İYİ Parti Lideri Dervişoğlu: "Ben cunta tanımlamasını eksik ve yetersiz bulurum"

(ANKARA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, CHP Lideri Özgür Özel'in iktidara yönelik 'cunta' söylemine ilişkin, "Ben cunta tanımlamasını eksik ve yetersiz bulurum. Cunta, askeri bir darbe sonucunda iş başına gelmeyi planlayan yapıyı tanımlar. AK Parti demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir iktidardır ama AK Parti’nin iktidar olabilmesinin yol taşları farklı farklı yöntemlerle döşenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bile referandumdan çıktığı dönem olağanüstü hâl şartlarında inşa edilmiştir" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, tv100'de Başak Şengül’ün sunduğu ‘Özel Röportaj' programına katılarak soruları yanıtladı. CHP'ye yönelik kayyum iddialarını değerlendiren Dervişoğlu, "CHP'ye kayyum ataması gündeme geldiğinde CHP'ye bırakın kayyum atamayı, bunun düşünülmesinin bile çılgınlık olacağını ifade etmiştim ama Türkiye'de olmayacak bir iş yokmuş gibi bakmak lazım. Hala ilk gün bulunduğum yerdeyim. CHP'yi kayyum atamayı akıldan geçirmek bile bir siyasi çılgınlıktır" ifadelerini kullandı.
Can Atalay hakkında AYM kararını Meclis’te okutan TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca'nın bir daha Meclis’i yönetmemesi kararı alındığını ı hatırlatılan Dervişoğlu, "Burada asıl ele alınması icap eden şey; yasama ve yargının yetkilerinin çatışıyor olması halidir. Yasama yetkisi TBMM’dedir ama TBMM’nin çıkardığı yasalarla karar veren mahkemeler TBMM’ye ayar vermeye kalkışmışlardır geride bıraktığımız dönemde. Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi ile alakalı olarak yaşanan tartışmalar AYM’nin hak ihlali kararı ile bana göre ortadan kalmıştır. Çünkü AYM bu kararı aldıktan sonra TBMM’de okutulması icap eden karar AYM’nin kararıdır. Ama Yargıtay, AYM’nin kararını yok sayacak ve o kararı alan üyeleri mahkemeye verecek kadar gemi azıya almıştır" dedi. AYM kararının TBMM Başkanı tarafından okutulması gerektiğini belirten Dervişoğlu, en başından itibaren bir hukuksuzluk yaşandığını savundu.
"İstanbul’a yöneltilmiş bu soruşturmaları masum gösteremezler"
Dervişoğlu, İmamoğlu hakkındaki soruşturma için "Hepimiz bu hukuki mi siyasi mi diye tartışıyoruz. Bu bile Türkiye açısından çok enteresan bir tartışma. Eğer bu soruşturma hukuki ise usulüne uygun mu bakılması gerekir. Ama soruşturmadan önce bir diploma iptali söz konusu. Bu iptal, soruşturmanın zamanlaması açısından birtakım tartışmaları beraberinde getirdi ve bu soruşturmanın siyasi müdahale barındıran bir soruşturma olduğu gerçeği ile buluşturdu. Bu soruşturmanın hayata geçirilmesi, zamanlaması ve diğer olaylarla bağlantılandırılması hali siyaseten de bu kararı alan insanları zor duruma düşürüyor. Türkiye’nin birçok belediyesinde yolsuzluk iddiası varken sadece İstanbul’a yöneltilmiş bu soruşturmaları masum gösteremezler" değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye'de en çok zedelenen duygulardan birisi adalet"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Turpun büyüğü heybede’ çıkışına dair Dervişoğlu, "Turp bir hukuki soruşturmada pazarın konusu edilerek yargını sofrasına indirilmiyorsa o zaman bazı delillerinin siyasiler açısından şantaj amaçlı kullanılabilme ihtimali de beraberinde geliyor. Siz elinizde deliller yetersizken birilerini talimatıyla düğmeye basıp birilerinin önünü kesme amaçlı yapıyorsunuz hissiyatı oluşuyor. Türkiye’de zaten en çok zedelenen duygulardan biri adalet, bu da adalet duygusunun zedelenmesine vesile oluyor" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmamoğlu soruşturmasına dair açıklamasına da işaret eden Dervişoğlu, "İktidara yakın çevrelerde de buna yakın kaygıların yaşandığını söyleyebiliriz" ifadesini kullandı.
