Özgür Özel: "Biz seçmenin yarısından bir fazlasıyla tarihin en büyük güvensizlik oyunu vermek istiyoruz"

Özgür Özel: "Biz seçmenin yarısından bir fazlasıyla tarihin en büyük güvensizlik oyunu vermek istiyoruz"

(ANKARA) - CHP Lideri Özgür Özel, "Mitinglerin dışında en önemli işimiz şu, bir imza kampanyamız var. Ne yapıyoruz? Erdoğan’a güvensizlik oyu veriyoruz. Nedir? 600 milletvekilinin 300+1 fazlası isterse, normalde parlamenter sistemlerde güvensizlik oyu ile hükümet düşer. Kurulamazsa, erken seçime gidilir ya. Biz seçmenin yarısından bir fazlasıyla tarihin en büyük güvensizlik oyunu vermek istiyoruz. Son söz, ilçeler, iller, çağrı merkezimiz var. AVM’ler meydanların olduğu yerlerde imza kampanyalarımız var. Her vatandaşımıza demokrasi için imza kampanyasına destek vermeye davet ediyorum" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV'de gazeteci İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı. "Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın tahliyesi söz konusu olabilir diyorlar" sözlerine karşılık Özel, şunları söyledi:

"Olmalıdır. Siyasi tutsakların tamamı en kıdemlileri de Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş, hızla tahliye edilmelidirler. Bakın Ümit Özdağ’ın da bir gün daha durmaması lazım, Selahattin Demirtaş’ın da Ekrem İmamoğlu’nun da, DEM’li ve CHP’li bütün belediye başkanlarının da. Bu tahliyelerin yapılması Türkiye’de iklimi inanılmaz yumuşatır. Çok doğru bir adım olur. Bu tahliyeleri yapsınlar yarın sabah yeni bir Türkiye’ye uyanırız. Bu kadar söylüyorum. Bakın bu yaptıklarıyla Türkiye 41 milyar dolar kaybetti. Mehmet Şimşek’in bir buçuk yılda topladığı... Oda samimiyetsizmiş tabi. Biz Türkiye ekonomisi için çalışacak, rasyonel hesaplar yapacak. Neymiş artık bir kere bakan falan değil, bu mali sekreter. Çünkü atanmış.''

"Buna karşı sustu, ‘yapmayın’ demedi"

Küçükkaya'nın "Mehmet Şimşek’i bir süredir hedef tahtasına aldınız. Eskiden yapmıyordunuz ama şimdi yapıyorsunuz" sözleri üzerine Özel, şunları söyledi:

''Ben Mehmet Şimşek’in işini iyi yapmasını, rezerv toplamasını, enslasyon ne demek; fakirin ekmeğini çalmak demek, enflasyonun düşmesini, doların makul bir seviyede olmasını, Türk parasının değerli olmasını ve insanların geçimi için onlara iyi maaşlar verilmesini istiyorum. Bunun için de ben Mehmet Şimşek başarılı olsun isterim. Ama Mehmet Şimşek sahtekar çıktı. Topladığı rezervler vardı. Neye karşı; enflasyon düşsün diye, ekonomi zırhlı olsun, korunaklı olsun diye. Bakın onun hatası şu, bir kaç şey var. İlk önce diyeceğimi söyleyeyim; bu ülkede bir demokraside yapılabilecek en yanlış iş yapıldı. Bütün dünyanın gözünün önünde ülkenin en bilindik siyasi aktörlerinden birine siyasi operasyon çektiler, bir sonraki cumhurbaşkanını hapse attılar ve bunun; borsayı batıracağı, dövizi fırlatacağı ve döviz 100 liraya fırlamasın diye rezevlerin yakılmak zorunda kalacağı belli. Buna karşı sustu, ‘yapmayın’ demedi. Pozisyon açmadı ve dedi ki,'‘Rezervler birgün satılmak için biriktirilir.' O gün bu gün mü? Utanmaz adam, çıldırıyorum. Rezervler, 'Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı gün borsa düşmesin, dolar fırlamasın diye mi tutulur. Bir gün yakmak için biriktirdik o rezervleri' diyor.

