Özgür Karabat: "Bir kişinin bir daha aday olabilmesi için yaptıkları baskıya, zulme, hep birlikte tanıklık ediyoruz"

Özgür Karabat: "Bir kişinin bir daha aday olabilmesi için yaptıkları baskıya, zulme, hep birlikte tanıklık ediyoruz"

Kamera: Hakan KAYA

(İSTANBUL)- CHP heyeti, gözaltına alınan gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker'in ifade işlemlerinin sürdüğü saatlerde İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. CHP Genel başkan Yardımcısı Özgür karabat, "Bir kişinin bir daha aday olabilmesi için yaptıkları baskıya, zulme, hep birlikte tanıklık ediyoruz" dedi. Gözaltına alınanın sadece gazeteciler değil aynı zamanda halkın haber alma hakkı olduğunu kaydeden Karabat, Sanıyorlarsa ki korkacağız ve yılacağız, sanıyorlarsa ki sineceğiz, büyük bir yanılgı içerisindeler. Aslında korkan onlar. Kaybedecekleri çok şey var. Bu iktidar sayesinde nasıl zenginleştiklerini hepimiz biliyoruz" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dün akşam saatlerinde gazetecilerin gözaltına alınması üzerine görevlendirdiği heyet, hem Ankara hem İstanbul'da gelişmeleri yakından takip ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcıları Burhanettin Bulut ve Özgür Karabat ile Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı'dan oluşan heyet, Halk TV'ye destek ziyaretinde bulundu, ifade işlemlerinin sürdüğü İstanbul Adliyesi önünde gelişmeleri takip etti. Heyet, İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, şunları söyledi:

"Dün Halk TV'de çalışan 3 gazeteci arkadaşımıza gözaltı kararından sonra Genel Başkanımızın görevlendirmesiyle bir heyet halinde İstanbul'dayız. Utku Çakırözer, Sezgin Tanrıkulu, Tahsin Ocaklı, Burhanettin Bulut ve ben buradayız. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Hem hukuki boyutunu, hem siyasi boyutunu yakından takip ediyoruz.

"Bir kişinin bir daha aday olabilmesi için yaptıkları baskıya, zulme, hep birlikte tanıklık ediyoruz"

Birincisi bu gözaltılar hiçbir şekilde kabul edilemez. İkincisi, Türkiye'yi artık bir baskı iklimine mahkum etmek isteyen bir iktidar var. Bunun da en temel sebebi, kendi iktidarlarının, daha doğrusu bir kişinin bir daha aday olabilmesi için yaptıkları baskıyı, zulmü, hep birlikte tanıklık ediyoruz. Şunu hepimiz biliyoruz, bütün dünyada ve Türkiye'de kuvvetler ayrılığı prensibi demokrasinin temel ilkelerinden bir tanesi. Yasama, yürütme, yargı birbirinden ayrı ve bağımsız olması gereken organlar. Ama, daha gelişmiş demokrasilerde ve Türkiye'nin de hak ettiği demokrasilerde, basın özgürlüğü, basın başka bir kuvvet olarak ortaya çıktı.

"Onları överseniz fikir özgürlüğü var"

Bugün itibarıyla şunu söylememiz lazım, aslında gözaltına alınan, ifadeye davet edilen sadece gazeteciler değil. Gözaltında olan aynı zamanda, halkın haber alma hakkı. En temel anayasal hakkı olan, halkın bilgi alma hakkı engelleniyor. Onlara sorarsanız Türkiye'de fikir özgürlüğü var. Ama nasıl bir fikir özgürlüğü var. Onları överseniz fikir özgürlüğü var. Ama onları eleştirirseniz, o zaman ifadeye davet bile yok gözaltı var. Hepimiz biliyoruz ki, çok rahatlıkla ifadeye davetle yürütülebilecek süreçler, gözaltılarla ve fiili baskı süreçleriyle, başka bir baskı iklimi yaratılıyor. Özellikle televizyonların önünden almak, başka bir korku iklimi yaratmak demektir.

