İmamoğlu’ndan Erdoğan’a “deprem” ve “sandık” yanıtı: “Bu karanlık dönem bitiyor, yepyeni bir sayfa açılıyor”

İmamoğlu’ndan Erdoğan’a “deprem” ve “sandık” yanıtı: “Bu karanlık dönem bitiyor, yepyeni bir sayfa açılıyor”

Haber: OKTAY YILDIRIM - Kamera: MEHMET ÇALPAR

(İSTANBUL)- Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2 ilçede 6 mahalleyi kapsayan ve 600 milyon liraya mal olacak ‘İSKİ Bağcılar ve Güngören Çevre Projesi Temel Atma Töreni’nde konuştu. İmamoğlu, “Bugünü kurtarma peşinde olanlar ne yapar? İşte tweet atarlar. Ne der tweetinde? ‘İstanbul depreme hazır mı, değil mi? İstanbul ne oldu? Ne oluyor’ derler. Dün tweet atıyor sayın Cumhurbaşkanı. Bizi suçlamaya ya da bizi hani halkın önüne koyarak, ‘Oradaki yerel yönetimler ne yapıyor’ diye cümleler kuruyorlar. Şaşkınca birkaç kez okudum. Neresi bu? Devletin en üst makamı. Halkımız üzülmesin. Bu karanlık dönem bitiyor, yepyeni bir sayfa açılıyor. Milletimizin gücüyle açılıyor. Nasıl bugün bu şehrin her insanı için çalışıyorsak, gelecekte de bu milletin her ferdi için çalışmaya hem de yürekten çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) köklü kuruluşu İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), Bağcılar ve Güngören ilçelerinde yağmur suyu kaynaklı taşkınlarda yaşanması muhtemel can ve mal kayıplarının önüne geçecek, atık su ayrıştırmaları ile atık su kaynaklı çevre kirliliğini önleyecek projenin yapımına başladı. Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İSKİ Bağcılar ve Güngören Çevre Projesi Temel Atma Töreni”nde konuştu. 2 ilçede 6 mahalleyi kapsayan ve 600 milyon liraya mal olması planlanan projenin temel atma töreninde konuşan İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“Menfaat peşinde koşanların dönemi artık bitti, bitiyor, bitireceğiz”

“Hizmette ayrım olmaz. Hizmette birlikte olmanın çok değerli bir yönü var. Milletimize hizmet ediyoruz. Dolayısıyla, orada siyasi şapkalarımızı geride bırakırız ve hizmete dair milletimizin yanına koşar, bir oluruz, birlikte oluruz. Ama ne yazık ki, bugünkü atmosferde bunu engelleme konusunda, bunu milletin o derin kültüründen uzaklaştırmaya dönük çok enteresan bir ortam yaşıyoruz. Yani hem dil ile hem tavır ile ve ısrarla da bunun karşısında olmaya, bunu dile getirmeye gayret ediyorum. Çünkü, bu milletin hiçbir unsurla ayrışmaya, kutuplaşmaya tahammülü olmaz, olamaz, olmamalı. Bu milletin en büyük gücü, birlikte olabilmek, birlikte yaşayabilmek. 86 milyonun gücü de oradan geliyor, 16 milyon insanımızın İstanbullunun da huzur oradan geliyor. O bakımdan bizim bu atmosferimizi bozmaya, bunu kendi siyasi menfaatine taşımaya ve buradan oy devşirerek, insanları birbirine düşmanlaştırarak, insanları birbirinden uzaklaştırarak buradan seçim kazanma vesaire gibi çıkar, menfaat peşinde koşanların artık dönemi bitti, bitiyor, bitireceğiz. Bu sona ermeli ki, evlatlarımız huzur bulsun; çok net söyleyeyim. Çocuklarımız birbirine farklı gözlerle bakmasın. Düşüncenin, bireysel düşüncenin hak olduğunu, özgürlük olduğunu, fikir özgürlüğü, kapsamına girdiğini ve hiç kimsenin düşüncesinden ötürü bir başkasını suçlu kabul etme hakkı olmadığını her evladımız biliyor. Ve o evlatlara, o güzel çocuklarımıza, gençlerimize güçlü bir gelecek hazırlamak için, birlik ve beraberliğimizin harcını karmaya başladık. Yakında, birlikte bu binayı inşa edeceğiz. Bu çok yakındır, onu söyleyeyim. Onun için her bir ferdimizin bu meseleye böyle bakması gerekir.