"Demeliydi ki kardeşim 'biz ekonomiyi düzelteceksek, demokrasi içinde kalacağız'"

"Mehmet Şimşek bunu önlemeli miydi diyorsunuz" diyen Küçükkaya’ya Özel, şu yanıtı verdi:

"Önlemeliydi. Demeliydi ki kardeşim biz ekonomiyi düzelteceksek demokrasi içinde kalacağız. Seçilmiş adamı hapse atarsan yabancı sermayeyi burada tutumazsın, bu para kaçar. Bu para kaçmasın diye de bütün rezervler gider. Bakın bu rezervler ne pahasına oldu biliyor musunuz? Bu iktidar gelmeden önce 8 çeyrek altın alan emekli maaşı 2.5 çeyrek altına düştü. Yani emekliye para verilmedi, para biriktirildi. 7.5 çeyrek altın alan asgari ücret, 4 çeyrek altına düştü şimdi 3.5 doğru ilerliyor. Niye, bu insanlara para verilmedi, enflasyon kontrol altında tutulsun diye. Çünkü enflasyon çıkarsa faiz çıkıyor, faizi bastırmak için başka bir şey yapman lazım. Yani liraya yüksek faiz vermen lazım. Onu vermezsen döviz fırlıyor. Döviz fırlamasın diye rezev yakıyorsun. O yüzden akıllı olmak lazımdı. Demeliydi ki böyle bir iş yapamayız. Ne dünyaya ne piyasaya anlatamayız. Biliyor muydu? Bal gibi biliyordu. Niye MASAK raporu var."

"MASAK’ın siyasi operasyonda kullanılmasına sessiz kalmıştır"

Küçükkaya’nın "Mehmet Şimşek haberim yok diyor ama..." ifadesi üzerine Özel, sözlerini şöyle sürdü:

"Yalan söylüyor. O zaman o yüzden sekreter, bakan değil. Bakın MASAK gibi bir kuruluş Aralık, Ocak, Şubat boyunca televizyonlarda; Haber Türk, NTV’de yani merkez medyada çıkan bütün yorumcular, A Haber’de... Neden konuştuk, MASAK raporu. MASAK raporu ne zaman talep edilmiş, 3 Mart. Görevlendirme ne zaman 10 Mart. Ne zaman imzalanmış, 17 Mart. Operasyon ne zaman 19 Mart. 3 ay boyunca MASAK’ta büyük bir yolsuzluk operasyonundan bahsediliyor. Sen çıkıpta ‘MASAK’a getirin raporu okuyayım, büyük bir rapordan bahsediliyor kim hazırladı o raporu’ deme. Olmayan raporu konuşuyorlar susuyor. 3’ünde istiyorlar görevlendirme yok. Kendi talimatıyla uzman yardımcısı görevlendiriliyor, yalan yanlış bir MASAK raporu hazırlanıp yollanıyor. Utanç vesikası böyle bir poşet peçeteden ibaret, peçete. Ve Mehmet Şimşek, kendine bağlı MASAK’ın siyasi operasyonda kullanılmasına sessiz kalmıştır. Siz İsmail bey olarak bakan olacaksınız, size bağlı kuruluşun raporundan 3 ay boyunca herkes konuşacak, olmayan bir rapordan. Susacaksınız. Olmayan raporu Mart’ın 10’unda isteyecekler, görevlendirme yapıp 17’sinde rapor vereceksiniz. O raporla adam tutuklanacak, yalancı raporla. Ve rezervler yanacak siz de diyeceksiniz ki ‘Ben bu rezervleri bugünler için biriktirdim. Eğer Mehmet Şimşek bu rezervleri bugünler için biriktirdiyse yazıklar olsun ona.