"Halkın sesi yenilgi tanımaz, bu abluka dağılacak"

Sanıyorlarsa ki bu korku iklimine teslim olacağız, büyük bir yanılgı içerisindeler. Ve şunu söylemek istiyoruz ki, bu abluka dağılacak. Halkın sesi yenilgi tanımaz, bu abluka dağılacak bunu biliyoruz. Biz, hangi psikolojide hareket ettiklerini de biliyoruz. Artık dip noktadalar. Artık yenildiler, artık halk nezdinde meşruiyetleri yok ve şunu biliyoruz ki, ne emekliye, ne işsize ne işçiye, ne asgari ücretliye söyleyecek sözleri yok.

Bugün, gazetecilerin, işadamlarının, emeklilerin, emekçilerin tüm Türkiye'de yaşayan vatandaşlarımızın artık bu iktidardan kurtulması gerekiyor. Ve bunun için sesimizi gür bir şekilde çıkarmamız gerekiyor. O yüzden, kurtuluş yok tek başına, ya hiçbirimiz ya hep beraber.

"Asıl korkan onlar"

Sanıyorlarsa ki korkacağız ve yılacağız, sanıyorlarsa ki sineceğiz, büyük bir yanılgı içerisindeler. Aslında şunu da biliyoruz, korkan onlar. Kaybedecekleri çok şey var. Bu iktidar sayesinde nasıl zenginleştiklerini hepimiz biliyoruz. Oysa, bizim derdimiz şu, Türkiye demokrasisi zarar görürse, Türkiye'de basın özgürlüğü zarar görürse, fakirleşen Türkiye halkı olur, fakirleşen Türkiye'nin kendisi olur. Siz basını bu kadar işlevsiz hale getirirseniz, yarın Türkiye'yi tanıtmak için ihtiyaç duyduğunuz bir basın bulamayabilirsiniz. Dolayısıyla, bugün basın özgürlüğü aynı zamanda zenginleşmek demektir, herkesi ilgilendirir. Basın özgürlüğü demokrasi demektir, aş demektir, ekmek demektir, herkesi ilgilendirir. O yüzden, bu baskı iklimine, bu zulüm iklimine hep beraber karşı duracağız.

"Onların korkulu rüyası olacağız. Biliyoruz yenilecekler"

Toplumun bütün kesimlerini kendi mecralarından buna ses çıkarmaya davet ediyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, olmamız gereken her yerde olacağız. Palamentoda, sokakta, burada, her yerde olmaya devam edeceğiz, onların korkulu rüyası olacağız. Biliyoruz yenilecekler. 31 Mart'ı iyi okuyamadılar. Biz onları daha fazla kaçamayacakları bir yere davet ediyoruz, sandığa davet ediyoruz"

Çakırözer: Ortada büyük bir hukuk vahameti var

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de "Yaklaşık 21 saattir, 1 güne yaklaşık bir süredir 3 meslektaşımız özgürlüklerinden mahrum, gözaltındalar. Öncelikle, bir an önce, ülkemiz adına utanç tablosu olan bu gözaltının bitmesini ve 3 gazetecinin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Ortada büyük bir hukuk vahameti var. Siyasetin yargıya yaptığı baskı ile, yargıyı etkisine alması ile karşılaştığımız bu yargı darbelerinin bu sonuncusunu yaşıyoruz ama sürece baktığımızda, neredeyse her gün başka bir vahim gelişmeyle karşı karşıyayız" dedi. Çakırözer, şöyle devam etti:

"Buradan bir büyük yargı skandalı çıkarılması maalesef Türkiye'yi büyük bir utançla karşı karşıya bırakıyor"

"Özellikle İstanbul'da yaşanıyor bunlar. Bir bakıyorsunuz, 12 yıl önce, Gezi davası yeniden gündeme getirilmeye çalışılıyor. İçeride haksız, hukuksuz yere yıllardır yatan kişiler olmasına rağmen bir bakıyorsunuz gazetecilere, bir bakıyorsunuz sanatçılara, üzerine siyasi yönlendirmelerle, siyasi etkiyle yargının maalesef, tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirerek başlattığı süreçlerle karşı karşıyayız. Barış Pehlivan'ın, Seda Selek'in, Serhan Asker'in baktığınızda ortada gazetecilik dışında bir şeyi yok. Ortada tüm Türkiye'nin konuştuğu önemli iddialar var; bu iddiaların ortasında olan isme, bu iddialar soruluyor, ona söz hakkı, yanıt hakkı veriliyor aslında o da buna ilişkin görüşlerini paylaşıyor. Buradan bir büyük yargı skandalı çıkarılması maalesef Türkiye'yi büyük bir utançla karşı karşıya bırakıyor. Dün gece biz, genel başkanımız sayın Özgür Özel'in talimatıyla, hem biz Ankara'daydık, önce emniyetteydik, arkadaşlarımız burada İstanbul'da Halk TV'deydiler. Sonra sabahın erken saatlerinde buraya geldik. Saatlerdir, ifade alma işlemi sürmekte. Bir kez daha tekrar ediyorum, Türkiye'yi bu utançtan derhal kurtarması gerekiyor şu anda karar verme makamında olan savcının. Bir an önce gazeteci arkadaşlarımızı serbest bırakmasını bekliyoruz.

