Yılmaz Tunç’tan, Mahir Polat'la ilgili açıklama: “Adli Tıp bugün raporu verecek”

(ANKARA) - Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın sağlık durumunun kötüleşmesi sebebiyle tahliye edilip edilmeyeceğine ilişkin, “Bugün Adli Tıp gerekli muayeneleri yapacaktır. İlgiliyle ilgili olarak gerekli raporu Adli Tıp verecektir. Adli Tıbbın verdiği rapor doğrultusunda da yine bir karar verilecekse buna yine Cumhuriyet Savcılıklarımız ve sulh ceza hakimliklerimiz karar verecektir. Adli Tıp raporunu beklemek durumundayız” dedi.
Tunç, "Kişisel Veriler ve Hukuki Güncellemeler 2025 Perspektifi - Kişisel Verileri Koruma Günü" programına katıldı. Programdan sonra Tunç, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tunç, öğrencilerin tutuklanması ve çıplak arama iddialarına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Öğrencilerimizin tutuklanması, bir suç şüphesi nedeniyle soruşturmalara tabi tutulması, hiçbirimizin istemeyeceği bir durumdur. Ama İstanbul’daki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlatmış olduğu adli soruşturmalar sonrasında CHP Genel Başkanı’nın ‘sokak çağrısı’ sonrası birtakım gösteriler söz konusu oldu. Orada güvenlik güçlerimizle maalesef hoş olmayan birtakım durumlar söz konusu oldu. Burada adliyeye intikal eden konular oldu. Bu gözaltılar içerisinde genç kardeşlerimizin olduğunu da biliyoruz. Bu anlamda, bir kısım gençlerle alakalı tahliye kararları da verilmişti. Ama şu anda tutukluluğu devam eden kişiler var. Bunların değerlendirmesini yapacak olan Cumhuriyet Savcılığı ve ilgili sulh ceza hakimlikleri.
Kişilerin o olaydaki rolü ve oradaki şiddet kullanımıyla alakalı ya da orada 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu çerçevesi dışına taşan olaylar, kanuna aykırılıklar olup olmadığını değerlendirecek olan tarafsız ve bağımsız yargımızdır. Bu konudaki her bir kişi bakımından bu dosyalar, incelenecektir. Bu dosyalardaki duruma göre, savcılıklar, yargı gerekli kararları verecektir. Dolayısıyla biz şu anda onlarla ilgili başlatılan soruşturmayla ilgili olarak tamamen yargının sürecini takip etmek durumundayız. Bizim yargıya müdahale edip, ‘Şu kişiyi tutuklatın, bu kişileri serbest bırakın’ deme gibi bir yetkimiz yok. Çünkü yargı makamları bağımsız. Kendi kararlarını ilgili dosyalara göre vereceklerdir. Önümüzdeki günlerde de bu değerlendirmeler elbette ki yapılacaktır.”
“Usule aykırı arama gibi bir durum söz konusu olamaz”
Usule aykırı arama yapılması iddialarına ilişkin Tunç, şu cevabı verdi:
“Usule aykırı arama gibi bir durum söz konusu olamaz. Bir kere bizim mevzuatımız açık. Ceza infaz kurumlarının yönetimine dair ve ceza tedbir infazına ilişkin kanunlarımız ve yönetmeliklerimiz var. Bu yönetmelikler gereğince yapılan uygulamalar söz konusu. Bu, bütün dünyada geçerli olan, detaylı arama dediğimiz, birilerinin ‘çıplak arama’ şeklinde ifade ettiği hususlar. Ülkemizde kesinlikle ‘çıplak arama’ gibi bir durum söz konusu değildir, olamaz. Buna, izin veremeyiz. Bizim mevzuatımız, ceza güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin yönetmeliğin 34’üncü maddesi açık, detaylı aramayı düzenlemiştir. Burada özellikle cezaevlerinin güvenliği bakımından hem oradaki hükümlü ve tutukluların güvenliği bakımımda hem de cezaevlerine yasak madde sokulmaması bakımından, eğer bir şüphe durumu varsa, cezaevi idaresine böyle bir detaylı arama yetkisi verilmiştir. Ama bu yetki kullanılırken, elbetteki bu bir istisnai yetkidir, kişinin mahremiyetine özellikle dikkat edilir. Bu detaylı aramada kişinin mahremiyeti, özellikle aynı cinsiyetten kişinin aramış olması ve kıyafetlerinin dışında kendisine ekstra bir kıyafet verilmiş olması, her türlü mahremiyete ilişkin tedbirler alınarak bu detaylı aramalar yapılır.
