Suat Özçağdaş: “İlk icraatımız ÇEDES Projesi’nin iptali olacak”

Suat Özçağdaş: “İlk icraatımız ÇEDES Projesi’nin iptali olacak”

Haber: Gülara SUBAŞI

(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP'nin iktidara geldiğinde eğitim alanındaki ilk icraatının ÇEDES Projesi’nin iptali olacağını vurgulayarak, "Büyük bir devrimle Milli Eğitim sistemini yeniden Atatürk Türkiye’sinin eğitim sistemi haline getireceğiz. Kim Bakan olursa, o arkadaşımız ilk günden itibaren 500 günde ne yapacağını biliyor olacak. Büyük bir ekosistemi yasal olarak tarif etmeye çalışıyoruz. Değiştirmemiz gereken çok mevzuat ve yasa var. AK Parti’nin yaptığı şeylerin tamamını değiştireceğiz” dedi.

CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, partisinin genel merkezinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Özçağdaş’a; Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve PM üyesi Prof. Dr. Armağan Erdoğan eşlik etti. Özçağdaş ve heyeti Milli Eğitim Gölge Bakanlığı’nın 11 Kasım 2023-31 Aralık 2024 Faaliyet Raporu’nu basın mensuplarıyla paylaştı. Özçağdaş ayrıca; 18-19 Temmuz 2024 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen 24 saatlik “Eğitim Maratonu”ndaki 92 konuşmacının konuşmalarının bir araya getirildiği kitabı tanıttı. Özçağdaş, şunları söyledi:

"Türkiye’de 19 milyon öğrencimiz, 1,2 milyon öğretmenimiz, 1 milyon atanmayan öğretmenimiz, 7 milyon üniversite öğrencimiz, yüz binlerce akademisyenimiz var. Dolayısıyla bugün eğitimle ilgili çözemediğimiz her mesele hem toplumsal olarak başka bir alanda tezahür ediyor hem Türkiye’nin geleceği için olumsuz bir durum oluşturuyor. Akademisyenler ve saha deneyimi olan kişilerden oluşturduğumuz 25 farklı komisyonumuz var. O kmisyonlar ilk raporlarını gönderdiler. Şu anda ikinci raporlar üzerine çalışıyorlar. Yaptığımız çalışmaların tamamıyla CHP’nin programını oluşturacağız. Mayıs ayı içerisinde, CHP’nin önümüzdeki dönemdeki eğitim politakalarını paylaşacağız."

“Yükseköğretim atak yapılması gereken bir alan”

Yükseköğretimin atak yapılması gereken bir alan olduğunu belirten Özçağdaş, "Bütün yükseköğretim sistemi uzay boşluğunda dolaşıyor. Teknik olarak bütçesi MEB üzerinden geliyor. Türkiye’de 7 milyon öğrencinin olduğu, ülkenin geleceğine yatırım yapılacak, bilim ve eğitim başta tüm alanları ilgilendiren bir alan yükseköğretim. Yerel yönetimlerle ilgili ortaklaşa eğitim faaliyetlerine ihtiyaç var. 413 belediyemiz var ve yerel yönetimlerimizin eğitim süreçlerine önemli katkıları var. İllere gitmeye devam edeceğiz, bu yıl da eğitim buluşmaları devam edecek. Çünkü Türkiye’nin dört bir yanında insanların eğitim süreçlerini nasıl gördüklerini konuşmamız, tartışmamız gerekiyor.

"Türkiye’de vazgeçilen 701 milyar lira verginin üçte biriyle Türkiye’deki tüm çocukları doyurmak mümkün"

