TSK'nın Aden Körfezi'ndeki görev süresini bir yıl uzatan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi

TSK'nın Aden Körfezi'ndeki görev süresini bir yıl uzatan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi

(TBMM) - Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), Aden Körfezi’ndeki görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu’nda, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının bölge ülkelerinin karasuları dışında olmak üzere Aden Körfezi, Somali açıkları, Arap denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle mücadele amacıyla görev süresinin 10 Şubat 2025 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi görüşüldü. Tezkere, yapılan görüşmelerin ardından TBMM Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edildi.

Tezkere üzerinde konuşan Yeni Yol Partisi Bursa Milletvekili Kani Torun, "Somali'de deniz güvenliğine katkı sağlamak, bölgede barış ve kalkınmayı desteklemek için stratejik bir adımdır ancak bu adımı atarken mevcut riskleri ve bölgesel hassasiyetleri göz önünde bulundurmak zorundayız. Türkiye deniz güvenliği operasyonlarına katılımıyla sadece askeri değil ekonomik ve diplomatik sorumluluklar da üstlenmektedir. Bu sürecin başarıyla yönetilmesi Somali halkının refahını artıracak projelere bağlıdır. Afrika'yla ilişkilerimiz için bir referans noktası teşkil eder. Somali'deki adımlarımızda daha uzun vadeli sonuçları da dikkate almalı ve partilerüstü ulusal çıkarlarımızı da koruyan dengeli bir yaklaşımla hareket etmeliyiz" ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun da tezkereye ilişkin söz alarak iktidarın dış politika yaklaşımını şöyle eleştirdi:

"Bu tezkereye olumlu yaklaşıyoruz ancak bundan bir bütün olarak iktidarın dış politikasına olumlu yaklaştığımız anlamı çıkarılmamalıdır çünkü biz dış politikada uzun yılların birikimiyle belirlenen ana ekseninin korunmasının ve karar alma mekanizmalarının kurumsal çerçevede işlemesinin, stratejik kazanımlarımızın muhafazası ve sürdürülebilir bir diplomasi için zaruri olduğuna inanıyoruz. Dış politika yönetiminde kurumsal yapının güçlendirilmesinin, diplomatik teamüllerin korunmasının ve ulusal çıkarları önceleyen istikrarlı bir yaklaşımın benimsenmesinin ülkemizin uluslararası alandaki etkinliğini artıracağını düşünüyoruz fakat mevcut iktidarın 2002 yılından bu yana Türkiye'nin dış politikasında yaptığı hatalar ve bu hataların ülkemiz üzerindeki yıkıcı sonuçları ortadadır. Ne yazık ki iktidar, Türk dış politikasında kurumsallık yerine kişisel ilişkileri, jeopolitik gerçekler yerine ideolojik ve mezhepsel anlayışları esas almıştır. Daha kötüsü, bu dönemde dış politika gündelik iç politikanın bir aracı hâline getirilmiştir; iç politikanın aracı hâline getirilen bir dış politikayla ulusal menfaatlerimizi koruyabilmek mümkün değildir."

CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan ise iktidarın dış politika yönetiminde Meclis iradesini yok saymasını eleştirerek şunları söyledi:

"Arap Yarımadası'nın güneyi ve Afrika Boynuzu'nun batısını kapsayan açık denizlerde seyrüsefer güvenliğinin terörizme karşı korunması amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarınca oluşturulan görev gücüne donanmamızdan yapılan katkının bir yıl daha sürdürülmesi için gereken tezkereyi görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Ancak defalarca şahit olduğumuz üzere, Cumhur İttifakı koalisyonunun Gazi Meclisimizin iradesini hiç umursamadığının farkında olduğumuzun da bilinmesini isteriz. Cumhurbaşkanı ve yönettiği Cumhur İttifakı koalisyonunun keyfî kararlarını ve ceberut yönetimlerini halka 'devlet aklı' diye pazarladığının, konu hesap vermek olduğunda ise kaçtığının bilinci içindeyiz. Ülkenin geleceğini şekillendirecek kararlarda muhalefetin fikrini almak şöyle dursun, sizlerin haricinde siyasi yorum yapan herkesi vatan haini ya da darbeci ilan etme gayreti içinde olduğunuzu görüyoruz. Bu gölge oyunundan vazgeçelim.

Ben partim adına son söyleyeceğimizi baştan belirteyim: Evet, CHP olarak biz bu tezkereye onay veriyoruz ve mademki burada bize hasbelkader yirmi dakikalık konuşma süresi tanınmış, bu süreyi de Suriye ve Kürt meselesi gibi ulusal güvenlik ve dış politikanın kesiştiği dosyalar başta, son dönemde gemi azıya aldığına tanık olduğumuz antidemokratik, otoriter, hatta neredeyse totaliter parti-devlet uygulamalarının eleştirisi için kullanacağız."