TBMM Bebek Ölümlerini Araştırma Komisyonu... Yenidoğan Çetesi soruları yanıtsız kaldı
![TBMM Bebek Ölümlerini Araştırma Komisyonu... Yenidoğan Çetesi soruları yanıtsız kaldı](https://abone.ankahaber.net/static/image/4fc9c5c0-dab3-4b2b-80b6-e5907f57e1f6.jpg)
(TBMM) – TBMM Bebek Ölümleri ve Özel Sağlık Kuruluşlarını Araştırma Komisyonu'nda Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği, Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği ve Türk Yoğun Bakım Derneği sunum gerçekleştirdi. Türkiye'deki yoğun bakımların niteliksel verilerinin değerlendirildiği ve eksiklerin ortaya konduğu toplantıda Yenidoğan çetesiyle ilgili sorular ise yanıtsız kaldı.
TBMM Bebek Ölümleri ve Özel Sağlık Kuruluşlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş başkanlığında toplandı. Komisyonda, Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği, Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği ve Türk Yoğun Bakım Derneği sunum yaptı.
Komisyon Başkanvekili ve AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş'in sunumun ardından Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği'ne yönelik, ''Yenidoğan çetesiyle ilgili Sağlık Bakanlığının size gönderdiği bir soruşturma dosyası var. Bununla ilgili herhangi bir açıklama yapmadınız. Bu konu hakkında ne diyeceksiniz?'' şeklindeki sorusuna kurum yetkilisi, ''Sayın Başkanım, ben dernek olarak davet edildiğimiz için kurumun herhangi bir soruşturma dosyası veya onun içeriğiyle ilgili size bilgi vermeye yetkim olmadığını düşünüyorum'' cevabını verdi.
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala da ''Medyaya yansıdığı kadarıyla iddianamede yer alan ve tutuklu olan doktorlardan birisi (İlker Gönen) birkaç gün önce hayatını kaybetti. Her en kadar intihar etmeyle ilgili haberler medyada yer alsa da bazı kuşkuların olduğu çok açık. Örneğin yasak olmasına rağmen cam bardak ile bu ölümü gerçekleştirmiş olması ya da yardım butonuna basılması gibi intihar ile ilişkisi zor kurulması durumu var. Biz burada hem İçişleri Bakanlığına hem de Adalet Bakanlığına hem de Adli Tıp Kurumu'ndan ayrıntılı bilgi almak ve bu süreci aydınlatmak için önemli olduğunu sizin de komisyon başkanı olarak bu bilgileri almak için bir çaba göstermeniz gerketiğini vurgulamak isterim'' dedi.
''Sağlık hukukunun tesis edilmemiş olması, bu alandaki mevzuatın bulanıklığı da yolsuzlukların artmasına neden olmaktadır''
Komisyonda Türkiye'deki yoğun bakım verileri paylaşıldı. Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği Başkanı Ayşe Özer Ulu, sosyal güvenlik müfettişlerinin hizmet alanına ilişkin bilgi vererek, şöyle konuştu:
''Sağlık hizmetlerinde ortaya çıkan yolsuzluklar ile mücadelede etkin olunamamasının temel nedenlerinden biri, toplumda sağlığın en yüce değer, hatta son zamanlarda gündemde olan sağlıklı yaşam programları ile adeta bir erdem olarak algılanması nedeniyle başka sektörlerde karşılaşıldığında yolsuzluk olarak nitelendirilebilecek davranışların, sağlık sektöründe karşılaşıldığında normal bir davranışmış gibi algılanması ve sağlık personelinin yaptığı her şeyin doğru olduğu şeklinde bir yaklaşıma sahip olunmasıdır. Sağlık meslek mensupları arasında dahi yolsuzluk algısı tam olarak yerleşmiş değildir.
Son yıllarda sağlık sektöründe yaygın hale gelen yolsuzlukların nedenlerinden biri de, sağlık hizmetleri içerisindeki özel sağlık sektörünün payının artmasıdır. Performansa dayalı ek ödeme sistemi, hem kamuda hem özelde niceliğin niteliğin önüne geçmesine ve gereksiz tahlil ve tetkiklerle, gereksiz işlemlerin geri ödeme kurumuna fatura edilmesine yol açmaktadır. Yolsuzluk türlerinin sürekli değişmekte olması bu alandaki kamu otoritelerini bu dinamik sürece uyum sağlamak için sürekli değişime zorlamaktadır. Sağlık hukukunun tesis edilmemiş olması, bu alandaki mevzuatın bulanıklığı da yolsuzlukların artmasına neden olmaktadır. Sağlık hizmetlerinde yolsuzluk yapılması, geri ödeme kurumu tarafından daha sıkı geri ödeme kararları alınmasına ve dolayısıyla hasta mağduriyetine yol açabilir. Bu anlamda da, önleyici denetim elzemdir.''
