CHP Genel Başkanı Özel: "Bolu’daki bilirkişilere, ‘muğlak ifade yazın' diye baskı yapıyorlar, bilirkişi heyetini canlı yayına çıkartırım"
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kartalkaya'daki otel yangına ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, "Ruhsatı veren belli, ruhsatı vereni denetlemesi gereken belli. 2007 yılında AK Parti belediyesi bu otele uygunluk vermiş, 2019’a kadar da yönetmişsiniz. 12 yıl boyunca neden denetlememiş? Bolu’daki bilirkişilere, ‘muğlak ifade yazın, 4’üncü kat diye belirtmeyin’ diye baskı yapıyorlar. O bilirkişi heyetini canlı yayına çıkartırım. Orada direnen namuslu bilirkişi ‘biz yazmak zorundayız’ diyor. Kim sebebiyet verdiyse cezasını çekecek. Bu facianın üstüne AK Parti’yi bu işten sıyırmak için kim ne yapıyorsa onun davası da bu iktidar değişince şahitleriyle ayrı görülecek" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Zafer Partisi Ümit Özdağ'ın halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan tutuklanmasının ardından Zafer Partisi Genel Merkezi'ne geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.
Özel'i Zafer Partisi Genel Başkanvekili Ali Şehirliğoğlu, Genel Sekreter Cezmi Orkun ile Genel Başkan Yardımcıları Musa Ertugan, Suzan Küçüksaraç, Ayşenur Alp, Gencehan Tunay ve Seyit Yücel karşıladı. Ziyarette Özel'e Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın'dan oluşan heyet eşlik etti.
Ziyaretin ardından basın açıklaması yapan Özel, şöyle konuştu:
"Her gün Türkiye’de hukuk devletinin çökertilmesi, yargı bağımsızlığının ayaklar altına alınması ve yargının ve yargıda görevli olan kişilerin iktidar partisinin siyasi amaçlarına uygun hareket eden birer aparata dönüştürmelerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Her gün 'bu da oldu' dediğimiz bir süreçle Türkiye tanışıyor. Sonuçta bir siyasi partinin genel başkanı tutuklandı ve geçmişte de benzer durumlar olmuştu ve bunları da en sert şekilde kınamıştık. Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’ın hakkında soruşturma açılıp Ankara’da bir restoranda polisler tarafından gözaltına alınıp, polis tarafından İstanbul’a götürülüp, emniyette tutulup, savcılığa sevk edilip, mobbinge varacak bir sürecin sonucunda da tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne konması kadar kabul edilemez bir durum yoktur. Kendisini soruşturmayı ilk duyduğumda aramış dayanışma duygularımı ifade etmiştim. Ardından Ankara’da gözaltına alındığını duyduğumuzda Ankara’da Grup Başkanvekili Murat Emir gittiğinde yola çıkarıldığını öğrendik. İstanbul’daki Grup Başkanvekili’miz Sayın Ali Mahir Başarır süreci baştan sona takip etti. Maalesef süreç tutuklamayla sonuçlandı hem de geriye dönük tweetler işin içine katılarak, Kayseri’de yaşanmış bir olay dava dosyasına apar topar eklenerek, Cumhurbaşkanı’na hakaret gibi ifadeler kullanılarak ki bir partinin genel başkanı olarak ettiği sözün karşılığını duyan kişinin böyle bir zırha sahip olması hukuken kabul edilemez. Tarafsız, yılda iki kez konuşan Cumhurbaşkanı için yazılmış bir maddeyi günde 5 kez yayınlarda konuşan, siyasi rakiplerine hakaret eden birisin korumak için, rakiplerini yıldırmak, sindirmek için kullanıldığını da görüyoruz. Böyle bir sürecin sonunda da Zafer Partisi sindirilmeye çalışılıyor.
"Erdoğan’ın her imkanı kullanarak mücadele ederken rakiplerini hapiste tutması eşit bir mücadeleye yakışır mı?"