Eğer Mehmet Şimşek bir siyasetçinin içeri atılmasında, yabancı sermaye niye korkmasın? Açık söylüyorum niye korkmasın? Bakın eğri oturup doğru konuşalım, bunun üzerinde devletin mührü var kardeşim. Ne bu? Diploma. Kaç yıl önce verilmiş? 31 yıl önce mühürlü diploma verilmiş. Bu güvence değil mi? Sen işini yapabilirsin. Bu diplomayı 31 yıl sonra yani başvurudan 35 yıl sonra bu diplomaya 'yok' diyorlar. Bakın bir evrak var 35 yıl önce, İstanbul Üniversitesi kuruluşu 1453. İstanbul’un Fethi yılında kurulmuş İstanbul Üniversitesi 35 yıl önce ilan verip Ekrem Bey’i çağırmış. Başvurmuş, kabul etmiş, sınavlarını vermiş, mühürlü diplomayı vermiş. Mühürlü diploma. Bu diplomayla Ekrem Bey ticaret yapmış, siyaset yapmış, durmuş durmuş... Ne zaman ki cumhurbaşkanı adayı olacak işlerine gelmediği için iptal edilmiş. Bakın şimdi basit bir şey sanıyorlar. Devletin mühür koyduğu diplomayı sen 31 yol sonra iptal edersen, devletin verdiği hiçbir kağıdın kıymeti kalmaz.

Devlet tapu veriyor. Mülkiyet güvencesi yok. Yarın işine gelmez iptal eder. Yabancı adam gelecek dünya para verecek, fabrika kuracak; bakıyor Ekrem İmamoğlu’nun bir kere mazbatasını bir kere diplomasını iptal etmişler. Devletin bonosunun, debletin İMKB’deki kağıdının kıymeti olmayacağı için adam bakıyorki, deblet kendi mührünün arkasında durmuyor, ne yapıyor biliyor musun? Bir tuşa basıyor, İMKB’deki hissesini satıyor, paracığını alıyor, güvenli bir başka ülkeye gidiyor. Bu parayı alırken, dolara talep yüksek olunca, dünya kadar adam satıp alırken dolar çok yüksek olunca, dolar fırlaması diye Mehmet Şimşek rezerve satıyor. Bu işlem Türkiye’de hiçbir evrakın değerini olmadığını güvence olmadığını inandıkları için."

"Bu devletin kendini inkar etmesidir"

Küçükkaya'nın ''İmamoğlu henüz cezaevinde değildi bu konuyu soran bir gazeteci arkadaşa dedi ki 'sen nereden mezunsun?' Gazi. 'Senin de diplomanı iptal edebilirler' dedi. Sonra döndü 'hepinizin bankadaki parasını, şirketinin tapuda evinize el koyabilirler' demişti'' şeklindeki ifadeleri üzerine Özel, şunları söyledi:

"Bu hukuk güvencesinin ortadan kalkmasıdır. Bu devletin kendini inkar etmesidir. Onun için paralar dışarı kaçıyor, onun için mezarlar yanıyor. Mehmet Şimşek bugünler için biriktirdik dedi diye iki elim yakasındadır. Onu Financial Times’a şikayet ettim. Bana diyorlar ya Türkiye’yi yurt dışına anlatma o gün ne kolay siyaset be? Sen her rezilliği yap, günü geçmişte haklı olarak başörtüsü sorunu olduğunda yurtdışına git anlat. Parti kapatmaya, yurtdışına anlat. 15 Temmuz’u bizden de yardım iste, Fethullahçıların gerçek yüzünü yurt dışına anlat. Sonra gel Fethullahçının kalkıştığı darbeye sen kalkış, rakibini sen karta et. Diplomayı sen iptal et. Demokrasi meselesi bir ülkenin iç meselesi değildir. Ben yurt dışında Türkiye’nin Kıbrıs’taki haklarını da ve dün Azerbaycan meselesinde adalardaki haklarını da en çok savunmuş kişiyim. Ama öyle memleket yok. Sen Türkiye’de darbe yapacaksın, Mehmet Şimşek gidecek yurt dışında lambur lumbur konuşacak."