Birçok Avrupa ülkesinde çok daha farklı uygulamalar vardır, özellikle bizim mevzuatımız, mahremiyete önem veren, insan onurunun zedelenmemesi bakımından dikkat edilmesi gereken hususlar olarak görürüz. Dışarda birtakım beyanlarda bulunuluyor, yani burada çıplak arama yapıldı, işkence vesaire. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu olamaz. İşkenceye sıfır tolerans politikasını uygulamaya devam ediyoruz. Bu konudaki kararlılığımızdan hiçbir zaman taviz vermedik. Türk Ceza Kanunu’nda işkence suçunun zaman aşımına uğramayacağına yönelik düzenlemeyi biz yaptık, 2013 yılında mevzuatımıza girdi. Bu konuda çok hassasız. Eğer bir tane örnek varsa, cezaevlerinde ya da gözaltı durumunda bunun üzerine kararlılıkla bu ülkenin yargısı gider. Bu tür kara propagandalara müsaade etmemek lazım. Somut bir örnek verilir ve o örneklerin üzerine gidilir.
“Cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklular devletimize emanettir”
Kişiler hakkında gerekli soruşturmalar yapılır. Böyle bir somut örnek olmadan sadece karalama kampanyasıyla, Türkiye’de işkence varmış gibi cezaevlerinde ya da gözaltı yerlerinde işkence var gibi bir kara propagandaya kesinlikle halkımız itibar etmesin. Geldiğimiz noktada zaten artık her yerde kamera var. Dolayısıyla bu teknolojik imkanları da kullanıyoruz. Böyle bir tespitte bulunulduğunda, işkenceye sıfır tolerans politikamız kapsamında gerekli müdahaleleri mutlaka yaparız. Cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklular devletimize emanettir. Sonuçta, yargılama makamları onlarla ilgili bir karar verecek. Masumiyet karinesine, lekelenmeme hakkına, soruşturmanın gizliliğine önem veriyoruz. Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmesin diye uyarılar yapıyoruz.
Özellikle basın yayın kuruluşlarımız bu anlamda çok daha dikkatli yayın yapmaları lazım. Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamış olduğu çerçeve içerisinde kalmaları gerekir. Dosyayla ilgili, isnatlarla, iddialarla ilgili hiçbir bilgisi olmadan çıkan birtakım siyasilerin maalesef, ‘Bu bir adli soruşturma değildir; bu bir siyasi soruşturmadı’ diyerek birtakım hedef saptırma içerisine girdiklerini görüyoruz. Bu hedef saptırmalar, özellikle yargıyı etkilemez. Yargı, milletten aldığı yetkiyi kullanır. Hiçbir makamdan, merciden, mevkiden talimat almaz. Soruşturma neticesinde zaten isnat edilen fiiller, savunmalar, deliller, iddianameler ortaya çıktığında kamuoyu tarafından paylaşılacaktır. Soruşturmayı ekilemeye, yargı mensuplarını tehdite yönelik, bu soruşturma üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretleri kabul etmemiz mümkün değildir. Dün, çok talihsiz bir ifade kullandı Sayın CHP Genel Başkanı. Sayın Cumhurbaşkanımıza, maalesef ‘cunta başkanı’ diyebildi. Bu, bir kere hadsizlik. Bu ifadeleri kendisine iade ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir hukuk devletidir. Hak arama yolları sonuna kadar açıktır. Adli soruşturmaları, hedef saptırarak, algı oluşturmaya çalışarak, etkilemeniz mümkün değildir.”
“Adli Tıp raporunu beklemek durumundayız”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat'ın, sağlık durumu dolayısıyla tahliye edilip edilmeyeceğine ilişkin soruya da Tunç, şu yanıtı verdi:
"Ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlüler devletimize emanettir. O kişilerin sağlık durumları, barınma şartları, devletin tüm imkanlarıyla karşılanmak zorundadır. Dolayısıyla bu çerçevede, bizim kanunlarımız, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 109’uncu maddesi açık. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunumuzun 16’ıncı maddesindeki usül var. Şimdi CMK 109’uncu maddesinde, cezaevinde sağlık şartları nedeniyle yalnız başına hayatını idame ettiremeyeceklerle ilgili olarak gerekli kararların nasıl verileceği yine Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunumuzun 16’ncı maddesinde belli. Burada, tam teşekküllü hastaneden alınacak bir rapor ve bu raporun Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanması durumunda tutuklu kişilerle alakalı adli kontrol kararı verilebileceği mevzuatımızda var.
Bahsettiğiniz tutukluyla ilgili olarak, cezaevine naklinden sonra belirttiği şikayetler sonrası bir ön muayene yapılmıştır. Sonra Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir, orada birtakım tetkikler ve gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra yine oradaki heyetin kararıyla cezaevine tekrar geri alınmıştır. Orada da yine şikayetlerin devam etmesinin üzerinde kampüs hastanesinde doktorların tetkikleri sağlanmıştır ve Adli Tıp Kurumuna sevkine karar verilmiştir. Şimdi adli tıbba sevkiyle ilgili durum söz konusu. Bugün Adli Tıp gerekli muayeneleri yapacaktır. İlgiliyle ilgili olarak gerekli raporu Adli Tıp verecektir. Adli Tıbbın verdiği rapor doğrultusunda da yine bir karar verilecekse buna yine Cumhuriyet Savcılıklarımız ve sulh ceza hakimliklerimiz karar verecektir. Adli Tıp raporunu beklemek durumundayız.”