Kamu Başdenetçisi Akarca: Tavsiye kararlarımızın yerine getirilmesi hukuk devletinin ilkesinin gereğidir

Aliekber METE/ ANKARA, (DHA)- TBMM Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Alt Komisyonu'nda sunum yapan Kamu Başdenetçisi Mehmet Akarca, "Kurumumuz TBMM adına denetim yapan Ombudsmanlık kurumu gücünü Meclisten almaktadır. Bu yüzden kararların tavsiye mahiyetinde olması erkler ayrılığının bir sonucudur. Bu doğrultuda tavsiye kararlarımızın yerine getirilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Tavsiye kararlarımıza verilen cevaplarda yeterli gerekçelerin bulunmaması durumu ile de karşılaşabilmekteyiz" dedi.
TBMM Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Alt Komisyonu, AK Parti Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal başkanlığında toplandı. Komisyon toplantısının açılışında konuşan Dal, Kamu Denetçiliği Kurumu'nun (KDK) 2024 Yılı Raporu'nun detaylı olarak incelenmesi için çalışma usul ve esasları ile ilgili kararları değerlendirmek üzere toplandıklarını belirtti ve KDK'nın etkin bir hak arama mekanizması olarak vatandaşlara hizmet sunduğunu söyledi. Dal, KDK'nın belli konularda resen inceleme yetkisinin verilmesi için TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'tan destek istediklerini kaydederek, "Bu doğrultuda, bakanlarımızı temsilen birer bakan yardımcımızı bu toplantımıza davet ettik. Böylelikle tavsiye kararlarının etkinliğini artırmayı, kurumlar arası uygulama farklılıklarını en aza indirgemeyi ve mükerrerlikten uzaklaşmayı amaçlıyoruz. KDK'dan sizlere intikal eden karar ve yazıların aynı zamanda bir sorun ve çözüm talebi içerdiğini dikkate almanız gerekir. Bu sebeple bu yazılara cevap verilmesi veya savunma yapılması gereken standart evrak muamelesi yapmayalım Yetkiniz çerçevesinde KDK ve yazılarının öncelikle dostane çözüm imkanları çerçevesinde değerlendirilmesi sizden temel beklentimizdir. KDK yazılarına bakış açısı öncelikle, 'Bu sorunu nasıl çözebiliriz? Bu talebi nasıl karşılayabiliriz?' şeklinde olmalıdır. KDK'ya yapılan başvuruları, sorunları görmemiz ve onları çözmemiz için bir imkan olarak değerlendirmeliyiz" ifadelerini kullandı.
'KURUMUMUZUN FAALİYETLERİ BAKANLIKLAR NEZDİNDE YAPICI BİR TUTUMLA ELE ALINMALI'
Komisyon Başkanı Dal'ın ardından Kamu Başdenetçisi Mehmet Akarca, komisyonu bilgilendirdi. Akarca, KDK'nın amacının idare ile vatandaşlar arasındaki güven köprüsünü güçlendirmek olduğunu söyledi ve kurumun işleyişi hakkında bilgiler paylaştı. Akarca, yapılan başvurulara ilişkin izlenen süreci paylaşarak, "Kurumumuzun faaliyetlerinin bakanlıklarımız nezdinde yapıcı bir tutumla hassasiyetle ele alınması önem taşımaktadır. Sıradan bir evrak muamelesinin görülmemesi bizim için çok önem arz etmektedir. Kurumumuz TBMM adına denetim yapan Ombudsmanlık kurumu gücünü Meclisten almaktadır. Bu yüzden kararların tavsiye mahiyetinde olması erkler ayrılığının bir sonucudur. Bu doğrultuda tavsiye kararlarımızın yerine getirilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Tavsiye kararlarımıza verilen cevaplarda yeterli gerekçelerin bulunmaması durumu ile de karşılaşabilmekteyiz. Nitekim Kurumumuza iletilen bir başvuruda yaşanan anız yangını sonrasında tarafına idari para cezası kesilen başvuru yönelik verdiğimiz tavsiye kararı hakkında ilgili il müdürü dava açılması gerektiği yönünde bize bir cevap vermektedir ve adeta bize hukuk öğretmektedir. Halbuki vatandaş mahkemeye gitmeden bize başvuruda bulunmuş ve biz de bunu hukuk yönünden incelemiş ve 40 yıllık bir tecrübe sonunda verdiğimiz karara da, 'Ya mahkemeye gitsin' diyor. Mahkemeye gitmeyi herkes biliyor zaten, bunu kabul etmek mümkün değil. Bu kapsamda tavsiye kararına ilişkin kurumumuza iletilen nihai değerlendirmelerde bakanlıklarımızın hukuk hizmetleri genel müdürlükleri veya hukuk müşavirliklerinin görüşlerinin alınmasının değerli olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
'TALEPLERİMİZE İLİŞKİN SOMUT TAKVİM VE SÜREÇLERE YER VERİLMESİ ÖNEMLİDİR'