Oturum Başkanı Güneş'ten 'yenidoğan çetesi' ile ilgili soru
Oturum Başkanı Güneş, yapılan sunumun ardından, ''Yenidoğan çetesiyle ilgili Sağlık Bakanlığının size gönderdiği bir soruşturma dosyası var. Bununla ilgili herhangi bir açıklama yapmadınız siz yani bizim esas konumuz o. Bu konu hakkında ne diyeceksiniz?'' sorusu üzerine Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği Başkanı Ulu şu yanıtı verdi:
''Sayın Başkanım, ben dernek olarak davet edildiğimiz için kurumun herhangi bir soruşturma dosyası veya onun içeriğiyle ilgili size bilgi vermeye yetkim olmadığını düşünüyorum. Bu konuda zaten Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanımız da geldi buraya, onlar da bilgi verdiler size.''
''Anestezi teknikeri, paramedik ve ATT gibi hemşire dışı meslek grubundan kişilerin de yoğun bakım ünitelerinde çalıştırıldığını biliyoruz''
Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Dr. Öğr. Üyesi Banu Katran, yoğun bakım hemşirelerinin çalışma koşullarına ilişkin aktarımda bulunarak Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne ilişkin şunları söyledi:
''Huzurevleri, engelli bireylere yönelik bakım merkezleriyle ilgili yönetmelikler gibi birçok yönetmelik de aslında şu anda bizi konu anlamında bağlamakta ancak tabii ki biz bunu daha çok hemşirelik açısından ele alacak olursak da hepimizin de burada bulunduğu başkonu yenidoğan çetesi. Burada yenidoğan bebeklerin ölümüne veya ağır enfeksiyon hastalıklarına yol açan, özellikle organize bir şekilde yapıldığı iddia edilen kötü niyetli müdahaleleri veya ihmalleri ifade etmek için kullanılan bir ibaredir "yenidoğan çetesi" ve tabii ki ne yazık ki genellikle sağlıkta şiddet, ihmal ve suç olgularıyla ilişkilendirildiği için durumu yalnızca tıbbi açıdan değerlendirmek çok da mümkün olmayacaktır.
Ülkemizde ne yazık ki 2023 verilerini ancak sunabiliyorum çünkü "sağlık.gov.tr"de 2024 yılına ait henüz istatistiki veriler yayınlanmadı. Ülkemizde 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı ne yazık ki 361. Bu, OECD ülkelerinin ve aynı zamanda Avrupa'daki birçok ülkenin, hatta çok küçük ülkelerin bile çok çok gerisinde kalan bir sayı. Bu da şunu doğuruyor aslında: Biz kaç hemşireyle bu hizmeti yürütüyoruz? Biliyoruz ki yoğun bakım Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul Ve Esasları Hakkındaki Tebliğ'de yoğun bakımların basamaklarına göre hangi sayıda hemşire-hasta oranı olmasıyla ilgili bir aslında tebliği var ve bu tebliğe göre özellikle üçüncü basamak bir yoğun bakım ünitesinde iki yatak için yani iki hasta için bir hemşire oranı söz konusu olması gerekiyor. 8 Mart 2010 yılı Hemşirelik Yönetmeliği'nde bu tanımlar açıkça yapılmış olmasına rağmen yani yoğun bakım hemşiresi görev tanımı özellikle vurgulanmış olmasına rağmen şu an için Türk Hemşireler Derneğinin -bizim çatı derneğimiz- onların da bu durumu tespit ederek
sunduğu Sağlık Bakanlığına arz ettiği raporda da bildirdiği üzere anestezi teknikeri, paramedik ve ATT gibi hemşire dışı meslek grubundan kişilerin de bu ünitelerde çalıştırıldığını biliyoruz. Özellikle hemşirelerin asgari ücretten özel sağlık sektöründe işe başlatılmış olması, hemşire bulamamak gerekçesiyle ATT, ilk acil yardım teknikeri ya da anestezi teknikeri gibi hemşirelik eğitiminin hiçbir yerinden tutmayan kişilerin açıkçası çalıştırıldığı gerçeğini de ortaya koymaktadır.''