"Mehmet Şimşek, bu darbenin mali ayağıdır, Erdoğan’da bir demokrat değil, otokrattır"

"Ben yine de düzenleyici kurul olduğu için MASAK raporu hakkında bilgisi olmayabileceğini inanıyorum" diyen Küçükkaya’ya, Özel şu yanıtı verdi:

''Demokrasi olsa, tek adam rejimde olmasak her şeye, her şeyi bir kişinin kontrolünde olduğu bir ülkede hiçbir kurumun ve güvencesi var ne de kesinlikle ve kesinlikle, ben adım gibi biliyorum. O MASAK raporunu imzalayacak kişi bulamamışlar, 'Akın Gürlek, Erdoğan’a, Erdoğan, Mehmet Şimşek’e, Mehmet Şimşek kurum başkanına, bir uzman yardımcısı da mı yok' demiş. Net. Çok özür diliyorum şunu söyleyim. Financial Times bu Nikkei endeksi var ya Nikkei Gazetesi, Nikkei ailesi. Endeksin adı da Nikkei endeksi. Japonya’nın en yüksek tirajlı finans gazetesi de. Nikkei aynı zamanda Financial Times’ın da sahibi. Bir yıl önce satın aldılar. İkisine de anlattım. Ben Türkiye’ye şikayet etmiyorum, ben Türkiye’deki Mehmet Şimşek denen adamın aslında bir demokrat olmadığını, politikalarının rasyonel olmadığını, Türkiye’deki bir darbe girişimi sırasında belirtilmiş rezervleri cayır cayır yaktığını, darbeye sessiz kaldığını, kontrolündeki kurumlara güven olmadığını anlatıyorum. Mehmet Şimşek, bu darbenin mali ayağıdır, Erdoğan’da bir demokrat değil, otokrattır. Türkiye’de bir demokrasi sorunu vardır.

"Türkiye’deki kimin tutuklanacağını Erdoğan, kimin serbest bırakılacağını dünyanın diğer liderleri karar veriyor"

Bakın Mehmet Şimşek’i getirmek için ne kadar dil döktü, Mehmet Şimşek’e dedi ki 'işine karışmayacağım.' Mehmet Şimşek eğer çıksa bugün dese ki bu 'tutukluluklar doğru değil, şeffaf ve adil yargılamaya dünyaya ikna etmek için serbest bırakalım, şeffaf ve adil yargılayalım, piyasalara güven verir, aksi takdirde batacağız' dese bugün serbest bırakırlar. Eğer oturup doğru konuşalım. Türkiye’deki kimin tutuklanacağını Erdoğan, kimin serbest bırakılacağını dünyanın diğer liderleri karar veriyor. Erdoğan çok babayiğit; Brunson, ‘Ver papazı al papazı’. Bir telefonda Brunson’u yolladı. Aldık mı, Fethullah Gülen‘i aldık mı da verdi? ‘Bu canım bu bedende durdukça çıkamaz’ diyordu Schröder’in bir telefonuyla Almanlara bıraktı, Merkel’inbir telefonuyla, Schröder’in bir telefonuyla büyükada tutuklularını, Merkel’in bir telefonuyla Deniz Yücel’i bıraktı. Macron bir telefonuyla Fransız gazeteci bıraktı."

