Papa Francesco: Muhafazakarları karşısına alan, reformcu ve ilklerin papası

Papa Francesco: Muhafazakarları karşısına alan, reformcu ve ilklerin papası

Habr: Esma ÇAKIR

(ROMA/VATİKAN) - Hristiyanlığın Katolik mezhebinin 266’ncı ruhani lideri ve Vatikan Şehir Devleti Başkanı Papa Francesco, bu sabah 88 yaşında vefat etti. On iki yıldır bu görevi yürüten Papa, bir devrim yapamasa da yenilikçi, iletişimci, halkçı ve yüzyıllardır kiliseden dışlanmışlara karşı kucaklayıcı bir dil kullanarak muhafazakarları karşısına almasıyla ön plana çıktı. Papa Francesco’nun Mayıs ayı sonunda İznik’e gitmesi ve Patrik Bartolomeos’la birlikte Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümüne dair bir ayin düzenlemesi bekleniyordu.

Papa’nın Mayıs sonunda İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümü nedeniyle Türkiye’ye gitmesi bekleniyordu. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 17,7’sine denk gelen 1,3 milyara yakın inananı bulunan Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, Alman selefi 16'ıncı Benedikt’in tarihi bir kararla Şubat 2013’te görevinden feragat etmesinin ardından 13 Mart 2013’te bu makama seçildi.

Katolik Kilisesi’nde pedofili, eşcinsel ilişkiler ve kara para aklama gibi iddiaların gölgesinde, 598 yıl aradan sonra ilk kez bir papa kendi rızasıyla görevinden feragat etme kararı alırken, Papa 16'ıncı Benedikt buna yaşlılığını gerekçe göstermişti. Gerçekleştirilen iki günlük Konklav (Papalık seçimleri) sonrası seçici 115 kardinalin oylarının 3’te 2’sinden fazlasını alan Buones Aires Başepiskoposu Kardinal Jorge Mario Bergoglio, havari ismi olarak Francesco’yu seçti. Seçildiğinde 76 olan yaşının ileri olması, akciğerindeki sorun ve reformcu yaklaşımından dolayı favoriler arasında gösterilmemesi nedeniyle seçilmesi sürpriz olan Arjantinli din adamı, 12 yıllık görevi boyunca Kilise’de bir devrim yapmasa da birçok ilke imza attı.

Üst düzey din adamları arasında Kilise’de savurganlık ve lüks yaşam skandallarının ortaya çıktığı dönemde “yoksullar için yoksul bir kilise” şiarıyla göreve başlayan Papa Francesco, yoksul bir hayat sürmeyi tercih eden Assisili Aziz Francesco’dan esinlenerek bu havari ismini belirlediğini açıkladı ve bu bir ilk oldu.

Gece kulübünde fedailik de yaptı

Bergoglio, Cizvit tarikatına mensup, bin 200 yıldır Avrupa dışından seçilen ve Güney Amerikalı ilk papa oldu. Ayrıca, 598 yıl aradan sonra selef papa hayattayken halef olarak gelip Vatikan’da onunla aynı çatı altında 10 yıla yakın bir süre yaşayan da ilk lider oldu. Adının ilan edilmesiyle Vatikan’ın ünlü Aziz Petrus Meydanı’nda toplanan 100 bini aşkın kişiyi locadan selamlayan Papa Francesco, "Hanım ve bey kardeşlerim! İyi akşamlar" sözleriyle konuşmasına başlayarak daha ilk andan sadeliğini ortaya koydu. "Kardinal kardeşlerim beni dünyanın sonundan bulup getirdiler" diye espri de yapan din adamının hem hayat hikayesi hem de Katolik Kilisesi’ni yönetme tarzı dikkat çekti.

