel Sağlık Hizmetleri bir bütün olarak kabul edilmesine rağmen Ülkemizde Veteriner Hekimleri sağlık hizmetleri sınıfından ayrı tutuluyor. Güvenlik güçlerimizin çalışma koşulları her geçen gün daha da zorlaşıyor, ücretleri ise yerinde sayıyor. Hastanelerde inanılmaz boyutlara ulaşan hasta sayıları ve iş yükü altında sağlık çalışanları eziliyor, doktorlar sağlık çalışanları ülkemizi terk ediyor. Belediyelerde memurların keyfi olarak sürgünle cezalandırılması son sürat devam ediyor.

"Mehmet Şimşek’in ağzından düşmeyen 'tasarruf' kelimesi, sadece emekçiye kesilen cezanın adıdır"

Maliye Bakanlığı koltuğunda kayyum gibi davranan Mehmet Şimşek’in ağzından düşmeyen 'tasarruf' kelimesi, sadece emekçiye kesilen cezanın adıdır. Makam araçlarından, ballı ihalelerden, yandaşa krediden vazgeçmeyenler, işçiye ve memura 'tasarruf' tavsiye ediyor! Bu çürümüşlükle mücadele etmeden, emeğin hakkı teslim edilemez! Bu tablo sürdürülemez. Bugün bir kez daha buradan ilan ediyoruz: Emeğin onurunu savunmaktan, alın terinin hakkını istemekten, yoksulluğa karşı adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz! 1 Mayıs ruhuyla, insanca bir yaşam, adil bir ücret, güvenceli bir çalışma hayatı istiyoruz. Ve bu talepler gerçekleşene dek mücadeleyi büyüteceğiz!"