Hiçbir şeyi boşuna yapmadıklarını biliyoruz ve burada hedef Sayın Ümit Özdağ, tek başına Zafer Partisi değil, AK Parti’nin yanında olmayan, değirmenine su taşımayan herkes hedeftedir. AK Parti dedi diye kimse terörist olmaz, kimse hırsız değildir, halkı infiale sevk eden değildir. Bunları AK Parti diyor, gerçekte bunların tamamı AK Partili değilsin diye sana yakıştırılanlar, atılan iftiralardır. Buradan AK Parti ve MHP’ye oy veren herkese seslenmek isterim ki; mesele mertçe mücadele etmek yerine, rakibinle gerçekten siyasi bir mücadele yerine vermek yerine arkadan çelme çakmak. Tarafsız olması gereken hakem, takımlardan birinin formasını giyip sahaya çıkarsa ne hissederseniz bu savcıların ve hakimlerin yaptıklarını gördüğümüzde bunu hissediyoruz. Ayıptır, yazıktır. Kim bir mücadeleyi hakem hilesiyle kazanıp da içine sindirebilir? Biz bu çelme çakan zihniyete, rakibine karşı hile yapan zihniyetle mücadele ediyoruz. Yoksa seçimler kazanılır, kaybedilir. Yıllardır biz seçimler kaybettik ama böyle bir çirkefe bulaşmadık. 31 Mart’ta bir seçim kaybettiler, gözleri döndü. Bir siyasi parti güçleniyor, onlar için tehdit oluyor; saldırıyorlar. Bir diğer siyasi parti onları eleştiriyor, saldırıyorlar. Bir siyasi parti seçim kazanıyor, seçimi kazanan belediye başkanını çağırıp transfer teklif ediyor. Öbür taraftan seçim kaybettiği yerde, bir belediye meclis üyesi kazanamadığı yerde belediye başkanını içeri atıyor.
Sağdan sola, aşağıdan yukarıya hangi siyasi parti olursa olsun bu iktidar kime saldırıyorsa yanındayız, arkasında duruyoruz çünkü Türkiye’de muhalefet bir bütün olarak Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır. Ümit ediyoruz bir an önce akıl, vicdan hakim olacak, Sayın Ümit Özdağ gelecek ve görevinin başına geçecek. Madem ki seçimlere doğru gidiyoruz, Sayın Erdoğan’ın her imkanı kullanarak mücadele ederken rakiplerini hapiste tutması eşit bir mücadeleye yakışır mı?"
"Özdağ içeriden çok daha güçlü bir kahraman olarak çıkacaktır"
Zafer Partili Şehirlioğlu da ziyaretin ardından şu açıklamayı yaptı:
“Sayın Genel Başkanım evinde üç korumasıyla Türkiye’de hiçbir şekilde kaçma riski olmayan bir genel başkandır. Apar topar bir polis nezaretinde bir restoranda yemek yerken hızlı bir şekilde İstanbul’a götürüldü. Bekliyoruz ki hemen ifadesi alınacak ama sabaha kadar bekletildi. Bekliyoruz ki sabah savcılık ifadesini alacak ve sonrasında hukuk nasıl tecelli edecekse o şekilde edecek. Hiçbir şekilde Cumhurbaşkanı’na hakaret olmayan bir dosyayla gözaltında tutuldu. Birtakım suçlar uyduruldu. Aylar önce iki sığınmacı ailenin bir çocuk istismarı nedeniyle birbirine girmesiyle başlayan bir toplumsal patlamayı bizim üstümüze yıkmaya çalıştılar. O andan itibaren partimizin iki genel başkan yardımcısı ve üst düzey yöneticisini Kayseri’ye gönderdik, bu konuda çok hassas davrandık. Özellikle Genel Başkanı’mın atmış olduğu tweetlerle hiçbir şekilde provokasyona gelmemizi istediler. Ancak Cumhurbaşkanlığına olan bu hakaret davası düşünce aylar önce olan bu olayı gündeme taşıyarak bir oldu bittiye getirilen raporla savcılık değerlendirdi ve Sulh Ceza Mahkemesi’ne göndererek bu tutuklamaya sebep oldular.
Eğer Genel Başkanım aylar önce bir suç işlediyse bu niye bu kadar bekledi? 1065 kişinin gözaltına alındığı Kayseri’de bir tane Zafer Partili yokken düzmece bir raporla bir anda Genel Başkanı’mızın tutuklama kararı gelecek. Dolayısıyla son derece hukuk katliamı olan hukuksuz bir davranışla Genel Başkanım içeridedir. Ümit Özdağ içeriden çok daha güçlü bir kahraman olarak çıkacaktır. İtirazımızın önümüzdeki günler içinde yapılacaktır.''
"AK Partililer de bir yargı mensubunun bu kadar mobilize olmasının olağan dışı olduğunu konuşuyorlar"
Açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''yargı mensuplarını kimse tehdit edemez'' açıklamasına ilişkin şunları söyledi:
''Cumhurbaşkanı’nın dün yaptığı konuşmayı tebessümle izledik. Yargıyı kimin talimatlandırdığı, yargı mensupların kimin hoşuna giden karar verirse ödüllendirdiği, hoşuna gitmeyen karar verirse cezalandırdığını bütün milletimiz görüyor. Hakim, savcıların anayasal teminatlarına rağmen iktidardan gelen talimatlarını uygulamadıklarında nasıl sürüldüklerini biliyoruz. Hatta İstanbul’dan Samsun’a sürülen yargı mensubu için AK Parti’nin İstanbul’daki Grup Sözcüsü, ‘Onu oraya niye sürdük, anlatayım size’ diyerek durumu açıkça itiraf etmiştir. Oysa ki coğrafi ve anayasal teminat var.