“Siyasetteki ayrımcılığın zirveye doğru tırmandığı bu günlerde…”

Siyasetteki ayrımcılığın zirveye doğru tırmandığı bugünlerde… Az önce ilçe başkanı, ilçe belediye başkanlarımızı anons ettim. Dostlarımız burada. Her birisi dostumuzdur. İstanbul'un 39 ilçe belediye başkanının tamamı bizim dostumuz, yol arkadaşımız, hemşehrimizdir, siyasi partisi ne olursa olsun. Çünkü hizmette birlikte hareket etmeliyiz. Ama ben, ilçe koltuğunda otururken bir İSKİ kurumu dahil, hizmet alma konusunda nasıl ısrarlı bir dilencilik yapar gibi meseleyi gidip aktardığımı, anlattığımızı yaşayan birisiyim. Ama bakın burada bugün sağ olsunlar bu temel atma törenimizde Küçükçekmece, Avcılar, Üsküdar, Bakırköy belediye başkanlarımız yalnız bırakmayarak, buraya geldiler. Yani Güngören ve Bağcılar'ı alkışlıyorlar. İnsanlarımızın aklından şu geçebilir: ‘Ekrem İmamoğlu, acaba Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarını mı davet etti’ diye geçebilir. Asla. Bilakis biz, göreve geldiğimiz ilk günden beri, hangi ilçeye gidiyorsak, özellikle o ilçenin belediye başkanını açılışlarımıza, temel atmalarımıza veya farklı törenlerimize davet ettik ve etmeye devam ediyoruz.

“Millet büyüktür, bir kişi değil”

Sadece davet etmekle kalmıyoruz. Örneğin, bugün buraya Bağcılar veya Güngören Belediye Başkanı katılmış olsaydı, onlara bu kürsüye çıkıp konuşma hakkını biz onlara veriyoruz. Burada hem Güngören hem Bağcılar Belediye Başkanı da halkına, hemşehrilerine hitap edebilir, onlarla hizmetlerini ve İSKİ’yle olan hizmetlere dönük de düşüncelerini paylaşabilir. Bu demokratik hakkı, biz hep verdik. Kürsüden sabote edildiğimiz birkaç toplantı oldu. Onun dışında her birisi nezaketle geçti. Ve sabote olsun olmasın, biz ondan hiç vazgeçmedik. Ve bu kürsüden, halkın kürsüsü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait bu kürsüden, biz, onlara söz hakkı verdik. Ve vermeye de devam edeceğiz. Bu kürsünün, bu mikrofonun sahibi millettir. Bakın her koltuk; Cumhurbaşkanlığı koltuğu da milletindir, belediye başkanlığı koltuğu da milletindir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı da milletindir. Onun için biz diyoruz, ‘Millet büyüktür.’ Millet büyüktür, bir kişi değil. Bir koltuk değil, millet büyüktür. Bütün evrene baktığımızda, nasıl Yaradan’a sığınırız, işte toplumsal meselelerde millet büyüktür. Milletin büyüklüğünü kabul ederseniz, bunu gönülden yaparsınız. Benim değil ki, söz kendini bağlar zaten. Bağcılar ve Güngören Belediye Başkanı da buraya davet edilmiştir ama gelmeme tercihlerini kullanıyor olabilirler. Bundan sonra da davet etmeye devam edeceğiz. Biz, yüzlerce, İstanbul'la ilgili toplantı, açılış, temel atma töreni, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı dahil olmak üzere, en tepeden yapılan iş ve işlemlerde nasıl davet edilmediğimizi toplumla defalarca paylaştık. İşte ‘ayrımcılık’ dediğim şey bu.

