Zafer Partili Karamahmutoğlu'ndan iktidara: "Üzerinde zerre otoriteniz varsa Suriye'deki katliama itirazlarınızı dile getirin"

Zafer Partili Karamahmutoğlu'ndan iktidara: "Üzerinde zerre otoriteniz varsa Suriye'deki katliama itirazlarınızı dile getirin"

(ANKARA) - Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, Suriye'de yaşanan alevi katliamlarına ilişkin, "Suriye'deki otomobilin direksiyonunda bulunan Ahmet eş-Şara'nın yan koltuğunda oturan AKP hükümetinin bürokratlarına, bakanlarına seslenmek istiyoruz, üzerinde zerre otoriteniz varsa Suriye'de yaşanan bu mezhep temelli katliama itirazlarınızı dile getirin" dedi.

Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Karamahmutoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tutuklanmasının üzerinden 50 gün geçtiğini, buna rağmen tutuklanmasına sebep olan savcılık iddianamesinin halen hazırlanmadığını söyledi. Bunun, "tutukluluğun cezaya döndürülmesi" şeklinde yorumlandığını aktaran Karamahmutoğlu, "Sayın Adalet Bakanı'nın ve adliyenin dikkatine sunmak istiyoruz, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın siyasetten el çektirilerek, uzaklaştırılarak Silivri’de tutulmasını daha ne kadar süreyle uzatacaksınız? İddianameyi daha ne kadar süreyle geciktireceksiniz? Görmüyor musunuz? Biz Zafer Partililer, yola getiremeyeceğiniz, boyun eğdiremeyeceğiniz Türk milliyetçileriyiz" diye konuştu.

"Suriye Suriyelilerindir ve Suriye'de yaşamalıdırlar"

Türkiye'deki Suriyeli düzensiz göçmen ve mülteci sayısının 13 milyona yaklaştığını, bu kişilerin, Türk halkı ve ekonomisi üzerinde büyük bir yük oluşturduğunu, Türkiye'nin demografik yapısını bozduğu savunan Karamahmutoğlu, Avrupa'da düzensiz göçle ilgili çözüm politikaları üreten hükümetlerin seçildiğini, Türk seçmeninin de Avrupa’daki gibi milli kimliklerini koruma hassasiyetini göstermesi gerektiğini dile getirdi.

Azmi Karamahmutoğlu, "Suriyeliler, artık kendi vatanlarına o fethedilmiş topraklara geri göndermelidir. Nasıl ki Filistin Filistinlilerindir ve orada yaşamalıdır aynı şekilde Suriye Suriyelilerindir ve Suriye'de yaşamalıdırlar" dedi.

"Teröristlerin ve terör örgütünün meşru zeminde daha fazla tutulmasından artık vazgeçilmelidir"

Karamahmutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarıyla başlayan ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın "silah bırakma çağrısı"yla devam eden süreci eleştirerek, Türkiye'nin 22 Ekim'den bu yana etnik bölücü terör örgütüyle yapılan pazarlıklarla meşgul olduğunu söyledi. Sürecin detaylarının halktan gizlendiğini öne süren Karamahmutoğlu, Öcalan'ın bu süreci PKK/YPG'nin geleceğini güvence altına almak için kullandığını ve iktidarın seçimlerde tekrar seçilmek amacıyla terör örgütüyle pazarlık yaptığını öne sürdü. Azmi Karamahmutoğlu, şöyle devam etti:

"Hükümetler tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi 3 kez referanduma, halk oylamasına gittiği halde şimdi bu kez neden halk oyundan kaçıyor? Sandıktan niçin kaçıyor? Anayasa değişikliğini niçin halktan kaçırarak, Meclis'te kaptı kaçtı yöntemlerle halledip bitirmek istiyor, çünkü eski gücünde olmadığını biliyor. Arkasında eski seçmen, halk desteği olmadığını biliyor. Bu kaptı kaçtı yöntemlerle yeni anayasa değişikliği yapma yoluna giderken, AKP hükümeti, ihtiyaç duyduğu 400'e ulaşacak eksik sandalye sayısını tamamlamak için DEM Parti'yi Cumhur İttifakı'nın içine alıyor. Türkiye, terör örgütünden talepte bulunan ülke durumuna düşürülüyor böylece. Türkiye, bebek katilinin yaptığı çağrının narko terör örgütü PKK'nın Türkiye dışındaki yapılanmalarını da bağladığını net olarak açıklamasını terörist başından ister duruma düşürülüyor. Teröristlerin ve terör örgütünün meşru zeminde daha fazla tutulmasından artık vazgeçilmelidir. Çünkü başlattığınız bu müzakerede Türkiye'nin teröristle ve terörizmle olan mücadelesi mevzi kaybediyor, moral üstünlüğünü kaybediyor. Bölücü terör örgütü ise moral depoluyor. Cumhur İttifakı'nın karşı karşıya kaldığı mecburiyete Türkiye Türk halkı mecbur değil."

"Suriye'deki mezhep savaşını Türkiye'ye taşımaya AKP'nin hiçbir bileşeninin hakkı yoktur"

Azmi Karamahmutoğlu, Suriye’nin Hama, Humus, Lazkiye ve Tartus bölgelerinde Alevilere yönelik saldırılara ilişkin de şu açıklamalarda bulundu:

"Suriye'deki otomobilin direksiyonunda bulunan Ahmet eş-Şara'nın yan koltuğunda oturan AKP hükümetinin bürokratlarına, bakanlarına seslenmek istiyoruz, üzerinde zerre otoriteniz varsa Suriye'de yaşanan bu mezhep temelli katliama itirazlarınızı dile getirin. Bu vicdana sahip olduğunuzu, hatta bazı girişimlerde bulunduğunuzu biliyoruz. Fakat bunu daha kuvvetli, daha sonuç alıcı bir baskı haline getirmelisiniz ve Suriye'deki Nusayri Arapların mezhep temelli bir katliama maruz kalmaması için Türk kamuoyunun desteğinin arkalarında olduğunu sergilemeniz gerekir. Bu AKP hükümetine düşer ve AKP hükümetini tamamlayan bütün kurum ve kuruluşlarına düşer, en başta da AKP hükümetinin kamu kaynaklarından beslediği yayın organlarında, medya organlarında maaşlandırdığı kalemlere, televizyon yorumcularına, köşe yazarlarına düşer. O gazeteler AKP hükümetinin kamu kaynaklarıyla besleniyor ve ayakta duruyor. O gazetelerde köşe tutmuş olan kalemler, AKP hükümetinin imkanlarıyla maaşlandırılmış kalemlerdir. Suriye'deki mezhep savaşına o ateşe benzin dökerek, Türkiye'nin Türk toplumunun huzurunu bozmaya, Türk toplumu içerisinde kimlikler üzerinden ikilik çıkarmaya, ayrışma yaratmaya, Suriye'deki ayrılığı Türkiye'ye taşımaya AKP'nin hiçbir bileşeninin hakkı yoktur.

Bu, Türkiye'yi bekleyen önemli bir tehlikedir. Çünkü Suriye'de ne yazık ki hem etnik temelli ayrışma ve çatışma potansiyeli vardır ve sürmektedir hem de inanç kimlikleri üzerinden mezhep temelli bir ayrışma ve çatışma tehlikesi olasılığı vardır ve sürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşları olarak bize düşen, ülkemizdeki üniter devletin ulus bütünlüğünü sağlayarak, ulus bütünlüğü içerisinde kalarak, dışarıdaki sorunları alt kimlikler üzerinden Türkiye'ye taşımamaktır."