Buones Aires’te 17 Aralık 1936’da dünyaya gelen, İtalya’dan Arjantin’e göçen bir ailenin 5 çocuğundan biri olan Jorge Maria Bergoglio’nun, geçirdiği solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle 21 yaşındayken sağ akciğerinin büyük kısmı alındı. Bu nedenle de akciğer enfeksiyonlarına yatkın olan Bergoglio, özellikle son 3 yıldır kış aylarında sıklıkla rahatsızlandı ve bazı etkinliklerini iptal etmek zorunda kaldı. Vefatına giden sürecin başlangıcı da günlerce süren bronşit ve ardından iki akciğerini de etkileyen bir zatürre oldu. 1958’de kiliseye katılan Bergoglio, 1998’de Buones Aires Başepiskoposu oldu, 2001 yılında ise, papalıktan bir önceki mertebe olan kardinalliğe yükseltildi. Bergoglio, kimyagerlik, felsefe, psikoloji eğitimi alsa da 1969’da hayatını bir rahip olarak sürdürmeye karar verdi.

Kiliseye katılmadan önce gençlik yıllarında bir nişanlılık serüveni de yaşayan Bergoglio, aile bakkalında çalıştı, futbol oynadı, tango yaptı, bir süre bir diskotekte fedai olarak çalıştı ve kimyagerlik yaptı.

Sarayda yaşamak istemedi: Lüks içinde yaşayan dindarlar firavuna benziyor

Mütevazı yaşam tarzı, lükse karşı sert tutumu ve fakirlere yardımseverliğiyle bilinen Bergoglio, üst düzey din adamıyken bile kendisine tahsis edilen şoförlü aracı reddederek ülkesi Arjantin’de işe otobüsle gelip gitmesiyle dikkat çekiyordu. Papa, lüks içinde yaşayan dindarları da firavuna benzetti. Papa seçilmesinden sonra göreve başlama ayinine katılmak için aralarında para toplayan Arjantinli bazı din adamlarının Roma’ya gelmeyerek bu parayı fakirlere bağışlamasını sağladı.

Papa seçilmesinin hemen akabinde yapacağı hitap sırasında giyinmesi gereken “mozzetta” adı verilen, Papaların giyindiği koyu kırmızı kısa pelerini üzerine geçirmeyi reddetti. Bunun yerine, dünya genelinde aydınlığın, saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, istikrarın, güven ve huzurun simgesi olarak kabul gören beyaz renkli cübbeyi üzerinde taşımayı tercih etti. Makamın sembolü olan Balıkçı Yüzüğünü selefleri gibi altından değil gümüşten seçti, kırmızı yerine, siyah pabuçlar giymeyi ve altın yerine sıradan metalik bir haç takmayı yeğledi.

Papalara tahsis edilen Apostolik Saray’daki 230 metrekarelik odaya taşınmayı reddeden Papa Francesco, 12 yıl boyunca yine Vatikan sınırları içinde, Roma’ya giden din adamlarının ve misafirlerin kaldığı Azize Marta Konukevi’ndeki 50 metrekarelik bir odada ikamet etti. Papa, şaşaadan uzak durmak istemesinin yanı sıra bunun psikolojik nedenlere dayandığını, “Ben yalnız yaşayamam. Hayatımı, diğerleriyle birlikte idame ettirmeliyim,” sözleriyle anlatarak, saray odasında izole olmayı istemediğini dile getirdi. Papa, bu konuk evindeki öğünlerini, burada kalan rahibeler ve çalışanlarla birlikte yerken, sabah erken saatte de onlarla birlikte dua etti. Papa’nın seçilmesinin hemen ertesinde ilk işi de Konklav öncesi kaldığı otele bizzat giderek konaklama ücretini kendi cebinden ödemesi ve valizini almak oldu.

"Ben kimim ki eşcinselleri yargılayayım"

Papa Francesco, son yıllarda artık sıkça skandallarla anılacak olan Katolik Kilisesi’ne karşı oluşan negatif algıyı değiştirmeye çalıştı. "Salon - pastane Hıristiyanları", "kibir içinde yaşayan kelebek rahipler istemiyorum artık" ve "rahibeler kız kuruları gibi davranmasın" diyebilecek kadar mecaz yüklü yeni bir hitabet dili kullandı. Daha Arjantin’deyken yerel Katolik Kilisesi’ni çoğu zaman ‘samimiyetsiz’ olmakla suçlayan Bergoglio, doktrin bakımından değişiklikler yapmasa da stil yönünden bir devrim yaşandı ve Kilise’nin dilini yumuşatmayı başardı. Uzmanlar, onun Kiliseyi bir papa gibi değil, bir mahalle pederi gibi yönettiği görüşünde birleşti.