“Halkımıza verdiğimiz sözün arkasında duruyoruz”

Yaptığımız her yatırımla, aslında halkımıza verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz. Halkımıza verdiğimiz sözün arkasında duruyoruz. Ve çok büyük zorluklarla yerine getiriyoruz; onu söyleyeyim. Bakın bu zor koşullarda dahi temel atma törenlerine devam etmek, açılışlar yapmak, projeleri bitirmek kolay iş değil. Zor. Çok nefes nefese… Bazı engellemelere, var olan aldığımız bazı özellikle bir kısım dış kredilerin bir imzayı bile bizden esirgemelerine rağmen iş yapıyoruz Türkiye'nin neresinde olursa olsun, dönüp bakın, son 1-1,5 buçuk yıl içerisinde… Bakın, seçim bitti. ‘Hadi bir rahatlayalım, 1-1,5 sene hiçbir şey yapmayalım’ değil… ‘İstanbul'un hizmete ihtiyacı var. Bu kentin ihmal edilmiş sorunları var. Bu sorunlara çözüm bulmalıyız’ diyerek, gece-gündüz çalışarak, buralarda yaptığımız temel atmaları, açılışları tam da halkımıza verdiğimiz sözü yerine getirmek adına, yürekli bir biçimde, kararlı biçimde yapmaya devam ediyoruz. İşte onun için görevimizi alnımızın akıyla yapmaya devam etme kararlılığı, tam da İstanbul'umuzun, İstanbulluların yaşam kalitesini yükseltmek, yaşam alanlarını güvenli hale getirmek, daha sağlıklı bir şehirde yaşamalarını sağlamak prensiplerini içeriyor.

Erdoğan’a “Bertolt Brecht”li “kurtuluş” yanıtı

Durmayacağız. Hangi engel olursa olsun, durmayacağız. Bizi yıldırmak için neler yapıyorlar neler. Gece yarısı ihbarlar, gece yarısı tehditler. Ama yargı üzerinden ama başka kavramlar üzerinden… Ama biz, bu şehre ve bu ülkeye hizmet konusunda kararlıyız. Başımızı ancak ölene eğdirir biliyor musunuz? Milletimize olan sözümüzü yerine getirmemek başımızı öne eğdirir. Bizim başımızı, baskıcı kavramlarla yıldırmak üzerine yalanla, iftirayla öne eğdirecek hiçbir güç anasının karnından doğmadı arkadaş. Bu kadar net. (Bu sırada kalabalıktan ‘Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiç birimiz’ sloganı yükseldi.) Bunu da 70’li yıllardaki solcu, mücadeleci bir gencin sözlerine atfa yollamış Sayın Cumhurbaşkanı. Hatırlatalım; bu Alman şair Bertolt Brecht’e ait bir sözdür. Yani tabii biraz kitap okumakla okumamak arasındaki bir kavramla ilişkili konu bu.”

“Öyle bir 6 yıl yaşattık ki, 25 yıla bedelmiş gibi bize muhalefet ediyorlar”

Biz aslında her meseleye şöyle baktık. Yaptığımız görevde de öyle hareket ediyoruz. İstanbul'u sadece bir 5 yıllık bir planla yönetmiyoruz. İstanbul'u, 5 yıllık bir süreçle analiz edip, ne yapacağımıza karar vermiyoruz. İstanbul'un önümüzdeki 50 yılını, en az 25 yılını nasıl tasarlarız, yaptığımız yatırımın bu şehrin 50 yılını kurtaracak, düzene sokacak ve yaşam kalitesini arttıracak bir yönteme nasıl çeviririzin çabası içerisindeyiz. 6 yıldır mücadele ediyoruz. Öyle bir 6 yıl yaşattık ki, 25 yıla bedelmiş gibi bize muhalefet ediyorlar. 6 yılda 25 yıllarını onlara unutturduk. ‘Biz 25 yılda şunu yaptık, siz ne yaptınız ki’ demeye getiriyorlar. Çünkü şunu görüyorlar. Az zamanda çok iş yapan bir karaktere sahibiz. Ama aynı zamanda günü kurtarmayan, geleceği kurtaran, güçlü gelecek yatırımları yapıyoruz. Bakın; 2036’da şehrimizi olimpiyat gelsin diye büyük gayret içerisindeyiz. 2036’da Ekrem İmamoğlu büyükşehir belediye başkanı mı olacak? Hayır. Geleceği tasarlamak, geleceği kurtarmak, bugünü değil.