"Trump izin vermeseydi İmamoğlu zaten hapse girmezdi"

"O zaman şunu sormamız gerekir noktası sayın İmamoğlu’nu kim serbest bıraktıracak" sorusuna Özel, "Trump izin vermeseydi İmamoğlu zaten hapse girmezdi. İmamoğlu serbest bırakacak olan şey bir uluslararası dünyanın, uluslararası dostlarımızın Türkiye’deki bu darbe girişiminin, Türkiye’yi modern Dünya‘dan kopardığını bu arkadaşlar hatırlatmasıyla ve Mehmet Şimşek denen demokrat görünümlü otokratın sekreterinin Türkiye ekonomisi ile ilgili bunun yarattığı hasarın doğru anlatmasıyla 5 dakikalığına bırakılır. Ekrem Bey’in içeride tutulmasında Türkiye’nin menfaati yok. Türkiye’nin düşmanlarının menfaati var" yanıtını verdi.

"Müdafaa-i Hukuk noktasındayız biz"

"Dünyadan gelen ses sizce güçlü mü" sorusunu Özel, şöyle yanıtladı:

"Gitgide artıyor. İlk günler bir bocaladılar. Niye? Dünya şöyle bakar. Bakın çok net bir şey söyleyeyim. İki tane dava vardı. Bu davalardan birisi Türkiye kamuoyuna, ne? Terör. Bizim insanımız teröre desteğe asla ve asla izin vermez. Diyor ki, ‘İBB‘den terör örgütüne destek yapmışlar o yüzden’ bu iç kamuoyuna yönelik kartıydı. Masaya bunu koydu. Öbürü yolsuzluk, mali meseleler. Bu da dış kamuoyuna yönelik kartı. Avrupa’nın en önemli özelliğine? Dürüst, şeffaf yönetim, hesap verebilirlik. Diyorlar ki 'İmamoğlu önemli bir fikir ama yolsuzluk yapmış.' Yolsuzluk yaptıysa bir adım geri durdular önce. Orada biz hızla dosyaya hakim olduk, dört gün gizlilik falan. Ne zaman sorular soruldu, ne zaman gördük ki sorular bomboş, Mansur Yavaş‘ın deyimiyle dosya bomboş. MASAK raporu bomboş, peçeteden ibaret. Üç aydır var olan masak rapor aslında son yedi günde alınmış ve bomboş.

Ekrem İmamoğlu sorulan her sorunun cevaplarını çat çat çat verdi, bütün arkadaşlar. Gizli tanık ifadesi dışında hiçbir şey yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre de gizli tanık ifadesiyle tutuklama yapılamaz. Ben bunları bütün arkadaşlarımla birlikte döndüm, Avrupa’ya, Sosyalist Enternasyonal’e, PES’e Avrupa Sosyalist Partisi’ne. Buraya da geldiler, dayanışma için. 20 ülkeden milletvekilleri geldi kurultayımıza. Kendimiz gittik anlattık, onlar geldi anlattık. NATOPA’ya NATO Parlamenter Asamblesi’ne hızla anlatınca, bütün liderlere, telefonla, telekonferansla yüzyüze bunları anlatınca dünyanın en yüksek trajlı 20 basın yayın organına mülakatları verince, derdimizi anlatınca tak değişti.

Macron’un açıklamasını görmediniz mi? Ne kadar net. Hepsinden. Dünyadaki belediyelerden dayanışma geldiği gibi, pek çok ülke artık bu işin ne kadar hukuksuz olduğunu görüyor. Avrupa Parlamentosu, bakın sadece solcular değil, Hrıstiyan demokratı da var içinde sağ partiler de var. Türkiye’deki üç etkinliğini iptal etti. Türkiye’de yapılacak bütün uluslararası etkinlikler meselenin hukuki olmadığı gördükçe iptal ediliyor. Ben bundan memnun değilim. Ben bunlar Türkiye’de olsun diye gayret gösteren insandım. Ama sen benim cumhurbaşkanı adayıma darbe yaparsan ben de sana Avrupa’yı da dünyayı da Türkiye’de dar ederim.