Kilise doktrinini uygulamakla selefleri II. Giovanni Paolo (2. John Paul) ve 16 Benedikt'ten çok daha az ilgilendi. Bunun yerine sadelik ve kendisini dışlanmış hisseden kesimlere kilise kapılarını açmakla ilgilenerek ilerici bir figür ortaya koydu, hitap dilini ılımlı, kucaklayıcı bir tonda tuttu. Papalığının üçüncü ayında bir gazetecinin eşcinsellere yönelik sorusuna, "Eğer bir kişi eşcinselse ve Tanrı'yı arıyorsa ve de iyi niyetliyse ben kimim ki onu yargılayayım?" ifadeleriyle açılımcı bir karşılık verdi.

Kilise’nin başına geçtiği 2013’te eşcinsellere yönelik açılımları nedeniyle ABD'nin en eski LGBTQ temalı yayını olan “The Advocate” dergisi Papa Francesco’yu “Yılın Kişisi” seçti. Aynı yıl Time dergisinin de kapağında “Yılın Kişisi” olarak yer aldı. Evliliğin bir kadın ve erkek arasında olması gerektiğinde ısrar etse de eşcinsel çiftlerin de kutsanmasının yolunu ilk kez açan Papa Francesco, aynı cinsiyetten ebeveynleri çocuklarıyla birlikte ayinlere katılmaya teşvik etti, eşcinselliği suç sayan yasaları "haksız" olarak nitelendirdi. "Lanet değil merhamet dağıtan bir Kilise" isteyen Papa, LGBTQ bireylerin dışlanamayacağını açıkça ifade etti, trans bireylerle görüşmeler gerçekleştirdi ve ülkesinde bir trans mahallesi kurulmasına bir mektupla destek verdi.

Ancak Papa Francesco’nun din adamlarına yönelik geçen sene basına kapalı yapılan bir toplantıda bazı papaz okullarında çok fazla eşcinsellik olduğundan yakınarak homofobik bir dil kullandığı basına sızdırıldı. Büyük tepkiler üzerine Vatikan’dan açıklama yapıldı, Papa’nın bu ifadeleri nedeniyle özür dilediği belirtildi. Öte yandan, Papa Francesco, selefinin istifasına neden olduğu öne sürülen Vatikan’da yüksek makamdaki din adamlarından oluşan bir eşcinsel lobisinin varlığını da kabul etti.

Muhafazakarların tepkisini çekti, ilk kez bir kadını bakan olarak atadı

Papa Francesco'nun kilisenin öğretilerine yaklaşımı, ahlaki ve etik konularda daha hoşgörülü bir dil kullanması ve dünya meselelerine yönelik bazı politikaları, Katolik dünyasında tartışmalara yol açtı. Muhafazakar kesimin büyük kısmı tarafından eleştirilen Papa’ya karşı manifestolar bile yayımlandı ve basına yaptıkları açıklamalarla sert bir muhalefet ortaya koydu ve onun papalığını "bir felaket" olarak niteledi. Papa Francesco, yüzyıllardır Katolik Kilisesinden dışlanan, dini nikâhtan sonra boşanıp yeniden evlenen çiftlere de kapıları açtı. Onların yeniden komünyon alabilmelerine olanak sağlayan Kilise Meclisi kararında etkili oldu. Papa’nın Katolik din adamlarının evliliğinin yolunu açmaması ise tutucu kesimi memnun etti.