Eğitim, öğretmenleriyle, mekanlarıyla, öğrencileriyle bir bütün. Eğer öğrencilerin karnı açsa okula doğru düzgün bir eğitim yapmak çok mümkün değil. Toplamda 190 milyar liraya 19 milyon öğrenciye günde bir kap sıcak yemek verebilirsiniz. Ama Milli Eğitim Bakanı, ‘Yapacak yer yok. Yer bulsam yapacak personel yok. Yemeği yapsam kimse yemez’ diyor. ‘Kaynak yok’ diyor. Türkiye’de 701 milyar lira vazgeçilen vergi var. Onun üçte biriyle Türkiye’deki tüm çocukları doyurmak mümkün. Öğretmenler yoksulluk sınırı altında maaşlarla yaşıyorlar, sürekli mobbinge uğruyorlar, çok ciddi itibarsızlaştırma ve şiddetle karşı karşıyalar. Okullar güvenli değil. Okullar gündüz çocuk hapishanelerine dönüşmüş durumda. Yedi-sekiz katlı ilkokullar var. Böyle insafsızlık olamaz. Her yer asfaltla kaplı, oyun oynayabilecekleri alanlar yok.

“AK Parti eğitimi itaatkar, kanatkaart, dindar ve kindar nesiller yetiştirmenin bir aracı olarak görüyor”

Geçen yıla göre azalmış bir bütçe var. Geçen yıla göre bütçe sadece yüzde 33 arttı. Oysa yeniden değerleme yüzde 44. Demeki ki yüzde 10,35 eksik bütçe var. Yatırıma ayrılan bütçe her yıl azalıyor. Yüzde 30’ları görmüştü 1998’de, şimdi yüzde 9 küsurlarda. O yüzden eğitimin bir total sistem sorunu var. AK Parti eğitimi itaatkar, kanatkaar, dindar ve kindar nesiller yetiştirmenin aracı görüyor. Çünkü bir kaynak var, o kaynağı eşit dağıtmak istemiyorsunuz, kendi yandaşlarınıza dağıtmak istiyorsunuz. Buna itiraz etmeyecek nesiller lazım. O Yüzden tüm operasyon da bunun üzerinde yürütülüyor. Biz de itirazımızı yapmaya devam edeceğiz."

Armağan Erdoğan: “Yükseköğretimin kendinden kaynaklanan çok fazla sorunu var”

Prof. Erdoğan, "Eğitim alanı Türkiye’de her aileye, her kişiye farklı şekillerde dokunan bir alan ama maalesef gözardı edilen, ihmal edilen bir alan. Yüksekeğitimin biraz daha arka planda kaldığını gözlemliyorum. Yükseköğretimin özellikle istihdama dönük kısmı olduğu için burada bir kısır döngü olduğunu görüyoruz. Yıllar içerisinde edinilmiş bir öğrenilmiş çaresizlik var. Türkiye, OECD rakamlarına göre, hane halkı harcamasının eğitimde en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Ama buna rağmen onun çıktılarını bireysel olarak, kültürel olarak, ekonomik olarak alamıyoruz. Üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı Türkiye’de çok fazla. İşe giren üniversite mezunlarının hayatını idame ettirebilme oranı özellikle büyükşehirlerde çok düşük. O nedenle yükseköğretimin kendinden kaynaklanan çok fazla sorunu var. Bunları yasal, yapısal, yöntesel ve finansal olarak ayırabiliriz. Türkiye’nin 21’inci yüzyılda nasıl bir yükseköğretim sistemi kurmalıyız ki hem gençlerimiz hem akademizyenlerimiz mutlu olsun hem de toplumsal ve ekonomik olarak katkı sağlamaya devam etsin. Bu nedenle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu yıl, yüksekeğitimle ilgili olarak çok daha somut ve çözüm odaklı çalışmalar yapmayı hedefliyoruz" ifadesini kullandı.

Gizem Özcan: “MESEM’lerde yaşanan çocuk ölümlerinin temel sorumlusu MEB ve Çalışma Bakanlığı’dır”