“Bugünü kurtarma peşinde olanlar ne yapar?”

Bugünü kurtarma peşinde olanlar ne yapar? İşte tweet atarlar. Ne der tweetinde? ‘İstanbul depreme hazır mı, değil mi? İstanbul ne oldu? Ne oluyor’ derler. Yani dün tweet atıyor sayın Cumhurbaşkanı. Bizi suçlamaya ya da bizi hani halkın önüne koyarak, ‘Oradaki yerel yönetimler ne yapıyor’ diye cümleler kuruyorlar. Yahu şaşkınca birkaç kez okudum. Yani bu ülkeyi, 99 depreminden sonra deprem hayatına girmiş olan… Çünkü İstanbul'da yaşanan deprem, hepimize depremi hissettirdi. 2002’den beri bu ülkede iktidar olan bir akıl, bir anlayış… Ege Denizi bolca sallanınca, bu tehdit üzerinden şunu diyebilirsin: ‘Biz çalışıyoruz, eksikliklerimizi gidereceğiz. Hep bir olmalıyız, sorumluluk sahibi olmalıyız. Yan yana durmalıyız, birlikte düşünmeliyiz, birlikte çalışmalıyız.’ Bunları diyebilirsiniz. Biz de alkış atarız. Hani şimdiki sosyal mecralarda beğeni atarız veya başka bir şey yaparız. Ama burada dahi belediyelere laf ederek, yani bizi köşeye sıkıştırma gayretinde olma anlayışı. Neresi bu? Devletin en üst makamı. Olacak iş değil.

“Biz ne diyoruz?”

Bakın biz ne diyoruz? Bağcılar Belediyesi, Güngören Belediyesi; ‘Gel kardeşim, beraber hizmet yapalım, beraber konuşalım, beraber çalışalım, birlikte üretelim.’ Devletin en üst makamı ne diyor? ‘O benden değil. Sen var ya sen…’ Biz bunları yaparken, bunlar ne yapıyor? Biraz hatırlatayım mı size? Mesela, ‘Deprem vergilerini ne yaptınız diye sorulduğunda, ‘Yol yaptık’ diye cevaplayan; afet risklerini azaltmak yerine, yandaş iş adamlarının banka hesaplarını güçlendirmeye, borçlarını silmeye öncelik veren; Kur Korumalı Mevduat uygulaması ile bütçeyi delik deşik edip, 48 milyar doları bir avuç insanın cebine aktaran; onlarca yasal düzenleme yapıp yetkileri merkezileştiren, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı eliyle lüks konut üretip, en riskli konutlarda yaşayan insanları tabutunda yaşamaya mahkum eden; ülke genelinde riskleri azaltacak bir bölgesel planlama yapmak yerine, en riskli bölgelerde nüfus yoğunluğunu arttırarak, rant paylaşımı ve bölüşümü peşinde koşan; Devlet Planlama Teşkilatı'nı kapatarak, devletin plan mantığını ortadan kaldıran, onun yerine kısa vadeli çıkar hesabını merkeze alan; Anadolu'daki kentlerin gelişimini planlayıp desteklemek yerine, İstanbul'u kapasitesinin çok üstünde genişletip, Anadolu'nun içini boşaltan; Hazine arazileri, yeşil alanlar ve hatta askeri alanları imara açıp evi başına yıkılacak vatandaşın riskli konutlarını dönüştürmek yerine lüks konutlar yapmak için kullanan, bunun adını da ‘kentsel dönüşüm’ olarak adlandıran; belediyeleri ‘benim partimden olan-olmayan’ diye ayırıp, hizmet ürettirmemek için ‘silkeleyin’ diye talimat veren; usulsüz uygulamalarla yargıyı tacize dönüştürüp, işte Ahmet Özer gibi, Rıza Akpolat gibi dostlarımızı hukuksuz bir biçimde alıkoyan, esasında halkını hizmetten mahrum bırakmaya çalışan; ‘Depremi siyaset üstü tek öncelikli konu olarak görüp bir Deprem Konseyi kuralım ve uygulama önceliklerini bu bilimsel konsey belirlesin. Kamu kaynaklarını da bunun için kullanalım’ diye tarif ederek başladığımız ve altyapıdan üstyapıya onlarca çözüm, güçlendirme, tek yapı ölçeğinden ada ölçeğine uzanan büyük dönüşümlere imza attığımız bir süreci görmezlikten, duymazlıktan gelerek yok sayan bir zihniyet, ne yazık ki twit atarak ‘ev sahibini bastırıyor’, halkımızı üzüyor.