"Kurultay günü kapıdan çıkarken dedim ki, ‘32 il başkanıyla girdim, 81’iyle çıkacağım’ dedim, 81’iyle çıktım"

Olağan kurultayın yapılabilmesi için öncekinin üstünden iki yıl geçmiş olması lazım. 5 Kasım’dan önce yapamazsınız. O yüzden de Hazirandan önce takvim başlatamazsınız. O günü görürüz. Zaten olağan kurultay, olağan takvim içinde yapılır. Benim bu konularda yönetim anlayışım şu: Tayyip Bey gibi değilim ben, o her şeyi biliyor ya. Ben örneğin belediyelerle ilgili bir şey varsa kararı nerede veriyorum biliyor sununuz? SODEMBEK, Sosyal Demokrat Belediyeler Eşgüdüm Konseyi. Bir yanımda Gökan Zeybek oturuyor, Belediyelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, bir yanımda Genel Sekreterim. Salonda 24 kişi var. Sağ başta Ekrem İmamoğlu, sol başta Mansur Yavaş. Bütün Türkiye’de belediyeler içinde çeşitli yapıları yöneten… Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı, Tarihi Kentler Belediyeler Birliği Başkanı, SODEM’in Başkanı, Ege Belediyeler Birliği... Onlarla oturup karar veriyorum. Kurultay kararını da 81 il başkanı ile veririm. 81 il başkanının özelliği şu: Parti tarihinde ilk kez en kritik kavşaklarda, 81’i birlikte çok önemli işler yaptılar. Tarihe geçen bir yapı bu. Kurultayda 32’si beni destekliyordu, 49’u karşımdaydı. Ama kurultay günü kapıdan çıkarken dedim ki, ‘32 il başkanıyla girdim, 81’iyle çıkacağım.’ 81’iyle çıktım. Gece 05.30’da salondan çıktık, sabah 09.00’da kahvaltıya çağırdım hepsini. Bir otelin zemin katında, 81 il başkanının tamamıyla kahvaltı ederken dedim ki, ‘Dün en yakınım Ferdi Zeyrek’ti. Bugün Ferdi Zeyrek bana ne kadar yakınsa…’ Yani o günün Manisa İl Başkanı, isim isim sayarak, en muhalif il başkanlarının, ‘Bana o kadar yakınsınız. Bundan sonra birlikteyiz’ dedim. O gün bugün bütün süreçleri birlikte yönetiyoruz. İl başkanlarım derse ki, ‘Hızlı bir Olağan kongre takvimini çok hızlı yapmakta menfaat var.’ Onu yaparım. Derlerse ki, ‘2025 değil, 2026’da da olabiliyor.’ 2026’da onu. Örgüt ne derse onu yaparım. Onlara da ‘Kararı tek başınıza almayın’ diyorum, ‘Benim gibi yapın. İlçe başkanlarınızı toplayın, danışma kurulu toplayın, il yönetimini toplayın. Yozgat’ın doğrusu neyse ortaya çıksın. Artvin’in doğrusu neyse ortaya çıksın. Manisa’nın doğrusu... Getirin tartışalım’ diyorum. Bu yöntemle aldığımız hiçbir kararda baltayı taşa vurmadık. Tüzük kurultayını da onlar yaptı, takır takır geçirdiler. Bu kurultayda da birlik ve beraberliği onlar sağladı. Partinin en zorlu günlerini öyle aştık. Orada hiçbir sorun yok. Hurşit Hocam rahat olsun. Çok güvenli bir istişare mekanizmamız var."

