Otel yangınında hayatını kaybedenlerin yakınları komisyonda konuştu, herkes ağladı (2)

'SİZİN ACILARINIZI DİNDİREBİLME ŞANSIMIZ YOK'

Aile fertlerinin yaşadıklarını anlatması üzerine gözyaşlarını tutamayan Komisyon Başkanı Selami Altınok, "Biz 60 yaşında insanlarız. Ben de diğer arkadaşlarım da onurlu bir görev yapmak istiyoruz. Bizim burası bir mahkeme değil; ama üzerimize ne görev düşüyorsa ona insanlık görevimiz olarak bakıyoruz. Elimizi vicdanımıza koyacağız ve kendi çocuklarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız adına söylüyorum nasıl değerlendirirsek öyle değerlendireceğiz. Ama biliyorum ki ne kadar adaletli yapmaya gayret edersek edelim işimizi, sizin acılarınızı dindirebilme şansımız yok. Kusura bakmayın onu beceremiyoruz ama emin olun hepimiz aynı duyguları aynı acıları hissediyoruz. En azından empati yapmaya çalışıyoruz" dedi.

'ANNE OLMANIN BEDELİNİ BÖYLE ÖDEMEMELİYDİM'

Yangında oğlu ve kızını kaybeden Duygu Can, "Ben bu komisyonda 13 yaşındaki oğlum, canım Doruk’un cesaretini bekliyorum. O gün orada her şeyin tam ortasındaydık. Ama hiçbir şey bilmiyorduk. Ne bir açıklama ne bir yönlendirme ne bir destek ne bir anlayış. Biri yanıma yaklaştı, 'Vali Bey üzülüyor. burada ağlama' dedi bana. Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken, acım bile rahatsızlık sayıldı. Gözyaşlarım bastırılmak istendi. O an anladım. Biz orada yalnızdık. Ben size soruyorum bu komisyon neden kuruldu? Bu komisyon hiç kurulmamalıydı. Böyle bir gerekçe ile biz burada olmamalıydık. Önlemler, bu katliam olmadan önce yapılmalıydı. Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim. Çocuk doğurmanın, büyütmenin, uğruna yaşamanın karşılığı bu olmamalıydı. Yaşadıklarım sadece bir annenin değil, bu ülkenin vicdanının taşıması gereken bir acıdır. Benim evlatlarım geri gelmeyecek biliyorum. Saçının bir telini geri getiremeyeceğiz. Bu komisyonun, Meclis’in görevi başka Nehir’ler, başka Doruk’lar yanmasın diye artık bir adım atmak olmalı" diye konuştu.

'BU ACIYI ÇEKMEYEN BİLMEZ'

Kızını, damadını ve torunlarını kaybeden Dayı ailesi anneannesi ise "Görünen şeylere göz kapatan insanlara ben hakkımı helal etmiyorum. Zerre kadar suçu olanların cezalarını çekmelerini istiyorum. Çünkü o kadar acı çekiyoruz ki biz. Yani bu acıyı çekmeyen bilmez. Öyle bir işkence içindeyiz. Onlar yandı. Biz alev alev yanıyoruz her gün. Her gece biz, ben yerimde yatamıyorum. Bütün gece dolaşıyorum. Böyle yaşayacağız yani. Ama alışamıyoruz. Yani buna göz yumanların en baştan en sona bizim yaşadığımızı yaşamalarını istiyorum. Fazla veya eksik değil. Aynı sınıf. Yani gerçekten baksınlar nasıl yaşanıyor? Yani böyle bir empati kurun. Acaba benim çocuklarıma böyle olsa ben ne yapabilirim? Düşüncesi bile sizi çıldırtır. Kesinlikle hakkımı helal etmiyorum" dedi.

'ÇOCUĞUMU DİŞLERİNDEN TANIDIM'

Yangında kızı ve torununu kaybeden Sema Şahin de "İlk başta çok samimi söylüyorum sizlere ölmeyi tercih ettim. Yaşamak istemedim. Verilen ilaçları almadım. 'Kızlarımın yanına gitmek istiyorum' dedim. Kendi mezar yerimi, kızlarımın yanında, kaldırım kenarına bir yer açtırdım, bir yer aldım. Hayatımı çocuklarıma adadım. Akabinde anneanne oldum, onlar için yaşadım. İlk günlerde çok metanetliydim ama şu gün 100'üncü gün. Ben metanetimi yitirdim. Şırıl şırıl ağlıyorum. Şu aralar antidepresansız asla uyuyamıyorum. Uyuşuk vücudum 10 kilo aldı, sağlığımı kaybediyorum. Kızımın yüzünü gördüm. Siz bir mangal yakarsınız, mangal söner, için için yanar. O mangal kömürünü düşünün. Benim prensesim, koklayarak öptüğüm kızım yanmıştı. 'Dişlerini açın bana' dedim. Çünkü bizde genetik bir diş yapısı vardı. Çocuğumun dişlerine baktım. 'Evet bu benim çocuğum' dedim. 'En iyisi sizin cenazeniz' dediler bize. Bizim bu davamız çok yavaş ilerliyor. Bizler acılı insanlarız. Yaşamam gerekiyor. Ben bu davanın sonunu göreceğim. Bizim çocuklarımız geriye gelmeyecek" ifadelerini kullandı. (DHA)