İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz: Tek adam rejimi baroları, hukukçuları hedef alıyor

İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz: Tek adam rejimi baroları, hukukçuları hedef alıyor

(İZMİR) - İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, ''Geldiğimiz süreç, artık tek adam rejiminin ne yazık ki baroları, hukukçuları da hedef alan bir duruma geldi. Bu ülkenin aydın insanları, yazarları, sanatçıları, hukukçuları, siyasetçileri bağlı olduğu görüşü, cinsiyeti, mezhebi, ırkı fark etmeksizin ortaya koydukları muhalif tavırlar nedeniyle mapushanelere atılmaktadır'' dedi.

İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla İzmir Barosu Yönetim Kurulu ve baro üyesi avukatlar İzmir Bölge İdare Mahkemesi önünde Atatürk Anıtı’na çelenk sundu. İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, daha sonra yaptığı konuşmada, son dönemde artan iktidar baskısına dikkat çekerek, avukatların mesleklerini icra ederken hukuksuzluklara maruz kaldığını ifade etti. Yılmaz, mevcut koşullarda avukatların, mesleklerini zor koşullarda icra etmek zorunda kaldığına dikkati çekti. Yılmaz, iktidara ''baskı'' eleştirisinde bulunarak, şu ifadeleri kullandı:

''Hepimiz yaşanan süreci biliyoruz. Son 15 yıldır, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkesinin kadar örselendiğini, cumhuriyetin temel değerlerine nasıl saldırılar olduğuna çok yakından tanıklık ediyoruz. Bizler, baro yönetimleri olarak sadece duruşmalarda bulunma görevimiz yok. Kamu kurumlarında, kollukta ya da başka yerde bizlerin bu ülkede çok değerli ve önemli görevlerimiz var. Bu görevler bize yasamızda da emredilmiş. Hukukun üstünlüğünü savunmak, bunlara işlevlik kazandırmak ve yüceltmek. Bu mücadeleyi 20 yıldır daha çok yapmak zorunda kaldık. Nedenlerini hepimiz biliyoruz. Özelikle 2016’da 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili süreçten sonra başlatılan anayasal düzenlemeler ve değişiklikler, 2017’de tek adam rejimine geçiş, parlamenter sistemden uzaklaşmak maalesef ki bütün yaşamımızı etkileyen bir sürece evrildi. Geldiğimiz süreç, artık tek adam rejiminin ne yazık ki baroları, hukukçuları da hedef alan bir duruma geldi. Bu ülkenin aydın insanları, yazarları, sanatçıları, hukukçuları, siyasetçileri bağlı olduğu görüşü, cinsiyeti, mezhebi, ırkı fark etmeksizin ortaya koydukları muhalif tavırlar nedeniyle mapushanelere atılmaktadır.''

''Boykot çağrılarının dahi suç kabul edildiği bir süreç yaşıyoruz''

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan süreçte yaşananları da hatırlatan Yılmaz, şunları söyledi:

'Son 15 gündür şiddeti bütün ülkede yaşadık İzmir de bu şiddeti en yakından yaşayan yerlerden oldu. 400’e yakın gencimiz gözaltına alındı. Şu anda 19 gencimiz cezaevinde. Geçtiğimiz 3 gün içerisinde de iki gencimiz daha içeri alındı. Bu ülkede, boykot çağrılarının dahi suç kabul edildiği bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte baro üyeleri genç arkadaşlarımız gerek emniyette, gerek muayenelerinde gerekse sorguları sırasında, tutuklananları cezaevlerinde hiç yalnız bırakmadılar. Bizler, hem kollukta hem de adliyede ciddi saldırılara maruz kaldık. Bizim mücadelemiz bununla. İzmir Barosu’nun tüm yönetimleri cumhuriyet değerlerine sahip çıkma iradesi göstermişti. Bu alanda yaptığımız mücadelede meslektaşlarımız hukukun üstünlüğün,, kadın haklarını, çocuk haklarını ve çevreyi savunmak adına verdikleri mücadelede çok ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Bu ülkede hak mücadelesi yapmak zordur. Bu mücadelenin içerisinde olan meslektaşlarımızın birçoğu cezaevinde. Meslektaşlarımız, yaptıkları işlerle özdeşleştrirlerek sanık vaziyetine getirilerek mahkum edildiler. Bu ülkede, cumhuriyet tarihinde olmayan şeyler oldu. Yargıtay’ın üyeleri Anayasa Mahkemesi üyelerini Yargıtay’a şikayet etti. Anayasa Mahkemesi, iki kez Can Atalay ile ilgili ‘hak ihlali’ kararı verdi ama uygulanmadı. Artık ülkede AYM ve AİHM kararları uygulanmıyor.''