"Boykot bir anayasal haktır"
İmamoğlu’nun tutuklanması ardından CHP’nin gündeme getirdiği boykot kararı sorulan Dervişoğlu, "Boykot bir anayasal haktır. Sizin de benim de mal alma ya da almama gibi bir hakkım var. Boykot ekonomiyi zor duruma düşürmek için dış güçlerin talimatı ile yapılmış bir şey gibi sunulursa bunun gerçekliği tartışma konusu olur. Sayın Özgür Özel ve CHP, bir haksızlığa inanıyor ve bunun bertaraf etme noktasında anayasanın kendisine tanıdığı haklardan yararlanma eğilimi sergiliyor" şeklinde konuştu.
Boykot yerine daha çetin bir mücadelenin tercih edilebileceğini söyleyen Dervişoğlu, "Başka bir yöntem bulurum ama ‘neden böyle yaptınız’ diye de kimseyi eleştirmem. Mesela, ‘Belediyeye kayyum atanmaması için şunu yaptım’. Sen benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mı almışsın; kayyum atasan ne, atamasan ne" diye ekledi.
"Ben cunta tanımlamasını eksik ve yetersiz bulurum"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidara yönelik 'cunta' çıkışıyla başlayan tartışmalara dair Dervişoğlu, "Ben cunta tanımlamasını eksik ve yetersiz bulurum. Cunta, askeri bir darbe sonucunda iş başına gelmeyi planlayan yapıyı tanımlar. AK Parti demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir iktidardır ama AK Parti’nin iktidar olabilmesinin yol taşları farklı farklı yöntemlerle döşenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bile referandumdan çıktığı dönem olağanüstü hâl şartlarında inşa edilmiştir. Ayrıca bu sistemi değişikliğinin yaşama geçirilmesinin gerekçesi de zaten; ‘birtakım yetkileri cumhurbaşkanı kullanıyor, bu yetkileri hukukileştirmek adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin gerekliliği ifade edilerek yola çıkılmıştır. Olağanüstü hâl şartlarında bir referandum gerçekleştirilmiştir. Mühürsüz zarflar geçerli kabul edilmiştir. Seçimler elbette millet iradesini yansıtır ama doğru yöntemlerin kullanılmaması söz konusu ise referandumun şaibeli olduğunu söylemek mümkündür... " değerlendirmesini yaptı.
"Bu iktidar bana göre cunta değildir ama öyle uygulamaları vardır ki cunta yöntemlerine rahmet okutur" diyen Dervişoğlu, özellikle sistem değişikliği sonrası değiştirilen anayasa maddelerinden hareketle iktidarın bir kayyum gibi devletin başına çöktüğü kanaatini taşıdığını vurguladı.
"İttifaklar bugünün tartışma konusu değil"
CHP Genel Başkanı Özel’in seçimlere yönelik ittifak söylemi sorulan Dervişoğlu, "Bunları şimdiden konuşmanın zamanlamasını uygun olduğu kanaatini taşımıyorum. Bütün bu tartışmalar kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı gerçeğinden hareketle yaşanıyor. Ben şu anda Türkiye’nin hali ne olacak, emeklinin hali ne olacak, vize kuyruklarında istikbal arayan geçlerin hali ne olacak, toprağa verdiği emeğin karşılığını alamayan çiftçinin hali ne olacak diye düşünüyorum. Şimdi bir ittifak söz konusu olabilir mi? Bu zamanlama açısından tartışılmaya değer bir konu değil. Bugünün tartışma zemininde bunu değerlendiremeyiz" dedi.
"Kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusu şu an zihnimi meşgul eden bir soru değil"
Bu soruların kendisini zorladığını, muhalefete muhalefet eden bir genel başkan gibi davranmak istemediğini dile getiren Dervişoğlu, "Ben bütünleşik muhalefet kavramını ortaya attım. Öncelikle neyi değiştireceğimize karar vermek mecburiyetindeyiz Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu bütün olumsuzlukların dayandığı şey bu tek adamlığa evrilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Dolayısıyla Türkiye'nin hiç zaman kaybetmeden derhal vaziyet alarak bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye tarif edilen ama yarı diktatörlükmüş gibi algılamamıza da vesile olan sistemden kurtulması lazım. Benim bütünleşik muhalefet derken bütün muhalefetin öncelikle sözde ve söylemde karşı durdukları şeyin parlamenter demokratik sisteme geçerek ancak ortadan kaldırılabileceğini ifade etmelerinden geçiyor. Yani ben başka şeyler üzerinden tartışmalar yaratıp gerçeklerin gölgelenmesinden yana değilim. Türkiye'nin bu noktaya taşınmasının asıl sebebi, yürürlükte olan sistemin handikaplarıdır. Onları ortadan kaldırabilecek ortak bir dilin kullanılması lazımdır. Ben de bunu bütünleşik bir anlayışla gerçekleştirmemiz gerektiğine vurgu yaptım... Kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusu şu an zihnimi meşgul eden bir soru değil. Zamanı gelince konuşacağımız konuları bugünden konuşma taraftarı değilim" değerlendirmesinde bulundu.