"Gazetecilik suç değildir"

Gazetecilik suç değildir. Ve sadece halkın haber alma hakkının elinden alınması değil, gazetecilere yönelik, Halk TV özelinde ama geniş anlamda aslında tüm basın mensuplarına gözdağı vermeyi amaçlı bu baskıların da bir an önce son bulmasını istiyoruz... Biz milletvekilleri olarak aslında Meclis'te olmamız lazım, yasama faaliyetinde olmamız lazım ama maalesef gördüğünüz gibi emniyetin kapısında, adliyenin koridorlarında, Türkiye'de haber alma hakkını, basın özgürlüğünü korumak için ya da onun için mücadele eden gazetecilerle dayanışma için buradayız. Bu mesele sadece Barış Pehlivan'ın, sadece Seda Selek'in, Serhan Asker'in, sadece Halk TV'nin sesinin kısılması meselesi değil, 85 milyonun sesinin kısılması, 85 milyonun sindirilmek, susturulmak istenmesi meselesidir. O yüzden onlarla gösterilecek dayanışma aslında, kendi özgürlüğümüz, kendi sesimizin kısılmasına yönelik direnişimiz, isyanımızdır. Umarız bu ses duyulur ve bugün buradan arkadaşlarımızı alarak, onları buradan özgürlüklerinin daha da fazla ellerinden alınmasına neden olmadan bir an önce serbest kalarak onlarla birlikte çıkmak arzusu hepimizdedir."

"Çağlayan Meydanı da gözaltında"

"Her geçen gün yargı uygulaması hukuktan uzaklaşıyor, teamüllerden uzaklaşıyor. Bu uzaklaşma, mahkeme koridorlarına, meydanlara yansıyor. İşte yanı başımızda Çağlayan Meydanı da gözaltında, oraya yurttaşlarımızın, bizlerin girmesi yasak. Bu uygulama size neyi hatırlatıyor? Olağan bir dönemi hatırlatmaz, darbe dönemlerini hatırlatır ancak" diyen CHP Diyarbakır Milletvekili Segin Tanrıkulu da şu ifadeleri kullandı:

"Mahkeme binasında, mahkemenin bulunduğu koridor kapatılmış, orası avukatlara yasak, İstanbul Barosu'na yasak, milletvekillerine yasak. Bu adliyeyi buna dönüştürdüler. Böyle bir tarih yakın zamanda yazılmadı, her geçen gün daha ağırını yazıyorlar. Onlar da hafıza varsa, bizde de hafıza var. Arkadaşlarımızın beyanları sadece kendilerine ilişkin değil, bizim tarihimize ilişkindir. O tarih ileride bize lazım olacak. Bu zulmü, bu zalimliği kim bize yaşatmışsa, yasalar çerçevesinde, hukuk çerçevesinde, adil bir biçimde hesaplarını soracağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın"

"Türkiye, bu zulüm altındaki, bu baskıcı rejimden kurtulacak"

CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı ise "Gerçek bir habercilik, tarafsız ve belgeleriyle habercilik yapabilecek gazetecilere yapılan bu saldırı, demokrasinin tam kalbine yapılmış bir saldırıdır. Bunu yapanlar bilsinler, yukarıda bir sürü gazeteci arkadaşımız var, hepsi de biz bedel ödemeye hazırız derler. Hiç merak etmesin Türkiye, bu zulüm altındaki, bu baskıcı rejimden kurtulacak ve bunu bu halk yapacaktır, demokrasi yoluyla, sandık yoluyla yapacaktır. Buna inanın, bugünler yakında Türkiye halkının kararlılığı ile bitirilecektir" dedi.