Katolik Kilisesi’nin kürtaja karşı “yaşama dair insan hakkının anne karnında başladığı” yönündeki tutumundan ise geri adım atmayan Papa Francesco’nun, kürtajı “cinayet” ve bunu gerçekleştiren doktorları ise “kiralık katil” diye nitelemesi büyük kesimin tepkisini çekti. Kadınların, rahiplerin ya da onların üstündeki mertebelere yükselmesine dair beklentileri boşa çıkaran Papa Francesco, ancak onların Kilise’de rolünün artmasını sağladı. Önce dünya çapındaki episkoposların oluşturduğu ve öğretiler ile tartışmalı meselelerin ele alındığı Kilise Meclisi’nde (Sinod) ilk kez kadınlara da oy hakkı tanındı.

Papa, geçen ocak ayında da ilk kez bir kadını Kilise hiyerarşisinde üst düzey bir göreve getirdi ve Rahibe Simona Brambilla'yı Kutsanmış Hayat Enstitüleri ve Apostolik Yaşam Toplulukları Bakanlığına (Dikaster) atadı. Papa, hastanede tedavisinin sürdüğü günlerde rahibe Brambilla’nın yetkilerini artıran bir belgeye de imza attı. Ne var ki, Vatikan'da ayinler sadece erkekler tarafından yönetilebildiğinden Kardinal Angel Fernandez de rahibe Brambilla'nın eş yöneticisi olarak atandı.

Öte yandan, bir ilk de Paskalya ritüelleri konusunda yaşandı. Arjantinli din adamı, geleneklerden uzaklaşarak Paskalya haftasında düzenlenen Kutsal Perşembe’de ayak yıkama törenini Roma'daki bir kilise yerine hapishanelere taşıdı. Orada, ayaklarını yıkadığı mahkûmlar arasına kadınları ve Müslümanlar da dâhil olmak üzere Hıristiyan olmayanları dâhil eden ilk Katolik lider oldu. Papa’nın akıllarda kalan bir diğer görüşü ise, devletlerin laiklik olması gerektiği ve dini olanların sonunun kötü bittiği oldu. Ancak Fransa gibi bazı ülkelerde ise laikliğin fazlaca abartıldığını da ekledi.

Kilisede cinsel istismar vakaları: Utanç duyuyorum

Papa Francesco, uzun yıllar mali yolsuzluk iddialarıyla boğuşan Vatikan'a şeffaflık getirdi ve bu konuda güveni artırdı. Ancak Papa, Katolik Kilisesi’nde din adamlarının dünyanın çeşitli bölgelerinde uzun yıllardır binlerce çocuğa istismarda bulunduğunun art arda ortaya çıkmasına ilişkin bir dizi önemli adım attı. Mağdurlar ve aileleri ise, bu vakaların artık Kilise tarafından halı altına süpürülmemesinden memnun olurken buna karşı alınan önlemleri ise “kısmen” yeterli gördü. "Günümüzün en acil meselelerinden biri bu" diyen Papa, çocukları taciz eden din adamları ve onları koruyanlara “sıfır tolerans” sözü verdi, bundan utanç duyduğunu ifade etti ve selefi gibi o da taciz mağdurları ile ailelerinden özür diledi.

Papa, 2014 yılında Çocukları Koruma Papalık Komisyonu'nu kurdu, ancak 2017’de komisyondaki önde gelen iki istismar mağduru, "direniş", "isteksizlik" ve "işbirliği eksikliği" gerekçeleriyle istifa etti. Altı yıl sonra, kurucu üye rahip Hans Zollner de benzer nedenlerle ayrıldı. Papa, 2019 yılında Katolik din adamları hakkındaki cinsel taciz suçlamaları, davaları ve kararlarını "papalık sırrı" olmaktan çıkardı. İmzaladığı bir yasayla Vatikan’da ve diplomatik temsilciliklerde gerçekleşen taciz vakalarını bildirmek zorunlu hale geldi. Bu vakalardaki zaman aşımı süresi 4 yıldan 20 yıla çıkarıldı. Suçlu bulunan din adamları görevlerinden derhal alınırken Avustralyalı Kardinal George Pell gibi bazı üst düzey din adamları da bulundukları ülkelerde cezaevine de kondu.