Özcan da, “Bugün, AK Parti’ye oy vermiş bir anne de çocuğunun aldığı eğitimden memnun değil. Cumhuriyet’in en büyük kazanımı olan eğitimde fırsat eşitliğini kaybetmiş durumdayız ve bunun yeniden inşası hayati önem taşıyor. Tüm bunların ışığına bu MEB’in yarattığı en büyük garabetlerden biri MESEM’ler. MESEM’ler çocuk işçiliğinin devlet eliyle yaygınlaştırılmasıdır. Bugüne kadar 12 çocuğumuzu kaybettik, kaç yaralı çocuğumuz var, bilmiyoruz. Verdiğimiz soru önergelerine yüzeysel cevaplar veriliyor ve saklanıyor. MESEM’lerde çalışan çocuklar için bir şikayet mekanizması dahi oluşturulmuş durumda değil. Patronlara teşvik olarak verilen bu ücretlerle daha iyi bir modelleme yapılabilme imkanı varken bu yola gidilmedi. MESEM’lerde yaşanan çocuk ölümlerinin temel sorumlusu MEB ve Çalışma Bakanlığı’dır. Bizler MESEM’lerde kaybettiğimiz çocuklarla ilgili yasal süreçleri yakından takip ediyoruz. Bu konuyu ülkenin gündeminde tutmaya ve MEB’i bu garabetten kurtarmak için hep birlikte mücadele edeceğiz. Çocukları ucuz iş gücü olarak gören bu zihniyetten ülkemizi kurtaracağız” diye konuştu.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altında bir eğitim modeli yok. Bu çağdışı bir eğitim manifestosu”

Özçağdaş, gazetecilerin yeni müfredata yönelik açılan davadaki sürece ilişkin sorusu üzerine, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altında bir eğitim modeli yok. Bu çağdışı bir eğitim manifestosu. Hiçbir şeye dayalı değil. Ne kaynağı belli ne üstüne oturduğu felsefe belli ne yazanları belli. Dolayısıyla elimizde Türkiye’de bir eğitim modeli de yok. Tamamen Bakan, Ömer Faruk Yelkenci’nin Türkiye’ye dayattığı bir şeydir. O yüzden Türkiye’nin çağdaş bir eğitim modeline ihtiyacı var. Danıştay’da açılan dava reddedildi. Süreç tamamen bitmiş değil. Bizim sürecimiz itirazlar olarak devam ediyor" ifadesini kullandı.

“Özel okulları kapatmak gibi bir politkamız yok fakat teşvik etmek gibi bir politikamız da yok”

Özçağdaş, "Vizyonunuzda özel okullara doğru kayan eğitimi durdurmaya dair bir şey görecek miyiz" sorusuna, "CHP’nin eğitimle ilgili en temel ilkeleri laik, bilimsel, nitelikli, kamusal ve parasız eğitim. Bunun doğal sonucu şu: Eğer Türkiye’deki devlet okulları laik, bilimsel, nitelikli eğitim verirlerse bir grup veli çocuklarını bunun için gönderiyor. Bizim temel hedefimiz, kamu kaynaklarının tamamını kamusal eğitim hizmetleri için kullanacağız. Özel okulları kapatmak gibi bir politikamız yok fakat teşvik etmek gibi bir politikamız da yok. Aksine özel okul sisteminin de gözden geçirilmesi gerekiyor. AKP döneminde özel okullar inanılmaz teşvik aldılar çünkü tarikatların açtığı özel okullarla gündemden kaçırmak istiyorlardı. Özellikle kız çocuklarının okullaşmasından yana olmayan bazı kesimlerin 4+4+4’ün ilk dördünden sonra çocuklarını okullardan kaçırmasının bir yöntemi, özel okullar gibi gözüküyor. CHP olarak çocukların her birinin eğitim alma hakkının peşinde olacağız. Özel okullaşmanın bir kısmı yapılacak işler için bir kamuflaj görevi görüyor. Okulların niteliğini, öğretmenlerin yetkinliklerini artırdığımızda, onların ekonomik koşullarını güçlendirdiğimizde, aileler doğal olarak burayı tercih edecekler" yanıtını verdi.