Akarca, KDK'nın hukuk kurumu olarak değerlendirmelerde bulunduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"Ancak idarelerin kararlara yönelik yaklaşımlarında icracı birimlerin kanaatlerinin baskın olduğu da görülebilmektedir. Bu durum kararlarımızın gerçek manasıyla kavranmamasına sebep olabileceği gibi bunun dikkate alındığında kararlara uyumu kuvvetlendirmek için Kurumumuzun tavsiye kararlarına uyulup uyulmayacağı konusundaki son değerlendirmelerin de en üst hukuk birimlerinden alınacak görüşlerle olgunlaştırılmasının yerinde olacağını düşünüyoruz. Hatta bu hukuki görüşlerin bilgi ve belge taleplerinin idarelere iletilmesi aşamasında da alınması değerlendirilebilir. Bununla bağlantılı olarak tavsiye kararlarına verilen cevapların karara muhatap olarak gösterilen idarenin bu konudaki en yetkili üst mercisinin iradesini ihtiva etmesi beklentimizi de dikkatinize sunmak istiyorum. Bu konuyu idarelerimiz imza yetkileri yönergeleriyle düzenleyebilirler. Bu hususta olumsuz örneklerle karşılaşılabilmekte, Kamu Başdenetçisince verilen tavsiye kararlarına alt birimlerin birim yöneticilerince cevap verilmesi mevzubahis olabilmektedir. Bu bağlamda üzerinde durulması gereken diğer bir hususun kararların takibi meselesi olduğunu belirtmek isterim. İdarelerin bazı kararlarının gereğini yerine getirme iradesi olsa dahi talebin yatırım programına alınması, yıkım işleminin gerçekleştirilmesi, hak edişlerin ödenmesi ve mevzuat düzenlenmesinin yapılması gibi bazı başvurular bakımından bunun belli bir süre alabileceği bir gerçektir. Böyle durumlarda Kurumumuza yazılan yazı cevaplarında, 'Konunun ileride değerlendirilmek üzere not edilmiştir.', 'Yatırım programı kapsamında değerlendirme yapılacaktır.', 'Bütçe olanaklarına göre ödeme yapılacaktır.' şeklindeki cevaplar yerine bu talebin tahmini olarak ne zaman yerine getirileceğine ilişkin daha somut takvim ve süreçlere yer verilmesi önem arz etmektedir."
'MEVZUATTA BİR BOŞLUK OLDUĞUNU DEĞERLENDİRİYORUZ'
İdare'nin KDK'nın karar verme sürecine iştirak etmesinin ardından Sayıştay'ın gerçekleştirdiği denetim sonucunda idarenin aleyhine sonuçlar da doğurabileceğini aktaran Akarca, "İlgili idare yetkilileri de Kurumumuzla bu konuda iletişime geçmişlerdir. 'Mali imkanla ilgili olarak şu kadar ödemenin yapılması gerekir' diye bir karar veriyoruz, hukuk yönünden incelemişiz, mevzuat yönünden incelemişiz, sonra Sayıştay denetçileri tarafından yapılan değerlendirmede, 'Bunun fazladan ödendiği' şeklinde bir karar verilince de bu sefer oradaki kamu görevlisi bizim Kurumumuza, 'Ya, sizin kararınıza uyduk, bunu yerine getirdik ancak işte bu bizden tekrar talep ediliyor.' Burada, tabii, mevzuatta bir boşluk olduğunu değerlendiriyoruz. Böyle durumlarda, yani Kurumumuza yazılan yazı cevaplarını da birlikte değerlendirdiğimizde, bunun idare aleyhine sonuç doğurmaması, iş bu gibi durumlarla karşılaşma ihtimali dahi idarecilerin kararlarımıza olumlu yaklaşmalarının önünde engel oluşturabileceği görülmektedir. Bu bakımdan, Kurum kararlarına uyma iradesi gösteren idarecilerin mali sorumluluğu konusunda bağışıklık getiren bir düzenleme yapılması gerektiğini değerlendirmekteyiz" dedi.
'DİLEKÇE OLUMLU BİR ŞEKİLDE YANITLANDI'
Akarca'nın sunumunun ardından söz alan Komisyon Başkanı Dal, geçen yasama döneminde yaptıkları bir toplantıda yaşanan bir dilekçeyi örnek göstererek, "Geçen yıl burada Sağlık Bakanlığıyla ilgili bir dilekçe vardı. Bir ilimizde görev yapan taşerondan kadroya geçen bir hanımefendi o ilde eşiyle boşanmış, dolayısıyla, eşinden tehdit alıyor, bununla ilgili hem emniyetin hem de mahkemenin kararı var ama taşerondan kadroya geçenlerin tayin hakkı olmadığı için Sağlık Bakanlığı diyor ki, 'Biz bunu yapamayız, mevzuata aykırı.' Daha sonra burada görüştük. Burada anormal bir durum var yani tehdit alıyor, artı mahkeme kararları var elinde, dolayısıyla, bu mevzuatı bir şekilde aşmamız gerekiyor. Sağ olsun, o gün burada olan Sağlık Bakanlığındaki Genel Müdürümüz ilgili yerlerle görüştü, toplantımız bitmeden bu çocuğumuzla ilgili tayin dilekçesinin olumlu şekilde yanıtlanacağı bilgisi verildi ve bu kez tabii memnun oldu" değerlendirmesinde bulundu. (DHA)