Söz konusu yasa, 2023’te güncellendi, ancak Vatikan değişikliklerin etkinliği hakkında hiçbir veri sağlamadı. Mağdurlar “sessizlik” ve “duvar örme” konusunda şikâyette bulundu ve Vatikan'ın kendi çocuk koruma danışma komisyonu da, yapısal sorunların temel adaleti engellediğini söyledi. Papa, ölümünden önce son kez hastaneye yatırıldığında da bu konuya hassasiyetinde ödün vermedi ve hasta yatağında istismarla suçlanan bir episkoposu görevden aldı.

“Akdeniz en büyük mezarlığa dönüştü”

Papalar, aynı zamanda seçimli (kardinaller tarafından) tek mutlak monarşi ve dünyanın en küçük devleti olan Vatikan Şehir Devleti’nin lideri.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gözlemcilerinden olan ve 184 ülkeyle diplomatik ilişkisi bulunan Vatikan’ın lideri, sadece Kilise içindeki meselelerle değil dünyadaki gelişmelerle ilgili de söz söylüyor. Papa Francesco da, bu nedenle siyasetten uzak durmaya ve ülkelerin politikalarını etkilememeye özen gösterdi ve bir “merhamet” diplomasisi yürütmeyi benimsedi. Papa Francesco’nun hassasiyet gösterdiği konuların başında mülteciler, küresel ısınma ve küresel sosyal adaletsizlik gibi meseleler de vardı.

Dünyadaki sorunlara dair görüşlerini bildirmekten çekinmeyen Papa ayrıca, bu yaz İtalya’da düzenlenen G7 Zirvesi’ne katıldı ve bunu gerçekleştiren ilk papa oldu. Papa Francesco, görevi boyunca 67 ülkeye yönelik olmak üzere 47 yurtdışı seyahati gerçekleştirdi ve bunları dünyanın “banliyöleri” olarak adlandırdığı bölgelere gerçekleştirdi. Seçilmesinden 4 ay sonra Roma dışına ilk seyahatini, Afrika’dan Avrupa’ya göçün simgesi haline gelen İtalya’nın Lampedusa Adası’na yaptı.

Orada daha iyi yaşam koşulları için ülkelerini terk eden ve yasal olmayan yollarla buraya giriş yapan göçmenlerle buluşan Papa, göç yolunda hayatını kaybedenler için Tanrı’dan af diledi. Akdeniz’de boğularak ölen binlerce göçmeni kasteden din adamı, “Akdeniz, Avrupa’nın en büyük mezarlığına dönüştü,” ifadesini kullandı. Herkesi kucaklamak gerektiğini savunan Papa Francesco, ayrıca büyük demografik sıkıntı yaşayan Avrupa kıtasına göçmenlerin büyük katkı sağlayabileceğini de belirtti.

Papa sık sık göçmenlere kapılarını kapatan politikacıları ve ülkeleri de azarlamaktan geri durmadı. Papa, göçmenlere karşı sert duruşuyla bilinen ve söylemlerinde inandığı Hristiyan değerlerini da ön plana çıkaran Donald Trump ile kamuoyu önünde sert bir dille atıştı. Trump’ın ilk başkanlığa adaylık kampanyasında bu konudaki açıklamalarını eleştiren Papa, "Yalnızca duvarlar örmeyi düşünen biri Hristiyan olamaz" dedi. Trump da onu politika yapmakla itham etti. Papa, Şubat ortasında Trump yönetiminin göçmenlere yönelik toplu sınır dışı etme planlarını kınadı, sadece yasadışı statülerinden dolayı zorla sınır dışı etmenin onların onurlarına zarar vereceğini ve bunun "kötü sonuçlanacağını" ifade etti. Bu meselede ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile de atışma yaşasa da vefatından bir gün önce Vatikan’da görüştüğü son kişi de o oldu.

İkinci döneminde Trump’ın Vatikan’a Papa Francesco muhalifi bir büyükelçi ataması, Papa’nın da karşı atılımla göçmen destekçisi ve Trump'ı eleştiren Kardinal Robert McElroy'u Washington Başepiskoposu olarak görevlendirmesi iki lider arasındaki gerilimi açıkça gösteren diğer jestler oldu.

