İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurulu... Sağkan: “İktidarların sağladığı güce tapmayız. Zulme ve baskıya boyun eğmeyiz, biat etmeyiz”

Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: MEHMET ÇALPAR
(İSTANBUL) - Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, İstanbul Barosu’nun Olağanüstü Genel Kurulu’nda; “Şimdi hukuksuz, mesnetsiz suç duyurularıyla, cunta döneminde dahi işletilmemiş görevden alma hükümleriyle cübbemizi iliklememiz isteniyor ya da bekleniyor ise şunu tekrar ifade edelim. İktidarların sağladığı güce tapmayız, zulme ve baskıya boyun eğmeyiz, biat etmeyiz. Eğilmeyiz, bükülmeyiz çünkü gücümüzü erkten değil; haktan, halktan ve hukuktan alırız. Hak bildiğimizi söylemekten asla vazgeçmeyiz. Çünkü biliyoruz ki, biz susarsak, savunma susarsa adalet susar” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesine yönelik iddianame hazırlanmıştı. Yeni baro başkanı ve üye seçilmesi talebiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması üzerine de Olağanüstü Genel Kurul’a gidilme kararı alınmıştı.
Haliç Kongre Merkezi’nde bugün yapılan seçimsiz kongreye, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Türkiye’nin pek çok yerinden baro başkanı ile avukatların yanı sıra siyasi parti temsilcileri ve dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda hukuk temsilcisi de katıldı.
“Vesayeti kabullenen cübbesini ilikler” pankartı asıldı
Salona “Bugün vesayeti kabullenen yarın cübbesini ilikler”, “Hukuk yoluyla demokrasi için mücadeleye devam” ve “Demokratik irademize sahip çıkıyoruz” yazılı pankartlar asıldı. Avukatlar, “Savunma susmadı, susmayacak” ve “Hak, hukuk, adalet” ve “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları attı.
“Gücün değil, hakkaniyetin yanındayız”
Kurulun Divan Başkanı, oy birliğiyle avukat Hasan Fehmi Demir seçildi. İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun ardından konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, şunları söyledi:
“Biz hiç değişmedik çünkü gücün değil; hakkaniyetin yanındayız, dün neredeysek bugün de oradayız. Bulunduğumuz yer Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri, Cumhuriyet’in kurucu değerleridir. Bulunduğumuz yer laik, sosyal hukuk devleti ve insan hakları temelinde yükselen demokrasinin yanı başıdır. Bulunduğumuz yer haksızlık kimden gelirse gelsin ve kime dönük olursa olsun hiçbir ayrım gözetmeksizin mağdurun yanıdır; hakkın, hukukun ve adaletin yanıdır, insan onurunun yanıdır. Peki şimdi, hem de tam bugün şunu sormak gerekmez mi; 13 sene önce İstanbul Barosu Başkanı’nı ve Yönetim Kurulu üyelerini adil yargılanma hakkı ve onun ayrılmaz parçası olan savunma hakkını savunurken mahkeme salonundan çıkartmaya çalışan ve haklarında suç duyurusunda bulunanlar bugün neredeler? O gün mesleğin onurunu savunan İstanbul Barosu Başkanı Ümit (Kocasakal) Hoca alnı ak, başı dimdik burada, dönemin başkan yardımcısı, sonraki Başkan (Mehmet) Durakoğlu burada, yargılanan tüm yönetim kurulu burada.
“Barolara müdahale, hak arama hürriyetlerine yapılmıştır”
Barolara hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak konusunda verilen görev şüphesiz ki, sav-savunma-karar unsurlarından oluşan yargı sisteminde bağımsız savunmayı temsil eden avukatların meslek örgütlerine, hukuk devleti düzeninin korunması konusunda etkin bir role sahip olması amacıyla verilmiştir. Bu kapsamda görev yapan barolara dönük hukuka aykırı müdahaleler doğrudan hukuk devletine, vatandaşların özgürlüklerine ve hak arama hürriyetlerine yapılmıştır. İstanbul Barosu Başkanlığı’nı 1964-1972 yılları arasında sürdüren, avukatlık mesleğine yönelik saldırılar karşısında hiçbir zaman geri adım atmayan merhum üstadımız Ferruh Dereli, 9 Ağustos 1969 tarihinde Türkiye Barolar Birliği’nin kuruluşunda yaptığı konuşmada insan hak ve özgürlükleri yönünden objektif ve bağımsız bir hukuk sisteminin büyük önem arz ettiğini, bu sistemin ancak bağımsız barolarla mümkün olacağını ifade etmiştir. Avukatların tarih boyunca insan hak ve özgürlüklerini, bilim, kanun ve baroların verdiği inanç ve güçle savunduğunun altını çizmiş, avukatların ve baroların bağımsız bir düzen içinde bulunmadığı yerlerde, gerçek adaletin sağlanamayacağını, baroların bağımsızlığının mahkemelerin bağımsızlığı kadar önemli olduğunu dile getirmiştir.
