Yeni Yol Grup toplantısı... Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan: 19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti 52 milyar doları bulmuş

(TBMM) - Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti 52 milyar doları bulmuş. Merkez Bankası doları tutabilmek için 52 milyar doları heba etti. Bu para ile 800 binin üzerinde sosyal konut inşa edebilirdik. 6 Şubat mağdurlarının tamamının çadırlardan, konteynırlardan kurtarılması demek. 2025 bütçesinde çiftçiye destek için ayrılan paranın 14 katına tekabül ediyor. Bu parayla, her bir çiftçiye 951 bin 809 lira destek verilebilirdi. Bu parayla, bayramda emeklilere; 4 bin TL değil, 1 maaş değil, tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi. Hani diyorlardı ya 'Aya dört şeritli yol yapacağız' desek vatandaş inanıyor, bugün 52 milyar dolarla aya 4 şeritli yol yapılabiliyor" dedi.
TBMM'de Yeni Yol Grup toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, şunları kaydetti:
"Ülke ekonomisinin büyüdüğünü sürekli vurguluyorlar ama asgari ücretliler, emekçiler kirasını ödeyemez, çocuğunu okutamaz, tenceresini kaynatamaz hale geldiler. Ülkenin işçisinin, emekçisinin maaş ve ücretleri gün geçtikçe küçülüyor. İşçimizin, emekçimizin konuşacak bu kadar sorunu varken 1 Mayıs hala ideolojik tartışmaların esiri durumunda. Alın terinin, emeğin, sosyal güvencenin, taşeron işçiliğin, asgari ücretin konuşulması gereken bir gün Taksim Meydanı tartışmalarıyla geçiştirilmekte. Biz isterdik ki, 1 Mayıs’ta Taksim’i tartışacağımıza, açlık sınırının altında kalan asgari ücretliyi konuşalım. Keyfi uygulamalarla işten çıkarılan işçileri, emekçileri konuşalım. 14 yaşında çalışmak zorunda bırakılan, çalışırken hayatını kaybeden çocuklarımızı konuşalım. Gelin bu sefer 'dayanışma' günü olan 1 Mayıs’ı, kutuplaşma günü olmaktan çıkaralım!
"40 milyar doların üzerinde deprem vergisi toplandı bu vergi nereye gitti?"
Türkiye sarsılıyor. Geçen hafta Türkiye’nin doğusundan batısına özellikle İstanbul’da yürekleri ağza getiren depremler yaşadık. Özellikle, faturaya gelince dünyanın en pahalı fiyatını sunan GSM operatörleri, hizmete gelince en ufak sarsıntıda yerle bir oldular. En büyük güven kaybı ise, iktidara karşı oldu. Biliyorsunuz, 1999 Marmara depreminden sonra geçici deprem vergisi getirildi. Geçici gelen bu vergi AK Parti ile kalıcı oldu. Bugüne kadar 40 milyar doların üzerinde deprem vergisi toplandı bu vergi nereye gitti? Dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek 'deprem vergileri duble yollara gidiyor' demişti. Çok tuhaf değil mi? Deprem vergilerini duble yollara harcayan iktidarın bakanı, deprem olduktan sonra depremin bütçeye büyük yük olduğunu söylüyor. Yetmedi. Çevre ve Şehircilik Bakanı da çıktı dedi ki, 'İstanbul toparlanamayacak bir şehir değil. Birkaç yıl içinde toparlarız.' Madem bu kadar kolaydı birkaç yılda toparlanırdı. 23 yıldır neden toparlamadınız?
"Bu para ile 800 binin üzerinde sosyal konut inşa edebilirdik"
19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti 52 milyar doları bulmuş. Merkez Bankası doları tutabilmek için tam 52 milyar doları heba etti. Bu para ne demek biliyor musunuz? Bu para ile 800 binin üzerinde sosyal konut inşa edebilirdik. 6 Şubat mağdurlarının tamamının çadırlardan, konteynırlardan kurtarılması demek. 2025 bütçesinde çiftçiye destek için ayrılan paranın tam 14 katına tekabül ediyor 52 milyar. Bu parayla, her bir çiftçiye 951 bin 809 lira destek verilebilirdi. Bu parayla, bayramda emeklilere; 4 bin TL değil, 1 maaş değil, tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi. Hani diyorlardı ya 'Aya dört şeritli yol yapacağız' desek vatandaş inanıyor, 52 milyar dolarla aya 4 şeritli yol yapılabiliyor. Sayın Şimşek, Erasmuslu üniversite öğrencisi gibi ülke ülke dolaşıyor. Sıcak para arıyor, yatırımcılara sesleniyor. Sayın Şimşek en son, IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında Amerika’daydı. Kendi ifadesiyle söylüyorum, '60'tan fazla kuruluşla görüşmüş, çok çok yoğun ilgi görmüş'. Kim var görüştüğü kuruluşlar arasında? IMF var, Dünya Bankası var, finans kuruluşları var. 90’lı yılların meşhur şarkısı vardı, 'Hey George versene borç?' diye. Bu durum bana bu şarkıyı hatırlattı. Şunu baştan söyleyelim, bulunan paranın maliyeti bize çok yüksek olacak. Neden? Çünkü, Türkiye ancak yüksek faizle borç bulabiliyor.
"Kıbrıs’ta bu kadar gelişme yaşanırken iktidarın bu kadar suskun olması başka izah edilemez"
Doğu Akdeniz kazan gibi kaynıyor. Kıbrıs, bu kazanın fokurtuları arasında elimizden kayıp gitmek durumunda. Bu kazanda kaset iddiaları var, mafya iddiaları var, İsrail var, İsrail’le normalleşme sinyalleri veren Suriye yönetimi var, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde hızlı bir silahlanma ve yeni bir terör örgütü var, 'Türkleri Kıbrıs’tan kovmalıyız' diyen patrik var, Türkiye’yi adada 'işgalci' olarak kabul eden Türki devletler var. Arkadaşlar Kıbrıs’ta her türlü mihrak ve emperyalist plan var ama bir tek Türkiye yok. Biz de soruyoruz, Kıbrıs, Türkiye’nin kilidi değil mi? Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki varlığımızın teminatı değil mi? Kıbrıs gözden çıkarıldı da bizim mi haberimiz yok? İktidarın Kıbrıs’a bakış açısı milli olmaktan çok uzak. Son zamanlarda Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta bu kadar gelişme yaşanırken iktidarın bu kadar suskun olması başka izah edilemez.
"Suriye yönetimine diyoruz ki, İsrail’le normalleşmek demek Siyonizm’le normalleşmek demektir"
Doğu Akdeniz’de, bir yandan Gazze’yi, Kıbrıs’ı, Yunanistan’ı takip ederken bir yandan da Suriye’yi takip ediyoruz. Size bir haber göstermek istiyorum. Haber 'The Times of Israil'den. Tarih 24 Nisan. 5 gün önce. Başlık şöyle, 'Ahmed el-Şaraa, İsrail ile barış arayışında, Suriye’yi İbrahim anlaşmalarına dahil etmek istiyor'. Başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleri Suriye yönetimine yanlış örnek oluyorlar. Biz biliyoruz ki, İsrail bölgemizi 'istikrarsızlıkla' tehdit ediyor. Türkiye için ekonomik istikrarsızlık söz konusuyken, Suriye için toprak bütünlüğü söz konusu. Suriye yönetimine diyoruz ki, İsrail’le normalleşmek demek Siyonizm’le normalleşmek demektir. Ne Türkiye, Ne Suriye bölgenin ve İslam dünyasının bekası için bu oyuna gelmemelidir."