Dünyadaki savaşlar: Bunları silahların efendileri alevlendiriyor

Papa Francesco, dünyada yaşanan çatışma ve savaşlara karşı da çok sert bir dil kullandı, sıklıkla “Yeter artık, silahları durdurun” çağrısında bulunduk. Katolik lider, güçlülerin çıkardığı savaşlarda yoksulların öldüğünü, dünya genelindeki ölümcül çatışmaların sadece birkaç savaş efendisine fayda sağlamak için alevlendirildiğini ve dünyanın silah tüccarlarına diz çöktüğünü savundu. Ölümünden 1 buçuk ay gün önce hastane odasından yayımladığı yazılı bir mesajında bile "Buradan savaş daha da saçma görünüyor" dedi. Barış için üç büyük dinin önde gelen isimleriyle dualar da yapan Papa, 2019’da Abu Dhabi’de “kardeşlik anlaşması” da imzaladı.

2014 yılında ilk kez parçalı korkunç bir dünya savaşının içinde olduğumuzu söyleyen Papa, özellikle Ukrayna savaşından sonra artık gerçek bir global savaşın, bir üçüncü dünya savaşının içinde olduğumuzu dillendirmeye başladı. Papa, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşta ilk aylarda diplomatik girişimlere kapıların kapanmaması için tarafsız kalmasından dolayı tenkit edildi. Savaşın başlamasından hemen sonra, teamüllere aykırı olarak Rusya’nın Vatikan Büyükelçiliğini ziyaret eden Papa, vahşeti durdurması için Putin’le görüşmek istediğini iletti. Vatikan’ın muhtemel bir arabuluculuk için hazır olduğu mesajlarını verse de Papa buna karşılık bulamadı.

İlerleyen zamanlarda Ukrayna işgalini kınarken verdiği mesajlar yüzünden eleştirildi, Rusya'nın veya Vladimir Putin'in açıkça adını kullanmadığı için Rusya’nın tarafında olmakla suçlandı. Başta gazeteciler olmak üzere bunu ortaya atanları Papa, “dışkı sevici” olmakla itham etti. 2024 yılının mart ayında Ukrayna’yı kızdıran bir açıklama da yapan Papa, yenilgi karşısında Ukrayna'nın barış görüşmeleri yapmak ve savaşı sona erdirmek için Rusya ile masaya oturmayı düşünmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin bu süreci başlatmaya yönelik bir teklif yaptığını da hatırlatan Papa, “İşlerin iyi gitmediğini gördüğünüzde, müzakere etme cesaretine sahip olmalısınız. Müzakereler asla bir teslimiyet değildir. Bence en güçlü olan, duruma bakan, insanları düşünen, beyaz bayrak cesaretine sahip olan ve müzakere edendir," dedi. Papa, tepkiler üzerine Ukrayna’nın teslim olması gerektiğini kastetmediğini açıkladı.

Papa Francesco, geçen Eylül ayında İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki saldırılarını "ahlak dışı" ve “orantısız” olarak nitelendiren İsrail'in Gazze'de on binlerce kişiyi öldüren askeri eylemlerinin soykırım olup olmadığının araştırılması çağrısında bulundu. Bu açıklamalar İsrail’in tepkisini çekti. Papa, hastanede tedavisi sürerken de savaşlardan yakınmayı sürdürdü. Zor nefes aldığı için 23 Şubat’taki geleneksel Pazar duası Angelus’u yazılı olarak yaptı ve şu ifadeleri kullandı:

“Yarın Ukrayna'ya karşı büyük ölçekli savaşın üçüncü yıldönümü: tüm insanlık için acı ve utanç verici bir yıldönümü! Acı çeken Ukraynalılara olan yakınlığımı yinelerken sizi silahlı tüm çatışmaların kurbanlarını anmaya ve Filistin, İsrail ve tüm Ortadoğu ile Myanmar, Kivu ve Sudan’da barışın bahşedilmesi için dua etmeye davet ediyorum.”