“Baroların bağımsızlığı, mahkemelerin bağımsızlığı kadar önemlidir”
56 yıl sonra aynı şeyleri söylemek durumundayız. Avukatların ve baroların bağımsız bir düzen içinde bulunmadığı yerlerde gerçek adalet sağlanamaz; baroların bağımsızlığı, mahkemelerin bağımsızlığı kadar önemlidir. İstanbul Barosu yönetimine yönelik müdahale, yurttaşların hak ve özgürlüklerine yönelik bir müdahaledir. 147 yıllık geleneğiyle İstanbul Barosu, Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin teminatı, mütemmim cüzüdür. Siyasi tarihimizde hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığı ve yargının araçsallaştırıldığı dönemler hiç de azımsanamaz. İşte ülkenin en karanlık günlerinde, darbe dönemlerinde dahi hukuku, yargıyı, demokrasiyi ayaklar altına almak isteyenlere karşı kimse yokken biz vardık. İnsan hakları ihlal edilirken, kimse sesini çıkaramazken mağdurun kimliğine bakmaksızın, tehdidin büyüklüğüne aldırmaksızın biz vardık. Ormanlar, zeytinlikler talan edilirken kendilerini ülkemizin geleceği için siper eden köylülerin, çevre hakkı savunucularının yanında biz vardık. İş cinayetlerinde katledilenlerin hak mücadelesinde biz vardık.
“Diyarbakır’da Tahir Elçi, Gümüşhane’de Ali Günday’dık”
Çocuk istismarına, kadın cinayetlerine dur demek için biz vardık. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmasını sağlamak için biz vardık. Anayasa Mahkemesi üyeleri hedef gösterildiğinde de karşısında biz vardık. Yurttaşların özgür iradeleriyle seçtikleri belediye başkanlarına davalar açılırken, görevden almalar yaşanırken hukuksuzluğun karşısında, demokrasinin yanında biz vardık. Gazeteciler gözaltına alınırken, tutuklanırken ifade özgürlüklerini ve kamuoyunun haber alma hakkını savunmak için biz vardık. Uluslararası kamuoyunun; on binlerce çocuğun, kadının, sivilin yaşamını kaybettiği ve kaybetmeye de devam ettiği Gazze’de insanlığa karşı sistematik olarak işlenen suça seyirci kaldığı yerde susmayan biz vardık. İşte tüm bunlar için de her dönemde hedeftik; dört ayaklı minarenin başında tarihi ve kültürel değerleri savunurken Diyarbakır’da Tahir Elçi, Gümüşhane’de Ali Günday’dık. Ruhları şad olsun.
“Savunma susarsa adalet susar”
Şimdi hukuksuz, mesnetsiz suç duyurularıyla, cunta döneminde dahi işletilmemiş görevden alma hükümleriyle cübbemizi iliklememiz isteniyor ya da bekleniyor ise şunu tekrar ifade edelim. İktidarların sağladığı güce tapmayız, zulme ve baskıya boyun eğmeyiz, biat etmeyiz. Eğilmeyiz, bükülmeyiz çünkü gücümüzü erkten değil; haktan, halktan ve hukuktan alırız. Hak bildiğimizi söylemekten asla vazgeçmeyiz. Çünkü biliyoruz ki, biz susarsak, savunma susarsa adalet susar. Adaletin sustuğu bir yerde de ne demokrasi ne düzen ne de kalkınma olur. Tam da bu yüzden, ülkemizin bugünü ve geleceği için bizim susma hakkımız yok! O nedenle tarihi sorumluluğumuzu yerine getiriyor, İstanbul Barosu’nu ve Genel Kurulu’nun iradesini savunuyoruz. Her zaman yaptığımız ve yapmaya devam edeceğimiz gibi...”
Sağkan’ın konuşmasının ardından Türkiye’nin dört bir yanından gelen baro başkanları, sahneye birlikte çıkarak toplu fotoğraf çektirdi.