Hakimler bir mahkemede dururlar, bunu mahkeme mahkeme gezdirdiler. Dünyanın en mobilize, hareketliliği en yüksek hakimiydi. Ben ona boşuna seyyar giyotin demedim. Kızıyorlar ama tanımın tam yerine oturduğunu kendileri de biliyorlar. Uçaklarda yanımıza oturan AK Parti mensuplarının telefonlar kapalıyken bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu ya da bir yargı mensubunun bu kadar mobilize olmasının olağandışı olduğunu herkesin gördüğünü konuşuyorlar. Seyyar giyotin ifadesinin tam yerine denk geldiğini herkes kabul ediyor. Şimdi o seyyar giyotin ödüllendirilip siyasi bir göreve getirilmişti. Ekim ayından beri 11’inci mühim meseledir sayın Ümit Özdağ’a yaşatılan. Bir gün öncesinde hemen yanımda olan Gençlik Kolları Genel Başkanım sabah imza atıyor, öğleden sonra Ankara’ya gelip denetimli serbestlikle bırakıldı. Ekrem İmamoğlu’na, bana gönderilenler. Bir gün durmuyor. Yapılan iş, muhalefete yargı tacizidir.
''Biz Türkiye’yi bir aile rejiminden kurtarıp demokrasiye kavuşturmuş bir partiyiz''
Kimsenin kimseyi tehdit ettiği yok. Hele hele aileyi karıştıran kimse yok. Sizin bizim ailelerimize yaptığınızı sizin ailelerinize yapmayacağız. Cem bizim evladımız, sizin evlatlarınız dahi bu muameleyle karşılaşmaması için bu düzen değişecek lafında aileye ne tehdit var? Kendi zihin altlarındaki mesele. Onu kendi vicdanıyla hesaplaşacak, 'iktidar değişirse aileme tehdit olur mu' diye. Biz kimseyi birinin ailesi diye hedefe koymadık, koymayız. Aileye saygı bizim kadar hiçbir partide yoktur çünkü biz Türkiye’yi bir aile rejiminden kurtarıp demokrasiye kavuşturmuş bir partiyiz. Türkiye’yi demokrasiden aile rejimine dönüştüren varsa öz eleştirisini kendi yapsın.''
"AK Parti’yi bu işten sıyırmak için kim ne yapıyorsa onun davası da bu iktidar değişince şahitleriyle ayrı görülecek"
Bolu'daki yangın faciasına ilişkin de konuşan Özel, sorumluların ve sorumluları koruyanların ortaya çıkacağına dikkat çekerken şöyle konuştu:
"İnsan, ‘Olur da bu kadar mı pişkinlik olur’ diyor. Ruhsatı veren belli, ruhsatı vereni denetlemesi gereken belli. Belediyenin ilçe sınırlarında dahi değil, ilçe sınırlarında da olsa mücavir alan sınırlarında olmadıktan sonra, yani bir milli parka girmek izne tabidir. 2007 yılında AK Parti belediyesi bu otele uygunluk vermiş, 2019’a kadar da yönetmişsiniz. 12 yıl boyunca neden denetlememiş? Sorarsan yetkisinde değil. O günden sonra ilçede olmayan oteli nasıl denetleyeceksin? AK Partili il belediyeleri ilçe sınırları dışındaki hangi oteli denetlemiş? Algı yönetimi başka bir şey, hakikatler başka bir şey. Otelin dışında otelle bağı olmayan 70 metrekarelik kafeteryanın başvuru üzerine verilmiş belgesini 4’üncü kattaki bütün katı kaplayan yangının sebebi gibi gösteren bir algı yönetimi ile karşı karşıyayız. Bolu’daki bilirkişilere, ‘muğlak ifade yazın, 4’üncü kat diye belirtmeyin’ diye baskı yapıyorlar. O bilirkişi heyetini canlı yayına çıkartırım. Orada direnen namuslu bilirkişi ‘biz yazmak zorundayız’ diyor. Bolu faciasına kim sebebiyet verdiyse cezasını çekecek. Bu facianın üstüne AK Parti’yi bu işten sıyırmak için kim ne yapıyorsa onun davası da bu iktidar değişince şahitleriyle ayrı görülecek."