Yeşil ve komünist papa

İklim değişikliği ve çevre sorunlarına dair ilk kez bir tamim yayımlayan Papa olan Francesco, “Evreni kurtarmadan insanlığı kurtaramazsınız,” ifadesini kullanarak dünya liderlerine ve insanlığa sık sık çağrıda bulundu. Gezegeni “ortak evimiz” diye niteleyerek onu korumak için ortak hareket edilmesi gerektiğini aksi halde bir felakete sürüklenmekte olduğumuzu ifade ederek, “Tanrı affeder, biz insanlar bazen affederiz, ama Dünya asla affetmez,” dedi.

Sosyal meselelerde ve haksızlıklara karşı da sesini yükselten Papa, “Sosyal eşitsizlik ve çevresel bozulma eşit adımlarla ilerliyor ve aynı köklere sahipler; o sahip olmayı ve kardeşlerimize hâkim olmayı isteme günahı. Ekonominin hastalıklı olduğunu haykırmalıyız. Paraya hâkim olup çalışanını istismar etmenin büyük günah olduğunu bilmeliyiz,” ifadelerini kullandı ve sistemin değiştirilmesi gerektiğini savundu. Değindiği konulardan ötürü “komünist” olduğu öne sürülen Papa, “Komünist değilim, ben sadece İncil’i takip ediyorum,” diye karşılık verdi.

Türkiye ilişkileri ve Mayıs’taki İznik seyahati

Papa Francesco, seçilmesinin ertesi yılında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiş, Aziz Andrea Yortusu nedeniyle patrikhanede Patrik Bartolomeos’la bir araya gelmiş ve ona kendisini kutsatmıştı. Patrik Bartholomeos, 2013’te Vatikan’a gelerek Papa Franceso’nun göreve başlama ayinine katıldı ve bunu gerçekleştiren ilk patrik oldu. Papa, Türkiye ziyareti kapsamında Ankara’da dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la bir araya geldi.

Vatikan ile Türkiye arasındaki ilişkiler 2015'te yaşanan "soykırım" krizi nedeniyle gerilmişti. Papa'nın 1915'in 100. yılı sebebiyle 12 Nisan 2015'te Vatikan'da düzenlediği ayinde Ermenilerin 1915'te soykırıma uğradığını söylemesi Türkiye yönetiminin tepkisiyle karşılaştı, büyükelçi Ankara’ya çağrılmıştı. Karşılıklı atılan adımlarla yaklaşık bir yıl sonra ilişkiler yeniden düzene girerken, Başbakan Erdoğan da 5 Şubat 2018’de Papa’ya Vatikan’da bir iade-i ziyarette bulundu.

Celâl Bayar’ın 1959’daki ziyaretinin ardından Türkiye’den Vatikan’a bu düzeydeki ikinci ziyaret olsa da, iki devlet arasında diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1960’tan sonra ilk olma özelliği taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihî ziyareti, Vatikan sınırları içerisinde ilk kez Türk bayrağının dalgalanmasına da neden oldu. 1960’ta, “Türk Papa” olarak anılan 23 . Jean döneminde kurulan diplomatik ilişkilerin ardından Türkiye’yi 4 Katolik Kilisesi lideri ziyaret etmiş, Papa Francesco da 2014’te Türkiye’ye gitmişti.

Papa Francesco’nun Mayıs ayı sonunda İznik’e gitmesi ve Patrik Bartolomeos’la birlikte Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümüne dair bir ayin düzenlemesi bekleniyordu. Euronews Türkçe’ye konuşan bazı uzmanlar, bu konsilde, kiliselerin ayrıştığı bazı konularda önemli adımlar atılmasının beklendiğini söyledi. Söz konusu konsil, Hıristiyanlık’ta kiliseye bağlı bütün piskoposların katılımıyla düzenlenen, önemli dinî konuların tartışılıp karara bağlandığı genel İmparator I. Konstantinos’un daveti üzerine 325 yılında İznik’te gerçekleştirilmişti.