''Yoğun bakım yatak sayısı yoğun bakımda çalışan uzman hekim sayısıyla eş değer değil''
Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku, yoğun bakım üniteleri hakkında bilgi verdi. Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2022 yılındaki göstergesinde erişkin yoğun bakım yatak sayısının ülke genelinde 32 bin 710 olduğunu kaydeden Utku, toplam yoğun bakım yatak sayısının 48 bin 617 olduğunu belirtti. Utku, sunumunda şu ifadeleri kullandı:
''32 bin yatağın karşılığı dünyada -Covid'den sonra Almanya bizim biraz üzerimize çıksa da- ciddi anlamda, Amerika'dan, İngiltere'den çok daha fazla, Almanya'dan biraz az; 100 bin kişi başına düşen oran ciddi bir yatak kapasitemiz var. Çok basit bir hesapla 10 yataklı birer ünite kursanız -ki bu da bir sorun yani bu kaç olmalı? 10 yatağa 1 hekim düştüğünü kabul etseniz, bir ön kabulle 32 bin dediğinizde 3 bin 200 uzmana ihtiyacınız var, tek bir "shift"te. 2 shift veya 3 shift dediğinizde, bunu haftaya bölüp çarptığınızda bu sayının en az 3-4 katı gerekir yani bizim 10 binin üzerinde yoğun bakım doktoruna ihtiyacımız var demektir. Bu gerçekçi bir beklenti değil. "Şu andaki mevcut nasıl yönetiliyor?" derseniz, yoğun bakım uzmanlarının yanında yüzde 90'dan fazla ağırlıklı olarak anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanları ve diğer yan dal eğitimine aday veren branşlar çalışıyorlar ve birçoğu da birden fazla yerde çalışarak sağlık hizmetini sürdürüyorlar. Bence kaliteyi en çok etkileyen unsurlardan biri bu. Başından beri konuşulan, hatta benim de şu anda yaptığım aslında hatalı bir yöntem. Biz niceliğe fazla girince niteliği kaybettik yani biz hep kafa saymaya başladık, sayı saymaya başladık. Bence 10 bin, 100 bin, 500 bin olmasının bir anlamı yok, nitelikli 10 bin yoğun bakım doktorunuz olsun, bence çok fark yaratır; bence ciddi bir nitelik sorunumuz var.
Yoğun bakım yatak sayısı konusunda iyi bir noktada olduğumuzu söylemiştim. Yine, burada baktığınızda, genel olarak bakıldığında, doğal olarak Sağlık Bakanlığı ağırlıklı bir toplam yatak kapasitesi var, daha sonra özel hastaneler geliyor, ciddi bir kapasite, ki bu kapasitenin azaldığını biliyoruz birçok özel hastane yoğun bakım yataklarını ya kapatıyor ya azaltıyor ya başka bir üniteye çeviriyor çünkü artık yoğun bakım özel hastaneler içinde bir sorun olmaya başladı, hele son dönemlerde. Üniversiteler ne yazık ki daha önce olduğu 1'inci sıradaki yerini kaybetti, 3'üncü sıraya indi. Hepimiz üniversitelerden yetiştik, hâlâ üniversitelerden çok kıymetli hekimler yetişiyor ama ne yazık ki yoğun bakım konusunda giderek geriliyor.
Yoğun bakım yatak sayısı yoğun bakımda çalışan uzman hekim sayısıyla eş değer değil. Yani yoğun bakım yatak sayısı
dünyanın her yerinde biraz daha koşulsuz arttırılırken hekim sayısı eş oranda artıyor mu? Çok sorgulanmıyor. Bu, dünyanın birçok
yerinde böyle. Almanya covid nedeniyle çok ciddi bir kapasite yaratırken arkasında bir model değişikliği gücü vardı, aynen bizim gibi
yoğun bakım yan dal programını test ettiler, sonra bunun yürümediğini gördüler ve bizim de arkadaşımız olan bir hocamızın
üniversitesi pilot seçildi ve dendi ki: Bütün yoğun bakımlar tek bir branşta toplanacak, anestezi altında toplanacak. Bu model çok
tutunca bütün Almanya'da sistem buna geçti.
Hibrit organizasyonlar yönetilememeye başlandı yani farklı branşlardan hekimler aynı yerde çalışırken özlük hakları ve hiyerarşik nedenlerle sorunlar yaşanmaya başlandı. Yoğun bakım uzman sayısı İstanbul'da giderek azalıyor. Ben, size İstanbul'da mevcut olan hastanelerde -devlet, özel ve üniversitede- çalışan her bir yoğun bakım uzmanını tek tek sayarım; o kadar azız. Yoğun bakım doktoru başına düşen hasta sayısının tanımlanması gerekiyor. Yoğun bakım hemşire sertifikasının yaygınlaştırılması gerekiyor. Yüzde 10 çok sınırlı bir rakam ve yüzde 10 çok iyimser
bir rakam. Yan dal uzmanlığının özendirilmesi gerekiyor eğer bu iş devam edecekse ki yani bu yola çıkıldığında yarıda bırakmamak lazım. Zorunlu hizmet süresi ve sıklığı ciddi bir problem, en önemli caydırıcılardan biri.''