Altılı Masa sürecinde parlamenter sisteme dönüş vaadinin seçmen tarafından karşılık bulup bulunamadığına ilişkin Dervişoğlu, "O dönemde ‘bunu yapacağız’ diyenlerin kullandığı yöntemler geçerli yöntemler olmayabilir. Cumhurbaşkanı olacak kişinin millete vereceği bir taahhüt olmalı diyorum ben parlamenter demokratik sistemi. Bu bizim siyasi varlığımıza zarar veriyor diye istemiyorum. Türk milletinin geleceğine zarar veren bir yönetim anlayışı olduğu için bütün bunları ifade ediyorum" ifadelerini kullandı.
"Erken seçim isterim. Erdoğan’ın böyle bir yetkisi var"
"Erken seçim ister misiniz" sorusuna Dervişoğlu, "Erken seçim isterim. Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir yetkisi var. Eğer Türkiye’nin bu sistemle yönetilmediğine dair bir kanaat hasıl olursa kendisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin mevcut aritmetiğiyle beklentisine karşılık bulabilecek bir biçimde yönetim anlayışını yaşama geçiremiyorsa, bu sistemle bu ülkeye idare edemiyorsa; Tayyip Erdoğan'ın re ’sen erken seçim yapma hakkı var Anayasamıza göre. Ama erken seçim TBMM'den siyasi partilerin ittifakıyla 360’lık bir milletvekilinin çoğunluğuyla çıksın da Recep Tayyip Erdoğan’a yeniden aday olabilme imkânı versin diye bekliyorlarsa İYİ Parti olarak o beklentiye cevap vereceğimizin bilinmesini isterim" yanıtını verdi.
"Kendisinin belirleyeceği aday noktasından bakarsak meseleye bu CHP’nin meselesidir"
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu; "Zamansız tartışmalar zamansız soruları da beraberinde getirir. Cumhurbaşkanı adayı meselesi, Türkiye’nin meselesidir. Şu anda gündemimizde seçim yok ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin belirlenmiş bir Cumhurbaşkanı adayı var. CHP’nin aday üyelerinin yapmış olduğu seçimle Sayın Ekrem İmamoğlu oldu. Ekrem İmamoğlu'nun böyle bir gidişat söz konusu olacak diye önce diplomasının iptalinden başlayarak kendisinin tutuklanmasına vesile olabilecek soruşturmaları yaşama geçirerek bir adım attılar. Şimdi Ekrem İmamoğlu’nun aday olamama ihtimaline binaen kimler aday olabilecek tartışması yaşanıyor. Kendisinin belirleyeceği aday noktasından bakarsak meseleye bu CHP’nin meselesidir. Diyoruz ki biz ‘Ekrem İmamoğlu aday olamadı, Özgür Özel aday olmayı düşünür mü?’ bu onun takdirinde bir husustur. Eğer futbolun diliyle ifade edersek Özgür Özel, ‘Benim 2 santraforum vardı, birisi sakatlandı, diğer santrafor söz konusu.’ ‘Efendim o santraforu Cumhuriyet Halk Partisi kadroya almaz diye bir iddia var. O zaman o santrafor başka takımdan aday olur mu?’ tartışması var. Bütün bunlar bittikten sonra da bana yöneltiliyor bir soru: ‘Böyle bir durum olursa siz aday olur musunuz?’ var. Bütün bunların konuşulmasını yadırgamıyorum ama bugünlerde bütün bunların konuşulması ve bütün alternatiflerin hassas terazide tartılarak, böyle bir kuyumcu titizliğiyle ambalajlanmasını zamansız görüyorum" dedi.