"1,5 yıldır hep söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi sokakta olacak"

"İleriye baktığınızda 2-3 yıl, 5 yıl sonra ne görüyorsunuz" sorusu üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle yanıt verdi:

"Öncelikle yol haritamızı bir hatırlatalım. Ben 1,5 yıldır hep söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi sokakta olacak. Yani bizim geçmişte yaptığımız tematik mitingler; buğday mitingi, çay mitingi, fıstık mitingi, pamuk mitingi, emekli mitingi, emekçi mitingi, atanmayan öğretmenlerle eğitim mitingi, yaşam hakkını savunma mitingi bunların hepsi bu örgütü sokağa çıkaran, yeniden sokakla tanıştıran, sokakla ve meydanlarla barıştıran, adeta ordunun manevra kabiliyetini geri kazanmasını sağlayan önemli birlikteliklerdi. Hep bunu savundum. Parti dediğin sadece binada olmaz. Müzakere de var, mücadele de var. Mücadele dediğin bir gün ihtiyaç olacaksa, sokağa çıkılacaksa o sokaktan kitleni koparmamakla olur. Şimdi bundan sonra biz Erdoğan İstanbul’da beş artı beş, 10 gün eylem yasağı yaptı. Biz bunun yedisinde gece mitingi, onuncu gününde İstanbul’un en büyük siyasi mitingini yaptık. Bundan sonra, her hafta sonu en az bir ilde büyük bir miting yapacağız. Samsun’dan başlıyoruz. Ama çok anlamlı mitingler de yapacağız. Yozgat tarihinde ilk kez traktörle, protesto mitingi yapılmış. Siyasi miting gidiliyor, yapılıyor. (Çiftçilerin cezasını siz mi ödediniz?) Ben ödedim. Ben ödemeyi ilan ettim. Ekrem Başkan da aynı şeyi düşünmüş. Dün aramızda önce uyuşmazlık çıktı, sonra kardeşlik hukuku, kardeş payı yaptık; yarısı ben, yarısı Ekrem İmamoğlu. Dün gittik dedi ki, ‘Yahu ben tam avukatlara söyledim. Sen yapmışsın.’ dedim ki ‘Nasıl yapacağız?’ dedik, kardeşlik hukukuyla yarı yarıya bölüştük. İlk miting Samsun’da. İkinci mitingi herkes bekliyordu ki İzmir’de, değil; en zayıf olduğumuz yerde Yozgat’ta yapacağız. Madem ki Yozgat, tarihe geçmeye karar vermiş. Biz Yozgat’ta tarih yazmaya gidiyoruz. İkinci miting Yozgat’ta. Bazı hafta sonları iki de olabilir, Cumartesi - Pazar da olabilir. Ama en az bir büyük ‘Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçimi talep ettiğimiz’ mitingi yapacağız. Dönüp çarşamba günü sembolik. Darbe girişimi çarşamba oldu, bir hafta boyunca durup çarşamba ayrıldık. Her Çarşamba 20.30’da o meşhur dünya siyaset tarihine geçen, yedi gün üst üste aynı meydanda aynı konuşmacı. Artarak 1 miyon 200 bin kişiye gece mitingi. Onların ilkini Şişli’de yaptık. Gördünüz muazzam görüntüleri. İkincisi Beylikdüzü’nde. Murat Çalık’ın memleketi, ilçesinde, Beylikdüzü’nde. Sonra tek tek gezeceğiz. Anlamlı yerlerde miting yapacağız. Melesa Sarıyer mitinginde böyle bir NTV’ye uğramayı düşünüyoruz. Bizim yayınları vermiyor ya. Bir uğramayı düşünüyoruz. Gideriz, gitmeyiz bir beklesinler. (Siz geçen başlayınca bir girdiler, çıktılar) Girdiler çıktılar da NTV büyük haksızlık yaptı bize. Parayı yüzde 70 bizden kazanıyor. Hizmeti saraya yapıyor. NTV böyle yaparsa onları protesto etmeye, restaurantlarına gitmemeye, sattıkları Volkswagenleri, Audi’leri, Skoda’ları almamaya."

