İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları, sahipsiz hayvanlarla ilgili kanuna karşı açlık grevine başladı

(İZMİR) – Sahipsiz hayvanlarla ilgili düzenlemeler içeren 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a tepki gösteren İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları, "Sokaklarımızı, yemeğimizi, acımızı, mutluluğumuzu, sevgimizi, evimizi paylaştığımız dostlarımızın ölüme gönderilmesine seyirci kalmayacağız. Biz bu suça ortak olmayacağız" diyerek üç gün sürecek açlık grevi başlattı.
Kent Enstitüleri binasında açlık grevine ilişkin düzenlenen toplantıda, açıklama Kaan Gencel, Mansur Karaca ve Bilge Berk tarafından okundu. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“AKP iktidarının Meclis'e sunduğu ve AKP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen sokakta yaşayan hayvanların barınaklara kapatılmasını ve öldürülmesini öngören 7527 sayılı yasa, 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe girdi. Bu rejim, 7 Mayıs 2025’te Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylandı. Hukuku ve vicdanı değil, iktidarın nefret siyasetini esas alan AYM, ölümcül bir yasa karşısında yaşamdan yana değil, ölümden yana karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, devletin 'hukuk devleti' niteliklerini hiçe saymıştır. Belirlilik, suçta ve cezada kanunilik, cezaların şahsiliği gibi temel ilkeler rafa kaldırılmış; bağımsız olması gereken yargı, iktidarın politikalarını meşrulaştırmakla yetinmiştir. Bizler, İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de yaşayan yaşam savunucuları olarak, hayvanların yaşam hakkı için açlık grevine başlıyoruz. Bu grev, yalnızca bir protesto biçimi değil; barınak denen ölüm kamplarında açlıkla, susuzlukla, hastalıkla boğuşan, diri diri gömülen, aç bırakılan can dostlarımızla kurduğumuz bir dayanışma köprüsüdür. Açlığımız onların açlığıdır. Direnişimiz onların sesi, onların nefesidir."
"Bu şartlar altında, uygulama demek katliam demektir"
Türkiye’nin dört bir yanında İl Hayvan Koruma Kurulları eliyle, Valiliklerin baskısıyla hukuksuz kararların alındığının da belirtildiği açıklamada "Sahiplenilen hayvan sayısına keyfi sınırlar getirilmektedir. Yasaklı ırk ya da hasta olduğu iddia edilen hayvanların öldürülmesi için veteriner hekimlere meslek etiğine aykırı baskılar yapılmaktadır. Yasa, 2028’e kadar sürece yayılarak uygulanması gerekirken, kapasitesi olmayan barınaklara baskı yoluyla kapasite aşımı dayatılmaktadır. Hayvanların yönetmeliğe dahi uygun olmayan alanlara kapatılması için kararlar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Özellikle belirtmek istiyoruz. Muhalefet belediyelerin veteriner hekimlikleri, maddi kaygılardan dolayı bu hukuksuz maddelere şerh koymamakta ve katliama ortak olmaktadır. Bu şartlar altında, uygulama demek katliam demektir" ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları talepleri ise şu şekilde sıraladı:
"Katliam yasası derhal geri çekilmeli, hayvanların yaşam ve özgürlük haklarını güvenceye alan yeni bir yasa oluşturulmalı. Yeni yasada 5199 sayılı kanunun 6. maddesindeki kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat ilkesi korunmalı. Hayvan hakları anayasal güvence altına alınmalı. Ölüm kampı barınaklar derhal hayvan hastanesine dönüştürülmeli. Kırdan kente kısırlaştırma seferberliği başlatılması için tüm il ve ilçelerde kısırlaştırma ve ilkyardım üniteleri oluşturulmalı. Toplamalar derhal durdurulmalı. Hayvanlar için tedavi merkezine dönüşene kadar tüm barınaklarda şeffaf yönetime geçilmeli; gönüllülerle ortak protokoller imzalanmalı. Barınaklar 7/24 halkın ziyaretine açık olmalı; hayvanların haklarına yönelik ihlallerin tespit edilebilmesi için her bölümün net şekilde gözlenebildiği kamera sistemine geçilmeli.
Çalıştığı kurumda bulunmayan ama çağrıldığında gelen icapçı veteriner hekim uygulaması tamamen kalkmalı, her il ve ilçede 7/24 çalışan veteriner hekim ve teknik kadro sağlanmalı. Özellikle muhalefet partileri belediyelerinden bu konuda açık beyan ve somut adımlar talep ediyoruz. Pet olarak kategorize edilerek bir meta gibi alınıp satılabilen tüm hayvanların üretim ve satışı yasaklanmalı, yasağa aykırı hareket ederek suç işleyenlere caydırıcı ceza uygulanmalı. Hayvana şiddete caydırıcı cezalar getirilmeli ve hayvana şiddeti kurumsal hale getiren belediyeler de bu kapsama alınmalı. Toplum huzuru ile barışını bozacak şekilde hayvanları hedef haline getirip, hayvanlara ve hayvan hakkı savunucularına yönelik şiddeti ve öldürmeyi aşılayan, güzelleyen yazılı ve sözlü medya şirketlerine ve sorumlularına caydırıcı idari para cezaları getirilmeli, Güvenli Sokaklar Derneği ve benzer hayvan düşmanı oluşumlar kapatılmalı, yöneticileri yargılanmalı. Bu nedenle herkesi, tüm yaşam hakkı savunucularını, kadın, kuir, çocuk hakkı savunucularını, engelli hakkı savunucularını, çevre hareketi aktivistlerini, sivil toplum kuruluşlarını, dernekleri, devrimcileri, sosyalistleri, komünistleri, anarşistleri, adalet için mücadele eden ve etmek isteyen herkesi bu adaletsizliğe karşı ses çıkarmaya, hukuksuz olan bu katliam yasasına karşı direnme hakkını kullanmaya çağırıyoruz. Sokaklarımızı, yemeğimizi, acımızı, mutluluğumuzu, sevgimizi, evimizi paylaştığımız dostlarımızın ölüme gönderilmesine seyirci kalmayacağız. Biz bu suça ortak olmayacağız.”