"Kazanılabilecek bir seçimi kaybettik"
"Altılı masa deneyiminden çıkarılan en büyük ders nedir" sorusuna Dervişoğlu, "Altılı masadan çıkardığımız ders kaybedilmiş seçimdir. O seçimi kazanmaya o kadar yaklaşmıştık ki. 2019'da yaptığımız ittifak, Sayın Erdoğan'ın ve AK Parti'nin yenilebileceğini millete gösterdi ve umut verdi. O zamanki ittifakın içinde bulunmamızın gerekçesi de esas itibarıyla 2023 seçimlerinde netice almaya yönelikti. Ama onun oluşturduğu sinerjiyi biz doğru kullanmayı beceremedik ve kazanılabilecek bir seçimi kaybettik. Bundan daha büyük bir sonuç olur mu" yanıtını verdi.
"Ben halkın içinden geliyorum"
İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, bir yıla yaklaşan genel başkanlığı süresine ilişkin, "Benim başkaları gibi hemen çok hızlı bir başarı trendi peşinde koştuğumu ya da koşmamın gerekliliğini kimse söyleyemez. Yani ben öncelikle ilkeli duruşumla, doğru söylemimle milletimin vicdanında yer edindiğim kanaatini taşıyorum. Ben çiğ bir muhalefet anlayışını temsil etmeyeceğim gibi bir iktidar şımarıklığı içine girecek bir karakter zaafının da temsilcisi değilim. Ben halkın içinden geliyorum, halkla birlikte, halk için siyaset yapmaya da devam edeceğim" dedi. Dervişoğlu, "Ben çok takdir edildiğimizi görüyorum. Ama takdir edilmekle tercih edilmek aynı şey değildir. Takdir edilmiş olma hali eğer vatandaşın nezdinde bizi tercih edilmeye doğru taşıyacaksa o zaman ben Türk siyasetinin sürpriz partisinin İYİ Parti olacağını buradan müjdeleyebilirim" diye ekledi.
"Bunun ancak bir kalkışma hali olarak düşünülmesi gerekir"
Son olarak "Terörsüz Türkiye" sürecini değerlendiren Dervişoğlu; "Ben en başından beri bunun olumsuz bir neticeye gideceğini ifade etmiştim. Bu ifadenin ‘terörsüz Türkiye’ arayışından ziyade Abdullah Öcalan’ın affına yönelik bir adım olduğunu söylemiştim. Bu tartışmaların Türkiye’yi olumsuz yerlere taşıyacağını, terörle terörizm arasındaki farkın doğru anlaşılması gerektiğini, terörizmin bir hedefinin olduğunu, hedef tahtasına Türkiye’yi koyarak bu zamana kadar faaliyetlerde bulunduğunu, 50 bin insanımızın katline sebep olan teröristin yol göstericiliğiyle elde edilebilecek bir başarının söz konusu olamayacağını; bunun ancak bir kalkışma hali olarak düşünülmesi gerektiğini ifade etmiştim" değerlendirmesini yaptı.
"Türk milletini her zaman olduğu gibi aldatıp kandırmaya tevessül ediyor"
Sürece dair 'Hiçbir pazarlık yok' vurgusunu değerlendiren Dervişoğlu; "Şimdi Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını örgüt ve Abdullah Öcalan’ın örgütünün uzantısı durumundaki siyasi parti şart koşuyor. Hani pazarlık yoktu? Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘Adamın affedileceğini söylüyorlar adam cezaevinden dışarı çıkmak istemiyordu’ diye bir cevap verdi bir soruya. ‘Sen cezaevinden çıkmak istiyor musun?’ diye sorulmuş demek adama ki ‘Çıkmak istemiyorum’ demiş. Ayrıca bu örgütün Türkiye sınırları dışındaki mensupları vermiş oldukları silahlı mücadeleyle elde ettikleri başarılardan bahsediyorlar. Hatta Abdullah Öcalan gibi bir caniye, cani başına ‘sayın’ denmesini bile silahlı mücadeleyle temin ettiklerini ifade ediyorlar. Yani Türkiye üzerindeki hedeflerinden vazgeçtiklerini açıklamıyorlar... Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeyine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin zafiyetinden birliklerini geçirdi bu adamlar ve yazıhanelerini Irak’tan Suriye'ye taşıdılar. Bütün bu olanlar da Suriye’deki değişikliklerle eş zamanlı olarak başladı. Şimdi örgütün gerçek hedefi Türkiye'nin sınırında bir teröristan kurmaktır, bunun yolunu açmaktır. Bu yol haritasının kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukla hareket ediyor. İş başında bulunan iktidar da dahil olduğu pazarlıkları sanki hiç yaşanmamış gibi göstermek suretiyle Türk milletini her zaman olduğu gibi aldatıp kandırmaya tevessül ediyor" dedi.