TKP Genel Sekreteri Okuyan: "HTŞ ya da benzerlerinin Suriye'nin birliğini temsil ettiği bir fotoğrafın meşruiyeti sıfır"

TKP Genel Sekreteri Okuyan: "HTŞ ya da benzerlerinin Suriye'nin birliğini temsil ettiği bir fotoğrafın meşruiyeti sıfır"

(ANKARA)- Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Suriye'de HTŞ ya da benzerlerinin Suriye'nin birliğini temsil ettiği bir fotoğrafın meşruiyeti sıfır. İsrail ve batı bu fotoğrafın sorumluluğundan kendilerini bir günde sıyırırlar. Bu konuda deneyimliler. Mezhepçi projelerle dış politika yürüten AKP ise HTŞ'yi bıraksa ÖSO ya da Suriye Milli Ordusu nedeniyle o fotoğraftan çıkamaz" dedi.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Suriye’deki durumu, bir internet sitesine verdiği söyleşiyle değerlendirdi. Okuyan, dünyanın çok karmaşık bir süreçten geçtiğini ve son gelişmelerle birlikte Türkiye'nin ABD ve AB ile ilişkilerinin seyrinin önemli olacağını belirterek, “HTŞ cihatçılık yapsın, Suriye üniter olsun ve bir yandan da Türkiye'deki süreç yürüsün isteniyorsa, bunun karşılığı yok” diye konuştu.

Kemal Okuyan, şunları söyledi:

"HTŞ'yi Suriye'de iktidara taşıyan güçlerden biri İsrail'di. Benzer biçimde İngiltere ve ABD'nin rolünü biliyoruz. İşin içinde Türkiye'nin de olduğu ortadaydı ve üst düzey yetkililerin açıklamalarıyla bu defalarca teyit edildi. Ancak Türkiye'nin HTŞ ile iş birliğinde mezhepsel ve ideolojik etkileşim belirleyiciyken, İsrail ve batılı ülkelerde biri açık diğeri ince bir hesap öne çıktı. Açık hesabı hepimiz biliyoruz, ki Türkiye ile de ortaklaşılıyordu, Esad rejiminin yıkılması. İnce hesap ise, Suriye'de meşruiyeti her zaman sorgulanabilecek ve katliamlara yönelecek bir iktidarın İsrail ve gerekirse batılı ülkelerin müdahalesine zemin hazırlayacağı gerçeğine dayanıyordu. İnce hesap diyorum ama bir açıdan fazlasıyla kaba bir hesaptı bu.

"Küçük sayılmayacak bir ülkeyi yönetme ehliyetine sahip olamaz HTŞ"

İsrail'in gerektiğinde Suriye'de cihatçı bir iktidarla uyumsuz toplumsal-ideolojik kodları olan toplulukları himaye etmeye soyunacağını sezmek marifet değil. Dürzilerle başladı, daha kalabalık olan Kürtler her zaman gündemdeydi ve şimdi Aleviler. HTŞ ajanların ve fanatiklerin birlikte yönettiği, devşirme bir örgüt. Suriye gibi karmaşık, herkesin üşüştüğü ve küçük sayılmayacak bir ülkeyi yönetme ehliyetine sahip olamaz HTŞ. Bu örgüt bir ihtiyaç doğrultusunda iktidara taşındı. Önceden verilen bir reçeteyi uygulamaları gerekmiyor. İçinde farklı ülkelere çalışan ajanlar elbette bir yere çekiştiriyordur. Ancak HTŞ'nin ideolojisi ve örgütsel yapısı katliam yapmaya zaten elverişli. Hemen başlamışlardı, batı görmezden geliyordu. Şimdi hem katliamlar yaygınlaşıyor hem de İngiliz medyası aniden bunların haber değerini fark etti.

İsrail'i yakın vadede Suriye'den çıkaracak bir güç gözükmüyor. Üstelik Dürzilerden sonra Aleviler arasında da 'İsrail bizi korusun' diyenlerin sayısı artmaya başlamışken bu daha da zorlaştı.