Papalığı düşündüğünden de uzun sürdü

Arjantinli din adamının papalığı tahmin ettiğinden uzun sürdü; seçilmesinden iki yıl sonra, 2015 yılında görevinin 1 ila 3 yıl daha uzayacağını düşündüğünü söyledi. Ancak 21 Nisan 2025’e kadar on iki yıl boyunca görevde kaldı Sağlığı, Roma Katolik Kilisesi'nin başına geçmeden önce de bir endişe kaynağıydı; 21 yaşında geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle sağ akciğerinin bir kısmı alındı.

Özellikle son üç yıldır düzenli bronşit ve soğuk algınlığı nöbetlerinden muzdarip olan Papa, ayrıca siyatik ve dizindeki sorun nedeniyle halka açık yerlerde önce baston ve yürüteç ardından da tekerlekli sandalye kullanmaya başladı. Ayakta durmakta zorlanan Papa, son dört ay içinde iki kez düştü. 2021 yılında Gemelli Polikliniği’nde geçirdiği ameliyatla kalın bağırsağının 33 santimlik kısmı alınan Papa, 2023’te de bronşit tedavisi olmak üzere yine bu hastaneye yatırılmıştı. Aynı yıl bir karın fıtığı ameliyatı da olan Papa Francesco, 14 Şubat 2025'te çifte zatürreye dönüşen bronşit nedeniyle bir kez daha hastaneye yatırıldı. 38 gün hastanede kalan Papa, Vatikan’a geri döndü, ancak yaklaşık bir ay sonra 21 Nisan’da vefat etti.

Yüz yıl sonra ilk kez Vatikan dışına gömülecek papa olacak

Papa, yayımladığı otobiyografisinde, ölümünün ardından çoğu modern papa gibi Vatikan’daki Aziz Petrus Bazilikası'na değil, Roma’nın dört büyük bazilikasından bir olan Santa Maria Maggiore’ye gömülmek istediğini açıkladı. Bu tercihi, söz konusu kilisenin Meryem Ana’ya adanmış olmasından dolayı yaptığını anlatan Papa, "Vatikan benim son hizmetimin evidir, ebedi evim değil" ifadesini kullandı. Papa, 2023’te yaptığı açıklamada, bu bazilikada gömülmek istediği noktanın, Paolina Şapeli’ndeki “Salus Populi Romani (Roma Halkının Kurtuluşu)” adlı Bizans ikonasının yakını olduğunu söyledi.

Söz konusu ikonanın, İsa'nın kanonik incillerinin yazarları olan Dört Müjdeci'den biri olan, Suriye Antakya’sı doğumlu Aziz Luka tarafında yapıldığı düşünülüyor. Papa Francesco, 1914’ten beri Vatikan’a defnedilmeyen ilk papa olacak.

Sonraki Papa kim olabilir?

21 Nisan’da Papa’nın hayatını kaybetmesiyle Vatikan'da "sede vacante (boş makam)" ilan edildi. Bunun ardından 4 ila 6 gün içinde cenaze töreni yapılması bekleniyor, 15 ila 20 gün içinde de papalık seçimi yani konklavın başlaması öngörülüyor. Papa Francesco, “Katolik (evrensel)” kelimesinin anlamına uygun bir şekilde kilisenin Avrupa merkezli olmaması gerektiğini savundu ve bu nedenle ilk kez kardinallerin bağlı olduğu ülkeleri yaklaşık iki katına çıkardı.

Uzmanlar, bir sonraki papanın kim olabileceğine dair net yanıtlar veremiyor. Çünkü oy hakkı bulunan 136 kardinalin 110’unu Papa Francesco atadı ve bunlar dünyanın farklı bölgelerinden ve birbirlerini iyi tanımıyorlar. Kimi uzmanlar, çağımızın gerektirdiği gibi iyi bir “iletişimci” olan Papa Francesco’nun izinde yine açık fikirli bir ruhani lider olması gerektiğinde birleşirken kimileri ise Francesco’nun çok fazla “sarsıcı” açılım yaptığını ve Kilisede artık bir sükunete ihtiyaç olduğunu ve sakin bir kişiliğin makbul olacağını savunuyor.