''Korkudan nefes bile alamayacak bir toplum yaratılmaya çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz''

Bayraklı Adliyesi önündeki basın açıklamasını okuyan İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, avukatların karşılaştıkları ''zorlukları ve hukuksuzlukları'' sıralayarak, şu ifadeleri kullandı:

''Demokratik, anayasal haklarını kullandıkları için pırıl pırıl 301 gencimizin cezaevine atıldığı, en ufak bir muhalif sesin bile şiddetle, yargı sopasıyla cezalandırıldığı, korkudan nefes bile alamayacak bir toplum yaratılmaya çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye tarihinde ilk kez bir baronun, İstanbul Barosu yönetiminin hukuki hiçbir dayanağı bulunmayan, salt savunmaya gözdağı vermek amaçlı açılmış bir davaname ile görevden alındığı, görevlerini yaptıkları için haklarında jet hızıyla ceza soruşturması açıldığı ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir’in daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla kapatılmış olan dosyanın tekrar canladırılarak cezaevine konulduğu bir süreci yaşıyoruz. İmkan bulsalar tüm savunma makamını külliyen ortadan kaldırarak avukatsız bir yargı hayali ile yaşayanların iktidarında avukatlık yapıyoruz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde yaşayamamanın, mesleğimizin de anlamının değiştirilmesi tehlikesine işaret ettiğini biliyoruz, görüyoruz, uyarıyoruz; bu nedenle her demokrasi talebinin arkasında duruyor, ne meslektaşlarımızı ne de halkımızı bu kör karanlıkta yalnız bırakmamak için çabalıyoruz.''

Çelik: ''Belki genciz ama susturulamayacak kadar çoğuz''

Stajyer avukatlar adına konuşan Avukat Sıla Çelik ise şunları kaydetti:

''Ama biz bu günü ne törensel kutlamalarla geçiştiriyoruz ne de temsili fotoğraflarla süslüyoruz. Çünkü bu ülkede genç bir hukukçu olarak avukat olmak, artık yalnızca bir meslek edinimi değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve siyasal bir direniş hattıdır. Stajyer avukatlar, hukuk fakültesi sonrası amacına uygun bir staj yapmak yerine sisteme ücretsiz emekle dahil ediliyor. İşçi avukatlar, cübbelerinin altında yoksullukla mücadele ediyor. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS), fırsat eşitliğini zedeleyen yapılarla dayatılıyor. Biz stajyer avukatlar, niteliksiz staja, emek sömürüsüne ve hukuk sistemindeki çürümeye karşı susmayacak, mücadele edeceğiz. Haklarımızı alana kadar da vazgeçmeyeceğiz. Taleplerimiz açık, sesimiz güçlü. Staj amacına uygun ve nitelikli hale getirilmelidir. Stajyer avukatlara yasal statü kazandırılmalı; asgari ücretin altında olmamak kaydıyla maaş uygulaması zorunlu hale getirilmelidir. Hukuk Fakültesi sayısı azaltılmalı, nitelikli eğitim verilmeli, fakülteye giriş kotası düşürülmeli, HMGS kaldırılmalıdır. İşçi avukatların sigortasız, düşük ücretli, güvencesiz çalıştırılmasına karşı barolar aktif denetim yapmalı; işveren avukatlara yaptırımlar uygulanmalıdır. Barolar, genç hukukçuların karar süreçlerine katılımını sağlamalı; yalnızca büro sahiplerinin değil, tüm meslektaşların sesi olmalıdır. İstanbul Barosu’na yapılan müdahaleye karşı tüm barolar ortak bir savunma hattı kurmalı, baro demokrasisine sahip çıkmalıdır.Bugün yalnızca konuşmuyoruz; hak talep ediyoruz.Belki genciz ama susturulamayacak kadar çoğuz.''