"Bu sadece ve sadece emekçi sınıf karakteriyle, laiklik zemininde gerçekleştirilebilir"

Bu sadece ve sadece emekçi sınıf karakteriyle, laiklik zemininde gerçekleştirilebilir ve Suriye'de yaşayan bütün halklar emperyalizme, işgalcilere, sömürücülere karşı bir mücadele verirken birbirleriyle kardeş olurlar. Şu anda böyle bir dinamik yok ne yazık ki. Peki ne olacak? İşte o zaman siyasette en önemli kavramlardan biri devreye giriyor meşruiyet! Suriye'de birliği sağlamaya kalkan aktörün kendisi meşru değilse, parçalanma meşrulaşmaya başlar. Bu kadar basit. HTŞ böyle bir meşruiyete, Suriye'nin birliğini sağlayabilecek meşruiyete sahip değil, olamaz. Kısa bir sürede binlerce kişiyi katleden bir barbarlar sürüsünden söz ediyoruz.

"Emperyalizmin olduğu, İsrail'in olduğu hiçbir şey meşru değildir"

Emperyalizmin olduğu, İsrail'in olduğu hiçbir şey meşru değildir. Ama HTŞ de hiç meşru değildir. Zaman ne gösterir belli olmaz ancak bugün gördüğümüz, mandacılık fikrinin hortlamasıdır. Suriye'de Aleviler, Dürziler, Kürtler 'koruma' talep ediyorsa oturup bunun nedenlerini düşünmek gerekiyor. Saydıklarım aynı kaba konabilecek örnekler değil belki ama sonuçta onları birleştiren bir faktör var: Cihatçıların yarattığı tehdit. 'Türkiye bölgedeki Kürtlerin hamisi olmalı' düşüncesini paylaşanlar arasında Barzaniciler vardı, İslamcı bazı Kürt siyasetçiler vardı, AKP'liler vardı. Hamilik ilişkisi zaten yanlış bir ilişki biçimi değil mi? Sonuçta hamilik gündemdeyse başka hami adayları da vardır.

AKP Suriye'de 'ben bir Kürt oluşumuna izin vermem' düsturunda ısrar ederse bu kez Türkiye'nin tartışılmaya başlanacağı bir sürecin önü açılır. Emperyalist dünyada bunu bekleyen çok fazla aktör var. Öte yandan sürecin Barzanici bir çizginin Irak'tan sonra Suriye'de kendisine geniş bir alan bulması, burada Türkiye'yi de içine alan bir uzlaşıya evrilme olasılığı hâlâ var. Tekrar altını çiziyorum, Suriye'de HTŞ ya da benzerlerinin Suriye'nin birliğini temsil ettiği bir fotoğrafın meşruiyeti sıfır.

"Suriye'ye baktığımızda gördüğümüz tablo iç açıcı değil"

İsrail ve batı bu fotoğrafın sorumluluğundan kendilerini bir günde sıyırırlar. Bu konuda deneyimliler. Mezhepçi projelerle dış politika yürüten AKP ise HTŞ'yi bıraksa ÖSO ya da Suriye Milli Ordusu nedeniyle o fotoğraftan çıkamaz. Filistinlilerin celladı İsrail'e 'halkların kurtarıcısı' rolünü oynama fırsatı veren 'büyük stratejik akla' şapka çıkarmaktan başka bir şey gelmiyor şu anda elden. Biz mezhepçiliğe, emperyalizmle işbirlikçiliğe, İsrail'e hizmete, yolsuzluğa, sömürüye karşı bir mücadele birliğinin Suriye'yi ayağa kaldırabileceğine inanırız. Ama biz Suriye'de değiliz ve şu anda Suriye'ye baktığımızda gördüğümüz tablo iç açıcı değil. Özetle HTŞ cihatçılık yapsın, Suriye üniter olsun ve bir yandan da Türkiye'deki süreç yürüsün isteniyorsa, bunun karşılığı yok.”