BTP Genel Başkanı Baş: "Bu saldırı sadece Sayın Özgür Özel'e değil, Türkiye'de siyasete yapılmış bir saldırıdır"

BTP Genel Başkanı Baş: "Bu saldırı sadece Sayın Özgür Özel'e değil, Türkiye'de siyasete yapılmış bir saldırıdır"

(ŞANLIURFA) - Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yapılan saldırıyı kınayarak, "Bu saldırı sadece Sayın Özgür Özel'e değil, Cumhuriyet Halk Partisi'ne değil, Türkiye'de siyasete yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı demokrasiye, hukuka yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye'de muhalefet etmeye yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye'nin yarınlarına yapılmış, Türkiye'nin farklı renklerine, düşüncelerine yapılmış bir saldırıdır. Dolayısıyla bu saldırıyı biz sadece Sayın Özgür Özel'e yapılmış bir saldırı olarak değil, bizatihi Bağımsız Türkiye Partisi'ne yapılmış, her birimize yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz" dedi.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, partisinin Şanlıurfa 9. Olağan İl Kongresine katıldı. Hamza Kayıkçı’nın il başkanı seçildiği kongrede konuşan Hüseyin Baş gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yapılan yumruklu saldırıyı kınayan Hüseyin Baş, "Bu saldırı demokrasiye, hukuka yapılmış bir saldırıdır" dedi.

"Bu saldırı demokrasiye yapılmış bir saldırıdır"

Baş'ın açıklamaları şöyle:

"Bu saldırı sadece Sayın Özgür Özel'e değil, Cumhuriyet Halk Partisi'ne değil, Türkiye'de siyasete yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı demokrasiye, hukuka yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye'de muhalefet etmeye yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye'nin yarınlarına yapılmış, Türkiye'nin farklı renklerine, düşüncelerine yapılmış bir saldırıdır. Dolayısıyla bu saldırıyı biz sadece Sayın Özgür Özel'e yapılmış bir saldırı olarak değil, bizatihi Bağımsız Türkiye Partisi'ne yapılmış, her birimize yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz ve faillerinin bir an evvel en ağır şekilde cezalandırılmasını buradan talep ediyoruz. Sayın Özel’e de tekrar çok geçmiş olsun diyoruz. Malumunuz Türkiye'de siyaset çok enteresan bir hal aldı. Yani kaba kuvvetle işimizi çözebileceğimizi düşünen, güçlünün güçsüzü ezebildiği, bastırabildiği, güçlünün her istediği düşünceyi karşısındakine gücüyle, zorbalıkla kabul ettirmek suretiyle onu hayata geçirttiği bir Türkiye oluşturuldu.

"Türkiye'de bir şeylerin gerilmesini isteyen insanlar va

Geçen hafta kongre yapmak için Karaman'daydık. Devletimizin yöneticileri bizim kongre yapacağımız salonu bize açmadı. Bize bir taraftan ‘Kongre yapmak zorundasın, bu kongrenin yerini, zamanını daha önceden bildirmek zorundasın’ diyorsunuz ve ben bütün gereklilikleri yerine getirerek kongrenin salonuna gidiyorum ama kapısı açılmıyor. Bakın 1 Mayıs'ı yaşadık. İnsanlar yürüyor, bırak yürüsün, niye baskı yapıyorsunuz? Şimdi şunu görüyoruz, Türkiye'de demek ki bir şeylerin gerilmesini isteyen insanlar var. Yoksa bu benim söylediklerimi onlar bilmiyorlar mı? Emin olun sizden de bizden de iyi biliyorlar. Bunlar toplum mühendisliğinin ordinaryüsü olmuş insanlar.

"Halk desteğini kaybeden iktidar artık korkutmaya, susturmaya başvuruyor"

Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 20 oy alamaz duruma gelmiş bir vaziyette. Yüzde 20 oy alamayacak bir parti, ülkenin yüzde 100'ünü yönetiyor ve buna da demokrasi diyorlar. Niye? Yanında ittifak kurduğu siyasi partiler var denilerek. O siyasi partileri toplasan hepsi beraber yüzde 30-35'i geçemeyecek vaziyete geldiler. Dolayısıyla halk desteğini kaybetmiş bir iktidar. Halk desteğiyle iktidarını sürdüremeyeceğini bildiği için artık korkutmaya başvuruyor, susturmaya, yıldırmaya başvuruyor. Korkutalım, susturalım, yıldıralım dolayısıyla insanlar başka seçenekleri olduğunu bırakın görmeyi düşünemesinler bile, maksat bu.

"İki çocuğunu öldürmüş adam dışarıda, ama siyasi parti genel başkanları içeride"

Sayın Özgür Özel'e saldıran kişi iki çocuğunu daha önce öldürmüş. Kendi çocuğunu öldürmüş adam dışarıda rahat rahat dolaşıyor ve gidip bir siyasi partinin genel başkanına saldırıda bulunuyor. İki çocuğunu öldürmüş adam dışarıda, 20 tane suç kaydı olan adam dışarıda, karısını öldüren adam dışarıda ama siyasi parti genel başkanları içeride, belediye başkanları içeride, belediye meclis üyeleri içeride ve bize ‘İnfaz kanununu düzenleyeceğiz ve daha adil hale getireceğiz’ diyorlar. Sizin yaptığınız infaz kanunları, uygulamadığınız infaz kanunları, bizim bütün adaletimizi, emniyetimizi elimizden aldı. Sizin yapacağınız infaz kanunundan bize ne hayır gelir.

"Adaletin A’sını bile bırakmadılar"

Böyle bir şey olabilir mi? Daha güçlü, daha güvenli, daha adil bir Türkiye diye diye gücümüzü yok ettiler, güvenliğimizi elimizden aldılar, adaletin A’sını bile bırakmadılar, adaletin A’sı yok. Pazartesi İstanbul'a dönmek zorundayım. Niye? Karakola gidip imza atacağım. Karakola gidip imza atıyorum, iki imza gelecek yargılanacağım ve suçsuz olduğum ortaya çıkacak. Bu süreç bitene kadar ben 18 tane imza attım yarın 19 olacak, gidip imza atıyoruz. Yurt dışına çıkmamız yasak neymiş kaçma şüphemiz varmış. Siz değil misiniz anbean bizi takip eden, siz değil misiniz her programımıza kamera gönderen. Bizim nerede olduğumuz belli.

"Devletin adaleti insanın ruhu gibidir"

Bu baskı ortamıyla hiçbir yere varamayız. Niye biliyor musunuz? Biz onların yanlışlarına doğru demeyeceğiz, biz onları kabul etmeyeceğiz, biz onların hatalarını yüzüne vurmaya devam edeceğiz ve bunu onlara gıcıklık olsun diye değil, evlatlarımız için yapacağız, atalarımız için yapacağız, bize emanet edilmiş topraklar için yapacağız. Devletin adaleti insanın ruhu gibidir. O ruhu alıp çektiğinde nasıl bedelin hiçbir faaliyeti kalmıyorsa devletin adaletini de çektiğinde devletin hiçbir faaliyeti kalmaz, hiçbir işlevi kalmaz."