“Bu karanlık dönem bitiyor”

Halkımız üzülmesin. Çok net söylüyorum; bu karanlık dönem bitiyor, yepyeni bir sayfa açılıyor. Milletimizin gücüyle açılıyor. Bu zorlu günler geçiyor. Hep beraber yaşıyoruz, bunu da biliyorum. Ama Türkiye’miz, hızlı bir başlangıca hazırlık yapıyor. Milletimizin boynu bükük. Ekonomik olarak, sosyal olarak, yaşamsal olarak çocuklarımızın mutsuz, gençlerimizin umutsuz olduğu bir ülke değil, çok güzel günlere hep birlikte yürüme konusunda çok güçlü bir başlangıca milletimiz hazırlanıyor. Buradan bunu söyleyelim. Bize güvenen ve yanımızda olan herkese yürekten teşekkür ediyoruz. Nasıl bugün bu şehrin her insanı için çalışıyorsak, gelecekte de bu milletin her ferdi için çalışmaya hem de yürekten çalışmaya devam edeceğiz.”

Doç. Dr. Başa, projeyle ilgili bilgiler verdi

İSKİ Genel Müdürü Doç. Dr. Şafak Başa’nın verdiği bilgilere göre; 600 milyon liralık proje ile Bağcılar’da Bağlar, Yıldıztepe, 100 Yıl, 5 Temmuz mahalleleri, Güngören’de ise Sanayi Mahallesi’ndeki sokak ve caddelerde altyapı eksikliğinden kaynaklanan su baskınları önlenecek. Proje alanında 8 bin 500 metre yağmur suyu şebeke ve kolektör hattı imalatı yapılarak, yoğun yağışlarda yaşanabilecek taşkın riskinin önüne geçilecek. Her iki ilçede yetersiz kesite sahip, kullanım ömrünü tamamlamış bölgelerde yaşanan atık su kaynaklı çevre kirliliğini önlemek, birleşik sistem çalışan hatları ayrıştırarak atık suları kesintisiz olarak Ataköy İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi ile Yenikapı Atık Su Arıtma Tesislerine aktarmak için de 27 bin metre atık su kolektör ve şebeke kanalı yapılacak. Bölgenin karışık sistem çalışan hatları üzerindeki yağmur suyu yükü kaldırılarak arıtma tesisine gelen yük azaltılacak. Ayrıştırılan atık su ve yağmur suyu kanalları ile Marmara Denizi’ne bölgeden karışan atık sular engellenecek. Böylece, bölgede yaşanan su baskınlarının ve atık sulardan kaynaklanan çevre kirliliğinin önüne geçilmiş olacak.

Konuşmaların ardından CHP Parti Meclisi üyeleri Mahir Yüksel, Berker Esen ve Turgay Özcan, CHP milletvekilleri Yunus Emre ve Zeynel Emre, Bakırköy Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu, Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Elazığ Palu Belediye Başkanı Muhammet Septioğlu ve Artvin Murgul Belediye Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım, İmamoğlu’na eşlik ederek, temele ilk betonu dökecek butonlara birlikte bastı.