“Türkiye’deki eğitim dilinin Türkçe olması gerketiğini düşünüyoruz”

Özçağdaş, ana dilde eğitim ve zorunlu din dersine yönelik CHP'nin tutumunun sorulması üzerine, "CHP’nin bu konudaki tavrı net. Türkiye’deki eğitim dili Türkçe olması, çocukların Kürtçe dahil ana dillerinde eğitimlerine, dil öğrenme eğitimlerini almaları konusunda hiçbir engel olmadığını düşünüyoruz. Ama Türkiye’deki eğitim dilinin tek bir dil olması gerektiğini düşünüyoruz. Parti politikamız bu yönde. Zorunlu din dersleriyle ilgili olarak da din dersinin içeriğiyle ilgili çok ciddi sorunlar var. Din dersi dediğimiz şey, Türkiye’de İslam’ın tek bir yorumu üzerinden devam ediyor. Dinler tarihinin öğrenildiği, etik, ahlak kurallarını öğrenildiği, daha genel, daha kapsayıcı, farklı dini inançların öğrenildiği, inanç özgürlüğünü güçlendiren bir yerde olmalı. Bunlar CHP’nin koymuş olduğu derslerdir. Önemli olan dersin olup olmaması değil, önemli olan içeriğinin toplumsal barışa hizmet edecek, çocukların her türlü duruşu öğrenebilecekleri, tek tip bir yaklaşımın tüm toplum kesimlerine dayatılmadığı, özgürlükçü bir yaklaşım olması gerektiği" ifadesini kullandı.

“Cumhurbaşkanı adayımız, kurullarımızla işbirliği içinde çalışıyor olacak”

Özçağdaş, “Eğitim kadronuz cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinin ardından farklı bir kadrolaşmaya gidecek mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

"CHP, kendi kurumsal kimliğiyle çalışmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı adayımız belirlendiğinde kuşkusuz adayımız kurullarımızla birlikte işbirliği içinde çalışıyor olacak. Adayımız partimizin adayı olacak. Cumhurbaşkanı adayı seçim yaklaştığında partinin programını, yaklaşımlarını, diğer toplum kesimlerinin görüşlerini de alarak belki ufak tefek varyasyonlar yapabilir. Hükümet programı ortaya çıktığında adayımız da kendi görüşlerini, kendi temaslarının sonuçlarını yansıtacaktır, diye düşünüyorum."

“İlk icaraatımız ÇEDES Projesi’nin iptali olacak”

Özçağdaş, “Milli Eğitim Bakanı olursanız ilk icraatınız ne olur” sorusuna karşılık şöyle konuştu:

“İlk icraatımızı Genel Başkanımız Hasanoğlan Zirvesi’nde açıklamıştı, ÇEDES Projesi’nin iptali olacak. Ama bunun yanında çözebileceğimiz bir tane sorun yok. Bir sistem bakışıyla ve büyük bir devrimle Milli Eğitim sistemini yeniden Atatürk Türkiyesinin eğitim sistemi haline getireceğiz. Okulların tamamını yıkmak istiyorum. Hepsini, çocukların gitmekten keyif aldığı bir yaşam merkezi haline dönüştürmek istiyorum. Çünkü çocukların hayatının önemli kısmı buralarda geçiyor. Kim bakan olursa, o arkadaşımız ilk günden itibaren 500 günde ne yapacağını biliyor olacak. Büyük bir ekosistemi yasal olarak tarif etmeye çalışıyoruz. Değiştirmemiz gereken çok mevzuat ve yasa var. AK Parti’nin yaptığı şeylerin tamamını değiştireceğiz.”

“Mülakat sürecinde yaşananlar AK Parti yöneticilerinin dürüstlük ve etik anlayışlarının da bir turnusol testi oldu”

Özçağdaş, son olarak mülakat konusuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

"Mülakat sürecinde yaşananlar AK Parti yöneticilerinin dürüstlük ve etik anlayışlarının da bir turnusol testi oldu. Bu utanmaz arkadaşlar, Türkiye’nin 1 milyon atanmayan gencinin karşısına çıktılar, ‘Bize oy verin. Mülakatı kaldırdık’ dediler. Bu arkadaşların temel problemi şu: İnsanı olan her şeyden uzaklaşmışlar. Öğretmenlerin sorunları istenirse çok kolay çözülür. Mülakat mağduru öğretmenlerin hukuk yoluyla bu hakkının alınacağına inanıyorum. O güne kadar da bu arkadaşların sesi olmaya devam edeceğim.”