"Ben habercilik yap diyorum, beni destekle demiyorum"

"Fatih Altay'lı da mesela yani genelde sizin politikalarınızı destekleyen bir meslek büyüğüm. Burada 'Doğuş Grubu'na haksızlık yapıldığını' söyledi mesela. 'Bu iktidar zamanında çok zarar etti Doğuş Grubu dedi'" sözlerine CHP Lideri Özgür Özel, şöyle devam etti:

"Şimdi ben Fatih Bey’in o açıklamasını bilmiyordum. Ben deyince otobüs üzerinde, bir de bana diyorlar ki 'Doğuş işte Atatürkçüdür' falan filan. Veya size yakındır. Ben Fatih Bey’in o kısmını izlememiştim. Fatih bey YouTube’da bir çok şey söylüyor, öne çıkanlar geliyor, bu bana gelmemişti önüme. Fırsat bulduğumda da izliyorum. Kesinlikle ben Fatih Bey’e cevaben demedim. Ama ben de çok telkin edenler oldu. Biz zaten A Haberini, TRT, yandaş basının tamamını protesto ediyoruz. NTV’ye kızdığım şu: İstanbul gibi bir metropol’de geceleyin 1 milyon 200 bin kişi miting yapıyor, gezinin de ilk günlerinde öyle yapmışlardı. Görmezden geliyorlar. Ben habercilik yap diyorum, beni destekle demiyorum. Ben İstanbul’da 2 milyon 200 bin kişilik miting yapıyorum, o mitingi vermiyorlar. Bunun kabul edilebilir tarafı yok. Gazetecilik yapsınlar, hiç sorun yok. Onun dışında hiç acımayacağım."

"Buna devam mı ediyorsunuz, boykot politikasına devam mı?" sorusuna CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle yanıt verdi:

"Boykot politikası boykotyap.org’da yazanlar bizim boy kutumuz. Onun dışında ben esnafa zarar verecek, şirketlere zarar verecek, istihdam yaratan yapılara zarar verecek hiçbir işin içinde olmam. Ama özellikle Demirören grubu, Doğuş Grubu, A Haber’in içinde bulunduğu grup, Turkuaz medya grubu gibi grupların tamamını boykot yapıyoruz. Bunun dışında bir de Etstur boykot yapıyoruz. O da vatandaş çok istiyor bu Turizm Bakanlığı olduğu için. Biz boykot ilan etmeyeceğimiz halde başta öğrenciler hep bir ağızdan ‘Espressolab’ diye bağırdılar. Ben de anlamadım, nereye bağlıymış. Meğerse üniversitelerdeki güzelim kafeleri ele geçirip tek eleştirip pahalıya satıyor diye öğrenciler zaten onu boykot ederlermiş. Biz de o boykota destek verdik. Şimdi indirim yaparak gönlünü alacaklarini söylüyorlar. Öğrenciler bırakın derlerse bırakacağız. Son sözüm şu, mitinglerin dışında en önemli işimiz şu, bir imza kampanyamız var. Ne yapıyoruz? Erdoğan’a güvensizlik oyu veriyoruz. Nedir? 600 milletvekilinin yarısı 300+1 fazlası isterse, normalde parlamenter sistemlerde güvensizlik oyu ile hükümet düşer. Kurulamazsa, erken seçime gidilir ya. Biz seçmenin yarısından bir fazlasıyla tarihin en büyük güvensizlik oyunu vermek istiyoruz. ‘Adayım yanıma seçim sandığım önüme gelsin’ diyoruz. Ama bu şu değil. CHP’li için aday Ekrem İmamoğlu, ‘Adayımı yanımda, sandığı önümde’. Zafer Partili için aday Ümit Özdağ olabilir, ‘Adayı yanında, sandığı önümde.’ DEM Partili için aday Selahattin Demirtaş olabilir ‘Aday yanına, sandık önüne’. Son söz, ilçeler, iller, çağrı merkezimiz var. avmler, meydanların olduğu yerlerde imza kampanyalarımız var. Her vatandaşımıza demokrasi için imza kampanyasına destek vermeye davet ediyorum."

(SON)